16 Mart 2014 07:26

O hep koşan çocuk…

Berkin’in bacağının arkasında yara izi bir plastik mermi izi olabilir miydi? Bu şüpheyi gidermenin en iyi yolu otopsiye avukatın da girmesiydi. Peki Adli Tıp doktoruna güvenmiyor muyduk? Güveniyorduk ama ikinci bir gözün ne sakıncası vardı. Evet girdi, çok iyi oldu… Şimdi rapor gelecek. Bakalım Berkin’in ölümüne neden olan gaz fişeğinin işbirlikçisi var mı yok mu göreceğiz.

O hep koşan çocuk…
Paylaş

Melda ONUR*

Keşke onu yeşil tişörtü, bej pantolonlu haliyle elinde uçurtmasıyla koşarken tanısaydım. Berkin bir yoğun bakım odasında uyurken bir sürü fotoğrafı çıktı. Piknikte, okulda, satranç tahtası önünde… Ama en çok elinde uçurtmasıyla koşarken fotoğrafı sanki Berkin’in enerjisini hissettiriyordu.
Sabah ekmek almaya giderken de koşuyordu muhtemel. Gazdan kurtulup bir an önce ekmeğe kavuşmak için koşuyordu. Uçurtmasıyla koşar gibi…
Berkin uyurken onu önce Türkiye ardından tüm dünya tanıdı. Ama o zaten mahallesinde tanınan bir çocukmuş. Kara kaşları yüzüne öyle tipik bir ifade veriyor ki, bir kez gören unutamaz. Kara kaşlarının ciddiyetini, gülünce patlayan bembeyaz kocaman dişleri alıp götürüyor. Ciddiyetle neşenin buluştuğu bir yüz.

O BİZİM ÇOCUĞUMUZDU...

Aylar önce Okmeydanı’nda, vurulduğu yerde Berkin için yapılan bir basın açıklamasına gitmiştim. Biraz da geç kalmıştım. Ana caddeye, hani şu ekmek almak için ulaşamadığı fırının caddesine girdiğimde kalabalık artmış ve açıklama başlamak üzereydi. Çaresiz bakınırken solda gördüğüm ilk otoparka girdim ve hemen basın açıklamasına yetiştim.
Babası olay gününü anlatıyordu. Aslında Berkin’in eviyle fırının arasında kestirme dar bir yol vardı. Ancak o yolda yoğun gaz etkisi vardı. Berkin orayı kullanamadı ve yan sokaktan dolaşmayı denedi. Ama hedef oldu. O gün herkes bir şeyler anlatıyordu Berkin’le ilgili.
Basın açıklaması ardından otoparka dönerken yanıma para almadığımı fark etmiştim. Kartım vardı bir yerlerden çekebilirdim. Herhangi bir banka şubesi, herhangi bir ATM olabilirdi. Bir süre ana caddede yürüdüm. Her tür dükkan vardı ama 1 tane banka görünmüyordu. Bir esnafa sordum, bana minibüs durağını gösterdi: “Şuradan minibüse bin, ilerde Perpa’nın orda var, 5 dakika” dedi. Ben de “Yahu burada yok mu 1 ATM bile…”, cevap trajikti tabii: “Abla ne yaptın ya, burada ne arar banka, atm” dedi. Kös kös otoparka gittim, durumu anlattım, “ben milletvekiliyim, söz size borcum olsun” dedim. Otoparkın sahibi “siz buraya Berkin için geldiyseniz, para falan istemeyiz, buyurun bir kahvemi için. O bizim çocuğumuzdu, tanırdık…” dedi.
Görünen o ki, mahallenin tanınan çocuğuydu Berkin…

AKILLARDA KALANLAR

Bu süreçte ailenin yanında ne kadar olabildik bilemiyorum. Akılda kalan yüzlerce soru var. Soruların yanıtlanmasının Berkin’i geri getiremeyecek olması ayrı bir sızı, ama her şey cevaplansın.
Berkin’in cenazesini Okmeydanı SKK hastanesinden Adli Tıp’a götürdüklerinde biz de milletvekili arkadaşlarım İlhan Cihaner, Aykut Erdoğdu, Müslüm Sarı, Mahmut Tanal ve Hüseyin Aygün ile adli tıpa geldik. Bir tartışma geçiyordu avukatlar ve İstanbul Adli Tıp görevlileri arasında.
Konu şuydu: Berkin’in aile avukatları da otopsiye girmek istiyorlardı. Ancak yetkililerden bu izin çıkmıyordu. Oysa Berkin’in soruşturmasını yürüten savcı bunun için olumlu görüş vermişti. CMK 38’de “avukat otopsiye girer” yazmıyordu ama “giremez” de yazmıyordu. Aslında bu teamüllerle de ilgiliydi. Otopsi sırasında aile avukatının da bulunması geçmişten gelen bir teamüldü ama bunun uygulanmaması yönünde kimi adli tıp kurumlarında katı bir irade var. Uygulayanlar var mı? Var…
En son Ankara Adli Tıp’ta Ethem Sarısülük için bu izin çıkmıştı. O zaman da bu konu tartışılmıştı.
Berkin’in bedeni otopsi için İstanbul’da Adli Tıp’ta beklerken milletvekillerimiz Mahmut Tanal bir yandan İlhan Cihaner diğer yandan yoğun bir telefon trafiği yaşadılar. Amaçları zaten Berkin’in soruşturma savcısının da olur verdiği “otopsiye avukat girebilir” görüşünün uygulatılmasını sağlamaktı.
Oysa Adli Tıp yetkililerinde bir direnç vardı. “Zaten TTB’den gelen bağımsız bir doktor girecekti. Ne gerek vardı. Bu işlerde manipülasyon zaten olamazdı.” İşte tam da bu yüzden avukat girmeliydi. Madem ki her şey usulüne uygun yapılacaktı, neden avukat bunu izlemesindi.
Ailenin avukatlarıyla sohbet ederken, İstanbul Adli Tıp’ın yaklaşık 10 yıldır böyle bir izni vermediğini söylediler. Bunun kendilerine göre çeşitli nedenleri var anlaşılan. Örneğin özellikle işkence nedeniyle ölüm var ise, avukatların buna tanık olması pek istenmiyor.
Ancak diretildi… Biraz bekledik ama değdi. İzin çıktı, evet 10 yıl sonra izin çıktı. Berkin’n ailesinin avukatı otopsiye girdi.
İyi ki de girdi… Böylece aile için bu olay daha da şeffaflaşmış oldu.
Çünkü Berkin’in küçücük bedeninde yatak yaraları vardı ve bunların arasında bir plastik mermi izi karışmış olabilirdi, olmayabilirdi de… Çünkü o uzun bekleyişte, hele ki soruşturmanın “balta nerde suya düştü, su nerde inek içti, dağa kaçtı”  seyrinde izlemesi her türlü şüpheye açık alan bırakıyordu.
Berkin’in bacağının arkasında yara izi bir plastik mermi izi olabilir miydi? Bu şüpheyi gidermenin en iyi yolu otopsiye avukatın da girmesiydi. Peki Adli Tıp doktoruna güvenmiyor muyduk? Güveniyorduk ama ikinci bir gözün ne sakıncası vardı.
Evet girdi, çok iyi oldu… Şimdi rapor gelecek. Bakalım Berkin’in ölümüne neden olan gaz fişeğinin işbirlikçisi var mı yok mu göreceğiz.
Şimdi ikinci talebimiz artık 8 aydır yürütülen soruşturmanın hızlandırılarak Berkin’i hayattan koparan sorumlunun açığa çıkarılması.

*CHP İstanbul Milletvekili

ÖNCEKİ HABER

Dayısının yeğeni Berkin Elvan

SONRAKİ HABER

Noah esiyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa