13 Ağustos 2013 16:30

Biz Öğrendik

Biraz önce hürriyet.com’da “Taksim Gezi Parkı’nda çapulcuların izdivacına polis izin vermiyor” diye bir video gördüm, epeyce de izledim. Kadının biri 50-60 yaşlarında polisle tartışıyor: “burası halkın parkı, siz nasıl olur da bize izin vermesiniz?” Polis, “normal halk tabii ki girer, ama siz giremezsiniz”

Biz Öğrendik
Paylaş
Türkan RUKİYE / Sultangazi-İSTANBUL

Biraz önce hürriyet.com’da “Taksim Gezi Parkı’nda çapulcuların izdivacına polis izin vermiyor” diye bir video gördüm, epeyce de izledim. Kadının biri 50-60 yaşlarında polisle tartışıyor: “burası halkın parkı, siz nasıl olur da bize izin vermesiniz?​” Polis, “normal halk tabii ki girer, ama siz giremezsiniz” diyor. Bir başka bey, “bunu yapmayın, biz girmek istiyoruz” diye ısrar ediyor. Polisin “sizin elinizde molotof var, onun için izin veremem” sözü karşılığında aynı bey, “o dediğin ve daha fazlası sizde var”. Bir ara “Polis Simit Sat Onurlu Yaşa” sloganı yükseldi. Kadınının biri “benim sizin gibi evladım olsa sütümü helal etmem” diye bas bas bağırıyor... Bütün tabular, korkular, ne varsa dokunulmayan hepsi yıkılmış. Gözümüz aydın! AKP bundan sonra artık iflah olmaz. Biraz tersten anlattım. O meşhur 31 Mayıs gününe dönersek; meslek odamız çağrı yapmıştı, ben de gittim. Marmara Oteli’ni gazlamışlar, inebilenler Divan Oteli’nin önüne inmiş; ortam çok gergin. Tanımadığım gencin biri yanıma geldi, elindeki solüsyonu göstererek “gazdan sonra bunu yüzüne sür, iyi gelir” diye bilgilendirdi. Çok geçmedi kokulu suyu ve gazı sıktılar, sıktılar... Hiç tanık olmadığım şeylere tanık oldum. Çok yoğun bir şekilde, kadından ve erkekten küfür duydum. Çok şaşırdım. Bir müddet daha durdum. O güzergâhtan yukarı Şişli’ye çıkmaya başladım. Benimle birlikte çıkanlar da yüksek sesle polis şiddetini tartışıyor ve olağan dışı tepki veriyorlardı. Bu durum bana şaşırtıcı gelmişti. Gezi Parkı, halka böyle tepki verdiriyordu demek. Benim de canım yanmıştı. Ama ben sesimi çıkarmayı akıl edemedim. 50 yaşlarında bir kadın olarak gördüğümüz şiddet ve hakaret beni çok üzdü. Ağlayarak Şişli’yi tırmandım.
Derken, mahallemize döndüm. Akşam dokuz oldu. Birden bir sürü tava tencere sesi geldi. “Tavamız var, tenceremiz var; çapulcuyuz havamız var” diyerek kadınlar ve çocukları yollara revan olmuşlar, gençler önden gitmiş, herkes sokakta. Evinden çıkmayan, kocasından korkan, hastası ve küçük çocuğu olan, çocuklarını korumak için bile olsa herkes ordaydı… Büyük bir heyecan içinde “Hükümet İstifa” deniliyordu. Her zamanki kanallar izlenmiyor, gece yarısı eve gelince sabaha kadar Halk TV, Hayat TV, Ulusal TV gibi kanallar izleniyordu. İşe yorgun uykusuz gitsek bile oralı olmuyorduk.
Yakınımızdakilerin, ‘duyarsız’ dediklerimizin daha çok direngen olduğuna tanık olduk. “Mahalle komitesi karar almış, bu akşam da yolun alt başına inilecek” diye büyük bir kararlılıkla çoluk çocuk kadın ve özellikle gençler muazzam bir güçle TEM’i kapattı. Bu bizim ilk mahalleyi çıkışımızdı. TEM’e giderken kaygıya düşenler katılmadı. Ertesi gün katılmadıkları için çok üzgündüler. Korkular aşılıyordu. Yanı başımızdakiler yaralanıyor ama kimse yerini terk etmiyordu. Korkunun tarifi yeniden yapılmalı. Hükmedenler her türlü korkuyla bizi köşeye sıkıştırmanın yollarını bulmuşlar. Birer birer bundan kurtulamıyoruz. Ancak topluca birbirimize dayanarak ve direnerek korku yer değiştiriyor.
Bu öfke tabii ki Gezi Parkı olayı ile patlamıştır. Fakat bu öfkeyi mazlumu ve mağduru oynayarak zamanla biriktirdiler. Hepimiz dertliyiz, özellikle genç anneler 4+4+4’e çok öfkeliler. 60 aylık çocuklarını okula göndermek istemeyenler rapor almak zorunda kaldı. Başbakan “sizin çocuklarınız geri zekâlı mı” diyerek rencide etti onları. Kürtajı yasaklama girişimi kadına tarifi olmayan acılar yaşatacaktı. Özellikle yoksul kadınlar bakamayacağı kadar çocuk doğuracak ya da merdiven altı denilen yerlerde ölümüne kürtaj olacaktı. İlla da üç çocuktaki ısrar da gene kadını eve kapatmanın ve hiçleştirmenin hesaplarıydı. Kadını çocuğa, kocaya, hastaya ve evine hepsinin toplamında yoksulluğa ve yoksunluğa itmek içindi. Sanata, bilime, eğitime saldırı ise sistemin bekası ve gericiliğin tesisi içindi. Asgari ücretin bu kadar düşük olması ise çalışanı dilenci ve mağdur ederek her dediğini yaptırmak içindi. Şu anda ilk aklıma gelen bunlar.
Biz öğrendik. Korkuyla bir şey olmayacağını öğrendik. Direnmeyi ve dayanışmanın daha güzel olduğunu öğrendik. Birbirimize güvenmeyi, kardeş olduğumuzu öğrendik. Bunun daha başlangıç olduğunu, bizim bitmez tükenmez değerlerimizin olduğunu öğrendik. Aslında birbirimizi hep tanıdığımızı öğrendik. Yolunda gitmeyen her şeyi değiştirecek gücün bizde mevcut olduğunu gördük. Sokakta o gaza, o suya, o dayağa ve gözaltına rağmen daha özgür olduğumuzu gördük. Sokakta tanıştığımız kadınlarla ertesi gün için sözleşerek ayrılıyorduk. Daha sonrasında da pazarda, şurada burada görünce de hal hatır sormaya, selamlaşmaya başladık. Birbirimizi yeniden keşfettik.

ÖNCEKİ HABER

Engelliye otobüs yok durak var

SONRAKİ HABER

Ankara’da akıllı kart dönemi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...