Magarsus’un asaleti küfrün sefaleti
Ercüment Akdeniz, Adana'nın Karataş ilçesinde yer alan ve çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Magarsus antik kentini yazdı.

Ercüment AKDENİZ
Adana’nın Karataş ilçesi sınırları içinde yer alan Magarsus antik kenti, görülmeye değer. Antik şehre ait kalıntıları gün yüzüne çıkaran kazılar aslında geç bir döneme denk geldi. Amfi tiyatro başta olmak üzere bir çok eser 2000’li yıllara uzanan son dönem kazılarda ortaya çıkarıldı.
DOĞU AKDENİZE UZANAN LİMAN
Magarsus , Karataş ilçe merkezine 5 kilometre uzaklıkta olan ve yüzü denize bakan bir tepe üzerine kurulu. İskenderun, Antalya ve Kıbrıs üçgeninde yer alan Magarsus , başından beri bir liman şehriydi. Doğu Akdenize uzanan en uçtaki bu liman kenti, koloniler ve ticaret gemileri için stratejik öneme sahipti. Bu nedenle tarihte her dönem bir egemenlik ve deniz kontrol merkezi olarak görüldü. Birçok kavmin ve hatta deniz korsanlarının bile iştahını kabartan Magarsus (Mollas) sayısız akına uğradı, işgallerin hışmından kurtulamadı. Fenike, Rodos, Girit, Venedik, Ceneviz, Portekiz filolarının uğrak yeri olan Magarsus’un görkemli kale duvarlarından bugün geriye pek az şey kaldı. Zira antik şehir, savaş ve işgallerin yanı sıra büyük depremlerden de nasibini aldı.
Bugün Magarsus’a ait arkeolojik çalışmalar sadece kara üzerinde yapılıyor. Oysa ki denizin içinde başka bir Magarsus daha var! Jeologlar ve tarihçiler, yaşanan depremlerin ve deniz hareketlerinin antik şehrin en az yarısını sular altında bıraktığını dile getiriyor. Peki deniz altında bugüne kadar herhangi bir arkeolojik çalışma yapıldı mı? Hayır. Kültür ve Turizm Bakanlığının önünde işte böylesi önemli bir görev daha duruyor.
ASALET, YAPILARDAN OKUNUYOR
Her kazma vurulduğunda yeni bir katman ve yeni bir uygarlıkla karşılaşmak mümkün Magarsus’ta. Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait yazıtlar ile sikke buluntularına bakıldığında, kentin adına (Mallos) para basıldığı bile görülüyor.
Magarsus’un asaleti, doğa güzelliğinin yanı sıra vergi ve kolonilerin getirdiği hediyelerle de büyüyordu. (Misis ve Ceyhan nehirleri üzerinden bereketli topraklara uzanan tarım ve ticaret yolunu da buna eklemek lazım tabii.) Şehrin tepesine inşa edilen valilik sarayı sözünü ettiğimiz asaletin tipik bir örneği olsa gerekti.
Bu kadar çok kavmin ve ticaret kolunun gelip geçtiği, dinlendiği Magarsus’ta kültür, sanat ve eğlence hayatı da elbette büyüleyici olmalıydı. Nitekim bugün önemli bir bölümü ortaya çıkarılmış olan 4 bin kişilik antik tiyatro hâlâ çok görkemli. Denizin hemen kenarında, bir tepeyi oymak suretiyle inşa edilmiş yapı, izleyicilere tiyatro izleme imkanı ile birlikte muhteşem bir deniz manzarası sunuyor. Kentin efsanevi kurucusu Anflakos mimaride adeta çağlara meydan okuyor.
Magarsus kazılarına bugüne kadar 1 milyon 200 bin lira para harcandığı belirtiliyor. Bu tutarın büyük kısmı antik şehrin üzerinde bulunan arazi ve mülk sahiplerine ödenmiş. Elbette bunun çok ötesine geçmeye ihtiyaç var. Çünkü antik kentin ünlü stadyum ve tapınak kısmı da açığa çıkarılmayı bekliyor. Amfi tiyatronun restorasyon ve konservasyon projesi tamlandığında ortaya çıkacak manzara ise merakla bekleniyor.
Karataş’a adını veren “kara taş” ise volkanik patlamalardan geriye kalan bazalt taşlarını ifade ediyor. Kazı çalışmalarında arzu edilen hususlardan biri de bazalt taşlarla örülmüş bina ve yol örnekleri ile karşılaşmak.
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ ÜZERİNDEN...
Antik Yazar, Vakanivüs Strabon’a göre kentin kuruluşu Truva Savaşı sonrasına rastlıyor. Savaştan sonra bölgeye gelen iki asker (Mopsos ile Amphilokhos) büyük inşa sürecine girişiyor. Ne var ki aralarında kaçınılmaz bir iktidar savaşı baş gösteriyor. Yaşanan düelloda her ikisi de hayatını kaybediyor ve naaşları kentin iki ayrı ucuna defnediliyor.
Kentte yer alan “Athena Magarsia Tapınağı”, Helenistik dönemde bölgenin en önemli kehanet merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Zira adı geçen tapınak savaş tanrısı Athena ve rahibelere adanmış.
Antik Yunan hakimiyetinde olan kent, bir dönem Perslilerin egemenliği altına giriyor. Pers kralının yenilmesiyle birlikte antik kent, Büyük İskender’in eline geçiyor. Antik Coğrafyacı Arianos’a göre Büyük İskender Mallos’a geldiği zaman, antik tiyatronun 200 metre kuzeyinde bulunan “Athena Magarsia Tapınağı”nı ziyaret edermiş. Sefer ve işgal planlarının başarıya kavuşması için tanrılara dua edilir, adaklar kesilirmiş. Yani bir nevi “savaş kutsama merkezi”ymiş Magarsus .
MAGARSUS’A KÜFÜR...
Bu yaz, tatilimin bir bölümünü Karataş’ta geçirdim. İlçede yaşayan dostlarımdan beni Magarsus kazı alanına götürmelerini rica ettim. Sağ olsunlar beni kırmadılar. Antik şehre vardığımızda akşam vaktiydi ve henüz gün kararmamıştı.
Karşılaştığım manzara hemen hemen şöyleydi:
Kazı alanının etrafı şeritlerle çevrilmişti. Bir tabelanın üzerinde alana girişin yasak olduğu yazıyordu. (Daha çok define avcıları ve heykel kırıcılara karşı yazıldığını düşünüyorum) Etrafta, kazı çalışmalarına katılan hocalar, üniversite öğrencileri ve işçiler için hazırlanmış birkaç baraka vardı. Kapıları rüzgarın şiddetiyle çarpıp duran iki portatif tuvaleti de buna eklemeli. Uzaktan antik tiyatroyu izlemeye karar verdik. Ne ki bu ziyafet sadece yarım saat sürdü. Çünkü hava artık kararmıştı. Araca binen dostlar kornaya bastıklarında gitme vakti gelmişti. Tam o sıra, araba farlarının aydınlığında, iğrenç bir yazı keşfettim. Yetkililer tarafından asılan uyarı tabelasının arkasına birileri sprey boyayla şu küfrü yazmıştı:
“Putperst p.zevenkler”
Yerimde donakaldım. Sonra, bir o küfür yazısına bir antik tiyatroya baktım. Tarihe, kazıcılara, arkeologlara, Magarsus’a küfredenler kendilerini binlerce yılın gerisine düşürmüşlerdi. Kazı çalışmalarına katılan üniversite öğrencilerini hatırlayınca doğrusu edilen küfür çok ama çok ağırıma gitti.
Zamanım yoktu, yoksa kendim giderdim; Karataşlı dostlarımdan rica ettim ve onlar hemen kültür müdürlüğüne gitti. Belediye ve Kültür Müdürlüğü yetkilileri de teşekkür edip gereğini yapacaklarını söylemişlerdi.
Mağarsus’ta o küfür yazısını yazanlar, acaba Nemrut dağında Komagene uygarlığına ait Aslanlı Heykel’in yüzünü parçalayanlara ne kadar yakınlardı? Palmira sütunlarına bomba bağlayanlara ya, peki onlara ne kadar uzaklardı?
Karataş’tan ayrıldığımda aklımda işte bu sorular vardı...
Evrensel'i Takip Et