02 Eylül 2015 00:40

Kaybolan hayatlar mevsimlik tarım işçileri

Paylaş

Betül BAŞ
Marmara Üniversitesi Kalkınma Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi

Türkiye’de TÜİK Mayıs 2015 verilerine göre 5 milyon 820 bin olan tarım iş gücünün yarıya yakını mevsimlik gezici ve geçici işçilerden oluşmaktadır. İstihdam edilenlerin yüzde 21.3’ü ise tarım sektöründe çalışmaktadır. Hizmetler sektörün artış gösterdiği ve tarım sektörünün giderek düştüğünü gözlemlesek de, Türkiye’de mevsimlik tarım işçiliği hâlâ kayıt dışı ve güvencesiz çalışma koşullarının en fazla olduğu alan olarak var olmaktadır. Kayıt dışı çalışma oranı ise TÜİK 2015 verilerine göre yüzde 34’tür. 4857 sayılı İş Kanunu’na göre 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde İş Kanunu’nun uygulanamayacağı belirtilmiştir. İşçiler genelde tarlada en fazla yirmi ve otuz kişi olarak çalıştığından İş Kanunu dışında yer alır. İş ilişkileri Borçlar Kanunu’na göre düzenlenir. Mevsimlik işçiler İş Kanunu’nda yer alan haftalık ve yıllık izin, hastalık izni, iş sağlığı ve güvenliği yaptırımları, ücrete ve işe dair sözleşme yapma hakkından yoksundurlar.
İşçi ve işveren arasındaki tüm ilişkiyi elçibaşı olarak adlandıran aracılar sağlamaktadır. Tarım İş Aracı belgesi olmak zorunda olan elçibaşılar devletin kurumları tarafından biliniyor olmasına rağmen mevsimlik işçiler hâlâ güvencesiz ve kayıt dışı olarak uzun saatler çalışmaktadırlar. Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığının Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi Projesi (METİP) birçok alanda değişiklik ve düzenleme öngörse de gözlemlenilenler sağlık, barınma, ulaşım ve altyapı eksikliğinin hâlâ var olduğudur.

HİÇBİR GÜVENCELERİ YOK

Mevsimlik tarım işçilerinin kaybolan hayatlarını ve yaşam mücadelelerimi Adana’nın Karataş ilçesinde gözlemlediklerimden yola çıkarak anlatacağım. Pamuk tarımının yoğun olduğu Adana Karataş bölgesinde mevsimlik işçiler nisan ayından kasım ayına kadar farklı işlerde çalışmaktadırlar. Köy muhtarlığının gösterdiği alanlarda kendi imkanlarıyla getirdikleri çadırlarda yaşayan mevsimlik işçiler sabah yedi akşam beş olmak üzere uzun saatlerde sıcağın altında tarlada hiçbir sosyal güvenceleri olmadan elçibaşının verdiği günlük kart usulü ücret sistemiyle çalışmaktadırlar. Hastalık gibi nedenlerle gün içinde yarım gün çalışana kartı yırtarak yarım kart verilmektedir. Kartını kaybeden ise çalışmış olmasına rağmen ücretini alamamaktadır. Genelde tarla ürünü satıldıktan sonra parasını alan işçiler için herhangi bir sözleşme mevcut olmadığından güven sadece tarla sahibi ve elçibaşı arasındaki sözdür. Bu nedenle ücretin alınamadığı durumlar da oluşmaktadır. Geçersiz çek alan çiftçinin, ürünün parasını alamadığı için işçiye ödeme yapamadığı durumlar mevcuttur.

BORÇLARINI KAPATMAK İÇİN

Borçlanma zincirine dahil olan işçiler iş bulma, yoksulluk, yoksunluk, geçimlik ücret, aileye destek olma ve okul harçlığını çıkartmak adına göç etmek zorunda kalmaktadır. İşçiler en çok ekonomik olarak gelir seviyesinin düşük olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinden göç etmektedirler. Evlilik, hastalık ve iflas gibi nedenlerle borçlu olan mevsimlik işçiler yazın çalışarak borçları kapatmak zorunda kalmaktadırlar.

EN ÇOK KADINLAR VE ÇOCUKLAR SÖMÜRÜLÜYOR

Mevsimlik işçiler güvencesiz olarak uzun saatler düşük ücretlerde çalışmaktadırlar. TÜİK 2014 verilerine göre ortalama 42 lira olan mevsimlik tarım işçiliği ücreti bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Bazı bölgelerde kadın ve erkek arasında ücret farklılığı mevcuttur. Adana’da bu oran 36 lira olup cinsiyet ayrımı yoktur. Mevsimlik tarım işçiliği sömürü unsurunun en çok olduğu bir iş alanı olup en çok da kadınlar ve çocuklar bu duruma maruz kalmaktadır. Sadece tarlada değil çadır işlerinde de çalışan kadınlar ve kız çocukları çifte sömürüye maruz kalmaktadır. Su taşıma, yemek pişirme, ekmek ve salça yapmak gibi temel ev işi unsurları hep kadınlar ve kız çocukları tarafından gerçekleştirilmektedir.

ÇOCUKLARIN ÖNEMLİ KISMI OKULA GİDEMİYOR

Hane halkı işi olarak görülen mevsimlik işçilik çocuk işçiliğinin en fazla olduğu alanlardandır. Aile üyelerinin tamamına yakını çalışmaktadır. TÜİK 2012 verilerine göre Türkiye genelinde 6-17 yaş grubunda istihdam edilen çocukların yüzde 44.8’i kentsel, yüzde 55.2’si kırsal yerlerde yaşamakta olup, yüzde 68.8’i erkek ve yüzde 31.2’si ise kız çocuklarıdır. Çalışan çocukların yüzde 44.7’si ise tarım alanındadır. Çalışan çocukların yüzde 49.8’i bir okula devam ederken, yüzde 50.2’si okula devam etmemektedir. Yaş grupları itibarıyla, 6-14 yaş grubundaki çalışan çocukların yüzde 81.8’i, 15-17 yaş grubundaki çalışan çocukların ise yüzde 34.3’ü bir okula devam etmektedir. Göç edilen aylar hem okul zamanına denk gelmesi hem de yaklaşık 9 ay kadar bir süre kalınarak çapa, sulama ve meyve ve sebze toplama gibi işlerde çalışılması nedeniyle çocuklar okula gidememektedir. Taşımalı sistemin var olduğu alanlarda ise sosyal dışlanma mevcuttur. Göç edilen yerdeki çocuklar diğer çocuklarla anlaşamamakta ve kavgalar çıkmaktadır. Birçok çocuk bu nedenle okula devam edememektedir.

‘İŞ KAZASI BİZ ÖLÜRSEK KAZADIR’

Neresinden ele alırsak alalım ayrı bir sorun alanı olarak karşımıza çıkan mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşulları kadar yaşam koşulları da zorludur. Sabah 07.00 akşam 17.00 saatleri arasında kahvaltı ve akşam yemeği olmak üzere iki mola vererek çalışan işçilerin yemeklerini her aileden bir kişi tarladan ayrılarak yapmaktadır. Tarlada bulunulan süre boyunca içme suyu ise tankerlerden sağlanmakta olup temiz olmadığı düşünülmektedir. Hatta işçiler günlerce tankerde bekletilen suyu içtiklerini söylemektedir. Traktör kasalarında tarlaya gidip gelen işçiler bazı zamanlarda kasanın açılmasıyla kendilerini yerde bulduklarını ifade etmektedirler. Tarlaya giderken olduğu gibi tarlada da iş kazaları mevcuttur. Çapayı ayağına vurmak, güneş çarpması ve tarımsal ilaçların maruz bıraktığı hastalıklar görülmektedir. İşçiler için iş kazası durumu ise adeta kanıksanmış olağan bir durumdur. Bir işçinin “iş kazası biz ölürsek kazadır. Çapayı vursak da işe devam” sözleriyle durum anlaşılmaktadır.

TUVALETLERDE SU YOK

Çadırlarda yaşam ise oldukça zorludur.  Elektrik ve su proje kapsamında olmakla beraber ücretleri işçilere aittir. Bazı çadırlarda buzdolabı ve televizyon mevcuttur. Elektriğin yetersiz olması nedeniyle çalışmadıkları işçiler tarafından ifade edilmiştir. Tuvalet olarak seyyar tuvaletler mevcuttur ama hijyen bakımından kullanılabilir durumda değildir. Birçok işçinin bu tuvaleti kullanması ve bazı tuvaletlerde su imkanının olmaması bunun nedenidir. Banyoyu kendi imkanları ile yapan işçilerden biri durumu şöyle ifade etmektedir: “Banyo yapsak da temizlendiğimizi anlamıyoruz bez branda altında toprak üstünde her yanımız toz toprak oluyor. Su birikiyor akrep ve yılanlar gelecek diye çok korkuyorum.”

DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Emek arzına dahil olan Suriyeli mülteciler diğer işçiler tarafından fazla sorun çıkartmakla suçlanmakta ve kavgacı olarak nitelendirilmektedir. Yaşam mücadelesi veren tarım işçileri için en önemli unsur günlük yevmiyelerini almak ve aile hanesini geçindirmektir. Bu durumda sorunun kaynağı tamamen emek sınıf çelişkisi üzerine kurgulanmaktadır.
Mevsimlik tarım işçiliği zor yaşam koşullarında fındık, pamuk, kayısı, narenciye ve sebze üretiminde çapa, sulama ve hasat zamanlarında yılın belli ayları çalışmak üzere evini bırakıp gelen aile hanelerini kapsamaktadır. Sağlık, barınma, beslenme ve hijyen gibi birçok soruna sahip işçiler zor ama mecburuz söylemleri ile çalışmaktadırlar. Tarlada ve çadırda doğan, büyüyen ve yetişen çocuklar için hayatları ailesiyle birlikte tarlada devam eden bir süreçtir. Çocukların çok azı eğitim alabilmektedirler ve birçok kişi bunun kaderi olduğu düşüncesi ile hayatlarını benimsemiş durumdadır. Sabahtan akşama kadar uzun süre çalışan işçiler sendika ve dernek üyesi olma durumuna sahipken kimse bu gibi kuruşlara üye değildir. Çalışma hayatının zorluğu özellikle de kadınlar ve kız çocuklarının tarla ve çadır olmak üzere çifte çalışma durumu hiçbir şeye ayıracak zamanlarının olmamasına neden olmaktadır. Elçibaşı mekanizması işçiler açısından iş ilişki kurmak adına elzem olduğu kadar işçiyi bağımlı konuma getiren bir unsur olarak da karşımıza çıkmaktadır. Birçok proje ile yaşam koşullarının düzeltilmesi dile getirilmesine hatta Meclis gündemlerine taşınmasına rağmen mevsimlik işçilerin durumda değişen bir şey görülmemektedir. Sadece elektrik ve su altyapıları oluşturulmuş, seyyar tuvalet getirilmiş ve çadır alanları tek bir yerde toplanmıştır. Bunların hiçbiri tam olarak istenilen durumda değildir. Elektrik ve su yetmemektedir. Tuvaletler hijyenden yoksundur. Çadır alanları ise merkezden ve insandan uzak hayvanların konumlandığı alanlardadır. Bazı sivil toplum kuruluşları ve dernekleri adına çalışmalar yürütülse de bu sadece belli bir kısma ulaşabilmektedir. Mevsimlik tarım işçileri Türkiye’nin en önemli ve güncel sorun alanlarından biridir. Tarım politikaları ile de bağlantılı olan bu alan çözümlenmesi gereken bir konudur. Denetim ve gözetim mekanizmalarının işlerlik kazanması gerekmektedir. Mevsimlik tarım işçilerinin kaybolan hayatları yeniden diriltilmelidir.

SURİYELİ MÜLTECİLER TERCİH EDİLİYOR

Suriye’de süregelen iç savaş sonucu Türkiye’ye iltica eden göçmenler mevsimlik işçileri için diğer bir sorun alanını oluşturmaktadır. Suriyeli mülteci sorunu Türkiye’nin tüm alanlarında farklı biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Mevsimlik işçiler açısından Suriyeli mülteciler emek arzına dahil oldukları ve ücretleri aşağıda tuttukları için istenmemektedirler. Özellikle Güneydoğu sınırımızdan giriş yapan mülteciler güneydoğu illerindeki tarım işlerinde daha fazla çalışmaktadır. Şanlıurfa ve Adana mültecilerin yoğun olarak yaşadığı alanlardandır. Ana dillerinin Arapça ve Kürtçe olması nedeniyle bu bölgelerde iletişim sorunu çekmemektedirler. Mevcut konumları itibarıyla kayıt dışı yabancı emek arzına dahil olan mülteciler oldukça fazla sayıda olmaları ve hemen hepsinin iş arıyor olması nedeniyle işveren tarafından tercih edilmektedirler. Bu durumda verilen ücrete ses çıkaramayan Kürt işçiler bu durumdan hem devleti hem de Suriyelileri sorumlu tutmaktadırlar. Suriyelilerin gelmesiyle var olan işsizlik koşullarına artan ev kirası fiyatları, sebze ve meyve fiyatları da eklenmiştir.  Bir işçi durumu şöyle ifade etmektedir; “Suriyeliler geldi, hiçbir şey göremedik. Onlar için iş olsun da ne olursa olsun. Bu sefer biz kazanamıyoruz. Bizim işimizi zorlaştırdılar. Çok fazla kişi var çalışacak ücret azalıyor. Eskiden Urfa’dan gediğimizde az insan vardı, ücret yüksekti.”

ÖNCEKİ HABER

ORS'de grevi kırmaya çalışan patrona yanıt: Hepimiz birimiz birimiz hepimiz için

SONRAKİ HABER

Onaylamayız da unutmayız da...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...