14 Eylül 2020 00:19

Mimarlar Odasından Alayont: Afetlere karşı tedbirlerin alınmış olması gerekiyor

Evrensel'e konuşan Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı Mehmet Serdar Alayont, "Doğal afetlerde risklere karşı yeterli tedbirlerin afetten önce alınması gerekiyor" dedi.

Denizli'deki çürük binalar tehlike saçıyor | Fotoğraf: Evrensel

Reklam

Hilmi MIYNAT
Denizli

TMMOB Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı Mehmet Serdar Alayont ile doğal afetler, kent belleği, güvenli kentler ve kent planlamasını konuştuk. Kent belleği ve güvenli kentler açısından meslek odalarının kamusal görevine dikkat çeken Alayont; “Denizli’de Bozkurt ve Acıpayam’da yakın aralıklarla depremler yaşandı. Güncellenen deprem haritasında Denizli de deprem bölgesinde kabul ediliyor. Yapısal iyileştirmeler olmadığı sürece insanlar halen ciddi bir risk altında. Kamu yönetiminin doğal afetlerde risklere karşı yeterli tedbirleri almış olması gerekiyor.” diye konuştu.

Güncellenen deprem haritasında Denizli deprem bölgesinde sayılıyor. Diğer yandan şiddetli yağışların sel baskınlarının da yaşandığı bir kent. Kent planlaması ve doğal afetlerin önlenmesinde yerel yönetimlerin görevi, meslek odalarının kamusal alandaki etkisi, önemine dair ne söyleyebiliriz?
Denizli’de Bozkurt ve Acıpayam ilçelerinde maddi yıkımlara yol açan depremler yaşadık. Can kaybı olmaması teselli edici. Öte yandan yapısal iyileştirmeler olmadığı sürece bu depremler tekrarlandığında yeni yıkımlar yaşayabiliriz. Kentsel dönüşüm yasasından sonra yapınızı yıkmak zorundaydınız. Birçok kişi testler yaptırdı. Dayanıksız raporları alındı. İmar affı yasası çıktıktan sonra bu dayanıksız raporlar ortadan kalktı, yapınız ‘sözde’ güvenilir hale geldi. Tezat bir durum. Aylar geçiyor depremi unutuyoruz. Yeni deprem geldiğinde yıkımla geliyor. Hükümetin ‘Kaderdir yaralarımızı sarıyoruz’ açıklamaları kabul edilebilir değil. Siz bir irade göstermezseniz, imar affı ile kaçak yapılara onay verirseniz, çürük yapıların yıkılması yönünde belediyeleri zorlamazsanız bu açıklamalar devam edecek. Sel felaketlerine altyapı çalışmalarına ilişkin de günü kurtarmak adına çalışmalar yapılıyor. 2 bin yıllık Laodikya’ya baktığımızda o dönem 300 yıllık kent planlaması yapılıyor. Kanalizasyon sistemi ona göre döşeniyor. Bizde günü kurtarıcılık var. Ekonomik çark buradan dönüyor. Örneğin Denizli’de 100 yılın alt yapısı yapıldığı iddia edildi. Fransa’da 1800’lerde uygulanan galeri sistemi vardır. Denizli’de galeri sistemi yok. Asfalt dökülüyor, arıza çıktığında tekrar kazılıyor. Gerek alt yapıda gerek üst yapıda 100 yıllık değil de belki 10 yıllık olabilir en fazla. Kent planlamasında yerel yönetimlerin odaların görüşünü alması gerekiyor fakat uygulamada yapılmıyor. 

"EN BÜYÜK SORUN GENÇ İŞSİZLİK"

Mesleğin geleceği açısından genç mimarların örgütlülük düzeyi ne durumda? Odanın ne gibi çalışmaları var?
Odamızda eğitim, söyleşi çalışmaları yürütüyoruz. Genç mimarlara yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Pandemi sürecinde online söyleşiler yaptık. Çok verimli geçti, olumlu tepkiler aldık. Meslek odasına üye olma zorunluluğu halen var. Fakat pratikte öyle olamıyor. Siyasi irade ‘Odalar belli bir siyasi görüşün tarafını tutuyor’ algısı yaratıyor. Fakat bizim kamusal alanda da sorumluluğumuz var. TMMOB kamusal görevini 1954’ten bu yana yerine getiriyor. Çalışma alanı dışında faaliyet yürütüyor gibi bir algı yaratılmaya çalışıldı. Bizim meslek odası olarak en önemli önceliğimiz, meslektaşımız, mesleki faaliyetlerimiz fakat bunlar basında daha az yer buluyor. Mimarlar Odasının 68 bin üyesi, Denizli’de de 600’e yakın üyesi var. Denizli’ye geldiğimde 110-120 üye vardı. 500’e yakın artış var. Aynı ivme ile artıyor üç dört yıl sonra 1000 üyeyi geçmiş olacağız. Genç mimarlar örgütlülüğün çok bilincinde değiller. Bunda en önemli etken aldıkları eğitim. Özellikle vakıf üniversiteleri inşaat hızının artması ile fakülteleri açıyorlar. Gerekli alt yapıları olmadan mimarlar mezun oluyorlar. Biz üniversitelerde son sınıf öğrencilerine ‘Mimarlar Odası nedir, örgütlülük nedir’ şeklinde eğitimler veriyoruz, başarılı da oluyor. Öte yandan düşüncem, yeni nesil daha bireysel düşünüyor. Bireysel hareket etme eğiliminde. Yine genç meslektaşlardan umudumuz var elbette fakat en büyük sorun genç işsizlik. Ekonomik anlamda ciddi sıkıntılar yaşayan ailelerine bağlı üyelerimiz var. 2018’den 2020’ye gelene kadar yüzde 300-400’e varan işsizlik var. Belki burada odaya üye kaydı artacak fakat biraz da iş bulma noktasında örgütlülüğe inançları var.

"BİRÇOK KÜLTÜRÜ BARINDIRAN DENİZLİ RANTA KURBAN EDİLMİŞ"

Denizli özelinde kent belleğine ilişkin ne gibi örnekler var? Korunması gereken veya korunamayan hangi yapılar var?
Denizli’de cumhuriyetin ilk kuruluş yılları fotoğraflarına baktığımızda, birçok değer vardı. Fakat 1970’lerde kent gelişmeye başlayınca caddelerin genişleme kararı alınmış. Burada bir kıyım olmuş. 1980’lerde yapılan ikinci hamlede tek katlı evlere çok katlı imar hakkı tanınmış. Böyle olunca 80-90’lara kadar olan furyada o yapılar da yıkılmış. Denizli aslında birçok kültürü içinde barındıran bir kentmiş fakat rantsal dönüşüme kurban etmişiz. Elimizde kalan 10-15 yapı vardı birçoğunu kurban etmişiz. Hulusi Oral Evi ve Taş Atölyeler var. Taş Bina Atölyeleri için yıllardır süren bir mücadelemiz var. Yıkımını önlemek için yıllar süren bir mücadelemiz oldu. Korunacak tarihi eser olarak tescillendi. Mimar Kayhan Çakanel’in projesini hazırladığı bir ‘kent müzesi’ yapılması talebimiz var. Yıllardır bu erteleniyor neden olduğunu anlamış değiliz. 2 sene geçti halen ne bakanlıktan ne de yerel yönetimlerden bir adım atıldı. Bununla ilgili yetkili kurum Kültür ve Turizm Bakanlığı fakat iki yıldır kaderine terk edilmiş durumda. Çok bütçeye gerek yok fakat neden uzak duruyorlar anlamıyoruz. İki yıl önce yanan Hulusi Oral Evi var. Cumhuriyetin ilk yıllarını yansıtan önemli bir yapı. Burada restorasyon noktasında mirasçılar ile yerel yönetim arasında bir anlaşmazlık var. Aslında acil kamulaştırma da yapılabilir fakat o da yapılmıyor. Mirasçılar uzlaşamıyor, belediye istenen bedeli çok buluyor. Hulusi Oral Evi de kaybetmek üzere olduğumuz bir değer.

Reklam