3 Ağustos 2025 00:05

‘Barış süreci’ne müdahil olmak…

Batı siyasal sisteminde üretilmiş ‘Gölge Kabine’ kavramı, esas olarak ana muhalefet partisi liderinin başkanlığında çalışan, muhalefetteki parlamento üyeleri tarafından oluşturulan ve görevdeki hükümete benzeyen, alternatif bir organ. Gölge kabinenin her üyesi, tıpkı görevdeki bakan gibi partisi adına belirli bir siyaset alanından sorumlu. Ana işlevi, hükümetin politikalarını denetlemek ve halkın ihtiyaçları doğrultusunda politikalar geliştirmek olan bu yapı, adını hükümetin her adımını onun gölgesi gibi takip etmesinden alıyor.

İngiltere’de doğan gölge kabine sistemi, bu ülke yanında Avustralya, Fransa, Galler, Güney Afrika, İskoçya, Kanada ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde siyasal sistemin meşru bir parçası. Bir gölge kabine kurmak, muhalefetin hükümetin işleyişi hakkında daha fazla bilgi edinmesini sağladığı gibi, iktidara hazırlanmasına da imkan tanıyor.

Resmen görevli olunmayıp da katkı sunulan diğer alanlarda da “gölge” kavramının yaygın kullanımına hayli sık rastlanıyor: ‘Gölge liderlik’, ‘gölge yöneticilik’, ‘gölge antrenörlük’, ‘gölge öğretmenlik’. Bu yazının konusu ise ‘gölge komisyon üyeliği’.

* * *

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, Komisyonda nitelikli çoğunlukla karar alınacağına dair söz vermesiyle CHP Komisyona katılacağını açıklamıştı.

Dünya Parlamento Başkanları Konferansı dolayısıyla bulunduğu Cenevre’de konuya ilişkin soruları yanıtlayan Kurtulmuş, sürecin Türkiye için tarihi fırsat olduğunu, bundan sonra parlamentoda çok hassas bir sürecin şeffaf bir biçimde yürütülmesi gerektiğini, kurulan komisyonun sivil toplum kuruluşlarından, hukuk alanından ve konunun uzmanlarından görüş alarak gereken yasal düzenlemeleri hazırlayacağını söyledi.

Kurtulmuş çok sayıda kişiden görüş alınacağını belirtmiş olsa da hemen ardından gelen “Ama sonuçta bu politik tartışmanın yapılacağı bir zemin değildir. Burası A partisinin, B partisinin siyasi mücadele alanı değildir” ifadesi sonrasında, kökleri derinlere inen ve kuşaklar boyunca siyasallaşmış bir konunun nasıl siyasete bulaşmadan tartışılabileceği merak ediliyor. Ayrıca Kurtulmuş, Komisyonun “partiler üstü” olması gerektiğini ifade ederken, Türkiye siyasal tarihinde “partiler üstü” kavramı eşliğinde üretilmiş olan vesayet mekanizmalarını ve onların yarattığı tahribatı unutmuş görünüyor.

* * *

Aylarca süren bir bekleyişten sonra, TBMM’nin iki aylık tatile girdiği günlerde oluşturulan ve önümüzdeki salı günü ilk toplantısını yapacak olan Komisyonda, alınacak kararlar için nitelikli çoğunluk aranacak oluşu görece iyi bir haber olsa da kökü derinlere inen meselenin dar bir kalıba sığdırılma niyeti Komisyonun faaliyetlerine ilişkin beklentileri törpülüyor.

Çatışmanın tekrarını önlemenin ve Kürt halkının nefes alacağı onurlu bir barışın kurulmasının önemi vurgulanıyor olsa da Parlamentodaki sandalye dağılımına göre oluşturulmuş olan Komisyonun Kürt halkının haklarına, meselenin gelişimine ve tarihsel dinamiklerine gözünü kapatmış aktörleri kapsayışı endişeye neden oluyor.

Dünyadaki benzer deneyimlerden öğrendiğimiz kadarıyla, barış anlaşmalarının uygulanmasını sağlamak üzere oluşturulan parlamento komisyonları, barışın inşasında daha geniş katılımı sağlayan bir yöntem olmakla kalmayıp, barış sürecinin en önemli sahnesi olarak işlev görüyor. Bir komisyonun görevini yerine getirebilmesi ve barışın yolunu açabilmesi için algılanan meşruiyeti hayati önem taşıyor. Ancak, Cumhur İttifakının siyasal ömrünü uzatma arzusunu bu hedefe bitiştirmesi, baskın söylemi ve Komisyonun türlü çeşit zaafları, birer ‘gölge komisyon üyesi’ olarak kendimizi sürece dahil etmemizi kaçınılmaz kılıyor.  

Komisyonun oluşturulmasının iktidar tarafından bir güç gösterisi haline getirildiği ve sokağın sesinin hariçte tutulduğu bu kesitte, dahil edilme konusunda devrimci bir anlayışı hayata geçirerek sürece ilişkin fikir ve eylem üretmeyi görev olarak önümüze koymamız gerekiyor.

Belirli grupların dışlanmasının çatışmanın temel nedenlerinden biri olduğu akılda tutularak Komisyonun kapsayıcı olmasını sağlama yolunda verilecek emek, işçilerin, kadınların ve gençlerin talep ve deneyimlerinin daha iyi yansıtılmasını ve Cumhur İttifakının çoktandır örtülü olmayan hedeflerinin alenileştirilmesini sağlayacaktır. Ancak bunun için öncelikle Komisyon çalışmalarının herkesin gözü önünde gerçekleşmesinin sağlanması gerekiyor.

Birer ‘gölge komisyon üyesi’ olarak gösterilecek eylemli çabayla, bir yandan çatışma yönetiminin önemli bir aracı olan ‘güç paylaşımı’ zorlanırken, uygulamalardaki bürokratik gizemciliğin geriletilmesi de sağlanacaktır.

ABONE OL

EVRENSEL'İNMANŞETİ

50 lira sadaka
İktidarın ve sendikal bürokrasinin 600 bin işçiye reva gördüğü:

50 lira sadaka

Türk-İş ve Hak-İş bürokrasisi, 600 bin işçiyi ilgilendiren kamu sözleşmesi sürecinde iktidarla el ele vererek işçileri sefalete sürüklüyor. Beştepe’ye giden sendika bürokratları, işçilerin karşısına ‘olumlu gelişme’ diyerek 50 liralık sadakayla çıktı. Patron örgütü İTO’nun bile yıllık enflasyonu yüzde 42.48 açıkladığı gün, işçileri yıllık yüzde 33 zamma iknaya uğraştılar.

Türk-İş ve Hak-İş’in talep ettiği ikinci 6 ay zammı: Yüzde 25

Kamu işçisine dayatılan ikinci 6 ay zammı: 50 lira + yüzde 11 zam

Dayatılan ortalama net ücret: 44 bin 270 lira

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Ağustos 2025 - Sefer Selvi

Yücel Demirer

‘Barış süreci’ne müdahil olmak…
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et