1 Mayıs 2025 09:25

Duvarlara yansıyan 1 Mayıs’lar

Kavel Alpaslan
[email protected]


Her Nisan ayında kentlerin duvarları 1 Mayıs afişleriyle dolar. Siyasi görüş fark etmeksizin, cezbedici bir yanı vardır bu afişlerin. Çiğ seçim afişleri gibi insan kafalarıyla ve kravatlarla ceketlerle değil; daha farklı taleplerle daha farklı tasarımlara rastlarız. Hele bir de emek mücadelesiyle uzaktan yakından bir ilgimiz varsa duvarlar bir defileyi andırır. İçten içe ‘en güzel’ tasarımı arar gözlerimiz. Bazen sokaklar da yetmez, geçmişe gideriz. İşin en güzel yanı zamansal yolculuklara bir de mekansal boyut katınca başlar; renk renk insanlar, bilmediğimiz diller fakat benzer mesajlar, benzer kaygılar...

Tüm farklara rağmen, nerede üretilmiş olursa olsun dünyanın nasıl da kolayca hemhal olabiliyor insan? Bu yüzden dünya çapında ikonlaşan, herkesin aşina olduğu düzinelerce tasarım var. Bununla birlikte kıyıda köşede kalmış, toplumsal mücadele dinamiklerinin sadece ana arterlerini değil, aynı zamanda ara sokaklarını aydınlatan sayısız görsel var.

Ortak hislerin çekirdeğini daha iyi anlamlandırmak için dilerseniz bu fazla bilinmeyen ancak dikkat çekici bazı görseller üzerinden gidip 1 Mayıs’ın anlamını farklı dillerden okumaya çalışalım.

Önceler ve sonralar

Karikatür olarak tasarlanan ancak zamanla postere dönüşen bir örnekle başlamak üzere Hollanda’ya, 1900 yılına gidiyoruz. De Arbeid yani Emek isimli bir dergide yayınlanan görüntü, ortadan ikiye ayrılmış iki pencereden oluşuyor:

Önceleri 1 Mayıs” ifadelerinin yer aldığı üst resimde patronun sefa sürdüğü malikanesine ricacı olarak gelen, güçsüz işçiler görülüyor. Aşağıda, “Gelecekteki 1 Mayıs” yazan görselde ise işler değişiyor: Patronun kapısına dayanan, işçiler resmediliyor. Uşaklarının omuzlarına çıkan patron ise dehşet içerisinde kapısına yığılan kitleyi seyrediyor. Kapıyı tutan kalaslar ise kırıldı kırılacak.

Fotoğraf: 1 Mayıs afişi

Bugünden bakınca ‘doğrudan bir anlatımın tercih edildiği, tasarımın pek de yaratıcı olmadığı’ düşünülebilir. Her şeyden önce incelediğimiz tasarımın 125 yıl öncesine ait olduğunu unutmamalıyız. Bununla birlikte tasarımı asıl dikkat çekici kılan üç ayrı detay var. Birincisi, uşakların da kompozisyonun önemli bir bileşeni olarak resmediliyor oluşu. Burjuvazi ve proletaryanın karşı karşıya geldiği sınıf mücadelesinin iki temel tarafı var belki ancak sadece iki aktörü yok; patronlar ve işçiler kadar işbirlikçiler de bu savaşta kendine bir rol buluyor. De Arbeid da bize bunu hatırlatıyor. Bir diğer dikkat çekici ayrıntı da geçmişin yenilgilerini kader olarak görmeyip, geleceği mücadeleci ruh ile açıklıyor oluşu.

Tüm bunlar belki basit görünebilir. Ancak epey zaman önce resmedilmiş bu posteri bugün duvarlarda görsek şaşırır mıyız? Bir emekçinin gözü bugün bu postere takılsa, kendisi “Peh, pek de doğrudan anlatım tercih edilmiş” mi der? Yoksa 125 yıldır kendi yaşamında milim değişmeyen aynı emek-sermaye çelişkisini mi görür? Posterin üçüncü dikkat çekici yanı bu olsa gerek.

Kırbaçlara veda

1 Mayıs görsellerinden bahsederken Sovyetler Birliği’ne uğramazsak olmaz. Ne de olsa bugün bildiğimiz nice 1 Mayıs görseli doğrudan ya da dolaylı olarak Sovyet tasarımlarından ilham alıyor. Hâlâ 1 Mayıs dediğimizde aklımıza bu görseller geliyor. Fakat Sovyetler’deki üretilen posterleri tek bir başlık olarak değerlendirmek doğru olmaz; zira gerek biçimsel üslup olarak gerekse içerdiği mesajlarda her dönem farklı tasarımların ortaya çıktığını net bir şekilde görüyoruz.

Çiçeği burnunda Ekim Devrimi’nin yaşadığı ilk 1 Mayıs’larda yapılan tasarımlar bu açıdan dikkat çekici. Burada Letonyalı sanatçı Aleksandr Apsit’in eserlerine rastlıyoruz. Karşı devrimci güçlerin Ekim Devrimi’ni boğmak üzere başlattığı saldırı, ülkeyi uzun bir süre boyunca ‘iç savaş’ dönemine sürüklerken, 1 Mayıs’larda da uzun bir süre boyunca bu gündem merkezde kalır. Apsit de bu bakış açısıyla 1919 yılı için çeşitli tasarımlar hazırlar.

Fotoğraf: 1 Mayıs afişi

İçlerinden biri az önce sözünü ettiğimiz Hollanda örneği ile söylemsel benzerlikler içeriyor. 1 Mayıs’ı kutlayan bu eserde pek çok ayrıntı var. Kompozisyonun merkezinde Fransız Devrimi’nin Eugène Delacroix imzalı La Liberté Guidant Le Peuple (Özgürlük Halka Rehberlik Ediyor – 1830) isimli o meşhur tablosunu andıran bir sahne yer alıyor. Tabii bu sefer proletarya baş rolde. Kızıl bayraklarda sosyalizm müjdelenirken Beyaz Orduların generali ‘Aleksandr Kolçak’a Ölüm’ talebi ön plana çıkıyor (bu ‘talep’ ertesi yıl gerçekleşecektir).

Farklı renklerden kadın-erkek, genç-yaşlı emekçilerin ayakları altında ancien-regime’in kalıntıları yer alıyor. Eski düzenin sembolü olan sütun, üzerine dolanan ‘sermaye’ yazılı yılanla birlikte devrilmiş, Çar’ın tacı ve diğer hakimiyet sembolleri etrafa saçılmıştır. Kılımış zincir ve kırbaş tutan üniformalı birinin ezilmiş bedeni de sütunun altında kanlar içerisindedir.

Merkezdeki görüntünün sağında ve solunda ise soluk renkli iki küçük pencere görüyoruz. Üzerlerinde ‘önce’ ve ‘şimdi’ yazan bu iki görüntüyü, merkeze bağlayan kimi semboller var. Örneğin geçmişin aktarıldığı mini-tabloda yerdeki kırbacın daha önce kimin elinde nasıl kullanıldığını görüyoruz. Emekçileri zor kullanarak baskı altında tutan rejimin at üzerindeki Kozak askerleri kamçılarını halkın üzerinde şaklatıyor. ‘Şimdi’ye yüzümüzü çevrince kızıl bayrakların altında toplanan çocukların ve emekçilerin 1 Mayıs yürüyüşüne şahitlik ediyoruz. Hollanda’daki örneğin aksine burada ‘gelecek’ yerine ‘şimdi’ kullanılıyor. Bunun da nedeni son derece basit, Ekim Devrimi artık beklenen o geleceğe doğru cüretkar bir adım atılmış ve henüz ham da olsa devrimin ilk meyvelerinin olgunlaşmaya başladığı görülmüştür.

Biçimsel devrim

İncelediğimiz iki örneğin de biçimsel olarak geleneksel yanları var. Fakat Ekim Devrimi’nden sonra içerik kadar biçim de devrimci bir şekilde ele alındığı çarpıcı örnekler var. Sanatı da devrimci bir dille okuyup geçmişe meydan okuyan isimlerin ilk akla gelenlerinden biri şüphesiz Vladimir Mayakovski. Her ne kadar kendisi şairlikle ön plana çıkmış olsa da resim ve görsel sanatlarda da son derece etkileyici eserler verir (Yeni e’nin 82. sayısında ‘Mayakovski'nin Domuzcuğu: Burjuva İmgesinin Yolculuğu’ başlığı ile detaylarını konuşmuştuk.

Devrimden sonra Rusya Telgraf Ajansı’nın Sanat Bölümü’nde (ROSTA) çalışan Şair, aslında bu bölümün tüm işini yürütür. Karikatürleri andıran bir üslupla ROSTA Pencereleri adı verilen bir çalışma ortaya çıkar. ‘Pencerelerde’ yer alan çizimler ve dizeler ile Devrimin gerçeğini anlatır. ROSTA Pencereleri yeni bir şiirsel üslup ve yeni bir pankart üslubu yaratır: yalınlık, özlük, hiçbir söz dolambaçlığı ve kıvırtmanın bulunmadığı en üst düzeyde bir kolay anlaşılırlık.

Mayakovski’nin ROSTA’da İvan Malyutin ile birlikte 1920 yılında tasarladığı 1 Mayıs posteri, bu tarzı özetler nitelikte. Basit çizgüler ve az sayıdaki renk ile yapılan tasarımda konstrüktivist özelliklerin ağır bastığı net bir şekilde görüyor.

Fotoğraf: 1 Mayıs afişi

Resmedilen işçi ya da arka planda ölçülerin uyumsuzluğu da geleneksel sanat anlayışının reddini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Altında yazan “Nerede iş varsa, oraya git! 1 Mayıs Emek Günü” sözleri, tasarımın konstrüktivist biçimine uygun bir şekilde sosyalist inşa sürecine atıfta bulunuyor.

“Tarihi avucumuzun içine alalım”

Görsellerin dili yoktur, en fazla birkaç kelime, en olmadı bir iki cümle. Fakat asıl büyüsü biçimsel boyutta değil, verdiği mesajın mekansal ve zamansal evrenselliğindedir. Nerede ve ne zaman bir duvara asılmış olursa olsun 1 Mayıs posterlerinin meali kolayca anlaşılabiliyor. Pek çaba harcamadan o coşkuyu hissetmemizin nedeni anlatımın doğrudan ya da dolaylı oluşu değil; tüm dünyaya ait bir kavganın bilinçli-bilinçsiz neferi olmak, insanın zihninde zamansız ve mekansız fikirleri mümkün kılıyor.

Sözün özü, emek mücadelesi öyle mors alfabesiyle telgraf göndermek gibi mazide kalmış münzevi bir eşya değil. Şu ya da bu ülkeye/bölgeye/kültüre de ait değil. Ne zaman ki o Hollanda’da 125 yıl önce yapılan karikatürün anlattığı hikaye bize Romalıların yatarak yemek yemesi gibi abes gelecek, o zaman diyeceğiz ki bir yol almışız. 

Son sözü ABD’de 1980’lerde duvarlara asılmış bir postere bırakalım:

Tarihi avucumuzun içine alalım

Fotoğraf: 1 Mayıs afişi

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ekmek, barış, adalet ve özgürlük için…
İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs

Ekmek, barış, adalet ve özgürlük için…

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ı, iktidarın çok katmanlı saldırıları, derinleşen yoksulluk, baskı ve küresel ölçekte bir savaş tehdidiyle karşılıyor. İşçinin olduğu her yerde alanlara çıkacak olan emekçiler, insanca yaşanacak ücret, barajsız-yasaksız sendika hakkı, siyasi baskıların ve yasakların son bulması ve barış taleplerini haykıracak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mayıs 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et