25 Ağustos 2018 00:03

‘Cumartesi annelerinin eylemi gözaltında kayıpları durdurdu’

Cumartesi Anneleri 700. haftada. İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonundan Sebla Arcan ve kayıp yakını Hasan Karakoç'la bu uzun soluklu eylemi konuştuk.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

27 Mayıs 1995 Cumartesi günü saat 12.00’da kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları “Gözaltındaki kayıplar son bulsun, kayıpların akıbeti açıklansın, sorumlular bulunsun ve yargılansın” talebiyle Galatasaray Meydanında ilk kez oturma eylemi yaptı. 23. yılına giren Cumartesi oturmaları, Emine Ocak’ın oğlu Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995’te gözaltına alınması ve 58 gün sonra işkenceyle öldürülmüş bedeninin Kimsesizler Mezarlığında bulunmasıyla başlamıştı. 1995-1999 yıllarında her Cumartesi saat 12:00’da Galatasaray Lisesi önünde oturdular. Galatasaray oturmalarının 170. haftasında, 15 Ağustos 1998’de başlayan güvenlik güçlerinin saldırısı, yedi ay sürdü. Her Cumartesi, yani tam 31 kez gözaltı oldu. Cumartesi Anneleri/İnsanları 13 Mart 1999’da saldırılar nedeniyle belirsiz bir süre oturmalarına ara verdiklerini açıkladılar. 10 yıllık aradan sonra 31 Ocak 2009’da Cumartesi oturmaları yeniden başladı ve kesintisiz olarak devam ediyor.

Kayıp yakınları bugün Galatasaray Lisesi önünde 700’üncü buluşmalarını gerçekleştirecek. İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu Üyesi Sebla Arcan ve gözaltında katledilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç ile Türkiye’nin en uzun soluklu ve barışçıl eylemini konuştuk.

‘DEVLET POLİTİKASI HALİNE GELMİŞTİ’

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan, Türkiye’de gözaltında kaybetmenin çok eski tarihlere dayandığını ve 1990’lı yıllarda kaybetmenin devletin politikası haline geldiğini aktardı. Kaybedilmelere karşı İHD’nin 1992 yılında “Kayıplar bulunsun” adıyla bir kampanya başlattığını anlatan Arcan, “1994 ve 1995’li yıllar en çok kaybın yaşandığı yıllardı. İHD’ye ulaşan verilere göre 500 insan gözaltında kaybedildi. Kayıplar ağırlıkta OHAL’in uygulandığı bölgelerdeydi ama Türkiye’nin dört bir yanında insanlar kaybedildi. Kayıpları aramak aynı zamanda kaybedilme nedeni olarak karşımıza çıkıyordu. Savcılıklara yapılan başvurularda ‘Türk polisi işkence yapmaz, kimseyi kaybetmez’ cevabı verilerek dosyalar kapatılıyordu. Yüzlerce insan kaybediliyordu ama medya sessizdi. Kayıplarla ilgili haber yapan Özgür Ülke gazetesi bombalandı. Yine gazeteci Ferhat Tepe gözaltında kaybedildi. Sesimizi duyuracak mecra kalmamıştı” dedi.

‘GÖZALTINDA KAYIPLARIN ÖNÜNE GEÇTİ’

Emine Ocak’ın oğlu Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995’te gözaltına alınması ve 58 gün sonra işkenceyle öldürülmüş bedeninin Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmasıyla medyada yer bulduklarını aktaran Arcan, “Bunun üzerine büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğu kayıp yakınları bir araya gelerek, yaşananları insanlara duyurma ihtiyacı duydu. İlk defa 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda sessiz oturma eylemi başladı. 30 kişiyle başlayan sessiz eylem Türkiye’de gözaltında kayıpların önüne geçti. Eylem sonucunda insanların kaybedilmesi durduruldu. Anneler ile birlikte hem yurtiçinde hem de yurtdışında kamuoyuna gözaltında kaybedilenleri taşımayı başardık” diye konuştu.

Oturma eyleminin kamuoyunda yankı bulmasıyla birlikte devlet yetkililerinin zor durumda kaldığını, 15 Ağustos 1998’de eylemlerinin 170’inci haftasında polislerin saldırısına maruz kaldıklarını anlatan Arcan, 30 hafta boyunca polisler tarafından darbedildiklerini ve gözaltına alındıklarını belirtti. 13 Mart 1999’da yaptıkları eylemin 200’üncü haftasında da polislerin saldırısına maruz kaldıklarını aktaran Arcan, eylemlerine ara vermek zorunda kaldıklarını söyledi.

10 YILLIK ARADAN SONRA YENİDEN BAŞLADILAR

2009 yılında Ergenekon soruşturmasıyla birlikte yeniden oturma eylemlerine başladıklarını söyleyen Arcan o süreci de şöyle özetledi: “Kayıp yakınları bahsi geçen askerlerin yargılanması için başvuruda bulundu. Hükümet tarafından şaşırtıcı bir biçimde soruşturmalar başlatıldı. Gerçekten etkin bir soruşturma başlatıldı ve fezlekeler oluşturuldu. Bir süre bu devam ettikten sonra Ergenekoncular, Balyozcular ile hükümet arasında yapılan anlaşmayla soruşturmalar hukuka uygun olmayan bir biçimde beraatlarla sonuçlandı. Görevli askerler, nasıl talimat aldıklarını, cenazeleri nasıl defnettiklerini anlattı, ciddi tanıklar ve suçlamalar olmasına rağmen rütbeli askerler ceza almadan dosya kapatıldı.”

‘DEVLETİ YÖNETENLER ANAYASAL GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEDİLER’

Arcan, “700 haftadır Cumartesi Annelerinin Galatasaray’daki talebi çok açık ve net. Güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan ve kaybedilen insanların akıbetinin açıklanması ve bu suçun faillerinin hakkıyla cezalandırılması. Çünkü kaybedilen kişinin akıbetini açığa kavuşturmak ve bu suçu işleyenin hakkıyla cezalandırılması devletin hem anayasal görevidir hem de uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüğüdür. Yani 700 haftadır devleti yönetenler hem anayasal görevlerini yerine getirmediler hem uluslararası sözleşmelerle bulundukları taahhütleri yerine yetirmediler” dedi.

‘CUMARTESİ ANNELERİ GÖZALTINDA KAYIPLARIN ÖNÜNE GEÇTİ’

700 haftadır hukuk ve adalet mücadelesi yürütüldüğünün altını çizen Arcan, “Bu güne kadar Türkiye de gözaltında kaydedilme bir suç olarak ceza yasasında tanımlanmadı. Bu suçu önlemeye yönelikte hiç bir düzenleme bulunmamakta dolayısıyla bu suçun şuan işlenmiyor olmasında cumartesi annelerin payı çok büyük. Cumartesi anneleri bu suçun işlenmesinin önüne set çektiler. Biz bunu söylüyoruz, Türkiye insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir yönetim biçimine geçmelidir. Geçmelidir ki gözaltında kaybedilen insanların akıbetleri açığa kavuşabilsin, failler cezalandırıla bilsin. Bugün Türkiye’de ne yazık ki insan haklarına, demokrasiye, yönelme yok. Aksine devletin yurttaşa karşı işlediği suçlarda bir cezasızlık hakim. Bu yalnız kayıp dosyalarında değil yurttaşa karşı işlenen bütün suçlarda aynı şeyi görüyoruz biz ve biz diyoruz ki cezasızlıkla mücadele aslında yalnızca cumartesi annelerinin, kayıp yakınlarının, insan hakları savunucularının sorunu değildir bütün toplumun sorunudur. Çünkü bu bir hukuk mücadelesidir, adalet mücadelesidir” diye konuştu.

‘ANNELERİN SESİNE SES VERMEYE ÇAĞIRIYORUZ’

“Aslında Cumartesi anneleri Galatasaray meydanında hukukun üstünlüğünü adaleti savunuyorlar” diyen Arcan, “Adalet dediğimiz bir ülkede ya herkes için vardır ya hiç kimse için yoktur. Dolayısıyla bu adalet mücadelesini sahiplenmek kendine insanım diyen herkesin görevi olmalıdır zaten. Gözaltında kaybedilme insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Gözaltında kaydedilme, dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın insan onurunuza yönelmiş bir saldırıdır” dedi.

Arcan son olarak şunları söyledi: “Biz bu 400. Hafta, 500. Hafta, 600. hafta yani bu yüzüncü haftaları yaparak aslında kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışıyoruz. Yaşanan adaletsizliklere, haksızlıklara dikkat çekmeye çalışıyoruz. Devleti yönetenleri göreve çağırıyoruz. Anayasal görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Toplum da yaşanan bu adaletsizlik karşısında ses çıkarmaya çağırıyoruz. Çünkü adaletsizliği yaşatmak kadar yaşatılan bu adaletsizliği kanıksamakta utanç vericidir. Dolayısıyla herkese bir kez daha ‘Susma, kanıksama’ çağrısı yapmak istiyoruz. 700. Haftada annelerin sesine ses vermeye çağırıyoruz.”

CUMARTESİ ANNELERİNİN BULUNAN İLK KAYBI

1995’te gözaltına alınan ve gözaltında işkence edilerek katledilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç ile 23 yıllık mücadelelerini konuşuyoruz. Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın bulunması için başlatılan mücadele esnasında bulunan Rıdvan Karakoç’un kardeşi Karakoç, o günleri söyle anlatıyor: “Ocak ailesi ve yoldaşları Hasan Ocak’ı bulmak için bir kampanya başlatmışlardı. Hasan Ocak’ı ararken Rıdvan’ın resmini de tesadüfen görüyorlar. Rıdvan’ın resmini gördüklerinde Kenan Bilgin’e benzetiyorlar. O zaman Hasan’ın abisi Hüseyin Ocak, Kenan Bilgin’in ailesine ve arkadaşlarına haber veriyor, Kenan’ın arkadaşları, ‘bu Kenan değil başka birisi’ diyorlar. Bunun üzerine artık gizlenecek bir şey kalmıyor ve devlet mecbur kaldığı için, ‘Rıdvan Karakoç isminde biri bulunmuştur’ diye nüfusa kayıtlı olduğumuz Ağrı’nın Tutak İlçesi İkigözüm köy muhtarına haber veriyor. “Karakoç ailesi Rıdvan’ı buluyor ve kimsesizler mezarlığından alıp Gazi Mezarlığı’na defnediyorlar.

‘EYLEME BAŞLADIKTAN SONRA GÖZALTINDA KAYIPLAR AZALMAYA BAŞLADI’

 “Ocak ailesi bize gelerek kayıplara karşı yürütülen mücadelenin ortak yapılmasını önerdi” diyen Karakoç, “Biz de buna hazırdık. O dönem insan hakları savunucuları, avukatlar, kayıp aileleri ve demokratik kurumların ortak bir mücadelesi vardı. Bizde ‘bu mücadeleyi nasıl geliştirebiliriz’ diye birlikte düşünmeye başladık. Hasan ve Rıdvan’ın aynı zamanda bulunması, aynı yöntemlerle katledilmesi, aynı yere atılması ve belki aynı kişiler tarafından katledilmesi büyük bir kamuoyu oluşturdu” dedi. Karakoç, “Oturma eylemine ilk başladığımızda talebimiz kaybedilen insanların akıbetinin ortaya çıkarılması, katillerin yargılanmasıydı. 23 yıldır mücadele ediyoruz.  Biz orada otururken aslında hem katillerini istemekle beraber bundan sonra başka insanlar kaybedilmesin katledilmesin talebimiz vardı. Ocak ailesi ve Karakoç ailesi olarak yola çıktık. Bir baktık biz yüzleriz.  Bizle birlikte insanlar çoğalmaya başladı. Gözaltında kaybedilenlerin anneleri, babaları, eşi, çocukları, kardeşleri başvuru yapmaya başladı.  Eyleme başladıktan sonra kayıplar grafiğinin hızla düştüğünü gördü” diye konuştu.  “Kaybedilen insanların dosyaları zaman aşımına uğruyor” diyen Karakoç, “Kaybedenler, katledenler aramızda yaşıyorlar. Türkiye gerçeği böyle.  Geçmişte Kürdistan ve Türkiye metropollerinde dünya kadar katliamlar yapıldı. Dersim, Zilan, Koçgiri,  Ağrı, son zamanlarda vahşet bodrumlarında diri diri insanlar yakıldı.  Dersimin doğasının yakılmasına şahit oluyoruz. Türkiye’nin geçmişi çok karanlık kirli. Bu mücadelemizi ısrarla sürdürüyoruz, sürdürmeye devam edeceğiz. Cumartesi annelerinin ahı tarihi karalar. Devletin bu kirli karanlık yüzünün bilinmesi gerekiyordu. Bu insanlık mücadelesi. Herkesin destek olmasını bekliyoruz” dedi.

ÖNCEKİ HABER

İstinaf cezayı bozdu, Milli Eğitim yeniden ceza verdi

SONRAKİ HABER

Sanatçı Toron Karacaoğlu, Balıkesir’de toprağa verildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...