“Filistin’de olan şey bir soykırımdır ve soykırımın dini yoktur. Ne küçük çocuklarınki ne de kendi dininiz hakkında düşünmezsiniz. Sadece katilleri hapse tıkmaya çalışmalısınız.”
Bir tarafta en lüks araçlara binen patronlar, bizden toplanan ama bize harcanmayan vergiler var. Bir tarafta da en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan meslek liseliler!
Sebepleri ne olursa olsun intihar bir süreçtir ve doğru zamanda yapılan yardımla engel olunabilir.
Ateşin yakması için düşmesine gerek yok. Bir genç geçinemediği için canına kıyıyor. Buna sessiz kalmamalıyız, bizi ya da bir yakınımızı bulmasını beklememeliyiz.
Bir öğrencinin yaşam maliyetinin 12 bin TL’ye yükseldiği koşullarda, asgari ücretin yarısı düzeyinde bir burs, kültürel ve sportif faaliyetlerin sürdürebileceği minimum miktardır.
Yılda 2 kere zamlanmalı burslar. Çünkü ilk 2-3 ay bir şeye yarasa bile sonrasında enflasyonla beraber eriyor o para.
Ya birkaç kişi toplanıp öyle yemek yiyoruz ve tamamen doymuyoruz ya da sonraki günler daha düzgün yemek yiyelim diye bazı günleri aç geçiriyoruz.
Bir bardak çorba ve çeyrek ekmek için o kadar kalabalığın içinde öğrencilerin itiş kakış olduğu bir yere mahkûm ediliyoruz.
Son yıllarda tıp öğrencilerinin depresyon prevalansı %8.8’den %27.2’ye yükseldi. Yapılan anket sonuçlarına göre %63.3’ü antidepresan kullanıyor.
İlk bakışta “yanlış bir karar” gibi görünen zam konusu, birçok problem getiriyor. Ekonomik engeller, kademeli bir biçimde eğitim hakkımızın elimizden alındığı bir tablo doğuruyor.
Kararlı ve kitlesel yürüttüğümüz 1 aylık çalışmamızla son yıllarda İTÜ’de benzeri yapılamamış bir geziyi gerçekleştirdik.
Müfredat değişikliği ne öğrencileri düşündükleri için ne de eğitim sistemini düzeltmek istedikleri için, istedikleri türden bir nesil yaratmak için yapılıyor.
Boğaziçi’nden İstanbul’a, İstanbul’dan Türkiye geneline uzanan bir birliktelik kurarak devlet şiddetine karşı mücadele edeceğiz, alanlarımızı koruyarak birlikte güçleneceğiz.
Bütün bu karanlığa karşı yaşamak istiyoruz demek için, yaşamlarımıza sahip çıkmak için 25 Kasım günü alanlarda birbirimizin elini tutmaktan başka bir şansımız yok.
Asgari ücretin ve alım gücünün bu kadar düşük olduğu yüksek enflasyon koşullarında ortaya çıkan bu beslenme masrafı, ailelerimizin karşılayamayacağı boyutlara ulaşmış durumda.
Hekim olma yolunda ilk öğretilen şey “primum non nocere” yani “önce zarar verme!” deyişi, “önce zarar görme” ile yer değiştirme yolunda ilerliyor.
Bandırma GSB Müdürü ile aramızdan seçilen temsilciler konuştular. İsteklerimizi kabul ettiklerinde birlikte olursak yaptıramayacağımız çok az şey olduğunu öğrendik.
Bandırmada kültür ve sanatla ilgilenen çok az insan tanıyordum, burası bana şifa gibi geldi. Gelin ışığa ulaşalım, bu gençlik kolektifinde buluşalım.
Grev hak, yasak hukuka aykırı
ABD emperyalizminin Suriye’ye karşı uzun savaşı
Başarısız devletin yıkılışı mı, yeni bir felaketin başlangıcı mı?
Evrensel'le dayanışmaya çağrı!
Türkiye, ABD, Avrupa Birliği ve Arap ülkelerinin temsilcileri Suriye’yi konuşmak üzere Ürdün’de bir araya geldi. Rusya ve İran zirveye davet edilmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı tekellere ait devasa kârlar elde eden 8 işletmedeki grevi ‘milli güvenlik’ gerekçesi ile yasakladı.
Faiz miktarları yükseldi, ihtiyaç kredisi miktarı azalmadı. Kredi ödemeleri kolaylaştırıldı, yasal takibe düşen kredi miktarı azalmadı. Emekçiler, kredi borcunu yeni krediyle ödeyerek geçim sürdürüyor
2001 krizi sonrasında neoliberal uygulamaların başka coğrafyalara göre görünürde daha az tepki çekmesinin arkasında sadece Türkiye otoriterliğinin baskıcı yüzünü aramak yeterli olmayacaktır.
Bugün bizlere düşen asgari ücret alan-almayan ayrımı gözetmeksizin, asgari ücrete gelecek olan zammın tüm ücretlere etkisini gözeterek birlikte mücadele etmektir.
As Plastik'teki grev süreci yasaların patronlara tanıdığı imkanlardan sendikalardaki bürokratik yapıların işçi hareketine verdiği zarara kadar birçok soruya yanıt veriyor.
Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta Suriye'deki gelişmelerin yansımaları var. Hem mültecilerin durumu hem de Suriye'deki İslamcı hükümetin nasıl olacağı tartışılıyor. Fransa'da ise hükümet krizi sürüyor.
Devlet engelli çocukları görmezden gelirken kadınların sırtındaki yük katbekat artıyor. 26 yıldır otizmli çocuğuna bakan Saliha, bu yıl yüzde 98 engelli çocuğunun maaşının kesildiğini anlatıyor.