1 Mayıs 2025

Mayıs’ın mesajı: Birleşme ve direnme!

Fotoğraf: DİSK

Bu satırlar salı günü yazıldı. İki gün sonra 1 Mayıs; bizde ve diğer çok sayıdaki ülkede yaygın kitlesel ve güçlü geçmesi bekleniyor. Sadece Trump’ın son ilan ettiği gümrük vergileri gerekçe gösterilerek maliyet artışı söylemiyle yükün emekçilere aktarılması gibi kuvvetle muhtemel bir tehdit dahi işçiler başta olmak üzere çalışan halk kitleleri için 1 Mayıs’ı vesile bilerek iş yeri, fabrika, semt ve alanlarda mücadeleyi yükseltme nedenidir. Kaldı ki hemen tüm ülkelerde siyasal özgürlükler ve sosyal-ekonomik talepler mücadelesiyle sağlanan iyileşmelerin tekelci gericilik ve emperyalistler tarafından gasbedilip budanmış biçimsel hale geldiği bir süreçte bulunuluyor. Halk kitleleri yoksulluk ve yoksunluklara daha fazla itilirken, işsizlik büyür, ücretler kısılır, çalışma koşulları kötüleşirken silahlanmaya sadece ABD’de 990 milyar doların ayrıldığı ve diğer ülkelerde de yönetimlerin savaş hazırlıklarından söz edip yüzlerce milyar dolar kaynak ayırdıkları bir süreçte bulunuluyor. Afganistan, Filistin, Suriye, Yemen, Somali, Sudan, Libya, Ukrayna gibi ülkelerde yaşanan savaşların neden ve etkenleri işlevli olmaya devam ediyor. Asya Pasifik’te potansiyel çatışma unsurları birikmekte. Tüm bunların ve daha da eklenebilecek olanların işçi sınıfı ve ezilenlerin yaşamında yıkıcı etkiler bıraktığı ve yeni yıkımlara ön geldiği apaçıktır. Bunlara karşı irili ufaklı tepkilerin olduğu biliniyor. 1 Mayıs’ta bu tepki birikiminin daha güçlü eylemlerle ortaya konması mümkün görünmektedir.

Türkiye bu bakımdan çok daha canlı-hareketlidir: Yıllardır baskı, yasak ve saldırı politikası sürüyor ve son yıllarda bu daha da yoğunlaştırıldı. Ertelenen -pratikte yasaklanması demekti-grevler, direnişlere zalimane saldırılar, kitlesel gözaltılar ve binlerce politik muhalifin zindanlara doldurulması, muhalif devrimci parti ve örgütlere ve basın-yayın organlarına karşı düşmanca yasak zincirinin örülmesi, CHP gibi devlet ve düzen dendiğinde burjuvazinin kolay kolay vazgeçemeyeceği düşünülen bir partiye kayyım atama girişimlerine ve seçme-seçilme hakkının fiilen gasbına dek vardırıldı. Eğitim-öğretim sistemi tarikat-cemaat cenderesine alındı. Ülkü Ocakları eğitimci kategorisine yükseltildi. Şoven milliyetçi faşizan politikalarla din istismarcılığını kimlik etiketi yapan kast grupları hayatın tüm alanlarında toplumu yeniden şekillendirmeye koyulmuş durumdalar. Yoksulluk ve işsizlik kol geziyor. Gençlik kitleleri bugünün ve yarının kaygısıyla yaşıyor. Ve tüm bunların yol açtığı heterojen gerekçeli ve heterojen çeşitlilikte toplum kesimlerinin tepki birikimi 19 Mart’ta İstanbul’da -Sirkeci-başlayıp Ankara ve İzmir başat diğer çok sayıdaki kentte de yayılarak “artık yeter!”; “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” haykırışlarıyla sokaklara-alanlara ‘çıktı.’

Tepki, dışa vurumu bir miktar zayıflamış olsa da, Saray iktidarının, henüz itirazlarıyla harekete geçmeyenleri korkutup suskunluğa itme hedefiyle de bağlı olmak üzere sürdürdüğü saldırı yoğunluğuna karşın devam ediyor. Gençler henüz tümüyle geri çekilmediler. İşçilerin azımsanmayacak kesiminin ücret, çalışma koşulları, sendikal örgütlenme sorunları toplu sözleşme konusu ve çok sayıdaki iş yerinde direniş var. Bunlar, 1 Mayıs’ın bizde geçmiş yıllara kıyasla yaygın ve güçlü bir mücadele günü olması için yeterli nedenlerdir. Sonuç ise 1-2 Mayıs günleriyle 1 Mayıs haftasında görülür olacaktır.

**

Mayıs, sermaye ve burjuva gericiliğe karşı birliğin ve direnişin, örgütlü mücadeleye adanmışlığın ayıdır. Dünya işçileri kendileriyle kapitalistlerin farklı çıkarlara ve önceliklere sahip olduğunu idrak ettikleri zamandan beri birey, grup ya da örgütlendikleri kadarıyla daha kitlesel olarak talepleri için mücadele ettiler. Sömürücü sınıf(lar) ve temsilcileri, işçiler çıkarlarının bilinciyle örgütlü güç haline gelmesinler diye milliyet, din-mezhep, parti ve sendika, bölge, sektör, ücret farkı ve çalışan-çalışmayan emekçi ayrımı dahil her yöntemi, sömürülen ve ezilenleri bölme-ayırma silahı olarak kullandılar. İç-dış düşman söylemi her zaman revaçta oldu. Talepleri için mücadele eden ileri unsurlarla sömürü ve zulmün cenderesinden kurtuluş için öne çıkanları “vatan haini-bölücü-anarşist-terörist” yaftasıyla tecrit edip geri kalanların uyanışını da engelleme politikası izlendi.

Ne ki insanın mücadeleye atılması en basit yaşam gereksinmelerini karşılama ihtiyacıyla bağlı olarak, tarih boyunca kaçınılmaz olmuştur. Sömürülen ve ezilenlerin kitlesel ya da nispeten daha küçük gruplar halinde kimi zaman kendiliğinden tepki patlamalarıyla kiminde de örgütlü birlikler halinde daha iyi yaşama ve kendilerini zor araç ve aygıtlarıyla tahakküm altında tutanlara karşı ayağa kalkmadıkları bir çağ, şu ya da bu kuşağın ömrünce zaman aralığı bulunmuyor. Franco’nun, Pinotsche’nin, Videla’nın, Markos ve Salazar’ın diktatörlükleri yıkıldı. Şimdi aynı yollarda yürüyen veya yürümek isteyenlerinki de yıkılmaya mahkumdur. Devrimler tarihine iz bırakanlar zaferler bir yana, yenilgiler tarihi de yeterince kanıt sunuyor. Ve 1 Mayıs yüz yılı aşkın zamandır dünya işçilerinin mücadelede birleşme ve dayanışmayı ilerletme vesilesi olarak bu tarihin önemli bir günü olmuştur.

Türkiye’de ise Mayıs’ın özgün anlamına, sömürülen ve ezilenlerin mücadele tarihine izler bırakan direniş örnekleri eklenmiştir. ’77 Katliamı gibi meydanların kana bulandığı örnekler Mayıs’ın sahiplenilmesini önleyememiştir.  Mayıs ama tümden bir direniş ayı olarak anılmayı da hak ediyor. Katliamlara ve idamlara rağmen bu böyle! Devrimci mücadele tarihimizin unutulmazları arasında ilkler olarak yer alan ve Deniz -Mahir-İbrahim adlarıyla  halka bağlılığı, düşmana boyun eğmezliği, güçlü yoldaşlık duygusunu sonraki gerçek devrimci kuşaklara miras bırakan ‘ön savaşçılar’ın dara çekildiği, toplu kurşuna dizildiği ve işkencede parçalanarak katledildiği aydır mayıs. Ama Mayıs 1’in evrensel anlamı Mayıs’ta yitirdiğimiz Denizlerin idam sehpalarından Türkiye’nin Türk-Kürt -ve diğer tüm milliyetlerden işçi ve emekçilere yaptıkları mücadelede birlik çağrısıyla bütün bir haftayı, ayı ve zamanı birleşme ve direnme ruhu ve anlayışıyla ele almamız gereğini de işaret ediyor.  Denizlerin Marksizm-Leninizmi yol gösterici alma, faşizme ve emperyalizme karşı Kürt-Türk halklarının birliği çağrısı, günümüzün ülke ve uluslararası koşullarında da önemi artmış olarak devam ediyor. I Mayıs, faşizme ve emperyalizme, iş birlikçi gericiliğe, emperyalist işgallere, gerici savaşlara, ulusal baskı politikalarına, işsizlik, yoksulluk ve açlığa, yaşam alanlarının tahribine, kadınlara toplumsal cinsiyetçi baskıya karşı mücadelenin birleşik bir direniş hattında ilerlediği-ilerlemesi gereken bir gün olmalıdır! Yaşasın 1 Mayıs!

Evrensel'i Takip Et