3 Ağustos 2025 12:00

‘Grev yasağı Anayasaya da yasalara da aykırı’

T. Maden İşçileri Sendikası’nın Ankara, Balıkesir, Eskişehir ve Kütahya’daki işyerleri için aldığı grev kararını, “milli güvenlik” gerekçesi ile erteleme adı altında yasaklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar yasakladığı 22 grevde olduğu gibi tarafını belli etmiş oldu. Yasağa tepki gösteren Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Ziya Halis, grev hakkının anayasal bir hak olduğunu ve yasaklanamayacağını söyledi. Halis, “Grev bir anayasal haktır ve anayasamıza göre de grevin ertelenmesi ancak bir savaş hali ya da salgın gerekçe gösterilerek yapılabilir” dedi.

Türk-İş ve Hak-İş Konfederasyonlarının altına imza attığı Kamu Çerçeve Protokolü’ne ve maden iş kolundaki grevin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “milli güvenlik” gerekçe gösterilerek yasaklanmasına tepkiler sürüyor. Tepki gösterenlerden birisi de DYP-SHP koalisyon hükümeti döneminde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan Ziya Halis oldu.             Halis, bakan olduğu dönem grev yasağını içeren kararnameye imza atmadığı için Başbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından baskı altına alınmış hatta tehdit edilmişti. Kendi partisinin genel başkanı Deniz Baykal’ın da “kararnameyi imzalasın” mesajı üzerine bakanlıktan istifa etmeyi düşündüğünü söyleyen Ziya Halis, o dönemi ve yaşadıklarını “Anılarla Mücadele Dolu Yıllarım” adlı kitabında da anlattı. Ziya Halis’in kitabına grev yasağı kararnamesini imzalaması için yapılan baskılara ilişkin röportajı 8 Ağustos 2024 tarihinde gazetemizde yer aldı

“Grev yasaklanamaz!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 22. kez grev yasağına ilişkin görüşlerini sorduğumuz Ziya Halis, bu yasağın Erdoğan’ın kimlerden yana tercih kullandığının göstergesi olduğunu da dile getirdi.

Grevin anayasal bir hak olduğunun ve yasaklanamayacağının altını çizen Halis şunları söyledi: “Ülkemizde son günlerde en çok konuşulan konulardan birisi de grev ertelemeleridir. İşçi örgütleri ile yapılan toplu sözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca bazı sendikalarımız grev hakkını kullanmak istediler. Aslında sendikalarla iktidar arasında bir mutabakat olduğu açıklaması söz konusu iken, siyasi iktidar bu mutabakattan vazgeçince işçiler grev haklarını kullanmak için harekete geçtiler. Burada işçilerimiz ve sendikaları son derece haklıydı ve anayasal haklarını kullanmak istediler. Ancak grev hemen Cumhurbaşkanı kararıyla ertelendi. Aslında bu erteleme yasal da değildi, zira erteleme nedeni milli güvenlik olarak gösterilmiştir. Oysa öncelikle belirtmek isterim ki grev bir anayasal haktır ve ertelenmesi ancak bir savaş hali ya da salgın gerekçe gösterilerek ertelenebilir diye bir yasamız var.”

“Ne yazık ki bakanlar sekretarya gibi”

“Aslında içinde bulunduğumuz normal şartlarda ‘milli güvenlik’ gerekçesi hatta sağlık gerekçesi veya savaş hali bile olsa, ertelemede tüm bakanların imzası gerekirdi. Yani Bakanlar Kurulu’nun tümünün imzasıyla kararname oluşabilir. Bu kararnameyi Bakanlar Kurulu’nda herhangi birisi imzalamadığı takdirde, erteleme gerçekleşmez” diyen Ziya Halis, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini eleştirerek şunları söyledi: “Ancak hükümet yani cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bunu alışkanlık haline getirmiş. Bakanların hiçbir itirazıyla karşılaşmadan grev kararnameleri imzalanmıştır. Cumhurbaşkanlığı sistemi döneminde alışkanlık haline getirilmiş ve şimdiye kadar 22 kararname ile grevler ertelenmiştir.

Bu ertelemeleri mevcut hükümet içinde bulunan bakanların itiraz etme şansı da ne yazık ki yok. Çünkü bütün bakanlar bizim dönemdeki bakanların olduğu durumdan farklı, tamamen bir sekreterya görevi yaparlar ve hepsi cumhurbaşkanının kararına uyarlar.”

“Kararnameyi imzalamam için baskı yapıldı”

Kendi bakanlığı dönemine atıf yaparak, grev erteleme kararnamesine imza atmadığını, ancak imzalaması için baskılar yapıldığını anlatan Ziya Halis şunları söyledi: “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olduğum dönemde bildiğiniz gibi başbakanlık sistemi geçerliydi. Biraz önce söylediğim gibi kararnameyi herhangi bir bakan imzalamadığı takdirde grev ertelemeleri mümkün olamazdı.

Ben bu yetkimi çalışanların ve emekçilerin lehine kullanarak grev erteleme kararnamelerini yani o zamanki Başbakan Tansu Çiller‘den gelen kararnameleri imzalamama kararı aldım. Çünkü o zaman Başbakan’ın işçiler için öngördüğü zam oranı, bugün olduğu gibi çok küçük ve enflasyonun altında, komik bir rakamdı.

Bu konudaki kararımı başbakana da hükümet üyelerine de ilettim. Ancak aramızda bir mutabakat olmadı ne yazık ki. Kitabımda da anlattığım gibi Başbakan Çiller hatta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bana baskı uyguladı. Çiller önce yumuşak yumuşak ‘imzala’ dedi. Sonra ‘İmzalamıyorsan da sen git yurt dışına’ dedi.

Ben konuyu daha sonra, yeni seçilen genel başkanımız Deniz Baykal‘a ilk Parti Meclisi toplantısında anlatmaya çalıştım. Eğer kararnameyi imzalamamı istiyorsa görev yaptığım bakanlıktan istifa etmeyi düşündüğümü söyledim. Ne yazık ki o toplantıda herhangi bir önerisi olmadı. Sonuç olarak ben şunu söylemiştim, ‘biz değil işçilerin grev haklarını, memurların da grevli toplu sözleşmeli haklara sahip olması gerektiğini benimsemiş bir partiyiz. Bunu seçim kampanyamızda da çeşitli zamanlarda deklere ettik. O nedenle ben kararnameyi bu haliyle imzalamayacağımı. İşçiler lehine bir rakam tespit edilmeden buna evet demeyeceğim.’  Ayrıca bana göre ertelemek açıkça grev yasaklamak anlamına gelmektedir.

Bu konuşmamdan sonra PM’den ayrıldım. Ama daha sonra Deniz Bey’in grev erteleme kararnamesini imzalamamı istediği mesajı dolaylı yoldan bana iletildi. Ben de kararımdan  vazgeçmedim.

İşçilerimizin yararına verdiğim bu kararı ve gelişmeleri ‘Anılarla Mücadele Dolu Yıllarım’ adlı kitabımda da ayrıntılı anlatmıştım.

ABONE OL

Sultan Özer

‘Grev yasağı Anayasaya da yasalara da aykırı’
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et