16 Haziran 2024 04:18

Sınıf partisi ihtiyacı

TİP, 15-16 Haziran'a siyasal anlamda öncülük edememiştir. Keza günümüzde de işçi mücadelesine yön verecek güçlü bir sınıf partisinin yokluğu, önemli bir eksiklik olarak değerlendirilebilir.

Sınıf partisi ihtiyacı

Fotoğraf: Evrensel

Dr. Atilla ÖZSEVER

15-16 Haziran 1970 olayları, hak gasbına karşı bir sınıf hareketi olarak ortaya çıkan, bu çerçevede ilk kez ücret dışı haklar için mücadele edilen büyük bir işçi direnişidir. Sendikal örgütlenmeyi kısıtlayan bir yasaya karşı iki gün boyunca İstanbul ve Kocaeli’de hayatı durduran, sermaye sınıfını, devleti ve zamanın AP (Adalet Partisi) iktidarını zora sokan önemli bir eylemdir.

AP (Demirel) Hükümeti, 1317 sayılı Yasa’yla sendikal örgütlenmeye yüzde 33’lük bir baraj getirmek istemiştir. Esas amaç, işçi sınıfı içinde DİSK’in örgütlenmesini engellemek, Türk-İş’in önünü açmaktı. Zaten TBMM Çalışma Komisyonu Başkanı AP’li Turgut Toker, mayıs 1970’te Erzurum’da yapılan Türk-İş’in kongresinde “DİSK’in çanına ot tıkayacağız” demiştir.

Öte yandan o dönemde Milli Demokratik Devrim (MDD) adı altında işçi sınıfından ziyade asker-sivil radikal küçük burjuva unsurların daha etkili olacağına ilişkin bir tez ön plandaydı. İşçi sınıfı, 15-16 Haziran eylemiyle öncü bir güç olma kapasitesini göstermiştir.

BİRLEŞİK MÜCADELE

15-16 Haziran direnişinde DİSK’in yanı sıra Türk-İş, bağımsız sendikalar, öğrenci gençlik, sol aydınların birlikteliği dikkati çekmiştir. Eylem yoluyla sendikal birlik sağlanmıştır. Olaylarda sendikalı işçiler az olmasına rağmen bu birliktelik sayesinde işçi kitlesi ve sosyal muhalefet harekete geçirilebilmiştir.

Özellikle iş yerlerini temel alan bir sendikal örgütlenme ve iş yeri temsilcilerinin mücadeledeki aktif tavrı, 15-16 Haziran direnişinde etkili ve başarılı olmuştur.

İşçi sınıfı, bu direniş sürecinde güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmiş, burjuvazi de tepkisini sıkıyönetim ilan ederek göstermiştir. Sonuçta işçi sınıfı iktidarın yapısını kavrama özelliğini kazanmıştır.

YASANIN İPTALİ

Sıkıyönetimin ilanı sonrasında DİSK’li yöneticiler tutuklandı. Olaylarda 3 işçi ve bir polis öldü. DİSK’in verilerine göre 1100 başka kaynaklara göre ise 5 bin dolayında işçi işten çıkarıldı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve CHP, yasanın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Eylem yasal olmamasına rağmen toplumda sağladığı meşruiyet sonucu, 1317 sayılı Yasa’nın Anayasa Mahkemesince iptalini sağladı. İşçi sınıfı bu eylemi ile aleyhine düzenlenen yasaları geri çektirme gücünü gösterdi.

DİSK, 1967-1970 yılları arasında Türkiye işçi sınıfının diğer toplumsal güçleriyle büyük ölçüde birleşebilmiştir. Antiemperyalist mücadelenin yükseldiği bu dönemin devrimci gençliğin okul işgalleri ve direnişleri, köylülerin toprak işgalleri, işçi sınıfının grev ve fabrika işgalleriyle toplumsal muhalefet açısından en etkili bir dönem olduğu söylenebilir.

Ancak DİSK, 1970’lerin ikinci yarısı sonrasında yükselen sınıf hareketinin bir ölçüde gerisine düştü, CHP’ye destek veren bir konuma geldi. TİP’in de 1968 sonrası reformist tavrı, sınıf içinde yeterince örgütlenemeyişi ve 1970 işçi direnişine siyasal anlamda öncülük edemeyişi, önemli bir eksiklik olarak saptanabilir.

12 MART SÜRECİ

Bir kez daha vurgulamak gerekirse TİP’in kuruluş aşamasında 12 sendikacı görev almış olmasına rağmen daha sonraki süreçte ve özellikle 15-16 Haziran eylemlerinde bu sosyalist partinin yol gösterici ve siyasal sonuç alıcı bir sınıf partisi tavrı olamamıştır. TİP, yetersiz kalmıştır.

Kuşkusuz TİP açısından bunun birçok faktörü vardır: MDD tartışmaları, partinin parlamentoculuğa ağırlık vermesi, emek kesimindeki örgütlenmesinin zayıflığı, gençlik hareketini dışlayıcı tavrı, Sovyetlerin Çekoslovakya’yı işgali ve parti içi bölünmeye yol açan gelişmeler vb. gibi…

Öte yandan 15-16 Haziran eylemiyle ordunun 27 Mayıs sonrası işçi hareketine olan sempatisi son bulmuş, zamanın Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’ın ünlü deyişiyle “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aşmıştır.”

Zaten bu sürecin arkasından 12 Mart 1971 muhtırası gelmiştir. Grevler yasaklanmış, sendikal faaliyetler kısıtlanmış, memurların sendika hakkı Anayasa’dan çıkarılmıştır. 12 Eylül 1980 darbesiyle de 15-16 Haziran’ın intikamı alınmıştır. O dönemde getirilmeye çalışılan sendikal baraj, 12 Eylül’de yüzde 10 olarak yasal anlamda gerçekleştirilmiştir.

SINIF PARTİSİ

15-16 Haziran 1970 olaylarında TİP’in yeterince etkili olamayışının yanı sıra günümüzde de işçi mücadelesine yön verebilecek güçlü bir sınıf partisinin eksikliği hissedilmektedir.

Halen birçok sosyalist partinin varlığına rağmen bu partilerin hem nicel hem nitel yönden etkili bir konumda olduğu söylenemez. Mevcut komünist ve sosyalist partilerin işçi sınıfı içindeki örgütlenmeleri ne yazık ki son derece zayıftır.

Nitekim seçimlerdeki oy oranı itibarıyla belli bir gücü olduğu ifade edilen yeni TİP’in (Türkiye İşçi Partisi), mayıs 2023 seçimlerindeki 950 bin oyu, mart 2024 seçimlerinde 260 bine düşmüştür.

Son yerel seçimlerde işçi kesimi ağırlıklı olmak üzere toplumun yoksul kesimi CHP’ye yönelmiştir. Kuşkusuz CHP bir sınıf partisi değildir, son tahlilde bir “burjuva partisidir”, yani kapitalist sistemin sınırları içinde hareket eden bir partidir, devrimci bir niteliği yoktur.

Sonuç itibarıyla işçi hareketi ve emek kesimi üzerine inşa edilebilecek bir sınıf partisine ihtiyaç vardır. Ancak içinde bulunduğumuz koşullarda da güçlü bir sendikal hareket ve sonuç alıcı bir işçi mücadelesi söz konusu değildir.

NE YAPMALI?

Kuşkusuz böyle bir sürecin oluşmasında AKP iktidarının baskıcı tutumu, grev yasakları, örgütlenmedeki zorluklar, başat faktörlerdir. Keza emek hareketinin parçalanmış olması, hükümet yanlısı sendikacılığın ağır basması, sendikal bürokrasinin işçi hareketini frenlemesi, sınıfa önderlik edecek siyasal bir partinin eksikliği de önemli faktörler arasında sayılabilir.

Bu koşullarda hazır bir reçete vermek zordur. Bununla birlikte yerellerden başlayan sendikal birliklerin güçlendirilmesi, işçi, memur, emekli, güvencesiz çalışan, yani topyekûn emek kesimini içine alabilecek işçi meclislerinin oluşturulması, geniş bir emek mücadele hattının örülmesi açısından önemli olabilir.

Emek örgütlenmesinin yanı sıra kadın hareketi, gençlik hareketi, çevre hareketi ve de demokratik Kürt siyasal hareketi gibi oluşumların meydana getirdiği toplumsal muhalefet cephesi önemli bir güç oluşturabilecektir.

İşçi sınıfı hareketine öncülük edebilecek bir sınıf partisi, emek kesimi ile birlikte toplumsal muhalefete de yol gösterebilecek bir vasfa sahip olabilmelidir. Tabii ki böyle bir sürecin kolaylıkla gerçekleşmesi beklenmemelidir. Uzun ve meşakkatli bir yol gözükmektedir. Sosyalistler de bu zorlukların bilinciyle mücadele etmeye hazır insanlardır…

Evrensel'i Takip Et