Talan yasasından sonra İliç madeni yeniden açılacak mı?
Madencilik ve enerji şirketlerinin önünü açan, birçok konuda yıkım getirecek olan yasa maddeleri torbalanarak Meclisten geçti. Buna “işgal yasası” deniyor. Ama tehlikenin boyutu karşısında işgal sözcüğü bile hafif kalabilir. Bu torbaya konulan maddelerle Türkiye coğrafyası sermayenin geri dönülmez tahribatına açılmıştır.
18 Temmuz 2025 tarihli Dünya gazetesinde yer alan “İliç’te ekonomik sorun... ‘Tüm tedbirler alınsın, maden üretime geçsin’ çağrısı” başlıklı haberde şöyle deniliyordu: “Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeninin kapalı kalmasının bölge esnafından ihracata kadar birçok alanı etkilediği iddia ediliyor. Sektör temsilcileri, çevre ve iş güvenliği tedbirlerinin tamamlandığını belirterek, üretimin güvenli şekilde yeniden başlaması çağrısında bulundu.”
Bu çağrıyı yapanlar arasına akademik ünvanlı kişiler ve milletvekilleri var. Sektör temsilcileri kendi çıkarları açısından bunu söyleyebilir. Ama akademik ünvanlı kişilerin sektör temsilcisi gibi beyan vermeleri, üniversitelerin bilimsel temelden ne kadar uzaklaştığının ve ticarileştiğinin göstergesidir. Yıllardır sakız edilen sanayi-üniversite iş birliği söyleminin geldiği sonuç, akademinin ticari projeler için bir ofise dönüşmesidir. ‘Akademik ünvanlı’ kişilerin Çöpler-İliç-Erzincan özelinde söyledikleri bunun göstergesidir. Söz konusu haberde şöyle deniyor:
Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Cemalettin Okay Aksoy, madende çevresel bir risk kalmadığını söyleyerek, şunları söyledi: “Bakanlık denetimleri ve şirket testlerine göre çevre açısından riskli bir durum tespit edilmedi. Sabırlı Vadisi’nde yaklaşık 6 bin su ve 700 toprak örneği analiz edildi. Rehabilitasyon çalışmaları tamamlandı ve yaklaşık 210 milyon dolar harcama yapıldı.
Üretimin kapalı sülfit tesisi ile yeniden başlaması, çevresel ve iş güvenliği açısından daha sağlam bir sistem sunuyor. Madencilik özellikle kırsal bölgelerde kalkınmanın lokomotifi. Üretimin uzun süre kesintiye uğraması hem yerel halkı hem de ülke ekonomisini zorluyor.”
Risk olarak sadece liç yığınının akması gösterilip, diğer yıkımları göz ardı etme çabasıdır bu. Oysa liç yığını akması dışında birçok yıkım söz konusu. Bu konuda detaya girmek yerine bir yöre köylüsüne kulak verelim: “Yıllardır hayvancılık yapıyorduk. Artık meramız kalmadı. Bize meramızı geri verebilir misiniz?”
Elbet vermezler. Çünkü İliç coğrafyasında, bitki örtüsünden toprağa, kayaçlardan yer altı suyuna, tüm bunlara bağlı hayvan çeşitliliğine kadar bir yıkım söz konusudur. Yalnızca maden ruhsat alanı olarak işaretlenmiş yüzeyde değil, çevresi ve yer altına dek üç boyutlu bir düzlemde, fiziksel, kimyasal, biyolojik bir yıkım.
Diğer yandan geleceğe taşınabilecek, kendi kendisini besleyecek bir canlılık sistemi de, buna insan dahil büyük bir yıkıma uğramıştır. İnsanların toprakla bağı kesilmekle kalmamış, kültürel olarak da bir yıkım yaşanmıştır. Köyler kaldırılmış, köylerde kullanılamaz araziler yüzünden binlerce insan göç etmiştir. Şimdi yeni köyler hedeftedir.
“Kapalı sülfit sistemi” denilen işlem, açık alan yerine tanklar içerisinde yapılan liç işlemleridir. Bu zaten ayrı bir proses olarak uygulanıyordu. Bu prosesin boru ayrılması yüzünden kimyasal solüsyonların aktığını da unutmadık. Burada rehabilitasyondan söz edip ‘tehlike kalmadığını’ iddia etmek, şirketler lehine propaganda yapmaktır. Akademik ünvanlarını kullanarak halkı kandırmaya yeltenenler; felaketler yaşandıktan sonra özür dilemeyi de akıllarına getirmezler.
CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül de mayıs ayında yaptığı açıklamada, “İliç’te üretimin yeniden başlaması için çevre ve insan sağlığına dair tüm önlemler alınmalı. Kapalı liç yönteminin yüzde 99 oranında güvenli olduğu belirtiliyor. Tüm tedbirler sağlandıktan sonra üretim artsın ve emekçinin hakkı verilsin” demişti.
“Kapalı liç” diye bir şey yoktur. Cevherin özelliğine bağlı olarak yapılan tank liçi işlemidir bu. Türkiye’de birçok yerde uygulandı. Coğrafi yıkım yine yaşandı, yaşanıyor. Ezber söylenen sözler diyemeyeceğim. Birileri söyletiyor diye şüphelenmeden de edemeyeceğim. Bizzat Çöpler-İliç yıkımına ilişkin komisyonda yer alan bir vekilin, böyle bir açıklama yapması vahameti artırmaktadır.
Sermaye ve iş birlikçilerinin yıkım ve yok etme girişimlerine karşı coğrafyamızı geleceğe taşıma programlarımızı oluşturmalıyız.
Evrensel'i Takip Et