Yaşam hakkı kesişimselliğinde çocuklar
Kadınlar, LGBTİ+’lar, hayvanlar… Şimdi de çocukların yaşam hakkını seslendiriyoruz.
Son dönemde suça sürüklenen çocuklara yönelik cezaların ağırlaştırılması ve çocukların yetişkin gibi yargılanması yönündeki taleplerin kamuoyunda ve siyasi alanda karşılık bulması nedeniyle 93 sivil toplum örgütü tarafından “Hak temelli bir çocuk adalet sistemi için ortak çağrımızdır” başlıklı bir metin kaleme alındı.
Yaşam hakkının en temel hak olduğunu, hiçbir çocuğun bu haktan mahrum bırakılmaması gerektiğini, çocuk ölümlerinin ihmal ve hak ihlalleri zincirinin bir sonucu olduğunu ve çocuk koruma sisteminin bütüncül ve hak temelli bir yaklaşımla yeniden yapılandırılmasının zorunlu olduğunun altını çizen metin, yükümlülük sahiplerine çağrı ve talepler ile devam ediyor.
Metne imzacı kurumlardan FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin Web sayfasından erişmek mümkün.
*
FİSA’nın Web sayfasında, düzenli olarak kayıt altına alınan “Türkiye’de çocuğun yaşam hakkı ihlalleri” bilgi notlarına erişmek de mümkün.
Ocak-Mayıs 2025 tarihleri arasındaki rapora göre Türkiye genelinde en az 365 çocuk önlenebilir sebeplerle yaşamını kaybetmiş. Çocuk işçiliğinin en ağır sonuçlarından biri olan iş cinayetlerinden, sınır geçişi sırasında gerçekleşen olaylara kadar çeşitlilik gösteren bu kayıplar, hak ihlallerinin boyutunu da gösteriyor. FİSA’nın Web sayfasında deprem illerinde süregiden ihmaller de yer alıyor.
Evrensel’in Cumartesi sayfaları Türkiye’de çocuk olma hallerine yer verirken, ben de çocukların yaşam hakkını, yaşam hakkı kesisimselliğinde ele almak istedim.
*
Feminist Bellek projesinin “kesişimsellik” maddesini kaleme alan Başak Kocadost, kavramı şöyle açıyor; “…cinsiyet, cinsel yönelim, sınıf, ırk, ulus, engellilik ve yaş/kuşak gibi kategorilerin birbirinden bağımsız kategoriler olarak ele alınamayacağını vurgulayan bir yaklaşımdır. Karmaşık toplumsal eşitsizliklerin bu farklı tahakküm hatlarının iç içe geçmesiyle oluştuğunu tespit eder ve bunu tek bir teorik ve metodolojik çerçevede analiz etmeye çalışır. Başka bir deyişle kesişimsellik, farklı güç ilişkilerinin birbirine eklemlenmesiyle oluşan özgül ezilme biçimlerini açığa çıkarmaya ve bu şekilde ortaya çıkan kimliklerin karmaşıklığını anlamaya yönelik analitik ve politik bir araç sağlar.”
Elbette yaygın bir etki yaratarak toplumsallaşan çoğu kavramın ortaya koyduğu düşünce yapısı veya ürettiği polemik gibi, kesişimsellik üzerine de tartışmalar var.
Örneğin “sınıfsal tahakküme diğer tahakküm biçimleri kadar yer ayırmadığı” gibi. Ya da “Evrenselcilik” kavramının kullanım biçimi ile de yer yer suni bir bölünmenin konusu olması gibi. Bu tartışmaları da arka plana atmadan, kesişimselliğin gerek kapitalist küreselleşme süreçlerine, gerek toplumsal cinsiyet ilişkilerine, gerekse de “ırksallaştırma” süreçlerine ve sömürgecilik mirasının yarattığı toplumsal egemenlik ilişkilerine dair bir farkındalık olarak, adaletsizliğe ve şiddetin türlü biçimlerine karşı çıkarken, hem sınıfsal mücadelenin cephesini genişletebilme, hem de başka bir toplumsallaşmasının kurucu zeminine ışık tutabilme potansiyeli dikkate değer.
*
Yukarıda söz ettiğim metin şöyle bitiyor; “Eşit, güvenli, onarıcı ve kapsayıcı bir toplum tüm çocukların hakkıdır”.
Yaşam hakkı kesişiminde çocuklar, kadınlar, LGBTİ+’lar, hayvanlar… Diğer bir deyişle zarar görebilirliği giderek artan canlardan artık daha çok söz ediyoruz.
Bu bağlamda sisteme karşı toplumsal direnişimiz de; patriyarka, sömürgecilik, yıkıcı-yaratıcı modernite, etnik ayrımcılık, türcülük, sınıfsal tabakalanma… gibi sistemin kurucu dinamiklere karşı olduğu oranda ortak ve de gündelik hayata sirayet ettiği kadar da kesişimsel oluyor.
*
Görseldeki mekân Bangladeş’te inşa edilmiş olan el yapımı bir okula ait.
2006’da kullanıma açılan, mimar Anna Heringer’in uzun yıllar boyunca yerel halkla beraber, yerel malzeme ve işçiliğe dayanan, tekstili yerel insanların dokuduğu, çocuklarla birlikte inşa edilmiş bu okul, geleneksel birikimin çağdaş yöntemlerle harmanlandığı bir yapı.
Çocuklar sırt sırta dizilmiş sıralarda oturmak zorunda değil. Katı formlu dörtgen birimlere tıkılmadan, birbirinin içine geçen mekânlarda öğrenmenin oyunla birlikte sürebileceği formlarda, birbirlerinden, yerelden deneyimleyerek başka bir okulu her gün yeniden kuruyorlar.
Ekosistemle uyumlu, metalaşan bilgiden-mekândan azade, kadınların, çocukların, yerel topluluğun ortak emeği bu okul, öğrenme sistemini de dönüştürüyor.
Bu yazının konusu olan kesişimselliğin mekânsallaştığı bir örnek olarak bu görseli paylaşmak istedim.
Demek ki, istenirse sadece bir mekân üzerinden bile, başka bir ortam, bir heterotopi inşa etmek mümkün…
Evrensel'i Takip Et