Sadece bizim memlekette değil, sınırların ötesinde de aynı sorunları ve talepleri paylaştığımız kadınların cümleleri var bu sayımızda. Bundan sonra da her sayımızda bu ortak mücadelenin yansımalarını yansıtacağız bu yeni bölümümüzle sizlere, sınırların ötesindeki deneyimleri sınırları kaldıracağız.
30 Mart Yerel Seçimleri’nin sathı mailine girmiş bir 8 Mart kutlayacağız bu yıl. Dolayısıyla ne seçimlerden ne de memleketin içinde bulunduğu çalkantılı durumdan azade bir 8 Mart beklemiyor kimse. Hatta bu yıl “Her yer 8 Mart” gerçek olacak belki de. Zira her seçim gezisi, toplantısı, mitingi, ziyareti… her ne yapılıyorsa kadınlara adanacak büyük ihtimalle! İktidarı da muhalefeti de 8 Mart’ı sonuna kadar sömürmek için elinden geleni yapacak besbelli.
İşçi bir kadın olmak... Tek başına düşünüldüğünde belki, “Herkes çalışıp bir şekilde ekmeğini kazanıyor. Ne farkı var ki, hepimiz kadınız” denebilir. Ama az biraz o hayatın yeniden üretildiği fabrikaların içine girince, kilolarca ağırlıktaki iş makinelerinin yükünü sırtlayan, yetmemiş gibi evlerine döndüğünde “aile” kalesinin içinde eşin, çocuğun, yemeğin derdine düşen kadınlar olduğunu gördükçe başka bir şey ifade ettiğini görüyor insan.
Bir reklam vardı hatırlarsınız, annesi ve babasının mesleği sorulan çocuk, annesi için, hem doktor, hem mühendis, hem pastacı hem ayakkabı bağlayıcı… reklam bitmese daha da sayacak...
Belki dilin farklıdır benim dilimden, çok iyi biliyorum ki hayatı senin kucakladığım yerden kucaklıyoruz. Çünkü aynı yerde yaşıyoruz. Aynı pazarlardan alışveriş yapıyoruz. Benzer evlerde oturuyoruz. Çocuklarımız aynı okullara gidiyor. Hatta aynı hastanelerde buluşuyoruz...
Kız kardeşlik ne çok anlam ifade eder kadınlar için. Evde işte ayrı yük taşırken omzunda; kimselere anlatamadığını anlattığı bir dost kimi zaman, nefes olan soluk alamadığı anda... Kimi zaman da elini sımsıkı tutarak kaldırdığı, o yükü taşıyamadığı anda... Aynı zulmün nesnesi olduğunun bilincidir aslında kız kardeşlik. Müşterektir...
Hindistan... Birçoğumuz Bollywood filmlerinde özgürce dans eden kadınlarla tanıyoruz bu ülkeyi. Ne yazıkki gerçeğin böyle olmadığını toplu tecavüz vakalarıyla öğrendik... Ama Hintli kadınlar elbette sadece dans etmiyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibi orada da kadına yönelik şiddete, tacize ve tecavüze karşı çıkan kadın örgütleri mevcut. İşte bu örgütlerden biri de Pembe çete anlamına gelen “Gulabi Gang” kadın örgütü.
Sincan, Ankara’nın ağırlıklı olarak işçilerin, emekçilerin yaşadığı ilçelerinden birisi. Binlerce işçinin çalıştığı fabrikalarıyla Sincan Organize Sanayi Bölgesi burada yer alıyor, bununla birlikte Ankara’nın farklı bölgelerindeki fabrikalara ve işyerlerine de Sincan’dan giden işçilerin sayısı oldukça yüksek. Bir işçi kenti olan Sincan’da HDP’nin belediye eş başkan adaylarının ikisi de tekstil işçisi.
Küçük yer Sarız… İç içe geçmiş hayatlar, üst üste kilitlenmiş kapılar… Bir de o kilitli kapıların ardına tıkılıp kalmış kadınlar… Dar sokaklarda ilerliyoruz gözlerimiz kadınları arıyor. Maksat iki kelam edelim. Onların halini hatırını sorarken aynı zamanda yaklaşan seçimler dolayısıyla taleplerini, sorunlarını paylaşalım istedik. Başladık dolaşmaya…
Yerel seçimlere bir ay kaldı. Heyecanı kenti sarmış bulunuyor. Hemen her kadının ağzında adaylar, partiler, siyaset almış başını gidiyor. Kahve köşeleri biraz boşalmış gibi; seçim büroları revaçta tabi. Seçimin en renkli fotoğraflarından birini, belediye adaylarını geride bırakan muhtar adayları veriyor. Her mahallede rahat 5-6 tane muhtar adayı var. Kapımızı belediye adaylarından çok muhtar adayları çalıyor.
Aydın’ın Meşrutiyet Mahallesi’nde ilk kez kadınlar muhtarlığa aday olup çalışmalarını hızlandırdı. Kadınlar seçim sonucu ne olursa olsun mahalle sakini olarak çalışmalara devam etmeye kararlı...
Türk Dil Kurumu kadınlar için “Erişkin dişi insan, hatun, analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan, hizmetçi bayan, bayan” dese de biz genç kadınlar olarak yapılan bu tanımı kabul etmiyoruz. Daha öncesinde "Kadın yemek de yapar devrim de şenlik de" diye sokaklardaydık. Bu sefer de biz kendimizi nasıl tanımlıyoruz ve neler talep ediyoruz diye konuşmak için masanın etrafında toplandık.
Seçimlere bir ay kala her gün yeni bir ‘ses kaydı’, ’rüşvet-yolsuzluk’ haberiyle güne başlıyoruz. İnandırıcılığını yitirdiğini fark eden hükümet ve başbakan da gergin açıklamalarına devam ediyor. Peki seçimlere bu kadar az kalmışken kadınlar ne diyor, ne istiyor? Körfez’in büyük mahallelerinden Yavuz Sultan Selim Mahallesi’nde tam da bu soruyu sormak için dolaşmaya çıkıyoruz. Gecekonduların arasında bırakın otobüs durağını asfalt bile dökülmemiş; yoğunlukla Kürt emekçilerin yaşadığı bir mahalledeyiz. Öyle ki kadınların gidebilecekleri bir park bile yok.
Rengarenk masalların dünyasında dişiyle tırnağıyla çalışan bir kadın Pınar Karaman. Her gün onlarca çocukla gülüp oynarken kendi kızından ayrı olmak zor ama hikayedeki küçük kız gibi, cadının oyununu bozmaya da kararlı...
Kami Koleva ve OSTİM… İki isim art arda sıralanınca bile yeterince garip dururken, Kami isminde Bulgaristanlı sarışın, mavi gözlü bir kaynakçının Ostim’de metal atölyesinde çalışıyor olması memleket ağır sanayi ortamında çok kolay görülebilecek bir olay değil. Kami ile onun Bulgaristan’daki hayat hikâyesini, Türkiye’ye gelişini ve Ostim’de neler yaşadıklarını konuştuk...
Yaşamın her alanında ötekileştirmeye, baskı, taciz ve şiddete maruz kalan, öldürülen eşcinsel, biseksüel, travesti, transseksüel (LGBT) bireylerin mücadelesi ile ne kadar yan yanayız? Ya da ne kadar biliyoruz neler yaşandığını? Ne yapıyoruz ya da en azından neler yaşandığından haberdar mıyız sorduk mu kendimize? Ben kendi adıma bu soruları yeteri kadar sormamış olduğumu fark ettim.
Bu sabah polikliniğe gelen, henüz 30 yaşına gelmemiş kadın hastam halsizlikten şikayet ediyordu. Tahlil sonuçları çok iyiydi, yüzündeki mutsuz ifadeyi fark edip, evde, işte, eşi, çocukları, kayınvalidesi ile bir sorunu olup olmadığını sordum...
Sömürü, baskı ve ayrımcılığın her türlüsü biz kadınlar için bir kat daha katmerli. Düşünün ki bir hastanede asgari ücretle, yani açlık sınırının altında çalışıyorsunuz. Günde 10 saat, hep ayakta. Ve eve giderken hala bir tas çorbayı nasıl kaynatacağınızın telaşındasınız. Ha bir de kadınsınız. İşyerinde insan yerine konmamanın, tacizin bini bir para. Üstüne üstlük bir de Amerika’da Afrika kökenli, sağlık emekçisi bir kadınsınız. Onca eziyet, baskının üstüne bir de ırkçılık ekleniyor omuzlarınıza. Ne yapmalı? İsyan etmeli tabi. 1969’da öyle yapmış Charleston Hastanesi hemşireleri.
Suriye’de emperyalizm nasıl yok oldu?
AFAD ve 13 kare fotoğraf ve sanat festivali
Öküz’lemeler
Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet
Eski dostlar
Evrensel'le dayanışmaya çağrı!
Mecliste bütçe görüşmeleri üzerine söz alan Sağlık Bakanı Kamal Memişoğlu, "istifa" sesleri arasında konuşmasını gerçekleştirdi.
Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Suriye'deki son gelişmeleri değerlendirdi.
TBMM Genel Kurulunda bütçe görüşmeleri sürüyor, muhalefet ödeme garantilerine ve şirketlere aktarılacak yüzlerce milyar liraya dikkat çekti.
Kremlin, Suriye’deki geçici hükümetle iletişimde olduklarını ve diplomatik temsilcilerinin korunmasının önem taşıdığını söyledi.
Suriye'de Esad yönetiminin düşmesinin hemen ardından patronlar HTŞ ile 'serbest piyasaya' geçilmesi, küresel ekonomiyle bütünleşilmesi ve ülkenin dışarıdan ‘yatırımlara’ açılması için anlaştı.
Petrol-İş'in örgütlü olduğu Temel Conta'da işçilerin başlattığı grev ikinci gününde. İşçiler, işverenin sendikayı tanımasını isterken, insanca yaşayacak bir ücret mücadelesi veriyor.
İsrail güçleri, Suriye'nin güneybatısındaki Kuneytra bölgesinde işgali genişletiyor. Kuneytra iline bağlı 2 köy daha işgal edildi.
Mardin Büyükşehir Belediyesinde kayyım işe iade edilen işçileri tekrar işten attı. 50’yi aşkın işçinin işten atıldığını söyleyen Genel-İş Mardin Şube Başkanı, işçi kıyımının devam edeceğini söyledi.