‘Bir Koltuk Nasıl Devrilir’
Mizah otoritenin düşmanıdır.
“Gülmek, gülünen kişiye, yani gülünç olana bir toplumsal baskıdır. Bizi güldüren şey, güldüğümüz kişide bulduğumuz eksikliklerdir. İşte kişideki bu eksiklikler, o kişinin, toplumuna, sınıfına, çevresine duyarsızlıklarıdır… Gülmece yoluyla, gülünç olan üstüne toplumsal baskı kurulur. Bu baskıyla gülünç olanla alay edilerek, onun kendisini istenilen doğrultuda düzelterek, uyarlanarak alaydan kurtulması istenir. Gülmecenin dünyanın ilerlemesinde, elbette moral ilerlemesindeki işlevi budur.”(1)
İşte tam da bu yüzden tüm otoriterler ve saz arkadaşlarının yüzü hep asıktır, gülmeye düşmandırlar. Bir gülüşleri olsun görülmemiştir. Gece uyuyamazlar, gündüz tedirgindirler. Huzursuzlukları had safhada olduğundan her an her yerden bir saldırı geleceği ihtimali beyinlerini kemirir durur; bundan ötürü gittikçe arttırırlar baskının dozunu. Mizahı hakaret görüp mahkemelere koşarlar.
“Olur ya, günün birinde, canınız bir hükümet devirmek isteyebilir. Bunu nasıl yapacağınızı biliyor musunuz?”(2) diye başlar Aziz Nesin’in “Bir Koltuk Nasıl Devrilir” adlı hikayesi. Sonrasında anlatıcı yazar kendisine postayla yurt dışından “Patşcoskylmes” adlı bir yerde basılmış bir kitap geldiğini, bu yeri atlastan aramasına rağmen bulamadığını belirtip “Hükümet Devirme Sanatı” adlı kitabın ön sözünden kısa bir alıntı yapar:
“Yeryüzünde en çok kullanılan dil İngilizce olduğu için, biz de bu kitabı İngilizce yazdık. / Bu kitap, hükümet devirmeye yetenekli oldukları bizce bilinen kimselere gizli olarak yollanacaktır.”
Anlatıcı yazar önce korkar ve “Hükümetine candan bağlı her yurttaşın yapması gerekli olduğu gibi…” kitabı polise götürmeyi düşünse de bu düşüncesinden çabuk vazgeçip “Belki hükümet devirmek isteyen yurttaşlarımız vardır” diyerek okumaya başlar. “Halk düşmanı bir hükümet nasıl devrilir?”, “Diktatör idaresi nasıl alaşağı edilir?”, “Ödlek insanların hükümet devirmekte izleyeceği yollar”, “Uygar ülkelerde hükümetin devrilmesi” gibi on on beş başlığı sıralanan ancak ayrıntısı verilmeyen hikaye şöyle sürer:
“Buraya kadar anlatılan bütün yolları, yöntemleri denediniz de, yine hükümeti deviremedinizse, hiç yılmayın, üzülmeyin. (…) bu son bölümde anlatacağımız yolla yüzde yüz bir kesinlikle devrilir.”
Bu yöntemin darağacı veya cezaevi riski de olmadığı belirtilir ve şu örnek verilir:
“1998 yılında, Haparia kıtasının kuzeydoğusunda, Caperos Dağlarıyla Virnazut Irmağı arasındaki dağlık ve engebeli bölgede Tuştuk devleti bulunmaktaydı.” Bu devletin insanları kısaca anlatıldıktan sonra iki önemli partinin varlığından söz edilir. Bunlar Yaşasın Memleket Partisi ile Vatan Evlatları Partisidir. YMP yönetimi kaybeder VEP iktidar olur. YMP’liler “durmadan burnunu karıştıran” bir adamın başbakan olmasını onurlarına yediremezler. Hırsız filan olduğunu yayarlar ama kendileri de zamanında hırsızlık yaptığı için halk onları umursamaz. Bütün demokratik yolları denerler, olmaz. O zaman halkı ayaklandırmayı düşünürler. Ancak “Böyle bir gelenekleri yoktu. Onların ayaklanabilmesi için hükümetin ‘Her yurttaşın ayaklanması gerekir’ diye kanun çıkarması, ayaklanmayanların da ağır cezalara çarptırılmaları gerekirdi.”
Sonunda YMP’nin Genel Başkanı Kurt Santor bir çözüm bulur. Aslında başka ülkelerdeki uygulamaları kullanarak yanlış yapıyorlardı. Doğrusu yerli ve ulusal kaynaklara yönelmeleriydi. Kendisi araştırmıştı ve bir çözüm yolu bulmuştu. Partililer çok heyecanlanırlar “Aman çabuk söyleyiniz!” derler.
Yöntem basittir. Ocak, bucak örgütlerinden başlayarak bütün üyeler kendi partisinden istifa edip Vatan Evlatları Partisine geçecekti. Bir üye orada ne yapacaklarını sorar. “Hiç birşey yapmayacağız, zaten bizi bunun için iktidardan düşürdüler.”
Bütün parti zaman içinde karşı partiye doluşur. VEP’in Başkanı Kafakan çok mutlu olur. Her yerde partilileri tarafından alkışlanır. Hatta alkışlanmaktan konuşmasını bile yapamaz, ama mutludur.
Halk mutlu değildir, herkes başbakanın deli olduğunu düşünmeye başlar. “Delinin sonu ne olursa, başbakanın ve Vatan Evlatları Partisinin sonu da öyle oldu. İki ay bile sürmedi.” Hükümet devrildi.
Aziz Nesin yeni hükümetin nasıl kurulacağını belirtmemiş öyküsünde. Belki “Her şeyi de ben mi söyleyeceğim?” diye gülümsüyordur bulutların ardından.
[1] Aziz Nesin, Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı 1976’dan, M.Ünlü / Ö.Özcan, 20. Yüzyıl Türk Edebiyatı 4. Cilt, İnkılâp Yayınevi, İstanbul, 1991, s:27
[1] Aziz Nesin, Bir Koltuk Nasıl Devrilir, Kardeşler Basımevi, İstanbul, 1980.
Evrensel'i Takip Et