100’lük delikanlı Orhan Veli!
İsmail AFACAN
Garip Şiiri ve Orhan Veli, Modern Türk Şiiri’nde en çok tartışılmış-tartışılan akım ve şairlerin başında gelir. Orhan Veli şiiri, Toplumcu Gerçekçi şairlerden tutun da İkinci Yeni’ye kadar birbirine zıt birçok şiir akımının temsilcisi tarafından tepkiyle karşılanmıştır.
Garip şiiri için Yusuf Ziya Ortaç, “Türk Şiiri’nin berceste mısraı diye (Yazık oldu Süleyman Efendiye!) rezaletini alkışladılar. ... Ey Türk gençliği! Sizi bu hayâsızlığın suratını tükürmeye davet ediyorum” çağrısı yaparken, Atilla İlhan “biçimcilik, gerçeküstücülük, etkin gerçekçilik karması bir yamalı bohça” olduğunu söylemiştir.
Cemil Meriç ise Orhan Veli’yle ilgili, “Orhan nesli yeni fetihlere koşmadı. Göz boyacılığını, jonglörlüğü, ucuzu erişilemeyene tercih etti. Fikret’in, Hamit’in hatta Haşim’in kanat çırpışları yok onlarda. Ya kolej talebesinin küçük şikâyetleri, ya gazete fıkrası. Hangi batı, hangi yenilik? Bir cüceler edebiyatı. Bir mikro edebiyat.” der.
Toplumcu Gerçekçi şairlerimiz de, Orhan Veli ve Garip şiirini, küçük burjuva bohemi, köksüz, iktidar tarafından toplumcu gerçekçi şiire karşı ortaya çıkarılan, sağcı ve espriden ibaret bir akımın ürünleri olarak görmüştür. (Burada belirmek gerekir ki Sait Faik, Sabahattin Eyüboğlu ve Nurullah Ataç, Garip şiirini olumlu karşılamıştır. İlk başta olmasa da daha sonra Nazım Hikmet de Garip şiirinden övgü dolu sözlerle bahsetmiştir.)
BAŞKALDIRININ BİLDİRİSİ: GARİP MANİFESTOSU
40’ların başında Orhan Veli ve arkadaşları o meşhur Garip manifestosunu İkinci Dünya Savaşı yıllarında ve Milli Şef diktası döneminde kaleme aldı. Orhan Veli ve arkadaşları Garip Manifestosu’nun can alıcı paragrafında yeni şiirlerinin kime sesleneceğini şöyle ifade ediyordu: “Şiir bugüne kadar, büyük sanayi devriminden önce ‘dinin ve feodal zümrenin köleliğini yapmaktan başka hiçbir işe yaramamış’, şimdi de ‘burjuvazinin malı’ olmuştur. Yani hep ‘müreffeh sınıfların zevkine hitap etmiştir.’ Yeni şiir ise, bu refah içinde yüzen azınlık sınıfın değil. ‘Yaşama hakkını mütemadi, bir didişmenin sonunda’ elde eden, çalışan insanların hakkıdır ve onların zevkine hitap edecektir.”
Garip şiiri, rotasını halkın zevkine hitap edecek şiiri yazmak olarak belirledi ve halkın anlayabileceği bir dil için şiirine, emekçinin günlük yaşantısını ve gündelik dertlerini buyur etti. Burada akla gelen soru ise şu: “Nazım Hikmet ve 40 kuşağı Toplumcu Gerçekçi şairleri de alıntıdaki tespiti yapmışlardır. Hem de Garip Manifestosundan önce... Nasıl oluyor da Garip şiiri yeni bir şiir olduğunu iddia etmiştir.” Burada Garip şiirinin Toplumcu Gerçekçi şiirle ayrıştığı temel nokta Manifesto’da şöyle açıklanıyor: “Mesele bir sınıfın müdafaasını yapmak olmayıp, sadece zevkini aramak, bulmak onu sanatta hâkim kılmaktır.” Yani Orhan Veli ve arkadaşları halkın zevklerini en yalın dille anlatmak istiyordu. Garip şiiri bu yüzden şiiri zorlaştıran benzetmelere, söz sanatlarına, düşünceyi idealize eden duyguya, vezin ve uyağa savaş açmıştır. Bu biçimsel kalkışma Orhan Veli şiirini Toplumcu Gerçekçi şiirden ayran ikinci özellik oldu.
GARİP ŞİİRİ DİLSEL BİR ESPRİDEN İBARET DEĞİLDİR
Garip şiirinin giriştiği bu mücadelenin hep biçimsel yönü gösterilmeye çalışıldı edebiyat tarihinde. Orhan Veli’nin kafiyeye ve vezne savaş açmasının nedenleri pek tartışılmak istenmedi. Yoksulluğu anlattığı dizeler küçük burjuva bohemi olarak görüldü. Bu değerlendirme yapılırken yaşadığı dönem bir kenara bırakıldı. Şiiri espriden ibaret olduğu söylendi. “Bir şiir anlayışını konusal ve dilsel bir espri olarak algılamak da yanlıştır.” diyen Ataol Behramoğlu Orhan Veli şiirini için şu ifadeleri kullanıyor: “...onun şiiri, bütün gerçek şairlerde olduğu gibi, yaşamının yaşantılarının, yaşantılarının, zihinsel ve duygusal serüvenlerinin izdüşümüdür. Belki daha doğru bir deyişle, şiiri ve yaşamı birbirinin içindedir. Zamansız, mekânsız, tarihsiz bir şiir değildir Orhan Veli şiiri. O, cansız, ruhsuz sözcüklerle oynayan değil, sözcükleri yaşamın enerjisiyle dolduran büyük bir söz ustasıdır.”
Evet, Orhan Veli’nin 40’ların ilk yarısında yazdığı şiirlerde biçimcilik daha ön plandaydı. Çünkü halkın zevklerine hitap edecek bir şiir için geleneksel anlayışla biçim kavgası yapıyordu. Ama Orhan Veli, Edebiyat Eleştirmeni Asım Bezirci’nin de dikkat çektiği gibi 40’ların ikinci yarından ölümüne kadar giden süreçte toplumcu şiirlere yer yer manifestosunda bahsettiği halkın zevklerini aşan, daha doğru bir ifadeyle sınıfsal müdafaaya giren, sosyalizmi savunan şiirlere de imza attı. Bir örnek verelim. Orhan Veli “Aşk Resmi Geçidi” şiirinde 12. sevgilisini şöyle anlatıyor: “Gelelim sonuncuya./ Ona bağlandığım kadar/ Hiçbirine bağlanmadım./ Sade kadın değil, insan./ Ne kibarlık budalası,/ Ne malda, mülkte gözü var./ Eşit olsak, der,/ Hür olsak, der./İnsanları sevmesini de bilir,/ Yaşamayı sevdiği kadar./” Orhan Veli’nin 12. sevgilisi, özlem duyduğu bir kadın mı, yoksa özlem duyduğu bir halk mı, ya da özlem duyduğu ülke mi? Hangisi olduğunu siz karar verin.
NAZIM HİKMET VE ORHAN VELİ
Dünya şairimiz Nazım Hikmet, Orhan Veli şiiri için ilk başlarda sağcı olduğunu söylemiş, daha sonra Orhan Veli için en güzel İstanbul şiirlerini yazan, emekçileri anlatan şair olduğunu vurgulamıştır. Nazım Hikmet katıldığı Radyo programlarında Orhan Veli şiirleri okurken büyük bir keyif aldığını dile getirmiştir. Keza Orhan Veli için Nazım Hikmet algısı da zamanla değişmiştir. Orhan Veli 1950 yılında Nazım Hikmet için 3 günlük açlık grevi yapmıştır. Garipçiler, yaptıkları açlık grevini mesleki dayanışma olduğunu söyleseler de, Nazım Hikmet okumanın büyük bir tehlike olduğu bir dönemde açlık grevi yapmanın politik bir eylem olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Nazım Hikmet’in Orhan Veli hakkındaki değerlendirmeleri, Garip şiirinin geçirdiği evrimi gözlemlemek açısından önemlidir.
Evrensel'i Takip Et