Çok amaçlı bir örtü olarak ‘milli güvenlik’

Bugün Kıbrıs gazetesinin Falyalı manşetleri
Yüz binlerce işçi ve emekçinin talepleri için alanlara çıktığı 1 Mayıs’ta Saray’da sendika başkanları ve patron örgütü temsilcileriyle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Grev hakkını rasyonel bir zemine oturttuk” dedi.
Bu ifadenin pratikteki karşılığı bir egemen sınıf rasyonelliğine denk düşüyor. Erdoğan iktidara geldiğinden beri 21 kez grev yasakladı. Bu yasakların gerekçeleri aynıydı; ‘milli güvenliği’, ‘genel sağlığı’, ‘finansal istikrarı’ ve ‘Şehir içi toplu taşıma hizmetlerini bozucu’ nitelikte olması... Şişecam, metal, maden, lastik, bankacılık, kömür, enerji gibi çok geniş bir alana yayılan grev yasaklarının hangisinin, hangi açıdan ‘milli güvenlik’ için tehdit oluşturabileceği tartışması Aziz Nesin’lik yanıtlara açıktır. Aslında denmek istenen özetle şudur: Bu yasağı zorlamak baş ağrısı yapabilir.
Bu gerekçenin öne sürüldüğü bir başka önemli alan ise habercilik. Son olarak, KKTC kaset iddialarıyla ilgili haberlere ‘milli güvenlik’ gerekçesiyle erişim engeli getirildi.
Kuzey Kıbrıs’ta kara para, kumarhane, uyuşturucu, sanal bahisle gündeme gelen ve elinde şantaj kasetleri olduğu Sedat Peker tarafından dile getirilen para imparatoru Halil Falyalı’nın öldürülmesinin ardından, Falyalı’nın finans işlerinden sorumlu muhasebecisi ve dolayısıyla kara kutusu Cemil Önal’ın açıklamaları, kendisiyle röportaj yapan Gazeteci Ayşemden Akın’ın sahibi ve yayın yönetmeni olduğu Bugün Kıbrıs gazetesinin manşetleriyle gündeme geldi. Devlet-mafya bütünleşmesine dair açıklamalar yapan Önal, Türkiye’de AKP iktidarının önemli isimleri ve bakanlarına uzanan iddiaları dillendirdikten sonra, öldürüleceği kaygısını dile getirmişti.
Ayşemden Akın da, öldürülme tehditleri aldığını dile getirdi. Ardından Cemil Önal, tanıkların ifadelerine göre Hollanda’da bulunduğu otelde soğukkanlı bir cinayetle öldürüldü. Önal, Hollanda’da cezaevinde bulunduğu süreçte, daha önce de, Firari Gazeteci Cevheri Güven’e konuşmuş, benzer iddiaları dile getirmiş ve öldürülme kaygısı taşıdığını söylemişti. O zaman Türkiye’de pek gündem olmayan bu açıklamalar, Ayşemden Akın’ın haberleri CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından dile getirilince Türkiye’de hedef aldığı kesimleri de rahatsız etti ve karşı açıklamalar gelmeye başladı.
Bu cinayetin bir susturma olduğu kesin. Ancak Önal’ın, açıklamalarının hedef aldığı Türkiye’deki etkili isimlerin oluşturduğu bir konsorsiyum tarafından organize edilen bir suikast sonucu infaz mı edildiği, yoksa başka güçler tarafından mı öldürülmüş olduğu önemli bir soru. Hollanda istihbaratının koruması altında olan ve basınla yaptığı görüşmelerdeki açıklamaların sınırı bile kendisine söylenen bir ismin, Hollanda’da, Türkiye merkezli güçlerin organizasyonuyla Hollanda istihbaratı atlatılarak öldürülmesinin çok da kolay olamayacağı açık. Cemil Önal’ın sahip olduğu tüm bilgilere vakıf olan ve bir biçimde ona yatırım yapan daha büyük güçlerin, kendilerince rasyonel bir hesap dahilinde artık ortadan kaldırılmasının daha işlevsel olacağına karar vermiş olmaları akla yatkın bir ihtimal gibi geliyor. Dediğimiz gibi, bu da bir iddia değil, bir ihtimal. Şu an için daha iddialı konuşmayı mümkün kılacak verilere sahip değiliz.
Yazının girişinde, AKP döneminde 21 grevin ‘milli güvenlik’ gerekçesiyle yasaklandığını hatırlatmıştık. Bu yasağa rağmen mücadelede ısrar eden işçilerin kazandığını da ekleyelim. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası; geçtiğimiz yılın aralık ayında GridSolutions, Hitachi Energy ve Schneider Elektrik’in de aralarında bulunduğu bazı fabrikalarda greve çıkmıştı. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararla grev “Milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle 60 gün süreyle ertelenmişti. Bu karara rağmen 20 gün boyunca 4 fabrikada fiilen direnişi sürdüren Hitachi Energy işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlanmıştı.
Basın özgürlüğüne ‘milli güvenlik’ gerekçesiyle getirilen sansürün aşılması da bir mücadele meselesidir. Tek tek kişilerle ilgili iddialar bir ülkenin milli güvenlik meselesi olarak sunulamaz. Eğer böyle olursa, bu, belli mevkilere gelen insanların, milli güvenliği bir örtü olarak kullanmaya ve onun arkasında türlü kişisel menfaat işlerini yapmaya hak kazandıkları anlamına gelir. Bu keyfiyeti, bir devlet geleneği olarak inşa eder.
Evrensel'i Takip Et