11 Mayıs 2023 11:11

“Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı

"Kılıçdaroğlu mütevazı mutfağıyla Erdoğan’ın yitirdiği sahiciliğe ve sarayın soğukluğuna karşı, evin sıcaklığını ve sözün samimiyetini koydu."

Erdoğan fotoğrafı: TCCB, Kılıçdaroğlu'nun ekran görüntüsü paylaştığı videodan alınmıştır.

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Seçimlere 3 gün kaldı. Türkiye önemli bir yol ayrımında. Bakalım cumhurbaşkanlığı seçimlerini Recep Tayyip Erdoğan’ın o kareli “winner” ceketi mi kazanacak, yoksa Kemal Kılıçdaroğlu’nun mütevazı mutfağı mı?

 “Winner” yani kazanan ceketi büyük çoğunluğumuz 25 Nisan 2023 günü Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP Gençlik Kolları'nın Ankara’da düzenlediği “Gençlik İçin Hemen Şimdi” etkinliğinde duyduk. Etkinliğe katılan gençlerden biri elinde "Yağmurlu bir günde gördüm seni, üzerinde winner ceket vardı" yazılı döviz tutuyordu. Cumhurbaşkanı o dövizi görüp de “winner” kelimesini yabancı bir marka sanınca "O winner ceketi kim giyiyor? Benim için söylemiyorsun değil mi? Çünkü ben yerliyim, milliyim. Onları giymem" deyiverdi. Kim bilir belki de Erdoğan’a bu seçimde ceketin tılsımının işe yaramayacağı ayan olmuştur.

Cumhurbaşkanı her ne kadar “winner” kelimesini bir marka sanıp kendisinin öyle şeyler giymeyeceğini ima etse de kareli ceketin tılsımına inandığından olsa gerek sık tercih etmektedir. Sadece Cumhurbaşkanı mı, elbette hayır. Tıpkı belli bir uzunlukta bıyık bırakmanın kerametine inandıkları gibi kareli ceketin tılsımına da inanan AKP’li erkek siyasetçiler bu ceketi bir moda haline getirmiştir. 

Elbette keramet ne bıyıkta ne de kareli ceketteydi. AKP’nin 21 yıllık iktidarını açıklayacak tonlarca ekonomik, politik ya da sosyolojik gerekçe bulunabilir ama bence Tayyip Erdoğan’ın kerametlerinden biri sokağın ve mahallenin dilinden iyi anlamasıydı. Erdoğan’ın çocukluk ve gençlik yılları herkesin birbirini tanıdığı, komşuluk ilişkilerinin güçlü olduğu, sokaklarında bisikletten mahrum çocukların çift kale futbol, çelik çomak, uzun eşek ve yakan top oynadığı Kasımpaşa’da geçmiştir. Erdoğan sokağın ve mahallenin dilini çocukluğunun ve gençliğinin Kasımpaşa’sından öğrenmiştir. Sahici bir dildir bu, bu yüzden de milyonlarca insana değmiştir, belki hâlâ da değiyordur ama artık eskisi kadar sahici değildir. Çünkü Erdoğan’ın dili Kasımpaşa’nın külhan dilinden, sarayın şatafatlı diline evrilmiştir. İnsan düşündüğü konuştuğu gibi yaşamaz, yaşadığı gibi konuşur ve düşünür. İşte bu yüzden de artık Erdoğan’ın dili sahiciliğini yitirmiştir. Erdoğan’ın sahiciliğini yitirmesi aynı zamanda rantsal dönüşümle mahalle kültürünün rezidans kültürüne dönüşümüne denk düşmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın bu dönüşümünü iyi okuduğunu düşünüyorum. Kılıçdaroğlu seçim propagandasını tam da Erdoğan’ın yitirdiği yerden kuruyor, mütevazı mutfağından. İlk kez 17 Nisan 2021 gecesi tanıştık Kılıçdaroğlu ailesinin mutfağıyla. O günden sonra da sık sık misafir olduk o mutfağa. Mutfak dolapları, kapağı açık bırakılmış bulaşık deterjanı ve süngeri, ankastre olmayan fırını, ocağın üzerindeki tenceresi, elektrikli çay semaveri, ince belli bardağa doldurulmuş çayı, tel bulaşıklığı ve en çok da fırının sapına asılı havluları ile adeta sizin, bizim mutfağımız gibi. Gerçi süreçte mutfağa dahil olan yeni alınmış Airfryer da gözümüzden kaçmadı haberiniz olsun.

Kılıçdaroğlu mütevazı mutfağıyla Erdoğan’ın yitirdiği sahiciliğe ve sarayın soğukluğuna karşı, evin sıcaklığını ve sözün samimiyetini koydu. Bu tavır aynı zamanda Erdoğan iktidarının mahalleler yerine yarattığı yüzbinlerce boş rezidans dairesinin ıssızlığına karşılık bir evin kalabalık yaşanmışlığı koydu.

Kâh tek başına geçti kameranın karşısına Kılıçdaroğlu kâh eşiyle birlikte bayram böreği yaparken, hatta bazen mutfağı eşi Selvi Hanıma kaptırdığı da oldu. Kılıçdaroğlu çifti evlerinin sıcaklığını sadece mutfakla ve kendileri ile sınırlı tutmadı. Evlerinin salonundan da görüntü verdiler hem de misafir ağırlayarak. Babacan çiftini evlerinde ağırlayan Kılıçdaroğlu ailesi ardından Akşener çiftinin evine misafirliğe gidip çay içip börek yedi. Misafirliğe gitmeden önce Kılıçdaroğlu’nun çocuklarından biri Meral Akşener’i arayıp “Bir maniniz yoksa annemler size gelecek” demiş midir bilemem. Ancak bu ev ziyaretlerinin saray ıssızlığına karşı kalabalık bir meydan okuma olduğunu düşünüyorum.      

Kılıçdaroğlu’nun mütevazı mutfağının sıcaklığı ve samimiyetiyle çıktığı yolculuk bence alanlarda karşılık bularak sahiciliğe kavuştu. Böylece asla yan yana gelmez denilen ayrı kampların insanları aynı salonlarda, aynı sokaklarda, aynı alanlarda bir araya geldi. Evet bu bir araya geliş ideolojik bir birliktelik değil, sınıfsal bir birliktelik hiç değil ama bence sahici.

Bakalım mütevazı mutfağın sahiciliği “winner” ceketin tılsımını yenebilecek mi?

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI