Hindistan’ın Pakistan’a ‘operasyonu’ ne anlama geliyor?
Keşmir’in kaşınarak gerilimin yükselmesinin arkasında elbette emperyalist devletler arasındaki güç mevzilenmesi de var. Ayrıca Hindistan, Batı’dan aldığı güçle bölgenin süper gücü olmayı hedefliyor.

Fotoğraf: AA
Yücel Özdemir
Sömürgeci İngilizlerin, 1947’de Keşmir’i cetvelle Hindistan ve Pakistan’a paylaştırması, 1962’de ise Çin’in (Aksai Çin) bir bölümünü işgal etmesiyle, Asya’nın göbeğindeki “Keşmir sorunu” kangrene dönüştü. Hindistan ile Pakistan arasında tansiyon 22 Nisan’da gerçekleşen terör saldırısıyla bir kez daha tansiyon yükseldi.
Pakistan destekli olduğu belirtilen radikal dinci Muhammedin Ordusu (JeM) adlı örgütün, Hindistan’ın Cammu Keşmir bölgesindeki tatil beldesi Pahalgam’da, 26 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamı, yeni bir gerilimi tetikledi. Saldırıyı düzenleyenlerin Pakistan’dan geldiğini ifade eden Hindistan düzenlediği “Sindoor” (Sınır) Operasyonu kapsamında pek çok yeri bombaladı. Pakistan basınında yer alan haberlere göre 26 kişi hayatını kaybederken 46 kişi de yaralandı.
Buna yanıt veren Pakistan’ın en az 5 Hindistan savaş uçağını düşürdüğü, bunlardan 3’ünün Fransız yapımı Rafale jetleri olduğu açıklandı. Pakistan, ayrıca iki ülke arasındaki sınır hattındaki Hint askeri mevzileri de imha etti. Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Asif, misillemenin devam edeceğini duyurdu.
Benzer bir gelişme en son 14 Şubat 2019’da yaşanmıştı. JeM tarafından düzenlenen Pulwama saldırısında 40 Hindistan askeri hayatını kaybetmişti. Buna yanıt olarak Hindistan büyük bir sınır ötesi operasyon başlatmıştı.
Hindistan yıllardır Pakistan’ın JeM üzerinden kendisine karşı bir savaş yürüttüğünü ifade ediyor. Örgüt, çoğunluğu Müslüman olan Hindistan Keşmir’inin Pakistan’a bağlanmasını talep ediyor. Pakistan’ın istihbarat servisi ISI ile ilişkileri olduğu yönünde Hindistan ve Batılı kaynaklarda iddialar var. 2000 yılında kurulan örgütün lideri Mesud Azhar, örgütün kendisi yasak olmasına rağmen Pakistan’da yaşıyor.
Savaşa dönüşür mü?
Son günlerde dünyanın en çok yanıtını aradığı soruların başında bu geliyor. Pek çok ülkenin lideri ve uluslararası kurumun yöneticisi itidal çağrısında bulundu. Haklı olarak nükleer silahlara sahip iki ülke arasındaki bir savaşın bölge için felaket olacağına işaret edildi. 2023 verilerine göre; Hindistan’ın 1.43 milyar, Pakistan’ın 245 milyon nüfusu var.
Askeri ve ekonomik açıdan Hindistan, Pakistan’dan katbekat güçlü. SIPRI tarafından kısa bir süre önce yayınlanan verilere göre; Hindistan, 2024’te askeri harcamalara toplam 86 milyar dolar ayırarak, Almanya’dan sonra dünya beşincisi oldu. Askeri harcamalar 2014-2015 dönemine kıyasla yüzde 42 arttı. Pakistan ise askeri olarak Hindistan’ın yanında “cüce” sayılır. Ülke, 2024 askeri harcamalar listesinin 29. sırasında yer alıyor ve harcamalar için toplam 10.2 milyar dolar ayırmış.
Ancak, Hindistan’dan yükselen tehdit nedeniyle içeride güç toplayan milliyetçilerin, önümüzdeki dönem gücünü artırmak için askeri harcamaları da artırması bekleniyor. Buna rağmen, Hindistan’ın gücüne ulaşması mümkün değil.
Ülkelerin emperyalist kamplardaki yeri
Keşmir sorunun kaşınarak her iki ülke arasındaki gerilimin yükselmesinin arkasında elbette genel olarak emperyalist devletler arasındaki güç mevzilenmesinin de bir bağlantısı var. Pakistan’daki milliyetçi-ulusalcı güçler bir süredir ABD’nin hedefinde. Bu temelde ülke içindeki dengeler istikrarsız. Bunun farkında olan milliyetçilerin son yıllarda Çin’e yaklaştığı, pazarını açtığı, askeri ve siyasi ilişkileri geliştirdiği sır değil. Pakistan, Çin’in “Yol ve Kuşak” projesinin en önemli ayaklarından birisi. Ayrıca Pakistan’ın Gwadar Limanı, Çin’in Hint Okyanusu’na erişimi için hayati önem taşıyor. Keza Çin, Pakistan’ın en büyük silah tedarikçisi. Keşmir konusunda da Çin, Pakistan’a destek veriyor, Hindistan’ı eleştiriyor.
Hindistan ise emperyalist kamplaşmada Batı eksenine daha yakın duruyor. En önemlisi de Çin’e karşı potansiyel güç olarak destekleniyor. Batı ile Rusya arasında dengeli bir ilişki sürdüren ve Rusya’dan da silah satın alan Hindistan, Batı’dan aldığı güçle bölgenin süper gücü olmayı hedefliyor. Bu nedenle Çin ile Batı arasındaki sınır gerilimini de, fırsata dönüştürmenin hesaplarını yapıyor.
Bütün bunlardan ötürü Pakistan-Hindistan gerilimi sadece bu iki ülkeyle ibaret değil. Dünya çapında yaşanan emperyalist kamplaşma ve rekabetle doğrudan bağlantılı. Çin ile Hindistan arasında da Aksai Çin üzerinde yaşanan sınır anlaşmazlığı da hesaba katıldığında, inişli çıkışlı gerilimlerin bir savaş potansiyeli taşıdığı söylenebilir.
Bunun ne zaman ve nasıl olacağı ise tamamen güç dengelerine bağlı. Çin’i savaşla güçten düşürme hesabı yapanlar ya doğrudan ya da Pakistan üzerinden dolaylı Hindistan ile savaştırmanın zeminini yoklamayı ihmal etmeyecekler. Pakistan’ın Hindistan’a karşı ne kadar ileri gidebileceği de Pekin’den alacağı işarete bağlı. Aynı durum Hindistan için de geçerli. Zira Çin’in aldığı ve alacağı tutum Hindistan’ın Pakistan politikasında belirleyici olacak.
Özellikle ABD ve İngiltere’nin Hindistan üzerinden Çin’i kuşatma hamlelerinin hızı ve bölgedeki dinamikler bundan sonraki süreçte etkili olacak.
Asya’nın kalbindeki ‘Keşmir sorunu’
Yüzyıllar boyunca bölgenin büyük devletleri tarafından sömürgeleştirilen Kaşmir, bugün Hindistan, Pakistan ve Çin arasında paylaşılmış durumda. Kendisine özgün dili, inancı, kültürü olmasına rağmen, sömürgeci devletler tarafından ayrı bir devlet kurmasına izin verilmemiş. 20 milyondan fazla Keşmirli üç ülkeye bölünmüş halde yaşıyor.
Bu bölünmenin asıl nedeni elbette Keşmir’in konumundan kaynaklanıyor. Ön, Orta ve Güney Asya arasında tam bir kavşak olma özelliği taşıyan Keşmir’in sömürgeleştirilmesi için yüz yıllardır sürdürülen savaşlar, halkın bir arada yaşamasını engellediği gibi, bölge devletlerinin çatışma sahası haline dönüştürüldü.
Alman basını, Hindistan-Pakistan gerilimi dolayısıyla yazılanların çoğunda çatışmanın kaynağı olarak İngilizlerin sömürgeleştirdikleri Hindistan’dan çekilmelerini başlangıç olarak gösteriyor. Ne var ki önceki yüz yıllarda da Keşmir, Babürlerin ve Perslerin paylaşım alanıydı. 1846’da İngilizlerin Hindistan’ı sömürgeleştirmesinden sonra Keşmir ayrı bir krallık olarak idare edilmeye başlandı. Kuzeyinde Müslümanların, güneyinde Hinduların, doğusunda Budistlerin yaşadığı Keşmir, İngilizlerin 100 yıl sonra, 1947’de çekilmesiyle Pakistan ve Hindistan arasında, savaşla paylaşıldı. İngiltere’nin Hindistan Valisi Cyril Radcliffe, cetvelle böler gibi, Keşmir’i yok sayarak, Hindistan-Pakistan sınırı belirlemişti. Pakistan, bölgede Müslümanların yaşamasını gerekçe göstererek Keşmir’in kendisine bağlanmasını isterken, Keşmir Krallığı Hindistan’a bağlanma yönünde karar verdi. 1960’ta ise Çin, Keşmir’in doğu topraklarını (Aksai Çin) bir savaşla işgal etti. Bugüne kadar Keşmir üzerinden üç büyük savaş yaşandı. Ve sonrasında 1 milyondan fazla insanın öldüğü, 20 milyon insanın ise yerinden edildiği ifade ediliyor.
Keşmir’in yüzde 45’i Hindistan’ın, yüzde 35’i Pakistan’ın kontrolünde. Bölgenin yüzde 20’sine ise Çin hakim. Hindistan, kontrolündeki bölgeleri “Cammu Keşmir” eyaleti adı altında kendine bağladı. Cammu Keşmir, halen Hindistan’da Müslüman nüfusun çoğunlukta bulunduğu tek eyalet durumunda. Pakistan ise kendi kontrolü altındaki Keşmir’e “Azad Keşmir (Bağımsız Keşmir)” ve “Gilgit Baltistan” olarak 2 özerk bölge statüsü verdi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), 1948’den itibaren aldığı kararlarla Keşmir’in askerden arındırılmasını ve geleceğinin halkoyuyla belirlenmesini öngördü. Hindistan, halk oylamasına sıcak bakmazken Pakistan, BM Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanmasını istiyor.
Evrensel'i Takip Et