Mücadelemizi yukarı çekelim

Fotoğraf: AA
Kadrolar açıklandıktan sonra sosyal medyadaki tepkileri izledim bir süre. Takip ettiğim, etmediğim birçok insanda bir tedirginlik vardı. Bunun nedeni ise Gabriel Sara ve Dries Mertens varken Okan Buruk’un Àlvaro Morata’yı sahaya sürmesiydi.
Bu da nereden çıkmıştı şimdi? Bu değişikliğe gitmenin manası var mıydı? Hem Galatasaray Gabriel Sara’nın santrfor arkasında oynamasıyla (kendilerince Okan Buruk’un 433 formasyonuna geçmesiyle) tırmanışa geçmemiş miydi? Okan Buruk Morata’yı sahaya sürerek maçı riske atmıştı.
Endişeli Galatasaraylılar aynen böyle düşünüyorlardı.
Bu nedenle Okan Buruk’un maç öncesi açıklamasını daha büyük bir dikkatle dinledim. Ona bu değişikliğin ve Roland Sallai’nin sağ bekte oynatılmasının gerekçesi sorulduğunda ne diyeceğini merakla bekledim.
Okan Buruk bu soruya verdiği yanıtta iki şeye dikkat çekti. İlk olarak oyun başındaki performansa. İkinci olarak da Galatasaray beklerinin hücuma verecekleri desteğe. Bunlara ek olarak sistemi değiştirmediğini de söyledi.
Belli ki Okan Buruk, puana ihtiyaç duyan Sivasspor’un bir savunma dengesi tutturması ve skoru tutması durumunda stresin oyuncularının omuzlarına yükleneceğini öngörüyordu.
Bu nedenle Sivasspor’un direncini maçın ilk çeyreğinde kırmak anahtar kavramdı. Oyun başlangıcına bu nedenle özel bir önem atfetmişti.
Rakip analizi
Bu nasıl mümkün olacaktı peki? Galatasaray’ın iki bekinin hücumda verecekleri destekle. Buruk’un planı buydu ve belli ki bu plan ciddi bir rakip analizine dayanıyordu.
Zaten Buruk bunu maç öncesi konuşmasında da açık biçimde ihsas etti. Özellikle Sivasspor’un sol kanat forveti Garry Rodrigues’in hücumda hızlı ve etkili bir futbolcu olduğuna dikkat çekerken savunma yapmayı sevmediğinden de söz etti. Sallai’ye verilen görev savunmada Rodrigues’i bire birlerde durdurmak, hücumda ise yapacağı bindirmelerle Sivasspor savunmasının dengesinin bozulmasına katkı vermekti.
Her ne kadar Okan Buruk adını anmamış olsa da, sadece Rodrigues değil, Sivasspor’un sağ kanat forveti Bekir Turaç Böke’nin de savunmayı pek sevmeyen bir hücum oyuncusu olduğu biliniyor. Dolayısıyla Buruk sadece Sallai’den değil, Eren Elmalı’dan da hücumu desteklemesini bekliyordu.
Okan Buruk beklerinden bu desteği fazlasıyla aldı. Ve bu sayede Galatasaray-Sivasspor karşılaşması 30’uncu dakikada skorun 4-0’a gelmesiyle sona erdi.
Bu yazıda Okan Buruk’un maç planını Galatasaray’ın ilk iki golü üzerinden analiz etmeye çalışacağım. Bunun yanı sıra sezon başından itibaren izlediğimiz Galatasaray’ı hatırlatması itibariyle Sivasspor’un golünü de detaylı biçimde ele alacağım. Son olarak yazıyı Morata ve Lucas Torreira’yı da merceğe alacağım iki bölümle sonlandıracağım.
Galatasaray’ın ilk golü rastlantısal mıydı?
Kesinlikle hayır. Bu gol iyi çalışılmış bir set hücumu sonrasında geldi.
Dikkatli okurlar çoktan fark etmiş olmalılar. Galatasaray’ın attığı birçok gol, kullanılan taç atışı sonrasındaki paslaşmaların ürünüdür. Bu da bize aslında golün belirli bir set hücumu planı üzerinden atıldığını, bu setlerin antrenmanlarda çalışılmış olduğunu gösterir.
Galatasaray’ın ilk golünde de kural değişmedi. Her şey bir taç atışıyla başladı.
Dakika 8,24. Sallai Sivasspor yarı sahasının ortalarından Yunus Akgün’e kullandığı taç atışıyla oyunu hareketlendirir. Dördüncü pasta Davinson Sànchez iki rakip bloku arasında kendini gösteren Yunus Akgün’ü bulur.
Top Yunus Akgün’ün ayağındayken Galatasaray’ın ağırlık merkezi sağ iç koridordur. Sivasspor sahanın o bölümünde altı futbolcu bulunduruyordur, Galatasaray ise üç. (Galatasaray’da güvenliği gerideki iki futbolcusu – Sànchez ve Mario Lemina- alır. Sol koridorda ise güvenliği golde aktif biçimde yer alacak Eren Elmalı sağlar.)
Ekran görüntüsü: beinsports
Tam bu sırada Eren Elmalı ileriye doğru hareketlenir. Yunus Akgün Eren Elmalı’nın bu koşusunu ödüllendirecektir.
Ekran görüntüsü: beinsports
Eren Elmalı Yunus Akgün’ün uzun pasını merkeze çevirir. Orada Victor Osimhen ve Morata vardır.
Ekran görüntüsü: beinsports
Osimhen bu topa vurur, ancak Sivasspor kalecisi Ali Şaşal Vural’dan dönecektir bu şut. Galatasaray hücumu sırasında pas almak için sürekli olarak bloklar arasında dolaşan Lucas Torreira golün kokusunu almış gibidir, Sivasspor ceza sahasına girer.
Ekran görüntüsü: beinsports
Kısa metrajda aniden hızlanabilmesiyle şöhret bulan Torreira Sivasspor kalecisi Ali Şaşal Vural’dan dönen topa tüm şiddetiyle vurur.
Ekran görüntüsü: beinsports
Bu golde üzerinde durulması gereken noktalar kanımca şöyle:
- Gol öncesi paslaşmalarda top Galatasaray’ın sağ kanatta oynayan üç futbolcunun da (Sànchez, Sallai ve Yunus Akgün) ayağına değdi. Onları sol bek Eren Elmalı takip etti. Dolayısıyla gol sağ iç koridorda hazırlandı, sol iç koridordan (asist bölgesi) servis edildi, merkez oyuncuları tarafından da sonuca ulaştırıldı.
- Golü hazırlayan temel öğe, Galatasaray’ın oyunun yönünü iki topla (Yunus Akgün’den Eren Elmalı’ya, Elmalı’dan Osimhen’e) radikal biçimde değiştirmesi oldu. Galatasaray rakip savunmayı elekte sallar gibi önce sola çevirdi oyunun yönünü, sonra da merkeze.
- Golde Torreira’nın ön alan hareketliliği hücumu sonlandıran etken oldu. (Bu konuya ve Barış Alper Yılmaz’ın hareketsizliğini sonra ele alacağım.)
İkinci gol de bir set hücumu golü müydü?
Galatasaray’ın dün Sivasspor’a attığı ikinci golle, geçen hafta Eyüpspor deplasmanında attığı üçüncü gol aynı hücum seti sonrasında geldi.
Galatasaray geçen haftaki üçüncü golünü kısaca hatırlayalım. Top solda Sallai’dedir. Yunus Akgün sola doğru hareketlenerek Morata’ya boş bir koridor açar. Sallai hemen Morata’yı görür, o da Osimhen’e asist yapar.
Dün de tek farkla (Eyüpspor maçında gol sol koridorda hazırlanmıştı, Sivasspor karşısında ise sağ) aynı hücum setini izledik.
Dakika 13,25. Muslera Sivasspor hücumunda kendisine kadar gelen topu Bardakcı’ya vererek Galatasaray hücumunu başlatır. Hazırlık pasları sonrasında Bardakcı’nın topu sol çizgideki Eren Elmalı’ya göndermesiyle Galatasaray Sivasspor yarı sahasına girer. Elmalı topu merkeze yakın noktadaki Torreira’ya aktarır.
Ekran görüntüsü: beinsports
Tam bu sırada sahaya baktığımızda gördüklerimiz şöyle. En önde Osimhen ve Barış Alper Yılmaz mızrak ucu gibi konumlanmışlardır. Bu ikilinin arkasında dörtlü bir hat vardır: Soldan itibaren Eren Elmalı, Morata, Yunus Akgün ve Sallai. Morata ve Yunus Akgün bloklar arasında topla buluşmak için yatay koşular yapıyordur. Elmalı ve Sallai ise çizgiye basarak rakip savunmayı genişletirler. Onların arkasında ise güvenliği alan iki Galatasaraylı vardır: Torreira ve Lemina.
İlk golde olduğu gibi Galatasaray yine Sivasspor savunmasının dengesini bozmak için oyunun yönünü değiştirir. Bunu bu kez Torreira yapar ve uzun bir pasla topu Sallai’ye aktararak oyunun yönünü değiştirir. Eren Elmalı’nın sol öne gitmesi sayesinde Galatasaray Sivasspor ceza sahasının merkezinde sayısal üstünlüğü 3’e 2 ele geçirir.
Bu sırada Yunus Akgün sağ çizgiye yaklaşarak iki Sivasspor oyuncusunu üzerine çeker, böylece Morata’ya boş koridor yaratır. Sallai de boş koridora sızan Morata’ya oynayacaktır.
Ekran görüntüsü: beinsports
Geçen haftaki üçüncü golde olduğu gibi Sallai yine Morata’ya oynar. O da topuğuyla dokunarak topu Galatasaray’ın sayısal olarak üstün olduğu bölgeye gönderir.
Ekran görüntüsü: beinsports
Morata topu tek dokunuşla soldaki Eren Elmalı’ya aktarır. Elmalı vücudunu çok iyi kurarak topu hemen soluna alıp kaleye şutlar. Bu şut direkten dönecektir.
Ekran görüntüsü: beinsports
Bu golde gördüklerim şöyle.
- Bu gol toplam 37 saniye süren 13 paslık bir sekans sonrasında atıldı. Hücumdaki paslaşmalar sırasında Barış Alper Yılmaz dışında 10 Galatasaraylı futbolcunun ayağı topa değdi.
- İlk golde olduğu gibi Galatasaray yine aynı şeyi yaptı. İki ters topla rakip oyuncuları sanal bir elekte hareket ettirerek Sivasspor’un savunmasının zayıflığını ortaya çıkardı.
- Bu hücumda Yunus Akgün’ün iki Sivassporlu oyuncuyu üzerine çekerek bir önceki hafta olduğu gibi Morata’ya koridor açması, golün sık tekrarlanan hücum setleri üzerinden kazanıldığının kanıtı durumunda.
- Burada en kritik hamle Eren Elmalı’nın ilk golde olduğu gibi öne yaptığı koşu oldu. Bu koşu sayesinde Galatasaray en kritik bölgede sayısal üstünlüğü sağladı. Bu da golü getirdi.
Sivasspor’un golünde ölümcül hata kime ait?
Bu soruya yanıt vermeden önce bir şey söylemek istiyorum. Bilindiği gibi Galatasaray Samsunspor ve Bodrum FK maçlarında rakiplerini kendi kalesine yaklaştırmamıştı. Eyüpspor karşılaşmasında de benzer senaryonun tekrarlandığını söyleyebilirim.
Aynı şey dün de gerçekleşti. Galatasaray maç boyunca Sivasspor’un sadece üç kez kendi kalesine şut atmasına izin verdi. Bunlardan sadece birisi isabetliydi, o da golle sonuçlandı.
Burada bana ilginç gelen şey maç boyunca savunma sertliğini çok yukarıda tutan Galatasaray’ın gol sırasında bu sertliği unutmuş olmasıydı. Bu gevşekliği sezonun özellikle ilk yarısında oynanan birçok maçta görmüş ve Galatasaray bazı oyuncularının savunma görevlerini ihmal etmeleri nedeniyle çok kolay goller yemişti. Aynı şey dün de oldu.
Sorunun yanıtına gelince; maçları sadece topun olduğu noktaya bakarak izleyenlere göre en büyük hata Muslera’ya ait, ancak bu gerçeği yansıtmıyor. Burada en büyük hatayı Sivasspor hücumunda hızla geriye dönmeyen, geriye döndükten sonra da gevşek davranan üç Galatasaraylı futbolcu, Yunus Akgün, Morata ve Barış Alper Yılmaz yaptı.
Dakika 31,46. Orta sahada Sivasspor sağ beki Murat Paluli’nin havalandırdığı topu takım arkadaşı Efkan Bekiroğlu önüne çekip Torreira’dan kurtulur. Böylece Efkan Bekiroğlu’nun da katılmasıyla 4’e 4 Sivasspor hücumu başlar.
Ekran görüntüsü: beinsports
Bekiroğlu ardından topu soldan bindiren Garry Rodrigues’e verir. O sırada görünüm aşağıdaki gibidir. 4’e 4 başlayan hücumda Sivasspor 7’ye 6 sayısal üstünlüğü sağlamıştır. Galatasaray’da yüksek şiddetli koşuyla geriye koşan tek bir oyuncu yoktur. Sadece Yunus Akgün, o da yavaş tempoda geriye dönmeye çalışır.
Ekran görüntüsü: beinsports
Rodrigues soldan bindiren Ziya Erdal’ı kaçırır. Erdal da topu Galatasaray ceza sahasına ortalar. Bu topu Bardakcı kafasıyla uzaklaştırır, ancak topun indiği noktada Efkan Bekiroğlu vardır. O sırada görünüm aşağıdaki gibidir.
Ekran görüntüsü: beinsports
Yunus Akgün düşük tempoda geriye dönmeye çalışır. Benzer biçimde Barış Alper Yılmaz da, o da kadraja girmiştir. Bu sırada Sivasspor santrforu Rey Manaj kendini en sağa atmıştır, boş durumdadır.
Topu kazanan Efkan Bekiroğlu merkezdeki Tolga Ciğerci’yi görür. O da en sağdaki Manaj’ı. Manaj’ı Barış Alper Yılmaz karşılamaya çalışır.
Ekran görüntüsü: beinsports
Manaj sanki karşısında kimse yokmuşçasına kolayca Barış Alper Yılmaz’dan sıyrılır ve çaprazda Muslera’yla karşı karşıya kalır.
Ekran görüntüsü: beinsports
Manaj’ın vuruşu gol olacaktır.
Bu golde gördüklerim şöyle:
- Sivasspor hücumu sırasında Galatasaray takımı ortadan ikiye bölündü. Savunma hattıyla merkez orta saha futbolcuları kendi kalelerine savunmaya çalışırken Galatasaray’ın forvet hattından hiçbir oyuncu yüksek şiddetli koşuyla geriye dönmedi. Ancak Sivasspor, futbolcularının hızla hücuma katılması sayesinde sayısal çoğunluğu eline geçirdi.
- Sivasspor’dan sol bek Ziya Erdal hücuma katılırken onu takip etmesi gereken Yunus Akgün geride kaldı. Benzer biçimde Barış Alper Yılmaz da geriye hızlı dönmedi.
- Top Efkan Bekiroğlu’ndan Tolga Ciğerci’ye gelirken Morata biraz hızlansa bir pas arası yapabilirdi. Ancak Morata bu hızlanmayı yapamadı.
- Boş olduğunu görerek Rey Manaj’ı alması gereken oyuncu Barış Alper Yılmaz’dı. Ancak o da gevşek davranarak zamanında hızlanamadı. Eğer hızlanmış olsa Ciğerci’nin Manaj’a aktardığı topu kesebilirdi. Barış Alper Yılmaz benzer biçimde yine keskinlikten uzak olduğu için karşısına çıktığı Manaj’a kolayca geçildi.
- Görüldüğü gibi bu hücumda suçlanacak en son Galatasaraylı Muslera.
- Bu hücum sırasında savunma görevlerini eksik yapan futbolcular üzerinden eski Galatasaray’ı izledik. Oysa bu golün öncesinde ve sonrasında sahada savunma sertliğini en üst seviyeye çekmiş yeni Galatasaray vardı.
Torreira için Kerem Aktürkoğlu’nun mirasçısı diyebilir miyiz?
Kesinlikle diyebiliriz. Malum, Kerem Aktürkoğlu ön alan hareketliliği bakımından dünya standardında bir futbolcu. Nitekim Benfica’ya bu özelliği sayesinde transfer yaptı.
Kerem Aktürkoğlu’nun ayrılmasının ardından Galatasaray’da ön alan hareketliliği önemli ölçüde düştü. Galatasaray bu eksikliği Osimhen’in atletizmi sayesinde bir ölçüde kapatmaya çalıştı.
Ben Torreira’ya bu açıdan bakıyorum. O da Kerem Aktürkoğlu gibi ön alan hareketliliği bakımından oldukça iyi bir futbolcu. Bu sayede gerek duran toplar, gerekse de set hücumları sonrasında kritik bölgeye hızlıca hareketlenerek dönen topları gole çevirebiliyor.
Bu kapsamda Torreira’nın attığı golde Barış Alper Yılmaz’ın hareketsizliğine ve sürekli olarak topu ayağına istemesine de dikkat çekmek istiyorum. Kanımca Yılmaz, ön alan hareketliliği alanında biraz çalışırsa daha komple bir forvet oyuncusu olabilir.
Morata varken Galatasaray hangi formasyonda oynuyor?
Galatasaray üçlü savunmayı terk ettikten sonra çıktığı tüm maçlarda hep 4231 formasyonuyla oynadı. Bu açıdan bakınca santrfor arkasında Gabriel Sara, Dries Mertens veya Morata’nın oynamasının formasyonu değiştirmediğini söylemek istiyorum. Nitekim dün maç öncesinde Okan Buruk da aynı şeyi söyledi ve “sistem olarak bir şey değiştirmedik aslında” dedi.
Ancak şu var. Galatasaray’ın 4231’i oyuncuların meşreplerine göre küçük değişiklikler gösteriyor. Ki zaten tersi de mümkün değil. Ya da şöyle diyeyim; Galatasaray’ın santrfor arkasında Mertens, Sara veya Morata görev yaparken aynı futbolu oynaması mümkün değildir. Tıpkı santrforda Mauro Icardi varken oynanan futbolla Osimhen varken oynanan oyunun aynı olamayacağı gibi.
Mertens, Morata ve Sara özelinde nedir bu meşrepler diye sorulacak olursa şunları söyleyebilirim.
Morata asıl pozisyonu santrfor olduğu için sırtı rakibe dönükken bağlantı oyununu oynayabilen bir oyuncu. Sara da bunu büyük ölçüde dribling yeteneğiyle yerine getirebiliyor. Ancak aynı şey Mertens için geçerli değil. Mertens minyon yapısı nedeniyle daha çok yüzü kaleye dönükken oynayabilen bir futbolcu. Sırtı rakibe dönükken ve yakın markajdayken çok zorlanabiliyor. Bu zayıflığını göstermemek için de topla, rakibi tarafından rahatsız edilmeden pas alıp verebileceği boş bölgelerde buluşmaya çalışıyor.
Savunma anlamında bakacak olursak Mertens kısa metrajda hızlanması sayesinde top çalabilen bir oyuncu. Bu da onu ön alan baskısında daha avantajlı kılıyor. Morata ve Sara ise hızlı olmadıkları için ön alan baskısında Mertens kadar performans gösteremiyorlar. Sara çok koşması sayesinde rakip hücumlarında topun arkasına geçerek takım savunmasını yukarı çekiyor. Morata ise oyunu okuyarak oynadığı için çok hızlı olmamasına rağmen kritik savunma hamleleri yaparak takım savunmasına katkı verebiliyor.
Bu anlattıklarımı dünkü maça ait istatistiklerle de desteklemek istiyorum.
Morata dün Jacobs’la beraber (altışar kez) Galatasaray’da en çok savunma eylemi gerçekleştiren futbolcu oldu. Bunun yanında Morata beş kezle Galatasaray’ın en çok top çalan oyuncusuydu. Morata ayrıca 11 ikili mücadelenin altısını da kazandı.
Verileri hücum anlamında değerlendirecek olursam Morata’nın hücumda Sallai’yle birlikte (üçer kez) Barış Alper Yılmaz’dan sonra en fazla kilit pas veren Galatasaraylı olmasına da dikkat çekmek istiyorum.
Sonuç
Galatasaray son dönemeçte takım savunmasını çok yukarı çekti. Ancak bunu hücum zenginliğinden ödün vererek gerçekleştirmedi. Bu nedenle Galatasaray zengin ve gösterişli, ancak aynı zamanda oldukça sert bir futbol oynayarak rakiplerini oyuna hiç ortak etmeden kolayca yenebildi.
Kanımca burada en önemli kavram, mücadele. Galatasaray biliyor ki şampiyon olacaksa bu sadece ve sadece sahada görev yapan bütün futbolcuların kendilerine verilen hücum ve savunma görevlerini büyük bir mücadele azmi göstererek yerine getirmeleriyle mümkün olacak. Okan Buruk’un misyonu ise tam da bu. Yani oyuncularının verdiği mücadeleyi yukarı çekmek.
Tam bu noktada Okan Buruk’un soyunma odasında Victor Hugo’dan esinlenerek şunları dediğini hayal ediyorum.
“Mücadelemizi yukarı çekelim, geriye kalan her şeyi mücadelemiz yukarı çekecektir.”
(Victor Hugo “özgürlüğü kurtaralım” der Türkçeye çevrilmeyen Choses Vue (Görülenler) adlı çalışmasında; “geri kalan her şeyi özgürlük kurtaracaktır.”
Evrensel'i Takip Et