Kamu işçileri haykırdı: İş ekmek yoksa barış da yok!
Ocak ayından beri süren, daha doğrusu hükümet tarafının ayak sürümesi nedeniyle bir türlü sürdürülemeyen TİS görüşmelerinde işçilerin sabrı tükenmiş görünüyor.
Kara yolları, demir yolları, elektrik üretim santralleri, bakanlıklar, madenler, üniversiteler ve hastanelerin de aralarında olduğu başlıca kamu kurumlarında çalışan 600 bine yakın işçiyi kapsayan sözleşme, kamu işverenleri sendikası TÜHİS’le Türk-İş ve Hak-İş arasında yürütülüyor.
Ortalama 40 bin lira dolayındaki ücretle yaşamını sürdürmeye çalışan kamu işçileri hükümetin ayak sürümesine olduğu kadar, hatta daha da fazla, kendilerini aşağıladığını düşündükleri birinci 6 ay yüzde 16, ikinci 6 ay yüzde 8’lik zam teklifine çok öfkeliler. Dahası işçiler, iktidarın ayak sürümesi, bir teklif yapmak için bile 5 buçuk ay beklemesi karşısında bir tepki gösteremeyen Hak-İş ve Türk-İş yönetimine de çok öfkeliler.
Bu zam teklifi sadece kamu işçilerine değil tüm emekçilere!
Çünkü 27 Şubat’ta Türk-İş ve Hak-İş, ortak tekliflerini kamu işveren sendikası TÜHİS’e ve Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’a da iletmişti.
Buna göre; 2025 yılının ilk 6 ayı için en düşük günlük ücretin 1800 liraya çıkarılması ve yüzde 50 oranında zam yapılması istenmişti.
Takip eden dönemde ise her 6 ay için yüzde 25 zam artı yüzde 10 refah payı talep edilmişti. Bu da ücret ve sosyal haklarda ortalama yüzde 90'lık bir artışa denk düşüyor.
Nasıl ki TÜPRAŞ işçisinin yüzde 80 dolayındaki zam talebini umursamayıp Petrol-İş’e yüzde 38’in altına imza attırmak bugün kamu işçisine yüzde 16+8 teklif yapılmasına cesaret edilmesine yol açtıysa, kamu işçisinin talebini de Erdoğan-Şimşek programının kıskacında bir düzeye çekmek; gerek ağustos ayında yapılacak 5 milyon kamu emekçisi ve emeklilerine “sefalet zammı”, gerekse 150 binden fazla metal işçisinin eylül ayında başlayacak TİS’i ve tekstil iş kolu sözleşmelerine de benzer sefalet zammı önerilmesine dayanak teşkil edecektir. Dahası bu teklif sadece sendikalı işçi ve emekçilere değil, sendikalı, sendikasız bütün işçi ve emekçilere yapılmış bir tekliftir!
Bu yüzden de sendika yöneticileri ve kamu işçileri sadece kendileri değil tüm sınıf adına da konuşup mücadele ettikleri bilinciyle davranmakla yükümlüdürler!
İşçiler birlik ve ortak eylem çağrısı bekliyor
Önceki gün Türk-İş üyesi binlerce kamu işçisi Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önüne yürüyerek iktidarın yüzde 16’lık zam teklifini protesto etti. Bakanlık binası önüne tabut bırakan işçiler Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de istifasını istedi.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın “Eylem planımızı yarın duyuracağız” açıklaması ise alanda “eylem, eylem!” sloganları ile karşılanıyor.
Bakanlık önünde konuşma yapan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “Yarın Koordinasyon Kurulu toplanarak, önümüzdeki hafta ve diğer hafta eylem planını açıklayacaklar. Herkes harfiyen, noksansız uyacak. Akabinde grev kararı alacağız. Noksansız uyarız, haberiniz olsun” dedi.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, konfederasyona bağlı sendikaların genel başkanları, yönetim kurulu üyeleri ve şube başkanlarının en önde yer aldığı yürüyüşte, sendikacıların pek hoşlanmadığı ve işçilerin uzunca bir zamandan beri de pek dillendirmedikleri “İş, ekmek yoksa barış da yok” sloganıyla son günlerde tek adam rejimine karşı alanları dolduran yığınların en yaygın kullandığı sloganlardan “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganlarının haykırılması dikkat çekti.
Meydanlara çıkan yığınların talepleri, herhalde uzun süredir birbirine bu kadar doğrudan yaklaşmamıştı!
Nitekim işçiler Türk-İş’in Maliye Bakanlığına yürüdüğü gün DİSK’in de aynı taleplerle Çalışma Bakanlığının önünde basın açıklaması yapmasına da “Neden eylemler ortaklaştırılmıyor” diyerek tepki gösteriyorlar. Tabi Hak-İş’in eylemlere katılmayışına da!
Kara yolları işçisinden sendika yöneticilerine: Biz artık eylem meraklısıyız!
Gerek son haftalarda kamu işçilerinden gazetemize gelen mektuplar, gerekse Andaç Aydın Arıduru arkadaşımızın 18 Haziran’da yayımlanan “Beklersek kaybederiz” başlıklı haberi ile dün yayımlanan kamu emekçilerinin iktidarın yüzde 16+8’lik teklifine hayır diyen eyleminden aktardığı işçi görüşleri açıkça gösteriyor ki işçiler sadece iktidara değil aylardır iktidar kadar sessiz olan sendikacılara da tepkili. Dahası sendikacılardan, lafı dolandırmadan, ayak sürümeden, karnından konuşmadan, hamasete başvurmadan, “eylemse eylem”, “grevse grev” demenin karşılığı olan bir mücadele hattına girilmesini istiyorlar!
Nitekim Andaç arkadaşımıza konuşan Yol-İş üyesi bir kara yolları işçisi; “Başkanlar ilk teklifi duymadan önce 1995 ve 1989 eylemlerinden bahsediyorlardı. ‘Eylemse eylem, grevse grev’ söylemi bizim için değişmedi, ama başkanların ağzından düştü. 13 Haziran’da Atalay, ‘Eylem, miting, grev meraklısı değiliz’ diyor. Biz ücretlerimize bir zam görmedik daha. Borçlarım aynı, 5 aydır nasıl duruyorsa büyüyerek duruyor. Başkanlara sesleniyorum, biz artık eylem meraklısıyız” diyerek hem 30-35 yıl öncenin, işçi sınıfı mücadelesinin tarihine geçmiş unutulmaz günlerine atıf yapıyor hem de bugün yaşadıkları üstünden sonuçlar çıkarıyor.
Şimdi zaman bu tarihe sadece yaslanarak değil, ilham alarak da harekete geçmek zamanıdır!
Evrensel'i Takip Et