3 Ağustos 2025 00:10

Hak-İş ve Türk-İş bürokrasisinin karnesindeki en kötü not budur herhalde!

Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonu yöneticileri dün “kapalı kapılar arkasında” bile denmeyecek bir yöntemle 600 bin kamu işçisini kapsayan iş kollarına göre TİS’lere çerçeve oluşturacak KÇP’yi imzaladılar.

Oysa daha imzadan bir gün önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la dört saatlik bir görüşme yapan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay görüşmenin ardından yaptığı değerlendirmede; “Teklif yüzde 100 olumlu değil ama olumluya yakın bir teklif gibi gözüküyor. 11’i aştık, 16.57’yi bulmadık” diyerek grev yasağı kararı karşısında söylediği sert sözleri geri aldı. Ama Atalay bu son teklif için; “Arkadaşlarımız üyelere gidecekler, üyeler evet derlerse, biz de Çalışma Bakanlığına ‘Bir problem yok’ diyeceğiz. Hayır derse yolumuza devam edeceğiz!” demişti.

Ama teklif üye işçiler bir yana üye sendikaların bile doğru dürüst tartışmasına fırsat verilmeden Çalışma Bakanlığı, KÇP’nin imzalanacağını duyurarak Hak-İş ve Türk-İş yönetimlerini törene çağırdı!

Peki burada önceki gece Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin Saray’a çağırılarak sözleşmenin “bitirildiği” düşünülebilir mi?

Belki böyle olmuştur. Ama burada bile işçilerin görüşmelerin başlamasından beri sendikaların nasıl manevralar yapacağını bildikleri için her vesileyle “Bize sormadan TİS’i imzalamayın” diye uyardıkları ve bunda ısrar ettikleri dikkate alındığında sendika yöneticilerinin işçilerin bu talebini umursamadıkları anlaşılmaktadır.

Ve imzalanan sözleşmede birinci altı ay yüzde 24 zam sonraki 6 aylarda günlük  50 TL (ayda 1500 TL’lik) seyyanen zamma imza atılarak 27 Şubat’ta sendikaların talebini bile bulmayan bir çerçeve anlaşmasına imza atmışlardır.

‘Kapalı kapılar arkasında imzalanan bir sözleşme bile denemez!

Ama 2024 aralık ayında asgari ücretin tespitinde Asgari Ücret Tespit Komisyonunun (AÜTK) belirleyip açıklaması gereken asgari ücretin Beştepe’de Türk-İş temsilcisinin katılmadığı bir toplantıda belirlendi. Ankara dışındaki Çalışma Bakanı'nın toplantıda olmadığı ama açıklamaya son anda yetiştiği bir organizasyonla, AÜTK’nin üyelerinin katılmadığı bir toplantıdan sonra, daha önce de hiç yapılmamış biçimde açıklanmıştı.

Doğrusu KÇP etrafında yapılan girişimlere bakıldığında, iktidarın 7 aydır ağırdan alan ve işçileri yormayı amaçlayan tutumunun tam tersine son birkaç gündür sendikacıların Saray’a çağırılıp sıkboğaz edilerek sözleşmenin bağıtlanması, en azından bir yanıyla 2025 yılı asgari ücretinin belirlenmesinde AÜTK’nin sıkıştırılarak asgari ücretin belirlenmesine benzemektedir. Burada patron iktidardır ve işçi adına Türk-İş ve Hak-İş vardır ama işçi tarafının sözleşmenin imzalamadan işçiye sorulması ya da diğer sendikalarla istişare edilmesine bile fırsat tanımamıştır.

Tabii burada akla gelen şeylerden birisi de Eti Maden işçilerinin grevinin yasaklanmasının görüşmelerde hiç gündeme getirilmemesidir. Çünkü iş kollarında yapılacak TİS’lerde de “Grevin yasaklanması”nın bir Demokles Kılıcı olarak kullanılma olasılığıdır.Bu yanıyla da imzalanan sözleşmeye kapalı kapılar arkasında imzalanan bir sözleşme demek bile hafif kalmaktadır!

Bütün imkanlar sendikalardan yanayken!

Oysa kamu işçilerinin hem ücret talepleri, hem de iktidarın ayak sürüyerek 5 ay süreyle teklif yapmaması, hem de teklif biçiminde işçilerle  alay eden bir tutum takınması, akademide emek üstüne çalışan akademisyenler, hukukçular, barolar, DİSK, KESK, CHP, DEM Parti, EMEP gibi emekten yana partilerden açık destek açıklamaları giderek yoğunlaşıyordu.

Daha da önemlisi;

Kamu işçilerinin alacakları zam ve öteki haklarının 5 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon emeklinin maaşlarının belirlenmesinde,150 binden fazla metal işçisinin ve tekstil işçilerinin grup sözleşmesinde,Yılın sonunda yapılacak asgari ücret ve emekli maaşlarının belirlenmesinde kamu işçilerinin kazanımlarının ya da kayıplarının referans olacağını bildikleri için bütün bu kesimlerin gözü kamu işçisinin üstünde kalpleri de kamu işçisinden yanaydı.

Ama Hak-İş ve Türk-İş bürokrasisi bütün bu kesimlerle birleşmek, onlarla ortak bir mücadele etmeyi değil bir an önce sözleşmeyi bağıtlayıp “kurtulmayı” tercih etti. Sonunda da iktidar cenahından gelen grev yasaklanması ve öteki baskılara boyun eğen sefil bir hale düştü!

Hak-İş ve Türk-İş bürokrasisinin sendikacılık karnelerindeki en kötü notlardan birisi belki de birincisi bu KÇP sözleşmesi olmuştur denirse bir abartı yapılmamış olur!

Hele böyle, iktidarı geriletmek için bütün imkanların sendikalarda olduğu bir zamanda!

Hak-İş Başkanı Mahmut Aslan ve Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın törene katılmamış olması onları sorumluluktan kurtarmaz!

ABONE OL

İhsan Çaralan

Hak-İş ve Türk-İş bürokrasisinin karnesindeki en kötü not budur herhalde!
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et