8 Mayıs 2025

İstanbul’un suyuna, Kanal İstanbul prangası

Türkiye devamlı değişen veya değiştirilen gündemler nedeniyle çok ciddi sorunlara odaklanamıyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca Arnavutköy’ün Sazlıbosna Mahallesi sınırları içinde 1. ve 2. bölgenin 1, 2, 3 ve 4. etaplarında 2 bin 161 adet konut inşaatı ile Sazlıdere Barajı yakınında faaliyetlere başlandı. 

Plan teklif raporunda gerekçe olarak “Kentsel dönüşüm ve nüfus dinamikleri ile mahalle çevresinde yaşayan, nüfusun ihtiyaçlarını göz önüne alarak, çağdaş yaşanabilir ve çevre kalitesi yüksek mekanların oluşturulduğu ve mevcut yerleşim alanlarına eklemlendiği mekansal planların üretilmesi amaçlanmıştır” deniliyor.

Uluslararası sermaye ve iş birlikçilerine rant 

1980’lerden itibaren sıkışan küresel sermaye kendisini kurtarmak için şehirler üzerinden elde edilecek ranta yönlendirildi. Uluslararası sermaye, yerli iş birlikçileri ile Türkiye’de yeni alanlar buldu. Depremler ve yaşanan felaketler üzerinden çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle bu sistem beslendi. 2004’te TOKİ, 5162 sayılı Kanun ile güçlendirildi. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı ve TOKİ başkanı uluslararası fuarlarda İstanbul’u pazarladı. Deprem esaslı çıkarılan kanunlarda, söylem ve eylemler farklıydı. 6306 sayılı Deprem Yasası kapsamında ‘rezerv alan’ ilanı ile arzu edilen yerde her türlü projenin uygulamasına yönelik imkanlar yaratıldı. 

Kanal İstanbul projesi kapsamında da 2012’de 33 bin 674 hektar, rezerv alan ilan edildi. Bu alan içinde deprem ile hiçbir ilişkisi olmayan 9 bin hektarlık yere 3. havalimanı yapıldı. Söz konusu alanların büyük bir bölümü tarım ve mera alanıydı. Uzun yıllar boyu İstanbul’u bir ölçekte besleyen bu alanlarda imar faaliyetinde bulunulmadı. Ancak bu konuda da çıkarılan yasa ve düzenlemelerle tarım, hayvancılık ve meralar bir bir yok edildi. 177 yıl önce kurulan tarım lisesi gibi birçok kurum kapatıldı veya dağıtıldı. 

Kanal İstanbul projesinin gündeme geldiği andan itibaren proje ve planlar açılan davalarla zaman zaman iptal edilse de her iptal kararının ardından yeni planlar hazırlanarak proje devam ettirildi. Yargı yürütmeyi durdurma kararı almadığı için, hükümet Kanal İstanbul konusunda uygulamalara geçti.

DSİ’nin görüş ve raporları hiçe sayıldı

İstanbul-Arnavutköy-Sazlıbosna mevkii plan raporlarında DSİ Genel Müdürlüğünün kurum görüşlerine uyum gösterileceği taahhüt edilmesine rağmen, aynı raporda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü görüşünde şu ifadeler vardı.

  • Hiçbir surette Sazlıdere Barajı gövdesine ve havzasına müdahale edilmemesi, DSİ’nin uygun gördüğü tüm tedbirlerin alınması,
  • Göl kotu üzerinde ve çevresinde dolgu yapılmaması, 
  • Göl ve çevresine proje kaynaklı kirletici etkilerin olmaması, su havzasına ulaşan akar veya kuru derelerin bantlarının korunması, drenajlarının yapılması, hiçbir kanal ve kirletici unsurlara neden olacak bağlantıların yapılmaması,
  • Barajın fiziksel mevcudiyeti devam ettiği sürece her türlü tedbirin alınması. 

Proje etaplara bölündü, ÇED raporları iptal edildi

İmar planı çalışmalarında ‘250 bin sosyal konut projesi’nde ‘etaplama sınırı’ tanımlandı. Mart 2025’te alınan ‘ÇED gerekli değildir’ kararıyla ÇED raporları devre dışı bırakıldı, uygulamaların önü açıldı. Tam bu noktada ÇED raporlarının devre dışı bırakılmasını sağlayarak etap etap ele alınan projede, bakanların dahi ortak görüşünün olmadığı ortaya çıktı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, alanda yapılan çalışmaların Kanal İstanbul ile ilgisi olmadığını, sosyal konut projesi olduğunu söylese de Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “Biz Kanal İstanbul projesinden asla vazgeçmedik. Çalışmalarımız devam ediyor” dedi. Bu, birilerine gönderilmesi gereken bir mesaj olarak kayda geçti. Kurum’un sosyal konut olarak nitelendirdiği konutların kimler için yapıldığı Arap televizyonlarındaki reklamlarda açıkça görülmektedir. 

Terkos ve Sazlıdere’yi koruyanlar hapsedildi

İstanbul ve Türkiye su fakiri. Bu kentte, konunun ilgilisi kurumlar her alanda su rezervlerini ve havzalarını korumakla görevli. Bu nedenle Sazlıdere Barajı Havzası’nda başlatılan 24 bin konutluk inşaatın mühürlenmesiyle başlayan süreçte İSKİ Başkanı Doç. Dr. Şafak Başa ve beraberinde birçok bürokrat gözaltına alındı. Tüm bu gelişmeler içinde Kanal İstanbul projesinde çok önemli yeri olan “Sazlıdere Barajı” tartışmasını suni gündem değişiklikleriyle gündeme getiremiyoruz. 

15 Eylül 2022’de Sazlıdere, içme suyu havzasından çıkarıldı

İstanbul’un en önemli problemlerinden biri olan su sorunu acil çözüm beklerken, İstanbul’un su ihtiyacının yüzde 10.45’ini sağlayan Sazlıdere Barajı 15 Eylül 2022 tarihli, 665 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle içme suyu havzasından çıkartıldı. Bilimin, planlamanın yok sayıldığı karar, çok basit gerekçelere dayalı olarak alınmıştı. Yok edilen Sazlıdere Barajına alternatif olarak yeni yaratılacak su kaynaklarından bahsedilip, deniz suyundan arıtma içme suyuyla ihtiyacın karşılanacağı ifade edildi. 

Bu yöntemin, maliyetleri ve sürdürülebilirliği açısından çok ciddi tartışılması gerekiyor. İstanbul’un su sorununa çözüm bulmak zorunda olanlar, uluslararası sermaye ve iş birlikçilerine yeni güç arayışındadır. Sazlıdere Barajı ve Terkos Havzası bu kazanç hırsına kurban edilmemelidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

TÜPRAŞ’ta öfke seli

TÜPRAŞ’ta öfke seli

Ülkenin en büyük sanayi kuruluşu ve kârlılık oranı en yüksek şirketi TÜPRAŞ’taki toplu sözleşme, gece yarısı operasyonuyla imzalandı. İşçi ücretlerine yapılan zam, Erdoğan-Şimşek programının hedeflerine uygun olarak yüzde 35 oldu. Hem düşük zamma hem de sözleşmenin kendilerine sorulmadan imzalanmasına tepki gösteren TÜPRAŞ işçileri, yürüyüş yaptı, yol kapattı. İşçiler ek protokol istedi.

35-40 bin TL Sözleşme öncesi TÜPRAŞ’taki ortalama işçi ücretleri

608 bin TL Bir ayda bir işçiden elde ettiği net kâr

78 bin 292 TL Türk-İş'in açıkladığı yoksulluk sınırı

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sabaha karşı imzalanan yüzde 35'lik zammı kabul etmeyen TÜPRAŞ işçileri yürüyüşe geçti.

Evrensel'i Takip Et