8 Mayıs 2025

Suriye’de saha ve masa!

Suriye’deki durum hiç iyi değil. Ülke hızla orman kanunları olarak özetleyebileceğimiz kaotik şartlara teslim oluyor. Bir taraftan Şam’daki geçici yönetimin uluslararası meşruiyet kazanma ve imaj parlatma çalışmaları sürerken Eş Şara’nın basketbol oynadığı görüntüler servis ediliyor ancak sahada durum ‘Yeni bir iç savaş mı geliyor?​’ sorularının sorulduğu karanlık bir kısır döngüye oldukça yakın!

Son olarak Suriye’deki Dürzilerle yeni yönetime bağlı güvenlik birimleri arasındaki gerilim iyice tırmandı ve 40’tan fazla insanın öldüğü bir çatışmaya dönüştü. Çatışmaya dönüşen geriliminin görünüşteki sebebi sosyal medyaya düşen bir ses kaydı. Dürzi bir din adamına ait olduğu iddia edilen ses kaydında Hz. Muhammed’e ve İslam dinine hakaretler ediliyor ancak kayıtta konuşanın kim olduğu hâlâ bilinmiyor. Hatta kayıt gerçek mi, kayıtta konuşan Suriyeli mi ya da gerçekten Dürzi mi; o bile belli değil. Bu ses kaydı ile birlikte Şam’ın Caramana bölgesinde ilk çatışmalar patlak verdi. Bu arada uluslararası basında yer yer çatışmalar Sünniler ve Dürziler arasında olmuş gibi haberler yapıldı ancak bu tanımlamanın doğru olmadığı açık. Caramana’da 1 milyondan fazla insan yaşıyor ve nüfusun sadece 150 bin kadarı Dürzi. Hâlâ herkesin dişine kadar silahlı olduğu Suriye’de mezhep temelli bir çatışma 40-50 ölümle kalmaz ki, ölenler de tarafların silahlı gruplarının mensupları. Çatışmalar Caramana’dan Şam’ın Sahnaya bölgesine ve oradan da Dürzi nüfusun yoğun olduğu Süveyda kentine kadar yayıldı. Şimdilik durum sakinleşmiş gibi görünse de her an daha şiddetli bir şekilde patlamaya müsait.

Geçici yönetim Dürzilerden silah bırakmalarını istiyor, Dürziler ise aylardır aynı şeyleri söyleyip reddediyor; Alevilerden silah toplandıktan sonra olanları gördük. Yeni ve kapsayıcı bir ordu kurulmadan, toplumun bütün kesimlerinin can güvenliği sağlanmadan silah bırakmayız!

Elbette devlet koltuğunda oturanların ülke içindeki devlet dışı silahlı unsurları silahsızlandırması normal hatta gerekli ancak aynı koltukta oturanlar binlerce yabancı cihatçıyı, radikali, din-mezhep esaslı ideoloji ile hareket edip rastgele insanları infaz edenleri görmezden geliyorsa can güvenliği korkusu ortaya çıkar.

Suriye’de bugün Dürziler üzerinden konuştuğumuz da tam olarak bu; can korkusu ile farklı dini-mezhebi-etnik grupların safları sıklaştırma hedefiyle bir araya gelmeye başlaması. Suriye hızla her dinin ve mezhebin kendi kapalı topluluğunu oluşturduğu ve sırtını bölgesel/uluslararası güçlere dayadığı Lübnan’a dönüşüyor.

Peki geçici yönetimin bütün bunlar olurken söylemi-tavrı-politikası ne? “Eski rejim artıkları”, “Esad destekçileri” vs. vs. söylemlerle gidişatı durdurmayı bırakın muhtemelen kendilerinin bile inanmadığı top çevirme manevralarına devam... Yine yeni yönetimin hâlâ kontrol altına alamadığı ve çatışmayı da göze alamayacağı yabancısıyla, radikaliyle binlerce cihatçıyı işine gelmeyince “Bize bağlı olmayan gruplar” deyip işin içinden çıkmaya çalışması da işe yaramıyor artık.

Velhasıl Suriye’de Alevilerden sonra Dürzilerin de huzursuzluğunun tek sebebi can korkusu, katledilme ihtimaline çok yakın olmaları... Kaldı ki, Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerde tarlasında çalışan çiftçisinden sokakta yürüyenine kadar genç-yaşlı, suçlu-suçsuz bakılmadan insanların infaz edilmeleri artık sıradan günlük olaylar haline gelmeye başladı.

Bu arada can korkusu sadece Alevilerde ve Dürzilerde yok, Sünniler de korkuyor. Çünkü kimsenin hesap sormadığı, yeni yönetimin görmezden geldiği ya da bilerek göz yumduğu silahlı gruplar artık Şam’ın içindeler. Açıkça insanları kafalarına göre alıp bir yerlere götürebiliyorlar, eğlence mekanlarını tarıyorlar, insanları infaz edebiliyorlar. Varlıkları korku sebebi olan bu silahlı grupların tehditlerle insanları sindirdikleri çok sayıda olay var.

Radikallerin giderek güçlenmeleri, cezasızlık ve yeni yönetimin güvenlik açısından zayıflığı, kanlı gidişatı görmezden gelme ısrarı IŞİD gibi yapılara bile ümit oldu. IŞİD’e yakın yayın organları HTŞ yani Eş Şara daha Colani iken omuz omuza savaştığı silahlı gruplar içinde çok sayıda hayal kırıklığı yaşayanın olduğunu yazıyor. Örgüte göre İslam devleti kurma hayali ile yıllarca Eş Şara ile birlikte savaşanların HTŞ’nin Şam’a gittikten sonra ‘Açılıp saçılmasına, ideallerine aykırı davranmasına’ kırgın. Yeni yönetimin ‘Davasına ihanet ettiğine’ dair propagandasına hız veren IŞİD ve türevleri kırgınların bir araya gelmesi gerektiğini savunuyor!

Bütün bunlar olurken Suriye’de hâlâ bir devletin olmadığını, ordu dahil kamu kurumlarının oluşturulmadığını bir kez daha hatırlatalım. Devlet yok çünkü para yok, para yok çünkü ekonomik yaptırımlar devam ediyor, yaptırımlara ek olarak ülke içindeki güvenliğe dair gidişat ne yatırım yapmaya müsait ne fabrika filan kurmaya!

Sahada bunlar olurken masada Türkiye’nin de dahil olduğu birçok ülke nüfuz savaşına tutuşmuş durumda. Amerika, Türkiye, İsrail gibi ülkelere son dönemde Fransa da eklendi. Eş Şara’nın ilk Avrupa ziyaretini Fransa’ya yapması da bu açıdan hem önemli hem de rastlantısal değil. Ziyaret sonrası uzun uzun yazarız Fransa’nın Suriye ilgisini ancak kısaca birkaç noktaya değinmek gerekiyor ki önümüzdeki haftaların, ayların neler getirebileceğine dair fikrimiz olsun:

- Fransa her zaman Avrupa’nın Orta Doğu kapısı oldu. Yani Avrupa bölgede bir ülkeyle ilişki kuracaksa ya da ilişkisini bozacaksa bunu Fransa üzerinden yaptı.

- Suriye’nin eski bir Fransa sömürgesi olduğu ve Fransa’nın Aleviler dahil ülke içindeki bazı gruplarla tarihsel bağlarının zayıflasa da asla kopmadığını söylemek yanlış olmaz.

- Suriye’nin komşusu Lübnan’da Fransa hâlâ çok etkili, bu nedenle Suriye’ye açılması çok zor değil.

- Suriye’nin Lazkiye Limanının Fransızlara verilmiş olması, son dönemde Fransa’nın Doğu Akdeniz’e dair süreçlerde öncekine göre daha etkili diplomasi yürüttüğü gibi gelişmeler hatırlandığında Eş Şara’nın ziyareti daha bir önem kazanıyor.

Elbette Fransa’nın Suriye sahasındaki adımları sahadaki süreçleri de doğrudan etkileyecektir.

Hâlâ iç savaşın ateşinin sönmediği yanı başımızdaki harap ülke Suriye bir kere daha iç savaş senaryolarının konuşulduğu şartlara doğru yuvarlanıyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

TÜPRAŞ’ta öfke seli

TÜPRAŞ’ta öfke seli

Ülkenin en büyük sanayi kuruluşu ve kârlılık oranı en yüksek şirketi TÜPRAŞ’taki toplu sözleşme, gece yarısı operasyonuyla imzalandı. İşçi ücretlerine yapılan zam, Erdoğan-Şimşek programının hedeflerine uygun olarak yüzde 35 oldu. Hem düşük zamma hem de sözleşmenin kendilerine sorulmadan imzalanmasına tepki gösteren TÜPRAŞ işçileri, yürüyüş yaptı, yol kapattı. İşçiler ek protokol istedi.

35-40 bin TL Sözleşme öncesi TÜPRAŞ’taki ortalama işçi ücretleri

608 bin TL Bir ayda bir işçiden elde ettiği net kâr

78 bin 292 TL Türk-İş'in açıkladığı yoksulluk sınırı

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sabaha karşı imzalanan yüzde 35'lik zammı kabul etmeyen TÜPRAŞ işçileri yürüyüşe geçti.

Evrensel'i Takip Et