Trabzon’un gençlerinde umut var

Fotoğraf: AA

Oyuncuları karşılaşmalara hazırlarken işin duygusal kısmındaki dengeyi bir türlü tutturamıyoruz. Ya aşırı motivasyon yüklemesiyle oyuncularda şuurlarını geri plana atacak denli yüksek ancak bir o kadar içi boş bir öz güven oluşturuyor, ya da abartılı övgülerle rakibi gözümüzde büyütüp öz güveni yerle bir ediyoruz.

Oysaki doğru motivasyonla inşa edilmiş uygun dozda bir öz güven, hedefe ulaşma yolunda çok önemli bir koz. 

Bunun son örneğini UEFA Gençlik Ligi’nde Barcelona ile final oynayan Trabzonspor 19 yaş altı takımında yaşadık.

Medya, maçtan önce Trabzonsporlu gençlerin öz güvenleri üzerinde olumsuz etki yaratabileceğini hiç düşünmeden Barcelona’yı göklere çıkardı...

Barcelona’nın altyapıdan oyuncu yetiştirmek konusunda dünyanın en önde gelen kulüplerinden birisi olduğu zaten biliniyor. Altyapı organizasyonu, Katalan kulübünün çok önem verdiği bir basamak. Barcelona A Takımının altyapıdan yetişen oyuncularla elde ettiği büyük başarılar bugün de sürüyor. Bunlar, hiç kimsenin görmezden gelemeyeceği, inkar edemeyeceği gerçekler.

Lakin maç öncesinde ısrarla Barcelona’nın altyapı gücünü vurgulamanın, Trabzonlu gençlerin öz güvenini örseleyebileceğini hiç düşünmediler.

Barcelona övgüsünün ardından yapılan, “Finale geldiler ya artık yenilseler bile bizim için şampiyon sayılırlar” gibisinden yenilgiyi baştan kabullenme hissiyatı uyandıran yorumlar da cabası…

Daha maç oynanmadan Trabzonspor U19 takımını “gönüllerin şampiyonu” ilan etmek, gerçek şampiyonluğun asla ulaşılamayacak uzaklıkta olduğu imasıyla birlikte gençlere erken teselli vermek gibi bir şeydi.

Oysaki finale gelene kadar pek çok güçlü takımı saf dışı eden Trabzonsporlu gençler pekala Barcelona ile de başa baş mücadele edebilirdi. Maç öncesinde rakibi her yönüyle analiz edip sahada doğruları sergilemek bunun için yeterliydi…

Unutulmamalıydı ki, geçen sene UEFA Gençlik Ligi’nde altyapı konusunda sesi pek duyulmayan Olympiakos şampiyon olmuştu.

Rakibinin gücünü ve buna karşı önlem almayı bilen, sahada doğruları yaparlarsa pekala maça ortak olabileceklerine inanan oyuncularla final çok daha kolay geçebilirdi.

Sahada doğru işlerin yapılabilmesinde ise kuşkusuz oyuncuların duygu durumlarının da rolü vardı.

Ancak gençler oynadıkları diğer maçlara göre finalde oldukça tutuk göründüler. Bunda Barcelona’nın ekolleşmiş oyunu kadar, işin duygu kısmının doğru idare edilememesinin payı da hissediliyordu. Skor 4-0 iken ve maçın bitmesine birkaç dakika kalmışken Bican Tibukoğlu’nun attığı gol sonrasında ağlama krizine girmesi bunun göstergesiydi.

Ne bilinci devre dışı bırakan temelsiz boş bir öz güven, ne de umutla, inançla, dayanışmayla tüm bağlarını koparmış ve yapılması gerekenlerin önünde bariyere dönüşmüş bir öz güvensizlik… Bu ikisinin arasında uygun dozda ve pozitif etkisiyle performansa katkı sunacak bir motivasyon oluşturmak o kadar zor mu?

Aslında, skordan önce ortaya ne konacağının önemli olduğunu kavrayabilsek işler çok daha kolaylaşacak.

Elbette burada kazanmaktan çok sahada doğruları yapabilmek önemliydi. Doğrular, tecrübe yetersizliği sebebiyle şimdilik hedefe ulaşmakta yetersiz kalsa da, kuşkusuz gelecekteki başarıların ayak sesleri sayılır.

Bu yaştaki gençlere maç öncesinde duygusal anlamda söylenebilecek en doğru söz, “Doğruları eğlenerek, keyif alarak ortaya koymaya çalışın, unutmayın zaten doğruları yapmak aynı zamanda eğlenmek, keyif almak anlamına gelir ve ne kadar eğlenir ne kadar keyif alırsanız galibiyete o kadar yakın olursunuz” olsa gerek…

Evrensel'i Takip Et