15 Aralık 2017 18:33

15. Bienal’in ardından...

Bu yıl 15. Bienal, İstanbul’da başta İstanbul Modern ve Pera Müzesi olmak üzere 6 ayrı mekanda, 56 ayrı sanatçının işlerini sergiledi.

Paylaş

Kayhan GEYİK

İstanbul

ancak komşu olmayı başarabilen gerçek anlamda hayatta kalabilir

Torsten Hagerstrand

Bu yıl 15. Bienal, İstanbul’da başta İstanbul Modern ve Pera Müzesi olmak üzere 6 ayrı mekanda, 50 ayrı sanatçının küratörlüğünde (sergi düzenleyicisi) gerçekleşti. İstanbul’un elit semtlerinde - zaten halkın anlamayacağı algısıyla da birleşerek - gerçekleşen, büyük reklam harcamaları ile Koç Holding sponsorluğunda yapıldığının afiş, tanıtım filmi, broşür ve sosyal medya hesaplarından her fırsatta gözümüze sokulduğu bu sanat şölenine kayıtsız kalamadığımı baştan söyleyerek niyetimi de belli etmiş olayım.

15. Bienal “iyi bir komşu” temasıyla, işçi ve emekçiler dışında, zengin kentlilere, ara sınıflarımıza hatırı sayılır sanatçının eserlerini görme, anlama fırsatı sunuyor. Latifa Echakhch’ın “Silinen Kalabalık” eserinin içinde demokrasi mücadelesinin bileşenlerinin de yıprandığına dair derince bir tartışmayı, Kemang Wa Lehulere’nin “Kuşların Konferansı”nda sıkı bir eğitim sistemi eleştirisini, Sim Chi Yin’in “Sıçan kabilesi serisi”nde 50 metre kareye sığan yaşamların öyküsünü bulabilirsiniz. Yani eserlere baktığınız an sizde yarattığı kuşku, bozukluk ya da huzursuzluk hissinin ötesinde hızlı kavranabilecek ilk anlamları, bir tartışma konuları var. Irkçılık, göç, ötekileştirme, doğa, barınma hakkı gibi olgular, komşuluk ilişkisi içinde ele alınıyor.

-Her şeyi üretenlerin bir türlü “ev sahibi” olamadığı, bir yere ait hissedemediği, 30 yıldır çalıştığı fabrikadan bir gece gelen mesajla işsiz kaldığını öğrendiği bir belirsizlik, evsizlik, aidiyetsizlik hissi bana da tanıdık geldi. Bizim sokağımıza, parkımıza, yaşamımıza dair söz sahibi olamadığımız bir pencereden bakarken hayata, biz olmamaya uğraşan bir sanatta, yardım etmiyor bu “belirsizliğin” kaybolmasına-

"İyi bir komşu" teması tam da isteyerek, toplumsal bölünmeye, kamplaşmaya, yabancılaşmaya, sınırlara dikkat çekiyor ve 'hastalandığında yemek getirmeyen komşuya', 'ince zevkleri olmayan komşuya', 'sizinle aynı gazeteyi okumayan komşuya', 'yanı başınızdaki evsize', 'komşu bir ülkeden olana' iyi bir komşu der misiniz?" diye soruyor. Ve nesneleştirilmiş bilgilerle, bizi soyutlama yapmaya zorluyor, bir tartışmanın içine çekiyor. Tüm bunların anlamsız olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim, bu beklentiyle yazıyı okuyan arkadaşlar burada bırakıp diğer yazıya geçebilir. Ben bu eserleri her halükarda anlamlı görüyor; değerlerini, bilince çıkartılmalarını gerekli buluyorum.

SANAT GÜCÜNÜ GERÇEKTEN ALIR!

Tüm serginin kapitalist emperyalizmin fotoğraflarıyla dolu olup bu gerçek bağlamın net bir şekilde ortaya konmaması, “komşuluk” temasını işlevsiz, sergide bu tema etrafında dönen eserleri eklektik hale getirmiş. Komşuluğun toplumsal bir kültür olarak nasıl yaratıldığının sansürlenmesi, toplumsal ilişkilerin nasıl üretildiği sorusunu, kötüyü kötü yapanı itkileyen üretim ilişkilerini de gizliyor. Oysa sanat, yaşamın peşinden koşmaz, gerçeği aramaz mıydı?

Aile, kültür ve kimlik, olgu ve kavramlarının komşulukları, “iyi”nin çürümesi, kötünün egemen olarak örgütlenmesi hangi fonda gerçekleşiyor? “iyi”nin ve “kötü”nün ölçüt olduğu bir soyutlama, hem değişen iyilerle, kültürün çeşitliliğine, 'iyi'nin öteki için şekillenişine hem de evrensel iyiye doğru sorgulamalara yol açarken kendi kötülüğünü gizleyerek, bu sorgulatan aracıyı, sponsoru “iyi bir komşu” ilan ediyor.

Bir burjuva olmayınca sanırım, “ah insanlık ne büyük acılar çekiyor, doğa katliamları yapıyor” diyemiyor insan. Yani kendi ezdiği karıncanın vicdani sorumluluğunu bütün insanlığa atma yeteneğini gösteremiyor. Ama yine de Bienal, gezen herkese bir şeyler söyler! Çünkü bazen olmayanı görmek, olanı görmekten çok daha kolay oluyor. Bienal’de her geçtiğiniz sanat eserindeki nedensellikten yoksunluk, bir garip buluş yapmanızı sağlıyor! Aaa Bienal’imizde sınıflar yok!

Evet, milyonlarca dolar para harcanan Koç sponsorluğu, tüm bu eşitsizliğin, sefaletin, yoksunluğun, yabancılaşmanın, doğa tahribatının kaynağını yani emperyalist kapitalist sistemi görmemeye, tanımamaya, gizlemeye çalışıyor. Neredeyse tüm bu yıkım, sanat aracılığıyla yöneltilen bu eleştiri, “iyi olmayan komşulara” yani sınıfsız, sistemsiz, kendinden eylemli insana! Yani Kapitalizm değil, genel olarak psikolojik sorunları olan, iyi eğitim almamış, kültürlenmemiş, hastalıklı, bireyci, hümanist olmayan, farklılıklara hoşgörü göstermeyen komşularımız var! Ah şu komşular!

Gerçi İstanbul Burjuvazisinin de yeni komşuları var değil mi? Şu bienallere konu olan TOKİ’lerin ihaleleri yeni komşulara mı veriliyor? Koç ailesi bu durumdan rahatsızdır heralde. Görgüsüz komşular masaya oturur oturmaz her şeyi yiyorlar değil mi? Komşu ülkelerdeki pazarlara da dalmışlar diye duyduk. Gelmişken buraya kadar, işçi sınıfının bienalinden birkaç örnek vermek, komşuluğa dair birkaç şey söylemek isterim.

SINIFLI TOPLUMLARDA 'İYİ'LER DE İKİYE AYRILIR

“iyi” bir komşu diyordu 15. Bienal. Mesela, Ford işçilerine emeklerinin karşılığını vermediğinde bir patron, kötü bir komşu mu oluyor, yoksa kârına kâr kattığı için iyi bir patron mu?

Metal işçilerinin küratörlüğünde gerçekleşen metal direnişi harika bir komşuluk gösterisi değil miydi? Dayanışma, paylaşım, birlik duygusu, yabancılaşmanın aşılması! Tam da Koç Grubu'nun desteklediği bienalin temasına uygun bir direniş! Ama Koç Grubu, polis yardımıyla işçilere saldırmış, satılık sendikalarla, bu sanatsal direnişi kırmak için her yolu denemişti.

Misal bu ya, TÜPRAŞ'ta iş güvenlik önlemleri almayarak patron, masraftan kurtulup sermayesini arttırsa, bu onu kötü bir patron ama iyi bir kapitalist mi yapar? Olmaz ya, diyelim ki TÜPRAŞ’ta tam da bienal zamanında bir patlama olsa, işçiler oracıkta can verse, Koç Grubu’nun sponsorluğunda değil, doğrudan Koç Grubu'nun bir şirketinde yani, Koç Grubu o zaman nasıl bir komşu olur?

İyi, sistematik bir düşüncenin benimsenmesinin aracı haline gelirken ahlaki, kültürel bir ölçüt olmaktan, ideolojik bir kavramsallaştırmaya doğru yol alıyor. İyi Parti’ler, İyi komşular, iyi adamların sınıflar üstü duruşundaki bu gariplik elbette ideolojik bir tercih.

İŞÇİLER BİRAZ KABA GÖZÜKEBİLİR SİZE AMA İYİ KOMŞULARDIR

Ah doğru, kabalık oldu bizimki, bu kadar büyük bir sanat organizasyonunu sırf Koç Grubu destekliyor diye lanetlemek! Hayır tam aksine, Koç Grubu’nun kendi eylemine yabancılaşmasını engellemek, bienalin anlaşılmasını sağlamak istiyorum. Çünkü sermaye, sanatı sınıfsız bir kalıba sığdırmaya çalışıyor. Yeninin biçiminin arkasına gizleniyor. “Kendi öz varlığına inancı olsaydı, onu yabancı bir varlığın görünüşü altında saklamayı düşünür, kurtuluşunu iki yüzlülükte ve safsatada arar mıydı?​”.(*) Çünkü kendisi artık çürümüş, geri bir rejimin, bir sınıfın temsilcisi. Bu yüzden bütün bir bienalde dramdan trajediye doğru bir akış izlenir. Sanatçının sözünü silikleştiren, anlamını bozan, gerçeği gizlemeyi amaç edinen ama bunun için gerçeği anlamayı konu edinmiş sanatçıları kullanan bir yöntem bu. RTE’nin "Biz İstanbul’a ihanet ettik" açıklamasının ardından, "AKM’yi yıkacağım" demesi gibi bu trajedi. Kendi eylemine karşı çıkmıyorsa Koç Grubu sanat yoluyla, o zaman işçi sınıfına karşı çıkıyordur. Onlara iyi patronlar olduğunu söylüyor, kendi kemirgen, sömürücü sınıf özelliğini; güzelin, gelişenin ve yeninin simgesi olan sanatın arkasında gizliyordur.

İşte bu Koç Grubu'na yakışır bir incelik! Bir ideolojik aygıt olarak bienaller inşa etmek, doğa seviciliğinin, sanat seviciliğinin, renkli panoların, yayın evlerinin, orkestraların arkasına gizlenmek! Ve pek tabii ülkedeki gelir adaletsizliğinin, patronları koruyan yasaların, grev yasaklayan KHK’lerin, patron sendikalarının arkasına gizlenmek ve bienallerde günah çıkarmak, vicdan taslamak! Başta diyeceğimi en sonda diyeyim, bienalin altında kalmışsınız. İyi komşu değilsiniz. Keza iyi bir sınıf da!

İyi bir komşuluk, toprak mülkiyetine dayanır ve sınırlarla çevrilidir. Oysa biz sınıfları kaldırmakla birlikte, sınırsız yeni bir dünya yaratacağız, herkesin ev sahibi olduğu dünyada, hiçbir dünyalı komşu olmayacak bir daha!


* Marx-Engels Din Üzerine


 

ÖNCEKİ HABER

Dünya gaz ile toz bulutuydu...

SONRAKİ HABER

Tanıtım değil özet

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...