10 Ağustos 2013 15:44

Ada yolları

Adnan Özyalçıner

İstanbul’un yazlık semtlerinde durum değişiktir. Florya, Yeşilköy, Suadiye, Bostancı gibi semtlerde bisiklet uzun yıllar, sahil yollarında, gezinti amaçlı kullanılmıştır. Bugün zengin çocuklarının kullandığı türlü türlü yarış arabalarıyla yarış arabalarını da sollayan hızlı motosikletlerin yanında esamileri okunur mu bilmiyorum.

Bisiklet, dün olduğu gibi bugün de Adalar’da krallığını koruyor. İstanbul’da motorlu araçların yasak olduğu tek yerdir Adalar. Hani kent içinde kimi yerlerin, genellikle kimi alanlarla yolların yayalaştırıldığı gibisinden. Adalar’da yayalık esastır. Bisiklet, yaya sessizliği içinde hem gezinmek, hem ufak tefek işleri görebilmek açısından bir çabukluk sağlar.

Gündüzleri, genellikle genç kızlarla delikanlılar bisikletleriyle günlük alışverişleri yaptıkları gibi geceleri ay ışığında Büyükada’daki Dil Burnu’na uzanan yolda Nizam ya da Kumsal yönünde gezintiye çıkarlar. Kimi çifttir, kollarını birbirlerinin omzuna atarak boşta kalan elleriyle didonu tutup tekmiş gibi sürerler bisikletlerini. Yavaşça, sessizliği bozmadan. Başkalarıysa üçü beşi bir arada gürültüyle geçip gider. Aralarında yarışarak. Bütün bir yaz ne gündüz, ne gece bisikletten inilmez. Onun üstünde yaz boyu süren sevdalar güz geldiğinde her biri kentin ayrı bir semtine gideceğinden sona erer. Birbirlerinin omzuna atılan kollar ayrılır, bu kez iki el birden didonu kavrar, iki bisiklet de ayrı yönlere doğru uzaklaşır. Geriye Dil Burnu çamlıklarının güneşli günlerinin ılıklığıyla Yörük Ali Plajının kumsalında menevişlenen ay ışığının gümüşsü solukluğu kalır. Yürekleri, pek uzun sürmese de bir süre için acıtacak anılar. Bisiklet anıları. Ya bisikletler? Onlar kışın soğuğunda gelecek yazın sıcaklığını düşleyerek uykuya yatarlar, yeni sevdalara, yeni arkadaşlıklara, yeni birlikteliklere tanıklık etmek, onlarla birlikte olmak, onlarla yeni bir yaşam sevincini paylaşmak için.

Bisikletin dışında faytonlar da Adaların sessizliğini paylaşmıştır. Lastikli tekerlekleriyle asfaltla bütünleşerek tıkır tıkır ilerlerler. Yalnız arada bir çın çın öten çanlarını çalarak sessizliği bölerler.

Arabalar, İskele Meydanı’nın üst başında vapurdan çıkacak müşterilerini bir sıra içinde bekler. Özellikle akşam saatlerinde, iş dönüşü arabaların başı epey kalabalık olur. Gelenler sırayla faytonlara binip evlerinin yolunu tutar. Ada faytonları, genelde, ulaşım aracıdır. Aldığı müşteriyi evine ulaştırır. Kimi müşterilerin arabayı çarşı içinde durdurup evin akşam nevalesini de düzdükleri olur. Faytonların bir işi de Ada’ya günü birlik gelenleri mesire yerlerine ulaştırmaktır. O zaman arabalar, gelenlerin şarkı, türkü ve dümbelekleriyle şenlenir. Arabanın kendi çanının sesi bile duyulmaz olur.

Faytonlar gelenlere ya da Adalılara Ada’yı da turlatır. Büyük Tur, Ada’yı çepeçevre dolanır. Küçük Tur ise iskeleyle Yörük Ali arasıdır. Her iki tur da genelde sevgililerin işine yarar. Hele geceyse. Ay ışığı da varsa.  Bunda amaç ne Ada’yı ne çevresini görmektir. Asıl amaç birbirini daha yakından görmek, daha iç içe olmak, bir “Araba Sevdası” yaşamaktır. Kısadan romanlara konu olan “Fayton Aşkları” da diyebiliriz buna. Ama Ada turuna çıkan herkes için değil elbet.

Ada’da yük taşıyan at arabalarının tekerlekleri de lastiklidir.  Belediyenin bir iki motorlu aracının dışında başka motorlu araç bulunmaz. Onlar da arada bir, gereğinde ortaya çıkar. Bir tek itfaiyenin arozözü sabahları guruldayarak anayolları sular. Hepsi o kadar.

Buna karşılık  Ada’nın yükünü çeken eşeklerdir.  Her türlü inşaat gereçleri onlara taşıtılır. Bir de sebze meyve gibi deniz yoluyla gelen öteberileri motorlardan indirerek taşıyan sırt hamalları vardır. Bu hamallar daha çok, Kürt’tür. Eşekleri güdenler de Kürt çocukları.

Ada’da eşeklerin yük taşımaktan başka bir işlevi daha var insanları taşımak. Özellikle cumartesi pazar günleri. Kentten gelenler Ada’nın özelliği olan bu eşeklere binip gezerler. Onlar da faytonlar gibi ada turu yaparlar.

Eşekleri, cumartesi pazar günleri için cuma gününden bir güzel temizleyip süslerler. Eşekleri güdecek olan Kürt çocukları da temiz pak giydirilir. Cumartesi pazar geldiğinde renkli takımları, deri semerleriyle iskele meydanının başında sıralanıp müşteri beklenir. Gelenler genellikle Dil Burnu’na, Yörük Ali’nin çamlıklarına kadar çıkar. Anası babası yayan yapıldak, oflaya puflaya yürürken eşeklere çoğunlukla evin yeni yetme genç kızları biner. Bin bir hava bin bir edayla eşeklerin üstünde salınarak giderler. Bu arada Kürt çocuğunun yürümesi için iki de bir eşeği dürterken arada bilmeden kızlardan birinin bir yerlerine dokunduğu da olur. Kız bir tuhaf kıkırdar o zaman ya da yaygarayı koparır. Her iki durumda  aralarında bir elektriklenme olur muydu bilmem.  Böyle durumların kendini zengin gösteren mahalle kızıyla yoksul delikanlının öyküsüne dönüşüp dönüşmeyeceğini de ben bilemem. Bunun kararını verecek olan dizi yazarlarıdır.

Bütün bunlar Ada yollarında olup bitenlerin küçücük bir parçası. Öyküsünü anlatmak uzun sürer.

Evrensel'i Takip Et