3 Ağustos 2025 00:07

2025’in kalanı nasıl geçecek?

2025’in ikinci yarısının ilk ayı tamamlanmışken yılın kalanındaki ekonomi gündemine kuş bakışı bakmak, ekonomik ve siyasi gelişmelerin hangi ekonomik dinamiklerle şekilleneceğine dair fikir verebilir. 2025’in ilk yarısı faiz indirimlerindeki patinaj, emek yoğun sektörlerin yaşadığı kayıplar, sanayide kapasite kullanım oranındaki düşüşler ve çalışanlar cephesinde de reel ücret kayıpları ile geçti. İkinci yarıyı faiz indirimlerinin temposu, emek yoğun sektörlerdeki gelişmeler ve ücret kayıplarına karşı olası itirazların boyutu şekillendirecek. Bu temel dinamikleri sırasıyla ele alalım.

Faiz indirimlerinin temposu

Faiz indirimlerinde ikinci tur hızlı başladı. 2024 sonunda başlayan ilk indirim turu 19 Mart operasyonu ile sonlanmış, hatta faiz artışları ile desteklenen finansal sıkılaştırma sonucunda enflasyonun yıl sonunda yüzde 30 civarına gerilemesi daha mümkün hale gelmişti. Bunun üzerine temmuz ayında faiz indirimlerinin ikinci turuna başlayan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yılın geri kalanındaki üç Para Politikası Kurulu toplantısında faizi yaklaşık yüzde 35’lere geri çekebilir. Bu yılın kalanı için yaklaşık yüzde 10 civarında bir faiz indirimi anlamına geliyor.

Ancak faiz indirimlerinin temposu çeşitli gelişmelere bağlı olarak değişebilir. İlk olarak enflasyondaki gelişmeler önemli olacak. Mevcut gelir dağılımı adaletsizliğini göz önüne aldığımızda yüksek faiz ile iç talebi baskılamaya çalışmak, amaçlandığı gibi çalışmayabilir. Zira yüksek faiz, üst gelir gruplarının daha da zenginleşmesine ve harcama kapasitelerinin daha da artmasına neden oluyor. Bu, gerek tüketim malları ithalatının artarak sürmesine gerekse yurt içi fiyat artışları için gerekli olan talebin devam etmesine olanak sağlıyor.

İkinci olarak siyasi gelişmeler de faiz indirimlerinin temposunu belirleyebilir. Nasıl faiz indirimlerindeki ilk tur siyasi nedenlerle kesildiyse, benzer bir gelişme ikinci turda da gerçekleşebilir.

İkinciyle bağlantılı olan üçüncü gelişme de döviz kurundaki gelişmeler olacak. Gerek borç dolarizasyonunun yüksek seviyesi, gerekse döviz mevduatındaki artışın sürmesi, faiz indirimlerinin temposunu belirleyecek.

Emek yoğun sektörler

Yüksek faiz döneminin esas maliyetini çalışanlar yüklense de, sermaye kesimi içindeki maliyete baktığımızda bunun emek yoğun sektörler üzerine yüklendiği görülebilir. Özellikle enflasyonla mücadele için TL’nin reel olarak değerlenmesi politikasının bir sonucu olarak emek yoğun sektörlerdeki ihracatçıların rekabetçi güçlerinin aşındığını söyleyebiliriz. Ek olarak, borçlanma için döviz kredisine erişimi olmayan ve sadece TL ile borçlanabilen bu kesimler, yüksek faiz politikasından olumsuz etkilenmiştir.

Her ne kadar emek yoğun sektörler önemli sorunlar yaşasa da geçtiğimiz günlere BİRTEK-SEN’in hazırladığı rapor, özellikle tekstil sektöründe firmaların emek maliyetini kısmak için kullandığı çeşitli stratejilere işaret ediyor. Bu stratejiler arasında yatırımların yurt dışına kaydırılması ya da kaydırma tehdidi öne çıkıyor. İstihdam kayıplarıyla ve iflas haberleriyle öne çıkan emek yoğun sektörler, devletten yeni teşvik mekanizmaları talep etse de, önümüzdeki dönemde faiz indirimleri bu sektörün finansmana erişim sorunlarının bir nebze olsun azalmasını sağlayacaktır.

Ücret kayıplarına itirazlar

2025’in ikinci yarısını belirleyecek dinamiklerden bir diğeri de geniş toplum kesimlerinin reel ücret kayıplarına karşı vereceği tepki olacak. Geçtiğimiz temmuz ayında asgari ücrete ara zammın yapılmaması ve kamu çerçeve protokolünün ücret ve hak kayıplarını önleyecek şekilde sonuçlanma ihtimalinin oldukça düşük olması, çalışanlardan gelebilecek itirazların daha da yoğunlaşmasını beraberinde getirebilir.

Son olarak, sıraladığım bu ekonomik gündemin siyasete yansımasının oldukça sınırlı olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu yansımanın en önemli sonucu iktidar partilerine olan siyasi desteğin azalması olarak görülebilir. Ancak yargı yoluyla üzerine gidilen CHP’nin kendisine yönelen bu baskıyı durdurmak ve hatta geriletmek için mevcut ekonomi politikasının mağdur ettiği kesimlerin çıkarlarını gündeme alacak bir çerçeveye yönelmediğini tespit edebiliriz. Kısacası, daha önceki yıllar gibi 2025’in ikinci yarısında da siyaseten ifade edilmeyi bekleyen bir itiraz var ancak bunun siyasi kanalları henüz kurulabilmiş değil.

ABONE OL

EVRENSEL'İNMANŞETİ

50 lira sadaka
İktidarın ve sendikal bürokrasinin 600 bin işçiye reva gördüğü:

50 lira sadaka

Türk-İş ve Hak-İş bürokrasisi, 600 bin işçiyi ilgilendiren kamu sözleşmesi sürecinde iktidarla el ele vererek işçileri sefalete sürüklüyor. Beştepe’ye giden sendika bürokratları, işçilerin karşısına ‘olumlu gelişme’ diyerek 50 liralık sadakayla çıktı. Patron örgütü İTO’nun bile yıllık enflasyonu yüzde 42.48 açıkladığı gün, işçileri yıllık yüzde 33 zamma iknaya uğraştılar.

Türk-İş ve Hak-İş’in talep ettiği ikinci 6 ay zammı: Yüzde 25

Kamu işçisine dayatılan ikinci 6 ay zammı: 50 lira + yüzde 11 zam

Dayatılan ortalama net ücret: 44 bin 270 lira

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Ağustos 2025 - Sefer Selvi

Ümit Akçay

2025’in kalanı nasıl geçecek?
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et