14 Haziran 2025 01:10

Aynı parti, iki belediye başkanı, iki farklı tutum!

Günlerdir Manisa halkı, CHP, Türkiye’deki bütün iyi insanlar Manisa Büyük Şehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek için ağlıyor. Ölümünün ‘kaza’ mı, yoksa ‘kaza süsü verilmiş bir infaz mı’ olduğu araştırılıyor, bulunur mu? Kuşkuluyum çünkü burası Türkiye. Neler neler bulundu, açığa çıkarıldı da suçlular yerine bu tür gizlilikleri ortaya çıkartan gazeteciler yargılandı, yargılanıyor…

Bu insanlar neden ağlıyor? Hepimizin içi neden yandı? Ferdi Zeyrek’i tanıdığımız için mi? Elbette hayır. 

O’na ağlanıyor çünkü işbaşına geldiği 19 Mart’tan beri gerçekten halktan yana belediyecilik nasıl yapılır gösterdiği için…  Yerel yönetici olarak, aile babası olarak, insan olarak iyi olduğu için… 

Ferdi Zeyrek’in ardından, yazarımız Özer Akdemir’in, “Ranta engel olduğu için kendisi ve ailesinin canı ile tehdit edilen Manisa Büyükşehir Bel. Başk. #FerdiZeyrek'in elektirik çarpması sonucu ölümü belki kazadır ama ben de ‘Azrail’in rantçı çete üyesi olacağı ihtimalinin daha ağır bastığına inanıyorum!” paylaşımı dikkatimi çekmişti. 

Sonrasında gazeteci Bahadır Özgür’ün Ferdi Zeyrek’in Manisa’da ve tüm yörede, “Kenti çetelerin pençesinden kurtaran başkan” olarak tanındığını belirttiği yazı da ölümde rant çevrelerinin payı olup olmadığına dikkat çekiyordu. Bahadır, “Ferdi Zeyrek Manisa tarihinin en büyük imar vurgununu engellemişti!” başlıklı Halk TV portalındaki yazısında, Peki Zeyrek kimlerin tezgahını bozdu? Sorusuna şu yanıtı veriyordu:

Koltuğa oturur oturmaz 16 yolsuzluk dosyasını belgeleri ile hazırlayıp savcılığa veren, bununla da yetinmeyip içerikleri hakkında kamuoyunu da bilgilendiren Zeyrek’in esas engellediği çark, ‘Manisa tarihinin en büyük imar rantı’ denilen bir girişimi engellemesiydi. Mimarlar Odası yönetimindeyken de belediye meclislerinde imar komisyonunda görevliyken de peşine düştüğü imar vurgununun önünü başkan olunca kesmişti. (Yazının tamamı için tıklayın.)

İşte bunun içindir ki, sadece ailesi ya da Manisa değil, bütün Türkiye’ye ağladı Zeyrek Başkan’ın ardından. Buradan başta ailesi, CHP ve Manisalılar olmak üzere Türkiye’ye başsağlığı ve sabır diliyorum. 

***

Grev, işçilerin toplu sözleşme dönemlerinde, yasal prosedür gereği en son başvuracakları ama en etkili silahıdır. Patronlar da iktidarlar da sendikalar da işçiler de bunu çok iyi bilir. Her ne kadar grev hakkı, 12 Eylül darbecileri tarafından epeyce tırpanlanmış olsa da grevin bu haliyle bile iyi kullanılırsa, sendikalar, işçiler sahip çıkarsa ne kadar etkili olduğu tarihte pek çok kez görülmüştür.  Örneğin, 1990’lı yıllarda, Çiller Hükümeti döneminde Türk-İş’e bağlı binlerce işçi greve çıkmış, Ankara ve birçok ilde her yer grev alanı haline gelmişti. Öyle ki, işçilerin Ankara Kızılay Meydanı’ndan yükselen tepkisi Çiller Hükümetinin güvenoyu almasını bile engellemiş, hükümet düşmüştü. 

İşte işçi sınıfının en büyük silahı grev, böyle bir güce sahiptir, yeter ki sendikacılar, işçiler, emekçiler bu silahlarına sahip çıkabilsin!

***

Ferdi Zeyrek’ten sonra bu örneği niye verdiğime gelince… Bugünlerde Türkiye Ferdi Zeyrek kadar başka bir büyükşehir belediye başkanını da konuşuyor. Aynı partinin, yani CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ı!

Peki Cemil Tugay’ın nesi konuşuluyor? Ferdi Zeyrek gibi örnek, halkçı belediyeciliği mi? Elbette hayır! 

Tugay’ın grev kırıcılığı, işçi düşmanlığı ve şimdilerde bin 30 işçiyi kapı dışarı edeceğine ilişkin açıklamaları konuşuluyor. 

İki isim, ikisi de büyükşehir belediye başkanı, ikisi de aynı partiden… Ama taban tabana zıt politikalar! 

***

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir'de çalışan 23 bin işçinin toplu sözleşme sürecinde, TÜİK’in rakamlarının bile çok çok altında zam teklif eden, kabul etmeyip greve çıkan işçilere saldıran Cemil Tugay konuşulan! 

Grev nedir bilmeyen ya da işine gelmediği için bilmiyormuş gibi davranan Cemil Tugay, çöpleri toplayarak grev kırıcılığı yaptığı gibi engellemek isteyen işçileri de “Grev yapan insanlar işyerini terk eder ve evlerine gider. Sizin işinizi ben yapıyorum burada. İzmir'in hakkını yedirmeyeceğim size" diye suçlamıştı. 

Oysa greve çıkan işçiler grev gözcülerini belirler, grev çadırları kurulur, diğer işçiler de gününü grev çadırlarında geçirir (her ne kadar 12 Eylül darbecileri yasaklamışsa da). İşçiler grev kırıcılarına karşı sürekli tetikte olur! Dolayısıyla Cemil Tugay ya hayatında hiç grev görmemiş ya da halkçı bir belediye başkanından ziyade patron gibi davrandığı için işçilere “evlerinde beklemeleri gerektiğini” söyleyebiliyor. 

Tugay’ın son açıklaması da resmi prosedürleri başlattıkları ve bin 30 işçi ile yollarını ayıracakları, yani işçileri işten atacakları yönünde… ‘Sosyal demokrat parti’nin belediye başkanı mı yoksa AKP’li belediye başkanı mı belli değil! 

CHP, Cemil Tugay’ın işçileri çıkarmasını engellemez, ona bu konuda karşı çıkmaz ise AKP’ye söyleyecekleri bir sözleri kalır mı? O’nu da okurlara bırakıyorum.

EMEP’in, 15-16 Haziran direnişinin yıl dönümünde Meclis’e vereceği,  “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” talepli yasa teklifine dikkat çekmek isterim. Bütün işçi ve emekçilerin imzasını bekleyen yasa teklifi, Cemil Tugay gibi işçi düşmanlarının da önünü kesecek, greve saldırmalarını engelleyecektir. 

ABONE OL

Sultan Özer

Aynı parti, iki belediye başkanı, iki farklı tutum!
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et