22 Temmuz 2019 04:05

Eğitim emekçileri mücadeleye çağırıyor: Değiştirme inancını bulaştırmalıyız

Sıkışan hükümet yaptıklarından vazgeçer mi bilinmez ama bizler bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Talepler etrafında birleşik bir güç oluşturup mücadeleye evirebilirsek her şeyi değiştirebiliriz.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

İsmail Hakkı ŞİMŞEK
Eğitim Sen İzmir 4 No’lu Şube Başkanı

Bir milyonu aşkın eğitim emekçisi değişik biçimlerde istihdam edilmiş olarak hizmet üretiyor. Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli olarak çalışan eğitimciler eşit işe karşılık farklı ücretler alıyorlar. Özellikle atanamayan öğretmenlere mecbur bırakıldıkları ücretli çalışma karşılığında asgari ücretin bile altında maaş ödeniyor. Atanmayan öğretmenlerden 50’yi aşkın kişi intihar ederek hayatına son verdi. Öğretmenlerin aldığı ücret itibar yitimine neden, hatta alay konusu oldu. Hükümetin yıllardır uyguladığı itibarsızlaştırma sonucunda hem öğretmenler hem de toplum çok şey kaybetti.

Eğitimin hali ortada. Bakan ve sistem değişiklikleri çare olmadı. Aslında hükümetin böyle bir niyetinin de olmadığına inanıyorum. Esas amaçları eğitimi özelleştirme ve imam hatipleştirmede hedeflenen düzeyi yakalamak.

Milli Eğitimde memur ve hizmetli olarak çalışanlar ayrı sıkıntılar yaşıyorlar. Hizmetli olarak atama yapılmıyor artık. İŞKUR üzerinden hizmet satın alınıyor. Hizmetliler geçici çalıştıkları için motivasyon eksikliği sonucu verimli olamıyorlar.

Eğitim iş kolunda çalışanlar diğer kamu emekçileriyle ortak sorunlar yaşıyor. Bu nedenle talepleri de ortak;  3600 ek gösterge, vergi dilimleri uygulaması, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmaması, erken emeklilik, insanca yaşanacak bir ücret vs.

2020 ve 2021 yılı memur zammı için ağustos başı itibarı ile TİS görüşmeleri başlıyor. Hükümet memur konfederasyonlarıyla masaya oturacak. Geçmişte yapılanlar kamu emekçilerin beklentilerini beklentisizliğe dönüştürüyor. Hükümetin Memur Sen ile anlaşacağını, bir satış sözleşmesiyle daha sürecin sonuçlanacağını düşünüyorlar. Diğer konfederasyonlar bugüne kadar yapılan sözleşmelerde etkili olamadı. KESK, 3 milyon kamu emekçisinin sesi olmayı başaramadı. Hem kamu çalışanlarının yaklaşık yüzde 5’inin KESK’te örgütlü olması hem de TİS masasına oturması konusunda yaşanan sıkıntılar gerçek bir sözleşme yapılmasını olanaksız kılıyor. Konfederasyonların birlikte hareket ederek mücadeleyi büyütmelerine ilişkin bir gelişme de yok. Yerellerde bunu yapma gayretleri de yeterli olmuyor. Bu dağınıklık ve bölünmüşlük hükümetin işini kolaylaştırıyor. Ekonomik kriz, enflasyon, art arda yapılan zamlar, vergiler emekçilerle birlikte tüm halkı cenderesine aldı, yaşamı zorlaştırdı.

23 Haziran sonrası yaşananlar umutları artırmış görünüyor. Sıkışan hükümet yaptıklarından vazgeçer mi bilinmez ama bizler bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Talepler etrafında birleşik bir güç oluşturup mücadeleye evirebilirsek her şeyi değiştirebiliriz. Önemli olan buna olan inancımızı etrafımızdakilere bulaştırmak ve mücadeleyi tüm ülke sathına yaymak.


NE İSTİYORUZ?

İsmet AKYOL
Eğitim Sen Zonguldak Şube Sekreteri

Öncelikli talebimiz grevli toplusözleşme hakkı önündeki engellerin kaldırılmasıdır. TİS süreci yaklaşırken eğitim ve bilim emekçilerinin çözüm bekleyen en temel sorunları arasında TL’deki değer kaybı ve yüksek enflasyon nedeniyle ücretlerde yaşanan ciddi erime yer alıyor. Ek ödemelerin temel ücrete ve emeklilik hesaplamasına yansıtılması ve vergi dilimi adaletsizliğinin son bulması, seçimler öncesi söz verilen 3600 ek gösterge temel talepler arasında.

Kamu emekçilerinin iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü hazırlık ya da girişimin derhal durdurulması, eğitimde performans değerlendirme, ücretli-sözleşmeli öğretmenlik gibi güvencesiz istihdam ve esnek çalışma uygulamalarına son verilerek kadrolu istihdam sağlanması, öğretmen atamalarında uygulanan mülakat ve güvenlik soruşturması adaletsizliğine son verilmesi, üniversitelerde 50/d, 33/a, 35 vb gibi maddelerle istihdam edilen araştırma görevlileri arasında görev ve haklar açısından yapılan her türlü ayrımcılığa son verilerek araştırma görevlilerinin iş güvencesine kavuşturulması, okul öncesi öğretmenleri ve sınıf öğretmenlerinin maaş karşılığı girdiği ders saatinin 18’den 15’e indirilmesi, okul öncesi öğretmenlerine dinlenme hakkının sağlanıp ders sürelerinin 50 dakikadan 40 dakikaya indirilmesi ve her sınıf için okul öncesi eğitimi almış kadrolu yardımcı personel atamasının yapılması, doğum öncesi 8 hafta doğum sonrası ise 24 hafta toplam 32 hafta ücretli izin olmak üzere; doğum izni sürelerinin bitiminden çocuğun ilkokula başlayacağı süreye kadar geçen sürede anne ve babaya isterlerse dönüşümlü kullanmak şartıyla bir yıl ücretli ebeveyn izninin verilmesi, yardımcı hizmetli ve memurların eğitim öğretim hizmetleri sınıfına alınması ve eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneğinden yararlanması öne çıkan taleplerdir.

Öne çıkacak olan bir diğer önemli talep de OHAL KHK’ları ile hukuk dışı bir şekilde hayata geçirilen ihraçlar ve açığa almalara son verilmesi, hukuki niteliği tartışmalı olan, savunma dahi almadan karar veren OHAL Komisyonunun lağvedilerek hukuki deliller ve mahkeme kararları olmadan ihraç edilen tüm kamu emekçileri derhal görevlerine iade edilmesidir.


TALEPLERİN TAKİPÇİSİ OLMAK BELİRLEYİCİ OLACAK

İzzet İLDEŞ
Eğitim Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı

987 bini öğretmen 3 milyon çalışan ve 2 milyon emekli kamu görevlisini temsilen 1 Ağustos’ta masaya oturacak olan konfederasyonlar, önümüzdeki 2 yıla dair taleplerimizi hükümet yetkililerine sıralayacak. Oturum başkanlığı çalışanlar adına yandaşlığı tescilli Memur Sen tarafından yürütülürken, en çok üyesi olan üç konfederasyondan Kamu Sen ve KESK ise imza ve itiraz hakkı olmaksızın taleplerinin takipçisi olarak masada olacak.

Yetkili sıfatı ile oturan Memur Sen, 2018’de yüzde 4+3.5’lik, 2019’da yüzde 4+5’lik zam teklifini kabul etmesine karşın, maaştaki erimenin reel yüzde 40 olduğu aklımızda. TÜİK’in yoksulluk sınırı olarak açıkladığı 6 bin 750 TL tüm yakıcılığıyla karşımızda duruyor. Artan oranlı vergi dilimi uygulamasıyla, verilen zammın 6 ay sonra geri alındığını hepimiz yaşıyoruz. Milyonlarca çalışan ve emekli olacak için 3600 ek göstergenin her seçimde ağızlarda nasıl sakız haline geldiğini unutmadık. Emeklilik yaşının yükseltilmesiyle mağdur edilen yüzbinler, mülakat ve güvenlik soruşturmaları ile ataması oyalanan on binler, ataması yapılmayan 452 bin öğretmen, imzacı konfederasyonun, talepleri için nasıl bir tutum takınacağını gözlemleyecek. 1 Ağustos’ ta başlayacak süreçle 987 bin öğretmen, 257 bin öğretmen emeklisi, 452 bin atama bekleyen öğretmen ve mülakata takılmış binlerce aday, en temel ve insani talepleri üzerinden toplusözleşmeleri takip edecek. Taleplerin takipçisi olmak ise süreci belirleyen en önemli unsur olacak.


EĞİTİM EMEKÇİLERİ SÖZLEŞME SÜRECİNDEN NE BEKLİYOR?

Piri Reis İlkokulundan eğitim emekçileri
Ankara

Okulumuzdaki eğitim emekçileriyle yapılan çalışma sonucunda, çalışanların ortak talepleri, beklentileri ve istekleri belirlendi. 

Eğitim emekçileri önceki sözleşmelerde beklentilerini karşılayan elle tutulur hiçbir ekonomik ve sosyal kazanım elde edilmediğinde hemfikir. Bunun en büyük nedeni olarak da, sözleşmenin sadece zam oranının belirlendiği formalite bir görüşme sürecine dönüşmesi olarak görülüyor.

Peki, eğitim emekçileri yeni sözleşme sürecinden ne bekliyor? Eğitim emekçilerinin ayrım yapmadan tümünün ortak talebi, kaybettirilen statülerinin tekrar kazandırılması. Ama bu talebin kısa vadede gerçekleşmesinin mümkün olmadığının tüm emekçiler farkında. Bu talebin gerçekleşmesinin öncelikle eğitim politikalarının değişmesi ve gelişmesinden geçeceği düşünülüyor.

Eğitim emekçilerinin başlıklar halinde ve bir an önce yerine getirilmesini istediği diğer talepleri şöyle sıralayabiliriz: 3600 ek göstergenin verilmesi, işyerlerinde çalışanlar için kreş-yemekhane, grev-siyaset hakkı, yıpranma payı, ek derslerin emekliliğe sayılması, sözleşmeli-ücretli öğretmenlik gibi uygulamaların kaldırılması, mülakat sisteminin kaldırılması, ilkokullarda beden eğitimi-müzik-görsel sanatlar gibi derslere branş öğretmenlerinin girmesi, tüm eğitim emekçilerinin yararlanabileceği sosyal tesislerin kazandırılması… Çalışanların talepleri elbette bunlarla sınırlı değil ama tüm çalışanlar farkında ki her sözleşme döneminde bu başlıklardan birinin yarısı bile yerine getirilmiş olsaydı bugün itibariyle bir çok talebimiz karşılanmış olurdu.

Önümüzdeki sözleşme sürecinin öncekilerden çok farklı olacağını düşünmemekle beraber biz emekçiler taleplerimizi dile getirmeye, haykırmaya, devam edersek sonunda kazanacağımızı düşünüyoruz.


"TOPLUSÖZLEŞME MASASI HEMEN ORADA KURULSAYDI KEŞKE"

İskitler Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinden bir eğitim emekçisi
Ankara

Selamlar, Ankara’da bir mesleki ve teknik anadolu lisesi çalışanı olarak, yeni dönem yapılacak olan toplu iş sözleşmesi öncesi yaşadıklarımızı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce bu dönemi geçmiş süreçlerden farklı kılmak (süreci dışımızda yaşanan bir olay gibi izlememek) adına, taleplerimizi işyerlerimizden toplamak ve seslendirmek için kolları sıvarken, karşılığının bu boyutta olacağına ihtimal vermediğimizi itiraf etmeliyim. Meğer ne çok sözümüz, ne kadar gerçek sorunlarımız ve konuşmaya ihtiyaç duyan insanımız varmış.

İşyerimiz genelinde, sürece ilişkin katılımı sağlamak hedefiyle talep panosu oluşturma fikrini ortaya attığımızda, hızlı ve heyecan uyandıran bir dalga gibi tüm okulu sarmıştı bile. O an “Toplusözleşme masası hemen orda kurulsaydı keşke” demek geldi içimden. Çünkü sözleşme masasına taleplerinin yansımayacağını inananlar da azımsanmayacak kadar çoktu. Geçmiş satış sözleşmeleri hala sıcaklığını ve yakıcılığını korurken başka ne denebilirdi ki.

Yine de sözümüzü söyleme arzusu ve ciddiyeti ile sürecimizi tamamladık ve işkolumuzda örgütlü tüm sendika işyeri temsilcilerine, örgütlerine taleplerimizi ulaştırmaları ricası ile çalışma raporumuzu teslim ettik. Şimdi sıra gerçek bir toplu iş sözleşmesi yapmak için o masaya oturacak ve taleplerimizde ısrarcı olacak temsilcilerimizde. Tabi bizim gözümüz de süreç boyunca üzerlerinde.

Tüm bu çalışma sürecinde gördüğüm ve paylaşmak istediğim şu: Fırsat ve imkan verildiğinde (baskı ve korku iklimi dağıldığında) geleceğini, işini, özlük haklarını, meslek onurunu önemseyen, sahiplenen milyonu aşan bir gücüz, gerçekten varız ve birlikte başarabiliriz. Bunun için işyerlerini yeniden kazanmak, emekçiler arası birlik mücadele ve dayanışmayı yükseltmek için saygın, güvene dayalı, şeffaf ilişki bağına sarılmamız gerektiğine inanıyorum.

Biz nasıl ki sözlerimizi birleştirerek bir talep listesi oluşturabiliyorsak, gücümüzü birleştirerek bu talepleri gerçekleştirebiliriz.

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır’da 4 yıl aradan sonra açık hava etkinliği

SONRAKİ HABER

"Batı, İran’ı hafife almamalı"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa