30 Nisan 2025

Gidişat

DİĞER YAZILARI

Her ne kadar henüz baharın tadına varamadıksa da nisan ayının son gününü yaşıyoruz bugün. Yani giderek Mayıs’a ve sıcak havalara kucak açıyor mevsim. İnsanların birbirine sevgiyle yaklaştığı böylesi dönemlerde okullar tatile hazırlanır. Kentlerin yoğun trafiğinden, iş gücünün yorgunluğundan kendilerine tatil planı seçerlerdi aileler. Yaz mevsimi bir dinlence mevsimi olarak da görülürdü. Peki, ne oldu da şimdi bahar aylarının insana sunduğu huzur ve neşe yok oluverdi ortadan. Artık baharda patlayan ağaçlardaki bahar tomurcukları değil, tersine toplumun içine serpiştirilen nifak tohumlarının sesidir. Toplumda bireylerin kafalarını öylesine yalan, dolan ve hilelerle doldurdular ki günümüzde üzerine güvenle basılabilecek bir yer kalmadı. Diyebilirsiniz ki, geçmişte de ülkemin topraklarında bitmez tükenmez acılar yaşanmadı mı? Elbette yaşandı. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Türkiye toprakları içeriden ve dışarıdan gelen çeşitli baskılar altında yoğrulup durdu. Başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin Türk toplumunu karıştırmak konusunda hiç durmaksızın uğraştığı tarih kayıtlarında da yerini almış bir gerçektir. Hep bir şeyler karşılığında genç askerlerimizi ’50’li yıllardan başlayarak önce Kore’de sonra Kıbrıs’ta, Irak’ta Suriye’de de ölüme gönderdik. Türkiye’nin komşularıyla aralarının siyaseten açılması da yine bu topraklardan çıkarı olan dış güçlerin eseriydi. Şimdi o komşular Avrupa Birliği’nde. Biz ise hâlâ kapitalist güçlerin paçalarını çekiştirip duruyoruz. Yok edilen cumhuriyetin kazanımları ile çağı yakalamaya uğraşan Türkiye şimdi halklarını masallarla uyutan bir iktidarın elinde oraya buraya savrulup duruyor. Din sarmalında yeni bir Osmanlı devleti yaratmaya, bunu yaparken de kendi halkından, kendi kültüründen, kendi gençlerinden ve kendi aydınlarından giderek uzaklaşan hedefe doğru hızla yol almaya çabalıyorlar.

Yarın 1 Mayıs işçinin, köylünün, emek insanlarının bayramı. Bu topraklarda her dem haktan, hukuktan, adaletten ıskalanmış sosyalistlerin bayramı. Geçmişi anımsadığımızda çekilen büyük acıları unutmak şöyle dursun günümüzde hâlâ devam ettiğine tanık olmak içimizi burkuyor. Cezaevlerimiz genci, yaşlısıyla hak arayan, haksızlığa, yolsuzluğa isyan eden insanlarla dolu. Düşünceyi ifade özgürlüğü Türkiye’de artık saygı gören bir kavram olmaktan çıktı. Onun yerini devlet terörü aldı. Öyle anlaşılıyor ki despotizm halkımızın karşısına dikilip duracak. Ama halkımız da yoksulluğa, zulme, baskılara karşı mücadele vermeye devam edecek. 1 Mayıs’a da bu umutla giriyoruz. Yarınlar bizim diyerek…

Usta Şair Turgut Uyar’ın bahara ilişkin bir şiiriyle sonlayalım yazıyı: “Yaza Girmeden Yazda”

Yaza girmeden yazda ve ilkbaharda

suyun yattığı yatakta

kuşun çaldığı ıslıkta

elin sevgilim elin

caddede sokakta ve hatta sonbaharda

mayısta ekimde hele ilkbaharda

pazar günü salı günü ve Cuma

dağlarda kıyılarda

nerde olursa orda sevgilim

savaşta ve barışta

savaşta ve barışta

denizde ve karada

her zaman yazılır aşk şiiri

çünkü aşk yazılgandır

ve her zaman ortada

pazar Perşembe Cuma

ama elini tutunca

neden korkarım

bir su alır bedenimi götürür

mayısta ekimde hele sonbaharda

ey dünya kuşkusu gözleri maden sana

görkemli bir kente bakar gibi bakarım

bağışla

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürü tekerine çomak
Büyük araçlara lastik üreten Öz-Ka Lastik işçileri düşük ücrete isyanda

Sömürü tekerine çomak

Öz-Ka Lastik firmasının büyümesi, Türkiye’deki tüm patronların büyüme öyküsünün özeti: Düşük ücret, düşük vergi, yabancı kiralık işçi, kamu ihaleleri, sendikal bürokrasiyle imzalanan satış sözleşmeleri! “Artık yeter, böyle gitmez” diyen Öz-Ka işçileri, kendilerinden habersiz imzalanan sözleşmeye tepki göstererek fiili greve çıktı, “Sözleşme yenilensin” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
30 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et