Sessizliğin içinde güç birikiyor
"Kısacası bu yıl Bursa’da 1 Mayıs kadınlar açısından sessizdi. Ama o sessizliğin içinden yükselen şey geride kalış ya da vazgeçiş değil; ağır ağır biriken bir güçtü."

Fotoğraf: Evrensel
Eylem Sancak
Bursa – 1 Mayıs alanlarında yankılanan her slogan, her alkış, atılan her adım görünmeyen emeğin görünür olduğu bir günün tanıklığıydı. Kimi gece vardiyasına gitmeden önce geldi, kimi uykusuz ama inatla oradaydı. Kimi sessizce bir köşede durdu, kimi coşkuya karıştı. “Kadın cinayetleri dursun” diyen kız kardeşler, “Artık korkuyu bırakıp birlik olmalıyız” diyen emekçiler... Hepsi aynı talebi haykırdı: İnsanca bir yaşam.
İşçi kadınlar 1 Mayıs’a, sadece daha yüksek ücretler değil, aynı zamanda gelecek kaygısının ortadan kalktığı, güvenli ve onurlu bir yaşam talebiyle gitti. Gençlerin ve çocukların daha iyi bir geleceğe sahip olması arzusu da sıklıkla dile getirildi.
Alanlarda sadece talepler yoktu, bir başka şey daha vardı: Dayanışma. “Ne kadar çok olursak o kadar güçlü oluruz,” dediler. Bu cümle, yürekten gelen bir planlama çağrısına dönüştü: Sendikalar, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler bir araya gelmeliydi. Çünkü başka çare yoktu. Ancak birlikte olan işçiler, şalteri indirip düzeni değiştirebilirdi.
Korku ve umut alana yansıdı
2025 1 Mayıs’ı öncesinde işçi kadınlar arasında en çok öne çıkan tartışmalar, emeğin değersizleştirilmesi, ağır yaşam koşulları ve örgütlenme ihtiyacı etrafında şekilleniyordu. Kadın işçiler, bu ihtiyacın karşılığı olarak, yaşadıkları korkuya rağmen seslerini yükseltme arayışındalardı.
En çok öne çıkan başlıklardan biri genel grev söylemleri etrafında gelişen tartışmalardı. Kadın işçiler, sefalet ücretleri, barınma krizi ve iş cinayetlerinin sürmesine karşı, bu düzene ancak örgütlü mücadeleyle ve grev hakkını kullanarak “dur” denebileceğini vurguluyorlardı. Kadın işçilerin bir diğer dikkat çektiği nokta ise dayanışmanın gücüydü. Özellikle direniş deneyimleri içinde gelişen kolektif dayanışma umut kaynağı olarak tarif ediliyordu.
Ancak tüm bu güçlü taleplerin ardında bir gerçek daha vardı: Korku. Bu yıl özellikle kadın işçilerin meydanlara daha az çıkması ya da çok kısa süreli kalmasının ardında, iktidarın baskı politikaları ve cezasızlıkla güçlenen tehdit ortamı vardı.
İşçi kadınlar daha sağlam bir zemin arıyor
Tam da bu sebeple Bu yıl Bursa’da 1 Mayıs, önceki yıllara kıyasla kadınlar açısından daha zayıf geçti. Özellikle işçi kadınların katılımı oldukça sınırlıydı. Meydanda göze çarpan şeylerden biri de bu eksiklikti: Her yıl kendi dövizlerini taşıyan, taleplerini yüksek sesle dile getiren kadınların birçoğu bu kez ya hiç gelmedi ya da kısa süre kalıp ayrıldı.
Bunun en temel nedenlerinden biri, işçi kadınların 1 Mayıs’ta da çalışmak zorunda kalmasıydı. Pek çok sektörde “izin hakkı” hâlâ fiilen tanınmıyor; hatta alanlara katılım adeta cezalandırılıyor. “Liste güvenliğe asılmıştı, gitmezsek sıkıntı olur” diyen kadınlar, işten atılma ya da mobbinge uğrama korkusuyla alanlardan uzak durdu. “Bu coşkulu alandan çıkıp fabrikaya koşa koşa gittim” dedi dokuma işçisi bir kadın. Yani patron korkusu, ustabaşı baskısı 1 Mayıs coşkusunu takip etmeyi sürdürüyor. Ama buna rağmen meydanlarda buluşmak, sadece oraya gitmiş olmak bile bir direnişe işaret ediyor.
Ancak bu yılın farklı bir ağırlığı daha vardı. Bir belediye başkanının diploması bu kadar kolay iptal edilebiliyorken, gençler attıkları tweetler yüzünden tutuklanırken, sokakta yürüyen kadınlar ters kelepçeyle gözaltına alınırken işçi kadınlar da kendilerini “ilk vazgeçilecek” olanlar arasında hissetti. Belki de sessizliğe bürünmek, bu yıl birçok kadın için bir tür hayatta kalma refleksi oldu.
Bu düzenin ilk vazgeçileniyiz
İktidarın baskı politikaları sokağın cezalandırıldığı, örgütlenmenin kriminalize edildiği bir ortam yarattı. Kadınlar için ise bu ortam iki kat daha zorlayıcı. Bu nedenle önceki yıllarda bağımsız olarak, sendikasız da olsa 1 Mayıs’a gelen, ses çıkaran kadınların çoğu bu yıl çekimser kaldı.
Ama bu sessizlik aslında yeni bir sorgulamanın da işareti olabilir. Çünkü o kaygı duygusunun içinde, “Biz bu düzenin ilk vazgeçileniyiz” farkındalığı da büyüyor. Bu düşünce, ilerleyen zamanlarda daha örgütlü bir direnişe dönüşebilme potansiyeli de taşıyor.
Kısacası bu yıl Bursa’da 1 Mayıs kadınlar açısından sessizdi. Ama o sessizliğin içinden yükselen şey geride kalış ya da vazgeçiş değil; ağır ağır biriken bir güçtü. Çünkü işçi kadınlar, mücadeleden çekilmediler; sadece bir adım geride, daha sağlam bir zemin arıyorlar.
Evrensel'i Takip Et