Yargıçların sendika hakkı hepimizi ilgilendiriyor

Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel
Sendika hakkı, ayrımsız tüm çalışanlara tanındığında hak olur. Buna yargıçlar ve savcılar da dahildir. Yargıçların ve savcıların sendika hakkını kullanmasının ekonomik ve sosyal haklarının geliştirilmesine hizmet edeceği açıktır. Ama belki bundan daha önemlisi, sendikalarında örgütlenen yargıç ve savcılar yürütmeye karşı güçlenecektir. Şu andaki bağımlılık ilişkisinin son bulması, tarafsız ve bağımsız yargı için hakim ve savcıların sendika hakkının tanınması önemli bir aşamadır.
Hakim ve savcıların sendika hakkının hukuki dayanakları da mevcuttur. Ancak Türkiye’de sendikal haklar sadece işçiler için değil, tüm meslek grupları bakımından oldukça geri bir noktadadır. Türkiye’de memur statüsünde kamuda çalışanların sendika kurma hakkı 25 Haziran 2001 tarihinde kabul edilen 4688 sayılı Kanun’la düzenlenmiştir. Bu Kanun’un 15. maddesinde, yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerinin, hakim ve savcıların sendikaya üye olmaları yasaklanmıştır. Yasaya göre “meslek” temeline dayalı sendika kurmak da yasaktır.
Bu yasaklara karşı çıkan yargıç ve savcılar, 20 Ocak 2011’de ilk sendikalarını kurdular. Başka birçok örneğinde olduğu gibi, Ankara Valiliği kapatma davası açmakta gecikmedi. İç hukukta yargı süreci, ulusal üstü hukuku göz ardı etti ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kapatma kararını oy çokluğuyla onamasıyla karar kesinleşti.
Yargıç ve savcılar, 16.11.2012 günü bu kez Yargıçlar Sendikasının kuruluşunu gerçekleştirdi. Ankara Valiliği, yetkisi olmamasına rağmen başvuruyu reddetti ancak idari yargı süreci sonunda Yargıçlar Sendikası tüzel kişiliğini kazanabildi. Valilik bunun üzerine Yargıçlar Sendikasının tüzel kişiliğinin yokluğu ve feshine karar verilmesi talebi ile dava açtı. Dava, bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı için reddedildi ve karar Yargıtay tarafından da onandı. Böylece Yargıçlar Sendikası için ilk tehlike geçmiş oldu.
İkinci kapatma davası
Ankara Valiliği bu kez de kuruluş koşulları gerçekleşmediği iddiasıyla Yargıçlar Sendikasının yok hükmünde olduğunun tespiti için bir dava daha açtı. Bu dava usulsüz tebligatlarla, sendikanın hiç bilgisi olmadan bitirildi ve Yargıçlar Sendikasının kapatılmasına karar verildi. Ancak Yargıtay usulsüz tebligattan hareketle kararı usulden bozdu. Şimdi dava yeni baştan 2025’ta Ankara 18. İş Mahkemesinde görülecek. Tarafların hazır olduğu ilk duruşma 15 Mayıs’ta yapılacak.
İlk sendikaları kapatılan hakim ve savcıların ikinci sendikaları da kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya ve Yargıçlar Sendikası önceki gün bir çağrı yaptı. Tüm yargıç ve savcı meslek örgütlerini, baroları ve yargı kamuoyunu dayanışmaya davet eden Yargıçlar Sendikası, sendikalarının tüzüğünde belirtilen amaçlar doğrultusunda yürütmenin etki ve yönlendirmesinden uzak biçimde, bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak faaliyetlerini yürütmekte olduğunu ve yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını savunduğunu belirtti.
Bu çağrı kıymetli. Bu dava önemli. Önemi sadece hakim ve savcıların sendika hakkı ile sınırlı değil.
Sadece hakimlerin meselesi değil
Çünkü sadece hakimlerin, savcıların değil, tüm işçilerin ve kamu çalışanlarının sendika hakkı kısıtlanıyor. Barajlar, grev yasakları ve çalışma hakkının ihlali düzeyindeki güvencesiz çalışma koşulları işçilerin daha iyi bir yaşam özlemini yasa aracılığıyla baskılıyor. Kısıtlama ve ihlaller anayasal hakların özünü zedeleyecek düzeyde.
Yargıçların ve hatta işçilerin, kamu çalışanlarının sendika hakkının kullanabilmesinin, bugün açısından dayanağı, hukuki tabirle “üst norm” ilkesini uygulamaktan geçiyor. Bu ilke uyarınca yargının yasa ile çelişmesi halinde uluslararası sözleşmelere üstünlük tanıması Anayasa gereği zorunludur. Bu zorunluluğu dikkate alacak yargı kararları sendikal hakların gelişmesine ve etkin bir şekilde kullanılmasının destekçisi olabilir. Bu nedenle 15 Mayıs’taki dava önemli. Mesele sadece yargıçların meselesi değil. Yargıçlar Sendikasının çağrısına kulak vermeli ve desteğimizi göstermeliyiz.
Evrensel'i Takip Et