13 Haziran 2018 15:09

Ali Koç başkan, Fenerbahçe n’apıyon?

Ender Şiar Argın ve Derman Sevgili, Ali Koç'un Fenerbahçe'nin başkanı olmasına dair yazdı.

Fotoğraf: Can Erok/DHA

Paylaş

Ender Şiar ARGIN

Ali Koç, Fenerbahçe Kulüp Başkanı Aziz Yıldırım’a karşı tarihî oy farkıyla seçimi kazandı. Yıldırım’ın düşmanlık, mağduriyet ve egolar üzerinde yükselttiği koltuğu kaybetmesi birçok taraftarca coşkuyla karşılanırken Koç, umut kaynağı lanse edildi. “En büyük hayaliydi”, “Herkesten çok Fenerbahçeliydi” sloganları eksik olmadı.

ALİ KOÇ 'KURTARICI' METAFORU İÇİN UYGUN MU?

Futbolun ilk günden bu yana oldukça değiştiği ve sürecin farklı aktörleri ortaya çıkardığı, ekonomik sektöre dönüşen bu oyunun; sermayenin gelişimiyle şirketleşen kulüpleri yarattığını biliyoruz. Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarından birinin temsilcisinin Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birine başkan seçilmesi şaşırtıcı değil. Bunun medyada servis edilişi ve taraftarların nasıl karşıladığı ise irdelenmeli. Başkanlık seçimini ülkenin siyasal atmosferine benzetip diktatörlüğe karşı laik, demokrat bir kurtarıcının seçilmesine sevinerek daha politik bakan taraftar sayısı fazla. Ali Koç’un ve ailesinin Erdoğan ve AKP ile ilişkisine bakarsak durum oldukça farklı. Hatta zaman zaman Erdoğan’la arası açılan Yıldırım’a göre Koç’un iktidarla ilişkisi daha uzun soluklu ve sağlamdır. Koç Grubu’nun AKP dönemindeki büyümesi, kâr oranları ve Koç Grubu’nun hükümete dair çeşitli demeçleri bunu netçe ortaya koyuyor. Hele Fenerbahçe gibi Cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren iktidar destekçisi kişilerce yönetilen bir kulüp için muhalif ya da demokrat bir başkandan söz etmek mümkün değil. Özal’dan Erdoğan’a, tüm muhafazakâr hükümetlerin arkasında bu tür “laik” patronların olduğu da gözden kaçmamalı.

(KAPİTALİST) PERİ MASALI

Bir “oyun” olmaktan çıkıp masumiyetini çoktan yitiren futbolda duygusal masallara yer yoktur. Her futbol kulübü, sermaye açısından yatırım yapılacak rant kapılarıdır, nihayetinde bir şirkettir ve öyle yönetiliyordur.  Bu sebeple Ali Koç’un Fenerbahçeliliğiyle maaşından biriktirdiği paralarla stadyuma giden emekçinin Fenerbahçeliliği bir değildir, başkan olma olanaklarıyla kulüpten beklentilerinin bir olmadığı gibi. Kapitalizmin her türlü üstyapı kurumunda olduğu gibi burada da meselenin özü “sınıfsal”dır, kimin Fenerbahçe’yi daha çok sevdiği tartışma konusu değildir.

Ali Koç’u, kulübü bol bütçeli yönetimle finansal krizden çıkaracak umut ışığı olarak gören taraftar sayısı epey fazla. Türkiye’deki taraftarlık kültürüne bakarsak başarı ve cafcaflı transferlere odaklı bir durumdan bahsedebiliriz. Böylece, Aziz Yıldırım gibi senelerdir takımı şampiyon yapamayan bir başkandan ziyade para ve transfer vadeden bir başkan daha makuldür. Türkiye’deki modern futbol karşıtı, futbolun “oyun” olduğu dönemleri düşleyen taraftarlar açısından buraya dair gelişme bizim dışımızdadır. Hiçbir sportif başarı taraftarların kulüp yönetimine katılımını kolaylaştırmayacak, taraftarların stadyumlara ulaşımının yolunu açmayacaktır. Parçası olunmayıp uzaktan seyredilen başarılar, bu tür taraftarların ilgi alanı değildir, olmamalıdır.

Böyle bir taraftarlık penceresinden Fenerbahçe’nin başkanlık seçimi sermaye sınıfının iki temsilcisinden birinin kulübü devralmasından ibarettir. Kötü ile kötünün iyisi arasındaki başkanlık yarışı, taraftarlık sorunu değildir ve Ali Koç’un Fenerbahçe’yi bulunduğu durumdan çıkaracağı beklentisi taraftarların inanacağı bir masal değildir.


ENDÜSTRİYEL FUTBOLA  T A M A M

Derman SEVGİLİ
ANKARA

20 yıllık başkanlığında izlenen yanlış stratejilerden, taraftarların hiçbir talebini karşılamayan gelişmelerden dolayı eleştirilen Aziz Yıldırım her söz aldığında yapacağı icraatları anlatmadan geçmedi. Diğer başkan adayı Ali Koç’ü FETÖ üyesi olmakla dahi suçlamaktan çekinmedi. Buraya kadar baktığımızda küçük bir Türkiye özeti görmüyor değiliz.

Seçimin ardından başkan olan Ali Koç, Fenerbahçe’nin kasasına 100 milyon avro koyacağını da söyledi. Bu durum taraftarlar açısından kulağa hoş gelse de bu paranın geri kazanımında yolunacak tavuk, yine taraftarlar olacak. Büyük çoğunluğunu işçi ve emekçilerin oluşturduğu taraftarlardan Koç’un fedakarlık beklemesi anlaşılır değil. Bu fedakarlığın işçinin 2 günlük yevmiyesi kadar bilet fiyatları ve uçuk forma fiyatlarına rağmen bilet ve mağaza alışverişi olması da konunun anlaşılmasına yardımcı olmuyor. Gördüğümüz futbol, zenginlerin zenginliklerinin katlandığı, zenginlerin oynayıp zenginlerin yönettiği ama yoksul halkın izlediği bir oyun.

GÜZEL FUTBOL MU, FAZLA PARA MI İZLEMELİYİZ?

Her ne kadar güzel futbol istesek de gerçekler fazla paradan öteye gidemiyor. Futbolun sportif bir faaliyet olmaktan çıkıp para getiren bir sektöre dönüşmesinde faktör, kimler tarafından ve hangi amaçla yönetildiğidir. Tabii bu amaçla yönetilince taraftarlara müşteri gözüyle bakılıyor. Şifreli kanallar, uçuk fiyatlı biletler, bir damgayla orijinalleştirilen pahalı formalar... Ali Koç başkan olacak, servetine servet katacak; taraftarlar ise umduğunu değil bulduğunu yiyecek. İki fabrikanın işçileriyle ortaya çıkan futbolun; yönetimine işçi ve emekçi halkın %1 bile katılamaması, bir sömürü odağına dönüşmesi, patronların istediği biçimde şekillenmesi yakın zamanda patronlara da “tamam” deme arzumuzu artırıyor.

ÖNCEKİ HABER

KHK ile işten atılanların gözü seçim sonuçlarında

SONRAKİ HABER

'Sennur Sezer Emek-Direniş Öykü ve Şiir Yarışması Ödülleri' verildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...