30 Nisan 2025 04:45

Aşı takvimde yoksa hastalık yoksulları vurur

Aşılarla birçok hastalığın yok olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak “Aşı takviminde olmayan aşılar en çok yoksulları vurur. Çünkü aşı takvimde yoksa pahalı olur, yoksullar erişemez" dedi.

Aşı takvimde yoksa hastalık yoksulları vurur

Fotoğraf: DHA

Vural Nasuhbeyoğlu
vuralnasuhbey@gmail. com


İnsanlığın en mucizevi buluşlarından biri aşı. Aşı uygulamaları sayesinde dakikada 6 insanın yaşamı kurtarılırken, milyonlarca insan aşı sayesinde hayata tutunuyor. 24-30 Nisan arasında kutlanan ‘Dünya Aşı Haftası’nda aşının insanlık tarihi, halk sağlığı açısından önemini ve Türkiye’nin aşı politikasını Halk Sağlığı Uzmanı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aşı Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak ile konuştuk. Aşılama konusunda olumsuzu yaymaya çalışanlara karşı toplumun çok büyük çoğunluğunun kendisini ve çocuklarını aşılatma isteğinde olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak “Aşı kararlılığını yaymamız gerekiyor” dedi. Aşıların insanlık için temiz suya erişim kadar önemli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Eskiocak, aşılar sayesinde bugün birçok hastalığın artık görünmez olduğunu hatırlattı. Türkiye’de Sağlık Bakanlığının aşı takviminde yer almayan aşıların en çok yoksulları etkilediğine işaret eden Prof. Dr. Eskiocak “Çünkü aşı takvimde olmazsa çok pahalı olur ve yoksullar o aşılara erişemez” uyarısını yaptı.

"Aşı sayesinde birçok hastalık artık yok"

Aşıların insanlık tarihine katkısının insanların temiz suya erişimi kadar önemli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak “Yani aşılar insanlık için temiz suya erişim kadar hayati önemde. Aşılar sağlığımızı korur, hastalıkları, sakatlıkları ve ölümleri önler. Eğitimizde, işimizde devamsızlığımızı önler. Öğrenmemizi, gelişmemizi destekler. Yine yakın zamanda kovid- 19 pandemisinde salgının neden olduğu ölümlerin aşılama ile önlendiğini gördük. Aşı olmasaydı can kaybı çok daha fazla olacaktı” hatırlatmasını yaptı. Aşılarla özellikle birinci dünya savaşında tifüs hastalığının yayılmasının önlendiğini, çiçek, çocuk felci ve daha birçok hastalığın artık görünmez olduğunu anlatan Prof. Dr. Eskiocak “Bizim kuşağımızın okuduğu kitaplardaki kuş palazından (difteri), kızamıktan, kuduzdan ölen çocukların hikayeleri artık çok ender duyuluyor” ifadelerini kullanarak aşılarla herhangi bir hastalığın tedavi maliyetinin yaratacağı yüksek harcamaların da önlendiğini söyledi.

"Aşılar kamu eliyle üretilmeli"

Aşıların toplumların varlığı ve dirliğini sağlayan stratejik bir ürün olduğuna işaret eden Eskiocak “Pandemide aşının diplomatik baskı aracı olarak kullanıldığı, parayı verse de bazı ülkelerin aşıya erişemediği, aşıyı üreten ülkelerin öncelik sahibi olduğu görüldü. Yaşamın ticarileştirilmesiyle birlikte son 50 yılın neoliberal hegemonyasıyla insanların güven duymaları gereken yapılara olan güvenleri sarsıldı. Kapitalist sistem sağlığı ticarileştirdi. Bu da insanlarda, toplumda şüpheler oluşturdu. Sağlıkta ticarileştirme tedaviye odaklanır, insanların hastalanmasını önleyecek girişimleri geriye atar. Çünkü koruma ucuzdur, oysa hastalıkta, istedikleri gibi ciroyu artırabilirler.  Ayrıca aşı konusunda sosyal medyada, basında yalan yanlış bilgi dolaşımı yüzünden insanların kafası ciddi bir şekilde karıştı. Kararsızlık üreten nedenlerden biri de aşıların yerli üretim olmamasıdır. Kâr amacıyla üretildiği düşüncesidir. Bu yüzden aşı üretimi kamu eliyle yapılmalı” diye konuştu.

"Aşılanma kararlılığını yaymamız gerek"

İnsanların aşı olmaları için sağlıklarını, sağlıklı oluşlarını ve refahlarını önceleyen bir ortamın gerekli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Eskiocak “Aşı bu ortamda kabul görür, kararsızlık daha az olur. Bizim toplumumuzda aşı reddi, kararsızlığı, aşıyı şüpheyle karşılama oldukça yeni. Liberal hegemonyanın sağlığı ticarileştirmesi de buna yol açıyor. Aşı sonrası her ilaçta olduğu gibi, aşı yapmaya engel görmediğimiz kimi yan etki olasılıkları var. Şayet biz hastalanma ile riskin çok çok daha ağır sonuçları olduğunu anlatabilirsek, aşıladıklarımızın devamlılığını sağlarız” diye konuştu. Tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye’de aşılama ve bağışıklama hizmetlerinin geleneksel olarak iyi bir birikimi olduğuna işaret eden Prof. Dr. Eskiocak “Yaşamı, bilimi savunanların aşı kararsızlığını oluşturan nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik bir çabası olmalı. Aşı kararsızlığını yayan haberlere karşı halen toplumun yüzde 90’ından fazlası aşı yaptırıyorsa bizim bu kararlılığı konuşmamız, yaymamız gerekir.  Onun için gazetecilere de önemli görevler düşüyor” dedi.

"Toplumun geniş kesimi aşılanmak istiyor"

Toplumun çok büyük bir kısmının hem kendilerini hem de çocuklarını aşılatma isteği ve kararlılığında olduğunu yineleyen Prof. Dr. Eskiocak “Şimdi tarihe gömdüğümüz bazı hastalıkların geri gelişi endişesini yaşıyoruz. Eğer aşı kararsızlığı çok daha büyük boyutlara ulaşırsa bu çok daha derin yaralar açacak. Ama kafası karışmış bir yetişkinin aşılanması, çocuğunu aşılatması için biz üzerimize düşeni yapmalıyız. Onları suçlayarak, salgınların suçunu o aşılanmamışlar üzerine atamayız. Toplumun geniş kesimi aşılanmak istiyor, buna odaklanmalıyız. Aşı kararsızlığı ile mücadeleyi aşıyı reddedenler üzerinden değil, aşıyı yaptıranların kararlılığını geliştirerek yürütmeliyiz” diye konuştu. Aşılanmayanların ötekileştirilmesini de eleştiren Prof. Dr. Eskiocak “Onlar aşılanmadıkları için hastalanma riskine maruz kalan ve ölümcül hastalıklara yakalanma riski olan mağdurlar. Biz onlara zarar vermek değil, yararlarını istiyoruz. Bu konuda motive edici bir iletişim gerekiyor” dedi. Prof. Dr. Eskiovak, aşılanmayanlar nedeniyle sağlık emekçilerinin cezalandırılmasına son verilmesinin, kamunun aşı üretmesinin, aşıların hastanelerde de yapılmasının, sağlık emekçilerinin ve doktorların ailelerini aşılattıkları bilgisini paylaşmasının da aşı kararlılığını artıracağını söyledi. 

"Takvimde olmayan aşı eşitsizliği artırır"

Tüm bunların yanı sıra kamu otoritesinin aşıya erişim konusunda üzerine önemli sorumluluklar düştüğüne işaret eden Prof. Dr. Eskiocak, “Sağlık Bakanlığının 5 yaş altı aşılama takviminde yer alan 13 aşıdan 11’i Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) önerdiği takvimle örtüşüyor. Ama DSÖ’nün önerdiği 2 aşıyı biz takvime eklememiş durumdayız” bilgisini verdi. Aşıların takvimde olmasının herkesin aşıya ulaşmasını sağlayacağını belirten Prof. Dr. Eskiocak “Çünkü aşı takvimde olmaz perakende satılırsa çok pahalı olur. Yani herkes o aşılara erişmez. Diğer yandan da o aşıları herkes bilemez, parası olsa bile aklına gelmeyebilir” dedi.

"HPV ve rotavirüs takvimimizde yok"

Türkiye’nin aşı takviminde human papilloma virüsü (HPV) ve rotavirüsü aşısı olmadığını dile getiren Prof. Dr. Eskiocak “Bunlar pahalı aşılar. Ve en çok yoksullar bu aşıların önlediği hastalıklara yakalanır. Aşı takvimde yoksa varsıllar korunur, yoksullar ise erişemezler. Bu eşitsizliği arttırıcı bir şey.  Onun için aşıların takvimde olmasını önemsiyoruz. Bir de aşı takvimde olmayınca bu insanların haberleri de olmayabilir” ifadelerini kullanarak ülkemizdeki aşılanmama durumunu incelediğimiz verilerin yoksulların ve eğitimsizlerin düşük, eksik aşılanmanın özneleri olduklarını gösterdiğini söyledi. Rahim ağzı kanserinden koruyan HPV aşısı için DSÖ’nün 2030 yılı için 9-14 yaşları arasındaki kız çocuklarının yüzde 90 aşılama oranı hedefi olduğunu belirten Prof. Dr. Eskiocak “Ama Türkiye’de henüz HPV aşılaması başlamadı. Biz de bu konuda Sağlık Bakanlığını sürekli uyarıyoruz. Yine erişkin aşılamasında da sorunlarımız var. 65 yaş üstünde grip ve pnömokok aşıları oranlarımız da çok düşük. Gebelerin aşılanmasında da çok sorunumuz var. Hem eksiğimizi kapatmak hem de bağışıklamayı çocukluk çağından çıkarıp yaşam boyuna yaymakla ilgili bakanlığın bir politika geliştirmesi gerekiyor” çağrısını yaptı.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ya hep beraber…

Ya hep beraber…

Yarın 1 Mayıs... 20 milyona yakın emekçi ve ailelerinden oluşan Türkiye’nin büyük çoğunluğu, 2025 1 Mayıs’ına katlanan sorunlar ve yeni saldırılarla giriyor. Üretimi ve kârlılığı artırmak için vardiyalar uzuyor, ama ücretler enflasyonun altına süpürülüyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
30 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et