Dr. Pınar Kahya: Hindistan ve Pakistan gerilimi çok katmanlı bir yapboza dönüştü
Hindistan ve Pakistan arasındaki gelişmeleri değerlendiren Akademisyen Dr. Pınar Kahya, gerilimin ABD, Çin ve İsrail’i de kapsayan çok katmanlı bir yapboza dönüşmüş olduğunu ifade etti.

Fotoğraf: AA
İstanbul — Hindistan ve Pakistan arasında, 22 Nisan’daki terör saldırısıyla başlayan gerilim, salı günü itibarıyla sınırlı da olsa karşılıklı saldırıların yaşandığı yeni bir evreye yükseldi. Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Akademisyen Dr. Pınar Kahya, “Hindistan’ın 7 Mayıs operasyonu şimdilik bir kontrollü misilleme olarak değerlendirilmeli” yorumunu yaparken, “İçinde bulunduğumuz tablo, bu iki ülkenin iç siyasal dinamikleri ve geleneksel dış politikalarını aşan ancak bunları göz önünde bulundurmadan da anlaşılamayacak çok katmanlı bir yapboza dönüşmüş durumda” dedi. Kahya, iki ülke arasındaki gerilimin ABD, Çin ve İsrail’i de kapsayan çok katmanlı bir yapboza dönüşmüş olduğunu ifade etti.
Her zaman gerilim içinde olan Hindistan ve Pakistan’ın tam şu anda bir çatışma sürecine girmesine neden olan politik zemin nedir? Bu zemin nasıl oluştu? Keşmir’deki terör saldırısı gerekçe gösterilse de tek neden bu mu?
22 Nisan’daki terör saldırısından 7 Mayıs’ta Hindistan’ın Pakistan’a yönelik gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyona kadarki sürede olan bitene anlam vermek için, geleneksel Hindistan-Pakistan sınır gerginliğinin (Keşmir Sorunu) ötesine geçen bir çerçeveye ihtiyacımız var. Çünkü, içinde bulunduğumuz tablo, bu iki ülkenin iç siyasal dinamikleri ve geleneksel dış politikalarını aşan ancak bunları göz önünde bulundurmadan da anlaşılamayacak çok katmanlı bir yapboza dönüşmüş durumda.
22 Nisan’da Keşmirli militanlardan oluşan bir grup, doğal güzellikleri ile bir turizm destinasyonuna dönmüş Pahalgam’da Hindistan vatandaşı 26 turisti hedef alarak öldürdü. Bu tarz gündemlerde en sevmediğim dil insansızlaştırma olduğu için, balayındayken 26 yaşındaki eşi öldürülen Himanshi Narwal’ın sorumluların hesap vermesi adına adalet istediklerini ancak Keşmirliler ve Müslümanlar’ın hedef alınmaması gerektiğini söylemesi üzerine Hindistan’da kopan fırtınada Hindu milliyetçileri tarafından ağır ithamlarla hedef alındığını aktarmak istiyorum. Yaşanılan insani trajedinin boyutu göz ardı edilmemeli ve saldırının hedefi olmuş bir insanın bile yas esnasındaki endişesi, Keşmir üzerindeki sinir ucunun nerelere varabileceğine dair ne yazık ki bir fikir veriyor.
Saldırının sorumluluğunu “Direniş Cephesi” adında bir örgüt üstlendi, Hindistan Hükümeti, Pahalgam’daki katliamın Pakistan Ordusu tarafından planlandığını iddia ediyor, Pakistan ise bunun bir “sahte bayrak” (false-flag) operasyonu olduğunu, Hindistan’ın Keşmir’i işgal etmek üzere bahane yarattığını iddia ediyor, elbette Pakistan’da ordunun başındaki Asım Münir’in nüfuzunu artırmak ve kendini ispatlamak üzere böyle bir saldırıya en azından göz yummuş olabileceğini de iddia edenler var. Saldırının arkasında olup olmamasından bağımsız, Münir, Hindistan karşıtlığı ile yerini sağlama almaya çalışıyor. Öte yandan, Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Asif’ın Sky News’e 24 Nisan’da verdiği röportajda “30 yıldır ABD, Britanya ve Batı için bu kirli işleri (terör örgütlerinin kontrol edilmesini ve eylemlerini kastediyor) biz yaptık. Bu bir hataydı ve bugün karşılaştığımız sorunların sebebi de budur” açıklaması büyük yankı uyandırmışken, mevcut tabloya biraz daha yakından bakmak gerekiyor.
Nedir mevcut tablo?
Pakistan’da siyasi ve ekonomik kriz sürüyor. 2022’de eski Başbakan İmran Han’ın görevden alınmasıyla başlayan siyasi kriz, 2024 boyunca devam etti. Bu süreçte, ordu ve istihbarat teşkilatının (ISI) siyasete müdahalesi arttı. Yine aynı dönemde, Pakistan’da enflasyon yüzde 38,5’e ulaştı ve ülke temerrüt riskiyle karşı karşıya kaldı ki 2023’te IMF ile yapılan 3 milyar dolarlık anlaşma sayesinde kriz geçici olarak aşıldı. Bu dönemde, ordunun etkinliği ile savunma bütçesi de arttı. Pakistan yine bu dönemde Belucistan Kurtuluş Ordusu (BKO) eylemleriyle de boğuştu. Çin’in Gwadar limanı ve diğer altyapı projeleri bu örgüt tarafından sabote ediliyor, çalışanlar hedef alınarak, öldürülüyor. Belucistan meselesi, İran ile Pakistan’ı karşı karşıya getiriyor, İran’ın da Sistan-Belucistan bölgesinde tam bir nüfuzu olmamasına rağmen Pakistan operasyonlarını egemenliğine saldırı olarak değerlendiriyor. Şaşırtıcı olmayacak biçimde Pakistan BKO’nun Hindistan tarafından desteklendiğini iddia ediyor, yine BKO’nun ABD tarafından, Çin’in Pakistan’daki nüfuzunu kırmak üzere desteklendiği ifade ediliyor.
Dr. Pınar Kahya
Şimdilik kontrollü bir misilleme
Bugün ortaya çıkan durumun tam teşekküllü bir savaşa dönüşmesi mümkün mü? İki ülkeden ve yabancı devletlerden gelen açıklamalar nasıl bir tablo çiziyor sizce?
Pahalgam saldırısı elbette bir mesaj, ancak at izinin başka birtakım izlere karıştığı düşünülürse eğer, 22 Nisan sonrası açıklamalardan İsrail’in, Hindistan’ın kendini terörizme karşı müdafaa etme hakkının altını çizdiğini, Trump’ın kendine has üslubuyla “bir an önce bitirin” dediğini, Çin’in operasyonu onaylamadığını söyleyebiliriz. Pakistan, Çin ile önemli bir ortaklık geliştirmiş olsa da ABD yönetimiyle de dengede durma meselesini çözebilecek mi göreceğiz. Hindistan’da Modi yönetimi Trump yönetiminden oldukça memnun olsa ve İsrail ile iyi ilişkileri sahip olsa da diğer yandan BRICS üyesi ve Çin-ABD geriliminin kendisine alan açıp açmayacağını çok dikkatli hesaplamak durumunda kalıyor. Hindistan Başbakanı Modi, Müslüman karşıtlığı ve Pakistan karşıtı söylemleri kullanmaya, bu anlamda Keşmir üzerindeki zaten var olan baskıyı artırmaya devam edecektir.
Şu haliyle Hindistan’ın 7 Mayıs operasyonu şimdilik bir kontrollü misilleme olarak değerlendirilmeli. Zaten, özellikle hedef alınan noktaların Peştun ya da Beluç bölgeleri olmadığı görünüyor. Savaş denilince akla genellikle ülkelerin ordularıyla karşılıklı savaştığı konvansiyonel savaş geliyor, bence bu algıdan çıkmakta fayda var, vekalet savaşı kavramını oldukça sınırlı ve anlamsız bulduğum için kullanmayı tercih etmiyorum.
Böylesi askeri karşı karşıya gelişlerin ki bu vakada iki ülkenin de nükleer güç olması nedeniyle tüyleri diken diken ettiğinin farkında olarak, günümüzde uzun erimli tam kapasite olmayan askeri operasyonlarla sürekli savaş durumu tetikte olma haline geldiğini görmek gerekiyor. Yani, elbette vileda sopasıyla büyük resmi görme oyunu oynamayalım, ancak 7 Ekim’den sonra olan bitene bakacak olursak hangi ülkenin çevrelendiğini görmemek için de biraz gözleri epey kapalı olmak gerekiyor.
Keşmir sorunu nedir?
Keşmir, iki ülke arasında gerilimin çoğu kez gerekçesi oldu. Nedir Keşmir sorunu?
Hindistan-Pakistan bölünmesi esnasında prensliklere hangi ülkeye katılmak istedikleri soruldu. Keşmir, nüfus olarak Müslüman çoğunluğa sahipti ama Hindu Maharaca Hari Singh tarafından yönetiliyordu. Singh bağımsız kalmak istedi, fakat Pakistan yanlısı milislerinin saldırısı üzerine Hindistan’dan yardım istedi ve Hindistan’a katılım anlaşması imzaladı. 1947-48’de Hindistan ve Pakistan arasında çıkan savaşa Birleşmiş Milletler (BM) müdahale etti ve Keşmir’in fiilen ikiye bölündüğü bir ateşkes sağlandı. BM, gelecekte tarafsız bir referandum yapılması çağrısında bulundu ancak bu asla gerçekleşmedi.
Hindistan Anayasası’nın 370. ve 35A maddelerinin Hindistan denetimindeki Keşmir’e özel bir statü tanıması öngörülmüştü; bu maddeler, özellikle Keşmirli olmayanlara bölgede mülk edinme ve yerleşme hakkı tanınmamasını garanti altına alıyordu. Ancak Narendra Modi Yönetimi 2019’da Anayasa’nın 370. maddesini kaldırarak Keşmir’in özel statüsünü iptal etti ve doğrudan merkez yönetimine bağladı. Elbette, Hindistan’ın Keşmir sorunu salt statü ile ilgili değil, Keşmir Hindistan’da en fazla güvenlik gücünün bulunduğu adeta bir kuşatılmış askeri bölge. Müslüman nüfusun temel talebi kendilerine söz verilen referandumun yapılması ve bağımsız mı, Hindistan egemenliğinde mi, Pakistan egemenliğinde mi yaşamak istediklerine kendilerinin karar vermesi. Ancak, Hindistan yöneticileri için bu makul görünmüyor. Ülkenin siyasi ve askeri eliti, Keşmir’in Hindistan’ın tacı olduğunu, su kaynaklarından, doğal güzelliklerine, Pakistan’a bırakılamayacak kadar önemli olduğunu vurguluyor. (Evrensel)
Evrensel'i Takip Et