Özelikle son yıllarda dünyanın üzerinde en çok araştırma yapılan ve neredeyse külliyatlara konu olmuş kentinde olanı biteni bir sayfada anlatabilmeye kalkışmak neredeyse imkânsız... Bu nedenle, bu toparlama denemesi, son yıllara damgasını vuran “dönüşüm” söylem ve projelerinin arka planına bir göz atma ve anımsatma çabasıdır sadece. Eksikleri af oluna…
İstanbul'da birçok ilçe kentsel dönüşüm kuşatması altında. Evleri ellerinden alınmak istenen İstanbullular yıkımlara karşı direniyor.
İstanbul başta olmak üzere neredeyse bütün kentlerde; düzensiz, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürecek alanlarda yapılaşmaların olduğu, binaların mühendislik hizmeti almaksızın inşa edildiği ve doğal afet sonucu can ve mal güvenliğinin tehlikeye düşeceği, alt yapı hizmetlerinin yetersiz olduğu, kamu yararına kullanılacak alanların yok denecek kadar az olduğu gibi birçok olumsuzluğun bulunduğu hepimizin bildiği bir gerçek.
Büyükşehir Belediyesi Kanunu, belediyelere yaşlılar, engelliler, gençler ve çocuklar gibi sosyal gruplara yönelik sosyal ve kültürel hizmetler sunma görevi veriyor. Buna göre büyükşehir belediye başkanı, “bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak, engellilerle ilgili faaliyetlere destek olmak üzere engelli merkezleri oluşturmak”la görevli.Daha önceleri bazı belediyeler, “Özürlü Koordinasyon Merkezi/ Danışma Merkezi” gibi değişik isimler altında böyle birimler oluşturmuşlardı. Ancak bu merkezlerin hangi işlevi yerine getireceğine dair sorunlar vardı. Sonra engellilerin mücadelesi ile Büyükşehir Belediyeleri Özürlü Hizmet Birimleri Yönetmeliği çıkarıldı. Bu yönetmelik belediyelerin şu işlevleri yerine getirmesini zorunlu kılıyor:
Bir gözlemci, herhangi bir Avrupa ülkesinde rastlantıyla yan yana gelen iki insanın ilk tanışma adımı olarak “Ne iş yaparsınız, mesleğiniz nedir?” sorusunu yönelteceğini, Türkiye’de ise bunun tartışmasız “Nerelisiniz?” ya da en yaygın biçimiyle “Nerelisin hemşerim?” olacağını söylüyordu.
İçinde üç seçim olan iki yıl sürecek bir “seçimler maratonu”nun başında bulunuyoruz.2014’te Mart ayı sonunda yapılacak ilk seçime henüz dört buçuk ay olmasına karşın, Türkiye, iki aydan beri yerel seçim sathı mailine girdi.Çünkü sadece belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri ve muhtarların seçilmesinden ibaret gibi görünse de, içinden geçilen siyasal sürecin özellikleri dikkate alındığında, bu yerel seçim, üç seçimlik maratonun ilk etabı olacak.
İstanbul… rivayet odur ki Fatih’in Haliç’e karadan yüzdürdüğü gemilerle fethedilmiş kent. Rivayet odur ki 4. Murad’ın Ermenistan seferinde gönül düşürdüğü Mirgün Han için Emirgan Korusu’nu yaptırdığı kent. Ve gerçek odur ki, 15-16 Haziran 1970’te binlerce işçinin Haliç köprüsünden geçerek zapt etmeye çalıştığı, “Bekle, bekle bizi İstanbul diye haykırdığı” kent. Yine gerçek odur ki Gezi Direnişinde meydanı fethe çıkan çocukların kenti.
atırlayacaksınız, 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un, Dünya Kültür Mirası Listesi’nden çıkartılarak Kültür Mirası Tehdit Altındaki Kentler Listesi’ne eklenmesi bir ara gündemdeydi. N’olduğunu bugün hatırlayan var mı? Belki yalnızca “Mimarlar Odası”, “Şehir Planlamacıları” gibi münafık ve müfsit kurumlar.Ufukta Mevlama şükür, kültür rantı varlığı olarak yapılarımız “Süleymaniye manzaralı”, “Saadabat hatıralı”, “Çırpıcı müstearlı” olarak yükseliyor.
17 Ağustos 1999’daki büyük Marmara depreminin ardından geçen yıllar boyunca İstanbul’un da Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda bulunduğunu, ortalama 7-8 büyüklüğünde bir deprem beklendiğini bilmeyen kalmadı. Açıklanan sayısız senaryoda kaç bin kişinin öleceğini, yangın, tsunami benzeri risklerin nelere yol açabileceğini okuduk durduk. Peki İstanbul’da yaşayanları neredeyse bir uzman haline getiren olası bir depreme hazır mıyız? Yerel yönetimler bugüne kadar neler yaptı? Neler yapmalı? İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ile konuştuk.
İstanbul’un ulaşımını ve bugün geldiği noktayı analiz etmeye çalışmak ve merkezi yönetim tarafından “tepeden inme” sunulan büyük ulaşım projelerini masaya yatırmak yerine, yerel seçim arifesinde İstanbul’un yönetimine aday olacaklar için ulaşımdan yana ne beklediğimizi aktarmak, vurgulamak daha yararlı olur diye düşünüyorum. Haliyle bunu yaparken ulaşımın genel halini ortaya dökmemek ve mega projelere değinmemek olmaz elbette…
İstanbul yaklaşık 15 milyonluk nüfusuyla dünyada 100’ün üzerindeki ülke nüfusunu geride bırakıyor. Kent bu kadar devasa olunca, haliyle bu kenti yöneten belediyenin de bütçesi memleket bütçesi gibi oluyor.
İstanbul, 18. Yüzyıl sonlarından başlayarak işçi şehriydi. Yaklaşık elli yıl öncesine, 1964 yılına, ait bilgiler Türkiye’deki büyük sanayi kuruluşlarının yüzde 42,9’u, işçilerin de yüzde 35’inin İstanbul’da olduğunu gösterir. Birçok sanayi dalında (giyim eşyası, kimya, madeni eşya, elektrik aletleri sanayi kolları) İstanbul Türkiye’deki kuruluşların yüzde 50’sinden fazlasına sahipti.
Dünyanın sayılı metropol kentlerinden biri olan İstanbul, 63 kilometrelik metrosuyla dünyanın en geri şehirlerinden birisi.Tekerlek üzerinde taşımayla vatandaşını trafikte mutlu eden tek bir metropol yoktur! Ama İstanbul’u yönetenler tekerlekli çözümde ısrar edince, sorun geldi duvara dayandı. İstanbul’un en büyük sorunlarından biri trafik oldu. Saatlerce süren, insanı çileden çıkaran trafik işkencesi artık İstanbul’un bir gerçeği…
Kentsel dönüşüm neyi ifade etmektedir? Kasım 2002’den bu yana tek başına ülkeyi yöneten AKP iktidarı tarafından, birçok alanda olduğu gibi, başta İstanbul olmak üzere özellikle büyük şehirlerde “kentsel dönüşüm” adı altında yoğun bir inşaat faaliyeti sürdürülmektedir. Ülkemiz önemli ölçüde deprem tehlikesi altında olan bir ülke.
İstanbul demir ağlarla örülürken; iki yaka, ‘asrın projesi’ bir tüp geçitle birbirine bağlanırken; havada onca çılgın proje uçuşurken nasıl oluyordu da Gezi’deki ‘üç ağacı’ bahane eden milyonlarca genç sokağa çıkabiliyordu?
Gezi Parkı, Taksim Meydanı’nda meşru bir söylemle kentine ve ağacına sahip çıkmak isteyenlere yapılan polis müdahalesine karşı barışçıl bir sesleniş oldu. Toplumun vicdanı Taksim’de yaşananlara ve polis şiddetine karşı boş durmadı. Binlerce kişi kısa sürede sokağa döküldü. Orada hoşgörü ile birlikte, bugüne kadar siyasetlerini birbirine karşı kuranların, birbirleri ile nasıl halay çekebileceklerini gördük. Tüm dünyaya birlikte nasıl yaşayabileceğimizi gösterdik. İşte oradaki hoşgörü Gezi Direnişi’ni bu kadar büyük ve inanılmaz kıldı. Bu büyük hareketin ana kaynağı ise bir kent mücadelesi ve kentte söz hakkı talebiydi.
Marc Caro ve Jean-Pierre Jeunet’in yönettiği 1995 yapımı “Kayıp Çocuklar Şehri” filminde, rüya görme yetisini kaybetmiş olan acımasız Krank bu yüzden erken yaşlanmaktadır. Çareyi kaçırdığı çocukların rüyalarını çalmakta bulur. Fantastik film kategorisinde değerlendirilen “Kayıp Çocuklar Şehri”nin çok gerçekçi olan bir yanı günümüz kentlerinde her gün daha da sertleşerek yaşanıyor. Çocukların sadece rüyalarını değil, haklarını, umutlarını ve hatta yaşamlarını çalıyoruz. Hem yaptıklarımızla hem de yapmadıklarımızla...
Bugünlerde AKP hükümeti, kendine yeni bir sıfat buldu: “Muhafazakâr demokrat” Hem muhafazakâr hem demokrat nasıl olunur, diye sormayacağız. Onbir yılda çanına ot tıkanan özgürlükleri, adaleti, insan haklarını düşündüğümüzde “demokrasi”den ne anlaşıldığını artık hepimiz biliyoruz. Geriye ne kalıyor? Muhafazakârlık. Allah muhafaza, bu kavramı da tanımlamaya kalktığımızda başımıza gelecekleri biliyoruz. Bırakalım öyle kalsın.
Kapitalist kriz ve Türkiye…
Şaşkın ördek
İki kupalı amatör
Fatih Polat, Suriyeli Nura'ya konuk oldu | Kafesteki kuş, camdaki bayrak ve bir göçmen
Hazırlayan: Fatih Polat
23 Nisan vesilesiyle Türkiye’de suça sürüklenen çocuklar sorununu Emrah Kırımsoy, Avukat Cansu Şekerci, Adile Doğan ve Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu'yla konuştuk.
Adaletin İş Yüzü'nde Dr. Murat Özveri, işçilerin ücret hakkına ve ekonomik kriz koşullarında işçilerin ücret hakkı mücadelesine dair soruları yanıtladı.
Mega Polietilen işçileri direnişin seyrini konuşmak ve yol haritası çıkarmak için toplantı yaptı. İşçiler oy birliğiyle direnişe devam kararı aldı.
Doğu Afrika ülkesi Cibuti açıklarında 77 göçmenin bulunduğu teknenin alabora olması sonucu en az 28 kişinin kayıp olduğu, 16 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.
İstanbul ve Ankara'da gazetecilere dönük operasyonda 9 gazeteci gözaltına alındı. 24 saat avukat görüş yasağı kararı ve gazetecilerin gözaltına alınmasına itiraz edildi.
AKP eski milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınları tarafından eşi ve 2 oğlu katledildiği için adalet mücadelesi veren Şenyaşar hakkında "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla dava açıldı.
Bugün yüz binlerce çocuk, bayramı çalışarak geçirdi. Milli Eğitim Bakanlığının, çocukları çocuk bayramında bile çalıştıran projesi olan MESEM'in sitesinde 23 Nisan kutlandı.
Stêrk TV ve Medya Haber TV'nin Belçika'daki stüdyolarına polis baskını gerçekleştirildi.
Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığına eski Ensar Vakfı Muğla Şube Başkanı Prof. Dr. Osman Raşit Işık atandı. Eğitim Sen, atamaya tepki gösterdi.
AKP’li Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan, 31 Mart seçimlerinin ardından işten atma ve sürgünlere başladı.
Buca Belediyesi temizlik, fen işleri, park ve bahçeler işçileri olmak üzere tüm çalışanların ücret, fazla mesai ücretleri ve gıda kartı ödemelerinde yaşanan sorunlara işçiler tepkili.
TED Aliağa Koleji’nde veliler hakları için örgütlenme mücadelesi veren öğretmenlere destek verdi.
Smyrna’dan İzmir’e Kentin Gündemi'nde mücadeleci işçilerle 1 Mayıs'a nasıl hazırlandıklarını ve taleplerini konuştuk.
Miray Madencilik A.Ş.’ye ait “Termal Turizm Amaçlı Jeotermal Kaynak Arama Sondaj” projesi bilirkişi raporunda kamu yararı olmadığı çevresindeki tarımsal faaliyete zarar vereceği belirtildi.