22 Şubat 2009 01:00

KİRVEME MEKTUPLAR


Kirvem,
Yukarıdaki başlık altında bundan önce bu köşeden sana postaladığım mektuplarımın ardından bu kez de aynı nakaratla bir yenisini yazıp, dolayısıyla bir türlü değişmeyen “ittihatçı” kafa yapımızla, keza bu kafanın ürettiği “çağdışı” zihniyetle ilgili katarlar dolusu laf karalamanın aslında bir bakıma boşa kürek sallayıp, aynı zamanda da amiyane deyimiyle “enayilik” olduğunu biloorum ama, yine de hani nasıl derler “can çıkmadan huy çıkmoor ka yavrum!”
Üstelik üç satır yazıp, beş kelamla bu “nato kafa, nato mermer” zihniyet karşısında laf ebeliğine soyunup, bu “yamuk kafa yapısı”yla cebelleşmeyi aklım sıra hüner bellerken, beri taraftan da, daha doğduğum ilk günden itibaren “yumurta sarısı”yla beslenmediği için dumura uğramış bu köhne beynimle arada bir baş başa kaldığımda, kör gözümle görebildiğim, sağır kulağımla duyabildiğim kadarıyla, her defasında “medeniyetin beşiği” diyerek el aleme afra tafrayla çalım attığımız şu bizim diyarlarda, yıllardan beri sürüp giden bu “kaknem” zihniyetin neredeyse yüz yıl önceki noktada, aynen paslı bir “mıh” misali çakıldığı yerde saplanıp, hatta giderek daha da derinlere doğru kök salıp zerre kadar neden değişmediğine bir türlü akıl sır erdiremiyorsam gari suç bende mi, yoksam ki herkese bol kepçe, sebilullah dağıtırken sıra özüme gelince; akıl, fikir, zeka denen bu meret şeyden bendeniz garip kuluna fazlasıyla nekes, bir o kadar da cimri davranıp, böylece “davarı saldım çayıra Mevlam kayıra!” babında yeterince akıl fikir ihsan eylememiş olan, tövbe tövbe yüce Tanrı’da mı, ehh onu da zaten hiç mi hiç bilemoorum!
Öyle ya da böyle, bu uzun girizgahın ardından lafı daha da evirip çevirip, uzatıp don lastiğine dönüştürmeden illa da baklayı ağzımdan çıkarmam gerekirse; demem o ki, başkalarını bilemem ama, şu bizim misakımilli sınırları dahilinde hemen her Allah’ın günü gerek yazılı, gerekse görsel medya denen “illahlah” alemin yanı sıra, ayrıca tepemizdeki en afilli koltuklarda çöreklenip “taht” kuran yetkili-yetkisiz, kadrolu-kadrosuz, bordrolu-bordrosuz, apoletli-apoletsiz, monşer-gayrımonşer bilumum “ağızlar”dan isterse “şeker-şerbet” kıvamında, isterse “zehir-zemberek” tadında, isterse ana-avratı, kızı-kısrağı, kümesteki kazı, raftaki sazı külliyen sollayan en babayani “küfür” tarzında kullanılıp, nitekim herkesin kendi meşrebine göre “durumdan vazife çıkararak” piyasaya “geçer akçe” niyetiyle sürdüğü şu “gavurun dölü” kahrolası “Ermeni!” sözcüğünden gari gerçekten de gına geldi zo!!!
Nitekim, memlekette sanki üzerinde kafa patlatılacak, şu ya bu şekilde halledilip ilelebet rafa kaldırılacak gelmiş geçmiş herhangi bir konu, en ufak bir “mesele”miz sanki yokmuşçasına, sanki meydanlarda işsiz-güçsüz, ipsiz-sapsız kaldırım mühendislerinin dolaşmadığı, sorgusuz sualsiz yargısız “infaz”ların asla varit olmadığı, “adalet” dağıtan teraziden tüm “vatandaş”ların hepsine hakkaniyetten asla şaşmadan, hiçbir hileye başvurmadan eşit miktarlarda kaya tuzu, bayır turpu, Langa hıyarı paylaştırıldığı, velhasılıkelam sanki ülkenin her yanı, her köşesi güllük gülistanlık, etraf-tarafı her bakımdan bereket yumağıyla donatılmış gerçek bir “cennet-mekan”mışçasına, veya maddi-manevi tüm sorunlarımızı hani mil pardon ama, sanki kökünden falçatayla sünnet etmişçesine, sanki yedisinden yetmişine varıncaya kadar hepimiz mutlu, mesut, ak günlerin güvercinleri gibi sevincimizden takla atıp, Aşiyan’nın şen şakrak bülbülleri gibi şakıyıp, kısacası keyif üstüne keyif çatmaktan, horlayıp sırtüstü yatmaktan başka yapacak hiçbir işimiz kalmadığından kellim; bu rehavetten, bu zevku sefadan ister istemez bunalıp, ardından da can sıkıntısıyla nedense her öküzün altında buzağı aramaya soyunup, nitekim bunun yerine her defasında körolası bir “Ermeni tuzağı”na mı tosluyoruz ne!
İşi-gücü, çifti-çubuğu, semeri-sepeti, çulu-çuvalı bir kenara bırakıp, sonra da tıpkı “körebe” oynayan veletler misali “sağım solum Ermeni!!!” tekerlemesiyle birbirimizi “ters köşe”lerde sıkıştırıp, sözde “sobeleme”ye kalkışmanın, bu saatten sonra kime nasıl bir fayda sağlayacağını, ben özüm “ yumurtanın sarısı” yerine sadece “akıyla” beslendiği için yeterince gelişmemiş gariban beynimle zaten çözemoorum ama, yine de bu “çarpık” zihniyet doğrultusunda iki satır karalamak umuduyla haftaya kadar kal sağlıcakla Kirvem!..
MIGIRDİÇ MARGOSYAN

Evrensel'i Takip Et