29 Nisan 2025 04:40

Dünyanın 1 Mayıs’ı -2 | Sınıfa saldırılar artarken direniş de kök salıyor

Hazırlayan: Elif Görgü

Dosyamızın ikinci gününde ABD, Meksika, Pakistan, Yunanistan ve Almanya ile devam ediyoruz. ABD’de ikinci kez iktidara gelen Donald Trump’ın hızla işçi karşıtı politikaları hayata geçirmesinin de etkisiyle bu 1 Mayıs’ta “Milyarderlerin gündemini durdur” şiarıyla ulusal eylem çağrıları yapılırken, popülist hükümetlerin sınıfı hareketsizleştirdiği Meksika’nın sokakları da yeniden işçi talepleriyle canlanıyor. Yunanistan işçi sınıfı 1 Mayıs’ı grevle karşılarken Almanya’nın yeni kurulan koalisyon hükümeti grev hakkını ortadan kaldıracak kimi yasal değişikler de dahil olmak üzere topyekûn işçi düşmanı bir politikayı hayata geçirmeye hazırlanıyor. Pakistan’da ise ekonomik ve siyasi baskıların ortasında işçi direnişleri örgütleniyor.


ABD’de işçilerin 1 Mayıs’ı tekrar kazanma çabası Trump karşıtı eylemlerle buluşuyor

Fotoğraf: AA

Aras Coşkuntuncel

ABD’de sendikaların son yıllarda 1 Mayıs’ı geri kazanma çabalarına bu yıl Trump karşıtı “ulusal eylem günü” çağrılarının eşlik etmesiyle uzun yıllar sonra oldukça yaygın ve kitlesel 1 Mayıs eylemleri görebiliriz. Kökenleri Amerikan işçilerinin 1880’lerdeki sekiz saat iş günü mücadelesine dayanan 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, Amerikan sermayesi ve bürokrasisi eliyle on yıllardır bastırılmış, unutturulmaya çalışılmıştı. Bu sene sendikalar birçok eyalette kendi eylem çağrılarını yaparken çeşitli muhalif kuruluş ve gruplar da 50 eyalette 50 eylem sloganı ile 1 Mayıs’ı “ulusal eylem günü” ilan etti. Bu eylemler birçok şehirde ortak çağrılarla ortak örgütleniyor. Yerel ve ulusal birçok örgütün Trump iktidarının ırkçı ve işçi düşmanı politikalarına karşı 1 Mayıs’ı ulusal eylem günü olarak seçmesi sadece bu yıl açısından değil önümüzdeki yıllar açısından da emekçilerin gerçek emek gününü dayanışma ve mücadele günü olarak tekrar sahiplenmesi açısından da önemli.

Öğretmenleri, hizmet sektörünü, sanayi isçilerini temsil eden Amerikan Öğretmenler Federasyonu, Milli Eğitim Birliği, Hizmet Çalışanları Uluslararası Sendikası, Birleşik Otomotiv İşçileri Sendikası gibi ülkenin büyük sendikaları hem yerelde hem ulusal düzeyde ortak hareket ederek 1 Mayıs’ta eylem çağrıları yapıyor.

Bu çağrılara, göçmen ve LGBTQ+ hakları savunucuları ve feminist gruplar başta, birçok muhalif örgüt de destek veriyor, eylemleri ortak örgütlüyorlar. Sendikalar New York’ta grev ve yürüyüşler, Chicago’da “Milyarderlerin gündemini durdur” yürüyüşü, Hartford’da “İktidar, aşk ve direniş” sloganıyla “Sosyal ve ekonomik adalet için birlik yürüyüşü”, New Haven’da “Herkes için onur ve adalet” yürüyüşü, Vermont’ta “İşçiler direniyor” ve Boston’da “Milyarderler değil işçiler iktidar sahibi olmalı” isim ve temalarıyla eylem çağrıları yapıyorlar. Birçok şehirde sendikaların çağrı yaptığı eylem afişlerinde ulusal eylem günü için ortak çağrılar var.

Trump karşıtı protestoların ev sahibi 1 Mayıs

Biden ve Demokratlar iktidarda diye Biden’ın işçi, göçmen düşmanı iç politikaları ve soykırım ve savaş yanlısı dış politikalarına karşı sokağa çıkmakta tereddüt eden liberaller ve Demokrat Parti ile bağlantılı bazı gruplar da bu kez sokakta. Bir süredir suya sabuna dokunmayan ya da “NATO’dan ellerini çek” gibi boş taleplerle ama kitlesel yürüyüşler örgütleyen kimisi Demokrat Parti bağlantılı bu gruplar, bu kez ulusal eylem günü ilan edilen 1 Mayıs’ta daha somut taleplerle yürüyecek. Trump iktidarına ülke genelinde halihazırda birikmiş, sokağa çıkmayı bekleyen bir tepki var. “50 eylem, 50 eyalet, 1 hareket” sloganından hareketle “50501” pankartı altında 1 Mayıs’ta eylem çağrıları yapan örgüt ve gruplar 19 ve 20 Nisan tarihlerinde de ülke genelinde Trump karşıtı eylemler düzenlemiş ve birçok eyalette toplamda milyonlar bu yürüyüşlere katılmıştı. Trump iktidarının Elon Musk, Howard Lutnick, Linda McMahon, Kelly Loeffler gibi bizzat kabinedeki milyarderler eliyle giriştiği kamudaki isçi, memur kıyımı ve göçmen karşıtı, ırkçı politikaları daha önceki eylemlerde olduğu gibi 1 Mayıs eylemlerinin de merkezinde olacak. Yine de bazı liberal grupların “NATO’dan ellerini çek” ya da “Rus ajanı Trump” seklinde boş talep ve pankartlar getirmesi de kuvvetle muhtemel.

İlhamını ABD’deki emek hareketinden alan 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, ABD’de burjuvazi ve onun politikacıları tarafından on yıllardır unutturulmaya ve dayanışma ve mücadele karakterinden arındırılmaya çalışılıyor. Örneğin Kongre 1947’de 1 Mayıs’ı “sadakat günü,” 1958’de ise “kanun ve düzen günü” olarak ilan etti. Bugün ise “emek günü” diye eylülün ilk pazartesi bomboş bir tatil günü olarak tanınıyor. Son yıllarda sendikaların önderliğinde emekçilerin 1 Mayıs’ı tekrar kazanma çabaları giderek daha fazla karşılık buluyor. Geçen sene soykırım karşıtı eylemlerle hareketlenen sokaklara denk gelen 1 Mayıs, bu sene sendikaların hemen her büyük şehirdeki eylem çağrılarıyla birlikte Trump ve onun işçi, göçmen karşıtı iktidarını protestonun ülke genelinde ev sahipliğini yapacak. Her 1 Mayıs’ın ABD’nin egemen sınıflarına ve onların temsilcisi iktidarlara tekrar korku vereceği günlerin temennisiyle, yaşasın 1 Mayıs.


Almanya: İşçilere karşı topyekûn savaş planı!

Serdar Derventli

Sermaye yanlısı yeni koalisyon işçi ve emekçi kitlelerine karşı “topyekûn savaşı” andıran kapsamlı bir saldırı planı hazırladı: Sermaye lehine borç freninin rafa kaldırılması ve vergi reformu, bürokrasiyi azaltma adına koruyucu iş yasalarının içinin boşaltılması ve on binlerce kamu emekçisinin işten atılması, çalışma sürelerinin esnetilerek uzatılması, emekliliği güvenceye almak adına “yaşlılıkta yoksullukta” ısrar, sosyal yardım reformu adına işsizlere baskı, işçilere gözdağı. İşçi ve emekçilerin mücadele etmelerini engellemek üzere metal patronları tarafından hazırlatılan “tahkim yasası taslağı” kurulacak hükümetin masasına konuldu bile.

Almanya’da Hıristiyan Demokrat partiler CDU/CSU ve sosyal demokrat SPD arasında yapılan “sondaj görüşmeleri” ve ardından koalisyon müzakerelerinde ortaya çıkan sonuç, egemen sınıf içinde sosyal alanda taviz verme eğiliminin olağanüstü zayıfladığını gösteriyor. Friedrich Merz’in başında olacağı koalisyon hükümeti işsizler ve işçiler üzerinde baskıyı değişik yöntemlerle artıracağını ilan etti. “Çalışma yanlısı olmayanları harekete geçirme” adına gerektiğinde “Vatandaş parasını (Bürgergeld) tamamen kesme” gibi açıklamalar yapıp özellikle sanayi işçilerini disiplin edeceklerini gösterdiler.

Yeni silah projeleri için ARGE harcamaları, silah ve mühimmat teminatını artırma, kışlaları elden geçirme ve yeni kışlalar inşa etme, yeni askeri hastanelerin inşası ve sivil hastanelerin askeri olarak kullanımına hazırlanması gibi projeler için yapılacak harcamalarda “üst sınır” dahi belirlenmemesi, işin hangi yöne gideceğini gösteriyor.

Başta IG Metall ve IG BCE sendikaları olmak üzere uzun süredir 600 milyar avroluk yatırım paketi talep eden sendika merkezlerinin yeni koalisyonun planlarına karşı olumsuz bir şey söylememeleri sürpriz olmadı. Oysa işçi ve emekçiler nesiller boyu borçlanacaklar.

Daha fazla esnek çalışma

Koalisyon sözleşmesinde, “İş dünyası değişiyor. Çalışanlar ve şirketler daha fazla esneklik istiyor” denilirken “AB Çalışma Yönetmeliği’ne bağlı olarak günlük çalışma sınırı yerine haftalık çalışma sınırı” konulacağı belirtiliyor. Haftalık yedi gün üzerinden üst sınır olarak 48 saat belirleniyor. Günlük çalışma süreleri bütün emekçiler için günlük olarak 13 saate kadar uzayabilecek. Aralarında Katolik Aile İşletmeleri Birliği de olan değişik sermaye örgütleri, iki vardiya arası 11 saatlik asgari dinlenme süresini de “Döneme uygun değil” diyerek kaldırılmasını talep ediyorlar.

Almanya’da fazla mesailerin yarısından fazlasının ücretinin ödenmediği biliniyor. Örneğin 2023 yılında Almanya genelinde yapılan 1.3 milyar saat fazla mesainin 775 milyon saatinin ücreti ödenmedi. Ortalama brüt saat ücreti üzerinden hesaplandığında fazla mesailerin ederi 19 milyar 375 milyon avro ediyor -tabi bunun içinde işveren payı yok! Yeni düzenlemeyle birlikte ücreti ödenmeyen miktarın daha da yükselmesi muhtemel.

Koalisyon sözleşmesi hangi kapsamda hayat bulacağı, içinde yer alan cüzi birtakım iyileştirmelerin hayata geçip geçmeyeceği şimdilik meçhul. Bu işçi düşmanı koalisyonun ilk etapta nasıl bir programı hayata geçireceğini hükümetin kurulmasından sonra yapılacak parlamento oturumunda başbakanın sunacağı programda göreceğiz.

Sermayenin başka talepleri de var!

Diğer yandan bir önceki hükümetin icraatlarından hiç memnun kalmadıklarını her fırsatta dile getiren değişik sermaye örgütlerinin önümüzdeki döneme ilişkin kendi ajandaları da var.

Alman İşverenleri Birliği BDA ve Alman Sanayicileri Birliği BDI seçim öncesi hazırlanan ve “Yeni hükümetin hayata geçirmesi gerekenler” başlıklarıyla yayımlanan programlardaki birçok madde neredeyse birebir koalisyon sözleşmesine yansımış bulunuyor. Yansımayanlar ise muhtemelen önümüzdeki haftalarda gündeme getirilecek.

Metal patronlarının örgütü “Gesamtmetall”, 26 Mart günü Berlin’de kamuoyuna sunduğu, “tahkim yasası taslağı” ile işçi ve emekçilerin zaten son derece kısıtlı olan grev haklarını uygulanamaz hale getirmek istiyor. Toplu sözleşme görüşmelerinde tahkimin zorunlu hale getirilmesini talep eden metal patronları, Tahkim Kuruluna başvurmadan uyarı grevi dahi yapılmasını engellemeyi hedefliyor.

Sendikalar ne diyor?

Peki tüm bu olup bitenlere 1 Mayıs’a “Kendini bizimle güçlü kıl!” sloganıyla çağrı yapan Alman Sendikalar Birliği (DGB) ve ona üye sendikalar ne diyorlar?

Koalisyon sözleşmesini, “Birçok talebimizi içeriyor” diyerek selamlayan DGB Başkanı Yasmin Fahimi’nin en “kabadayı” açıklaması çalışma süreleriyle ilgili olanıydı. “Diğer hükümetlere söylediğimizin aynısını bu hükümete de söylüyoruz, çalışma süreleri yasasına dokunmayın” diyen Fahimi, emeklilik veya asgari ücretle ilgili tek bir kelime etmedi.

Diğer sendikaların genel merkezlerinden de tek bir eleştirel açıklama gelmedi. Aksine bütün sendika başkanları yatırım paketlerinden duydukları memnuniyeti dile getirdiler. Bununla yetinmeyip 1 Mayıs çağrısına “Geleceğe yatırımlar için güçlü destek ver” cümlesiyle başlamayı yeğlediler.

Başta metal, otomotiv ve demir çelik olmak üzere değişik iş kollarında önümüzdeki yıllarda on binlerce iş sahası yok edilecek. Kamu alanında da çalışanların yüzde 10’u (240 bin civarında) da önümüzdeki dört sene içinde işten çıkarılmak isteniyor.

Almanya işçi sınıfı eğer saldırı planlarına karşı şimdiden direnmez ve mücadeleyi örgütlemezse var olan haklarını koruyamayacağı gibi yeni birçok yeni saldırıyla da karşı karşıya kalacak.


Pakistan: Derin kriz ve artan siyasi baskıların ortasında 1 Mayıs

Fotoğraf: Mazdoor Mahaz

Shaukat Ali Chaudery
Mazdoor Mahaz/İşçi Cephesi

Pakistan işçi sınıfı bu yıl 1 Mayıs’a derin bir ekonomik kriz ve yoğunlaşan siyasi baskı ortamında giriyor. Hızla artan enflasyon, durgun ücretler ve işçi haklarının erozyona uğramasıyla birlikte işçiler büyük bir baskı altında. Taşeronlaştırma, özelleştirme ve sendika karşıtı politikalar örgütlü emeği daha da zayıflatırken, işsizlik ve eksik istihdam, yaygınlığını koruyor.

Bununla birlikte, direniş de kök salmaktadır.

1 Mayıs’ta Lahor’da, Pakistan Mazdoor Mahaz ve Pakistan İnkılab Partisi tarafından, Demiryolu İşçileri Sendikası, Ulusal Öğrenci Federasyonu ve diğer bazı sendika ve ilerici örgütlerin de katılımıyla büyük bir ortak miting düzenlenecek.

Karaçi’de de çok sayıda eylem planlanıyor. Muttahida (Birleşik) İşçi Federasyonu, şehrin SITE ve Shershah gibi sanayi bölgelerinde mitinglere öncülük edecek. Demiryolu İşçileri Sendikası da Karaçi Tren İstasyonu’nda bir miting düzenleyecek.

Rawalpindi, Faisalabad, Chiniot ve Bhowana’da da 1 Mayıs mitingleri gerçekleştirilecek. Tüm bu etkinliklerde Filistin ile dayanışma da güçlü şekilde ifade edilecek. İsrail’in Gazze’deki saldırganlığını kınayan, Filistin halkını destekleyen ve ABD emperyalizmini kınayan pankart ve dövizler yaygın olarak görülecek.

Yine 1 Mayıs münasebetiyle düzenlenecek olan Rawalpindi semineri, uluslararası ekonomik manzarayı, özellikle de Trump dönemindeki ABD ticaret politikalarını, ABD ile Çin arasında keskin bir ekonomik çatışmayı tetikleyen gümrük vergilerinin etkilerini eleştirel bir bakışla ele alacak.  Tartışmalar, özellikle Pakistan gibi gelişmekte olan ekonomilerde devam eden ticari çatışmaların sendikalar ve işçi hareketleri üzerindeki potansiyel sonuçlarını ele alacak. Seminer, bu eğilimlerin istihdam güvenliği ve işçi hakları açısından yarattığı zorlukları ve küresel işçi sınıfı dayanışmasının bu baskılara karşı nasıl bir siper görevi görebileceğini vurgulamayı amaçlıyor.

Karaçi’de, Sindh Nehri üzerinde inşa edilmesi planlanan altı kanal hakkında farkındalık yaratmak amacıyla 1 Mayıs öncesi önemli bir etkinlik daha düzenlendi. Sol güçler ve ilerici gruplardan oluşan bir koalisyon tarafından düzenlenen seminerde planın çevresel, ekonomik ve siyasi tehlikeleri vurgulandı. Toplantıda Sindh halkıyla derin bir dayanışma içinde olunduğu ifade edildi ve proje ekolojik dengeyi ciddi şekilde etkileyecek, çiftçilerin geçim kaynaklarını baltalayacak ve eyaletler arası uyumu tehdit edecek bir proje olarak eleştirildi.

Bu yılın başlıca 1 Mayıs sloganları ve talepleri şöyle: “Kahrolsun enflasyon! Özelleştirmeye hayır! Filistin’e destek, İsrail’e hayır!  Dünya işçileri kapitalizme karşı birleşin! Pencap’ta şirket çiftçiliği için Sindh Nehri’nde daha fazla kanala hayır!”

Zorlu koşullara rağmen Pakistan’ın dört bir yanındaki işçiler ve öğrenciler seslerini yükseltiyor. Bu 1 Mayıs, sınıf mücadelesine ve uluslararası dayanışmaya olan bağlılıklarını bir kez daha teyit edecek. Yaşasın işçilerin birliği!


Yunanistan’da 1 Mayıs grevi

Fotoğraf: Prin.gr

Giorgos Pavlopoulos
Gazeteci/Prin.gr

1 Mayıs bir genel grev günü müdür? Belki de ulusal bir bayram mıdır? Yoksa geçmişe ait bir şey mi?

Pek çok ülkede olduğu gibi Yunanistan’da da bugünün pek çok insan için özel bir anlam ifade etmediği bir gerçek. Bunun, toplumumuzun ve özellikle de işçi sınıfının kolektif hafızasının zayıflamasının ve hatta grev yoluyla çok az şeyin başarılabileceğine olan inancın bir sonucu olduğu söylenebilir. Daha da ötesi, çoğu resmi sendika ve federasyon nadiren ve ertesi gün için herhangi bir plan yapmadan grev yapıyor; patronların ve siyasi sistemin oyununu oynuyor ve pratikte onların amaçlarına hizmet ediyor.

Tüm bunlara rağmen bu yılki 1 Mayıs Yunanistan’da binlerce insana grev yapma ve hükümete ve burjuvaziye karşı öfkelerini bir kez daha ifade etme şansı veriyor. Daha yüksek ücretler, daha iyi çalışma koşulları ve daha az çalışma saatleri için, düzgün bir kamu sağlık ve eğitim sistemi için, ucuz enerji ve uygun fiyatlı konutlar için, Tempi’deki suçun (tren kazası) 57 kurbanı için adalet için kitlesel ve kararlı mücadeleler zincirinin bir sonraki halkası olarak geliyor, ya da en azından gelmeli. Ve tabii ki NATO ve AB’nin planlarının aksine bölgemizde ve tüm dünyada kalıcı bir barış için.

Gerçek şu ki, ülkemizde insanların büyük bir kısmı -gerek Yunanlar gerekse göçmenler ve mülteciler- zor durumdalar. Her gün temel ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele ederken, aynı zamanda hükümet yeni silahlar için milyarlarca avro harcamayı planlarken, genellikle günümüzde söz konusu olmaması gereken şeylerin -tatil, kültürel faaliyetler vb.- tadını çıkarma fırsatına sahip değiller.

Bu bağlamda önümüzdeki çarşamba günü Atina, Selanik, Larisa, Patra ve Yunanistan’ın yaklaşık 50 şehrinde toplantı ve gösteriler düzenlenecek. Hareketin antikapitalist kanadı, daha kararlı eylemler, daha somut hedefler ve bir sonraki gün için belirli bir plan talep ederek, işçi sınıfının ihtiyaçlarını ve amaçlarını merkeze koymak için elinden geleni yapacaktır.

Bizim için hükümete ve burjuvazinin siyasi sistemini oluşturan partilere karşı mücadele esastır. Bu sadece söylenmesi gereken değil, aynı zamanda yapılması gereken bir şeydir. Hükümeti devirme hedefi, demir yollarının ve diğer kamu hizmet ve araçlarının özelleştirilmesinin tersine çevrilmesi gibi daha “spesifik” hedeflerle el ele gitmektedir.

Tüm bunların Yunanistan ve Türkiye halklarını ve işçi sınıflarını birleştirmesini umuyoruz.


Meksika: Popülist hükümete rağmen sokaklar hareketleniyor

Fotoğraf: FPR

Florentino López Martínez
Devrimci Halk Cephesi (FPR)

Meksika’da işçi sınıfı, önümüzdeki 1 Mayıs’ta diğer emek taleplerinin yanı sıra ücret artışı, kolektif ve nesiller arası bir emeklilik sisteminin yeniden kurulması talepleriyle ülkenin dört bir yanında sokaklara dökülecek.

Son 6 yılda Meksika hükümetlerinin ekonomik olarak aktif nüfusun yüzde 10’undan daha az kısmına fayda sağlayan asgari ücreti arttırmasına rağmen son 40 yılda yüzde 75’ten fazla değer kaybetti.

Bu yıllar boyunca, patronların uyguladığı diğer mekanizmaların yanı sıra, çalışma saatlerinin uzatılması, emeklilik yaşının yükseltilmesi ve emekli maaşlarının alım gücünün düşmesi, verimliliği arttırmak için işin yoğunlaştırılması yoluyla Meksika işçi sınıfının sömürüsü arttı.

Bu durum, düşük sendikalaşma oranı (resmi verilere göre yüzde 12’den az), hükümetin işveren yanlısı sendikalar aracılığıyla işçi sınıfını kontrol etmesi ve mevcut hükümetin işçiler üzerindeki yüksek düzeydeki ideolojik siyasi etkisi sayesinde mümkün oldu. Mevcut Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum Pardo son aylarda yüzde 80’in üzerinde bir onay oranına sahip.

Tüm bunlar ABD emperyalizminin saldırısıyla birleştiğinde, iş gücünün sömürülmesinde bir artış bekleniyor. Bunun karşısında ve işçi sınıfının demobilizasyonunu sağlayan popülist hükümetin 6 yılının ardından bu yıl, yoğun bir hareketlilik süreci yaşıyoruz. 

Ülkedeki kitlesel mücadelenin yeniden canlandırılmasına, mart ayında 48 ve 72 saatlik iki ulusal grev gerçekleştiren ve 15 Mayıs 2025’ten itibaren süresiz bir ulusal greve hazırlanan Eğitim Emekçileri Ulusal Koordinasyon Komitesinin (CNTE) demokrat öğretmenleri öncülük ediyor.

Öğretmenlerin mücadelesi esas olarak onlarca kamu sektörü sendikasını kapsamakla birlikte, bir bütün olarak proleter kitleler üzerinde etkili olacak ve onların mücadelesi Meksika proletaryasının mücadelesinin yükselişinde yeni bir döneme işaret edecektir.

Öte yandan bu 1 Mayıs için temel talepler, çalışma haftasının ücret indirimi olmadan 56 saatten 40 saate indirilmesi, dayanışmacı, kolektif ve kuşaklar arası bir emeklilik sisteminin yeniden kurulması, ücret artışları ve hepsinden önemlisi emek taleplerinin çözümü için Başkan Claudia Sheinbaum ile etkili bir diyalog sürecinin kurulması üzerinde odaklanıyor.

Bu koşullar altında, Ulusal İşçi Sendikası (UNT), Yeni İşçi Merkezi (NCT), Üniversite Sendikaları, Yüksek Öğrenim, Araştırma ve Kültür Ulusal Koordinasyonu (CNSUESIC) gibi önemli sendika merkezleri ve işçi örgütleri CNTE ile birlikte hem başkentte hem de ülke genelinde birleşik eylemler gerçekleştirecektir.

Yarın: Ortadoğu, İskandinavya ve Ekvador

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürü tekerine çomak
Büyük araçlara lastik üreten Öz-Ka Lastik işçileri düşük ücrete isyanda

Sömürü tekerine çomak

Öz-Ka Lastik firmasının büyümesi, Türkiye’deki tüm patronların büyüme öyküsünün özeti: Düşük ücret, düşük vergi, yabancı kiralık işçi, kamu ihaleleri, sendikal bürokrasiyle imzalanan satış sözleşmeleri! “Artık yeter, böyle gitmez” diyen Öz-Ka işçileri, kendilerinden habersiz imzalanan sözleşmeye tepki göstererek fiili greve çıktı, “Sözleşme yenilensin” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
30 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et