20 Mayıs 2025 00:02

Vosvoslu Başkan: José Alberto Mujica Cordano

“Kimse ölümden hoşlanmaz ama bir zaman sonra, er ya da geç geleceğini de bilirsin. (…) Onu doğadaki böcekler gibi kabullen. Dünya dönmeyi sürdürecek. (…) Elbet kutlanacak bir şey yok. Niyetim ölüme methiye düzmek değil ama ölüm az ötemizde duruyor ve onunla birlikte yaşamayı bilmemiz gerekiyor.”[i] (s.253)

“Mujica, ölüm ile büyüdü. (...) çocukken, babasının zamansız kaybı ile tanıdı ölümü; gençliğinde yanı başında vurulup düşen yoldaşları ile kendi kalbinde duyumsadı ölümün nefesini ve yaşlılığında günlük yaşamının doğal bir parçası haline getirdi. (…) / ’45 yıl önce, ölümü göze alıp, kemerime bir revolver takıp çıktım yola. Dolayısıyla bunlar benim için fasa fiso. Ölümden hiç korkmadım ki şimdi korkayım’…” (s.251)

“İlk kez hapse girmem, Montevideo’da bir fabrika deposu soygunundan dolayı oldu. Ben bir Tupamaro’ydum ve soygun da örgüte mali destek sağlamak içindi. Ama bunu hiç itiraf etmedim. Hapishanede tüm kemiklerimi kırana kadar dövdüler. O dönemde mahkumlar sürekli polis işkencesi altındaydı.” (s.29)

“İkinci ve üçüncü tutsaklıkları (…) 1970 ve 1972 yıllarında gerçekleşti. (…) Teslim ol çağrısını kabul etmeyip direnişe geçince altı kurşunla vurularak yakalandı. (…) İyileştikten birkaç ay sonra firar etti ve yakalandı. Sonra yine bir firar ve yine bir yakalanma!” (s.29)

“Lucy, oğluna kitaplar götürdüğü onca ziyaret sırasında, onun siyasi kariyerinin başladığının farkına varmıştı. Hatta bir seferinde, ‘Benim oğlum bir gün başkan olacak’ kehanetinde bile bulunmuştu.” (s.31)

“O yıllarda, zindanlarda, bir kimsesiz, bir yetim gibi yaşarken, ne kadar az şey ile mutlu olunabileceğini öğrendik. Eğer az ile mutlu olmayı başaramazsanız, her şeye sahip olsanız da başaramazsınız.” (s.33)

“Bize o zulümleri yapanlara karşı dahi nefretle hareket etmiyorum. Nefret yıkıcıdır; kazandırmaz. Bu bir demagoji, birilerine hoş görünme yolu veya davadan dönme olarak yorumlanmamalıdır. Bu ilkesel bir meseledir.” (s.33)

“Bugün, üçüncü dünya ülkesi olan küçük bir ülkede, toplumsallaştırıcı yapılara doğru götürecek en pratik yolun öz yönetim modelinden geçtiğini görüyorum. Amaç, otokontrol mekanizmalarıyla, işçiler tarafından yönetilen şirketlerin kurulmasıdır. Ben, insanın insan tarafından sömürüldüğü işletme modellerine karşıyım: Sen de kendininkini kur o halde! Kapitalizmin sahip olduğu büyük dinamo, yaratıcı tarafıdır. Aksi takdirde, hayatını ‘siesta’ya adayacaksın. Tükeneceksin ve sonunda hemen hemen tüm sosyalist ülkelerde olduğu gibi elinde bir şeyin kalmadığı bir yere geleceksin.” (s.59)

“Yurt dışı gezi yolluklarını imzalamaktan bıktım artık. Korkunç bir masraf. Bakanların tüm genel müdürlerine yurt dışı gezileriyle devleti göçertme faaliyetine bir son vermelerini söyledim.” (s.69)

“Resmi arabayla çıktığım zaman, arabanın kapısını açmalarına izin vermiyorum ve arkada hiç oturmuyorum. Bizi öldürmeye gelirlerse şoför tek başına vurulsun istemiyorum.” (s.75)

“Başkansınız ve kendinizi bir üst kategoride görüyorsunuz. Kont, markiz, kral gibi. (…) Bana göre korkunç bir şey bu.” (s.85)

“Mahallemdeki kahvelere gitmeye devam ediyorum, eski arkadaşlarım orada. Çoğu bana ‘Pepe’ diye sesleniyor, başkan bile demiyorlar. Ve ‘siz’li hitap etmiyorlar. İyi ki böyle.” (s.87)

“Manuella on sekiz yaşında. (…) Bir gün bana çiftlikte eşlik ettiği sırada ‘pati’sini kaybetti. Buna traktörün arkasındaki disk neden oldu. O andan itibaren üzerine çok titredik ve evin kraliçesi haline geldi. Yemeğini cumhurbaşkanı yapıyor, hafife alma!” (s.224)

“…‘Bizi korku bir araya getirdi’ dedi gözyaşları içinde.” (s.129)

“Lucia’yı ismen tanırdım. Hapse ilk düşüşümden yıllar sonra onu şahsen tanıyabildim. İkimiz de kaçaktık ve meskenimiz dağlardı. (…) Ve en zor zamanlarda, kimi yoldaşlarımız birer birer yakalanır ve diğerleri öldürülürken, biz birbirimize daha sıkı bağlandık. Hapse düştükten sonra birbirimizi hiç görmedik. (…) İlk başlarda mektuplaşıyorduk ama daha sonra bunun da imkanı olmadı. On iki senenin ardından, ben özgürlüğüme kavuşunca, tekrar bir araya geldik ve bir daha da hiç ayrılmadık. Birkaç yıl önce de evlendik.” (s.215)

“…Tarihte nasıl bir yer alacak? Mujica’nın tercihi ‘sesli yazar’ olarak anılmak. (…) ‘Düşüncemi bu yolla geliştiriyorum. Bazen ağzımdan çıkanlar beni de şaşırtıyor.’” (s.137)

Güle güle vosvoslu başkan…

[i] İktidarda Bir Kara Koyun / Saraysız Başkan/ José Mujica, Andrés Danza – Ernesto Tulbovitz, Çev: Ali Tuncer, Tekin Yayınevi, İstanbul, kasım 2015

ABONE OL

Melih Yılmaz

Vosvoslu Başkan: José Alberto Mujica Cordano
0:00 0:00
1.00x
0:00 / 0:00
1.00x

Evrensel'i Takip Et