17 Mart 2006 23:00
Hüseyin Demir ne yaşar ne yaşamaz
GÜNÜN YAZILARI
Köyü boşaltıldığından arazisini işletemediği için Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Tazmini Yasası çerçevesinde gerekli yerlere başvuran 80 yaşındaki Hüseyin Demir, Aziz Nesin'in "Yaşar ne yaşar ne yaşamaz" öykülerine taş çıkartacak olaylar yaşadı: Ölü olan anne ve babasının halen yaşıyor gösterildiğini öğrendi. Demir durumu düzeltmeye kalkışınca, bu kez kendisi ölü, annesi sağ olarak gösterildi. Ölü ve sağları netleştirmeye fırsat vermeyen Emekli Sandığı ise 'ölüdür' diye Demir'in 3 ayda bir aldığı 200 milyonluk yaşlılık maaşını kesti.
Hüseyin Demir'in 1994 yılında boşaltılan Suçıktı (Tıltapan) köyündeki 35 dönümlük arazisini köyün boşaltılması nedeniyle 1999 yılına kadar kullanamaması nedeniyle Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Tazmini Yasası için başvuru yaptı. 8 Temmuz 2005'te Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı'na başvuran Demir'e, babasının adına kayıtlı tapuyu kendi üzerine alması istendi.
Hayatta olmayan babasının üzerine kayıtlı tapuyu kendi üzerine almak için Nüfus Müdürlüğü'ne giden ve nüfus aile tablosunu isteyen Demir bir sürprizle karşılaştı: Aile tablosunda 1895 doğumlu ve 1975 yılında ölen baba Piresim ile 1899 doğumlu ve 1970 yılında ölen anne Vesile'nin hâlâ yaşıyor olduğunu öğrendi.
Kim ölü kim sağ Demir kayıtları düzeltmek amacıyla avukatı aracılığıyla girişimlerde bulundu. Demir'in avukatı Süleyman Özbayhan, tapunun alınması ve veraset ilamının yapılabilmesi amacıyla emniyet araştırması yapılarak anne ve babanın öldüğünün ispatlanmasını istedi. Bunun üzerine Demir'in köyüne gidilerek şahitler dinlendi ve anne ile babanın ölü oldukları ispatlandı. Fakat Nüfus Müdürlüğü 29 Ağustos 2005'te düzenlediği yeni kayıtlarda babayı ölü olarak gösterirken, yine anneyi sağ olarak gösterdi. Av. Özbayhan ikinci kez Nüfus Müdürlüğü'ne başvurarak, annenin ölü gösterilmesini istedi. Bunun üzerine Nüfus Müdürlüğü 7 Kasım 2005'te yeni bir nüfus tablosu hazırladı. Fakat bu kez de annesi sağ gösterilen Demir'in kendisi ölü gösterildi. Özbayhan'ın Nüfus Müdürlüğü'ne yaptığı düzeltme başvurularının ardı arkası kesilmedi. Son olarak 13 Şubat 2006 tarihinde olması gerektiği gibi yani 106 yaşında gösterilen anne ile 110 yaşında gösterilen baba ölü, Demir ise sağ gösterildi.
Sağ olduğunu ispatlayamadı Demir ölüleri sağ, sağları da ölü gösterme mücadelesi yürütürken, nüfusta ölü göründüğü için 3 ayda bir Emekli Sandığı'ndan aldığı yaşlılık maaşından da oldu, Demir'in maaşı "ölü" olduğu gerekçesiyle kesildi. 6 Mart 2005'te banka kapısına kadar giden Hüseyin Demir'e öldüğü söylendi ve yaşlılık maaşı verilmedi. Mağdur edildiğini belirten Demir, kendisinin sağ olduğunu ispatlayamadığını, bu nedenle maaşını alamadığını ifade etti. Sorunun giderilmesi için 9 Mart günü Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'ne başvuruda bulunan Demir dilekçesinde, "Hâlâ yaşıyor olmam nedeniyle yaşlılık aylığımın ivedilikle verilmesi, kurumunuzdaki ölüm olayının doğrusuyla düzeltilmesini istiyorum" diye belirtti. Durumun bir an önce düzeltilmesini istediklerini ifade eden Av. Süleyman Özbayhan ise, "Emekli Sandığı'na yapılan başvurunun sonucunun tarafımıza gelmesini bekliyoruz. Müvekkilimden kaynaklanmayan bu durumun düzeltilmemesi halinde Emekli Sandığı hakkında dava açmayı düşünüyoruz"dedi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Benerci'nin ülkesinde işçi konferansı - 1 -
30 dolara ömür tüketen işçiler
Sunu Nazım Hikmet'in genç Hintli bir devrimcinin öyküsünü anlattığı "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" adlı eserinde geçen bir söz hafızalarda hâlâ: "Boş gecelerini değil, boydan boya ömrünü ver inkılaba"... Benerci'nin ülkesi Hindistan'da geçen hafta Yeni Sendikal İnisiyatif'in kuruluşunun ilan edildiği Sendikal Konferans'ta, Benerci'nin kardeşleri, "Zindabat, Zindabat, İnkılap, Zindabat" (Yaşasın yaşasın, devrim yaşasın) sloganı ile bir araya geldi. 1999 yılında Ören'de yapılan Uluslararası Sendikal Konferans'tan etkilenen Hintli Sendikacı Ashmin Roy'un önerisiyle başlatılan ve 4 yıl hazırlığı süren konferansta, 800 bin Hintli işçiyi temsilen 560 delege ile değişik ülkelerden gelen uluslararası katılımcılar 4 gün boyunca "İşçi hareketini nasıl birleştirip, güçlendirebiliriz" sorusuna yanıt aradı. Türkiye'den KESK'i temsil eden bir heyetin de katıldığı konferansı, KESK heyetinden eğitimci Hilal Ünlü ve Sendikacı Ashmin Roy, gazetemiz için değerlendirdi.
Yeni Sendikal İnisiyatif'in (NTUI) kuruluşunun ilan edildiği konferansa Türkiye'yi temsilen bir KESK heyeti de katıldı. KESK heyetinde yer alan Eğitim Sen üyesi Eğitimci-Çevirmen Hilal Ünlü, izlenimlerini ve Hintli işçilerle yaptığı söyleşileri gazetemize anlattı. Hindistan'da çoğunu kadınların oluşturduğu işçilerin ayda 30 dolara, en az 10 saatlik çalışma süreleri ile sosyal güvencesiz ömür tükettiğine dikkat çeken Ünlü, dünyaca ünlü Taç Mahal'in Hindistan'ın dört bir yanına sinen yoksulluğun gölgesinde kaldığını belirtti: Hindistan saatiyle 05:30'da Hindistan'a varıyoruz. Sabah olmasına rağmen hava oldukça sıcak. Sıcak ve ağır bir baharat kokusu birbirine karışıyor. Yol boyunca her köşeye sinmiş bir yoksulluğa şahit oluyoruz. Toplantı, 3-4 katlı, soluk duvarlı bir binanın arka bahçesinde yapılıyor. Rosa isimli bir genç bizi karşılıyor. Rosa'nın ismini profesör olan babası Vijay Sing Rosa Luksemburg'dan esinlenerek koymuş. Rosa da diğer Hintli gençler gibi umut dolu. Gençler ve konferans katılımcıları bizi sevgiyle karşılıyor. Toplantıda çok sayıda geleneksel giysileriyle Hintli kadınlar, işçiler, Hintliler, ABD, Kanada, Fransa, Sri Lanka, Bangladeş ve Bangkok'tan gelen sendikacılar ve siyasi parti temsilcileri var. Hintlilerin giysileri ışıl ışıl. Bir grup kadın sahneye çıkıyor, birinin elinde tef var, coşkulu bir şekilde şarkı söylemeye başlıyorlar. Öğreniyoruz ki, bu grup hazır giyim işçilerinden oluşuyormuş, şarkılarında ise ABD'nin yalan söylediğini, küreselleşmenin bir yalan olduğunu anlatıyorlarmış. Toplantı NTUI temsilcilerinin konuşmaları ile başlıyor. Sahneye çıkan herkes işçilerin birliğinin öneminden, yaşanan süreçte neler yapılması gerektiğinden bahsediyor. Konuşmalar sık sık sloganlarla kesiliyor. 50 yaşlarında bir kadın dikkatimizi çekiyor. Dimdik duran Com V. Chandra, yumruğu havada bir şey söyüyor, diğer katılımcılar da onun söylediklerini tamamlıyor. Sloganları bizim çeviriyorlar. Chandra, 'İşçilerin birliği', 'Biz bir bütünüz', 'Devrim, devrim' diyor, diğer katılımcılar da haykırıyor, 'Yaşasın yaşasın!'...
KADIN EMEKÇİLERİN MÜCADELESİ Bir maden işçisi ve işçi önderi olan Chandra, Kömür ve Maden İşçileri Sendikası'nın Örgütlenme Sekteri olarak da görev yapıyor. Chandra kömür ve maden işçilerinin örgütlendiği 6 sendikanın bağlı olduğu federasyonun 1 milyon üyesi olduğunu söylüyor. Chandra, 1993'te "kömür ocaklarında kadınlar çalışamaz" diyen maden şirketlerine ve hükümete karşı başta kadınlar olmak üzere işçileri örgütlendiklerini ve yoğun mücadeleler sonucunda maden şirketine geri adım attırdıklarını ve çalışma yasağının kalkmasını sağladıklarını anlatıyor. Kadınların yer üstündeki hizmetleri yerine getirdiğini kaydeden Chandra, maden ocaklarında çalışma koşullarının çok ağır olduğunu söylüyor. Giyim İşçileri Sendikası Başkan Yardımcısı Kareem Khan ise Hindistan'da ihracata yönelik konfeksiyon üretim merkezinin Banglo olduğunu belirterek, dünyaca ünlü bazı markaların üretiminin Banglo da yapıldığını bildiriyor. Giyim sektöründe yaklaşık 600 bin işçi çalıştığını ancak yalnızca bunların yüzde 10'unun sendikalı olduğunu dile getiren Khan, bu oranı artırmak için çabaladıklarını kaydediyor. "Müslümanım, namaz kılıyor, oruç tutuyorum ama sosyalistim" diyen 31 yaşındaki Khan, Demokratik Gençlik Forumu adı altında da gecekondulardaki gençleri örgütlediğini söylüyor. Khan'ın arkadaşı Safina Taj da sendikalı bir giyim işçisi. Ayda 30 dolar maaş aldığını kaydeden Taj, giyim sektöründeki aylık en yüksek ücretin 40 dolar olduğunu ifade ediyor.
ÇOCUKLAR ÇEYREK DOLARA ÇALIŞIYOR Bir çay-kahve plantasyonunda kasım, aralık ve ocak aylarında çalışan mevsimlik tarım işçisi Mari Joseph de sosyal güvenceleri olmadığını anlatarak başlıyor söze. "Diğer aylarda da başka bölgelere giderek iş bulursak çalışıyoruz" diyen Joseph, kadınların günde 35 rupi (0.8 dolar) erkeklerin ise 45 rupi (1 dolar), 10-16 yaşlarındaki çalıştıkları için okula gidemeyen çocvukların ise günde 10 rupi (0.25) dolar aldıklarını anlatıyor. Kendisinin de üye olduğu Plantasyon İşçileri Federasyonu'nun 668 bin üyeye sahip olduğunu kaydeden Joseph, üyelerin yüzde 90'ını da kadınların oluşturduğunu belirtiyor. M.S Shiromanie ise sendikalı bir inşaat işçisi. Sendikalarının 2 bin 500 üyesi olduğunu bildiren Shiromanie de sosyal güvenceleri olmadığını, çalışma sürelerinin ise belirsiz olduğunu söylüyor. Shiromanie, "Patronun söylediği kadar çalışıyoruz, bu da günde en az 10 saat oluyor. İnşaat sektöründe çalışanların yüzde 70'i kadın. Kadın emeği ucuz olduğu için (günde 0.5 dolar), genelde kadınlar tercih ediliyor, erkeklerin günlük ücreti ise günde yaklaşık 1 dolar. Çalışanların yüzde 25'i de çocuk, yevmiyeleri ise çeyrek dolar. Çocuklar okula gidemiyor" diyor.
YOKSULLUĞUN GÖLGESİNDE TAÇ MAHAL Konferansın ilk gününün sonunda geçtiğimiz bir sokak Hindistan'ın gerçek yüzünü gözler önüne seriyor. Kendimizi zaman makinesinde ortaçağa dönmüş gibi hissediyoruz. Naylonlarla kapatılmış küçük küçük barakalar, tıkış tıkış, teni tozdan grileşmiş insanlar, feri gitmiş bakışlar. Ardından Taç Mahal'e gidiyoruz. Oldukça etkileyici bir yapı. Ancak Taç Mahal'in güzelliği, Hindistan'da insanın yakasına yapışan yoksulluğun gölgesinde kalıyor. Bir Müslüman mahallesini de geziyoruz. Olağanüstü kalabalık bir sokak. Aç insanlar düzenli sıralar halinde, yemeklerin piştiği lokantaları izliyor, yemek artıklarını bekliyorlar. Ölü gibi bakıyorlar... Ertesi gün de konferans aynı coşkuyla devam ediyor. Uluslararası konukların konuşmaları ilgiyle izleniyor. KESK MYK Üyesi Fevzi Ayber de bir konuşma yapıyor. Konferansın son etkinliğinde bir müzik ve tiyatro grubu sahne alıyor, emperyalizmi eleştiren oyunlar sergiliyorlar. Nazım Hikmet'in "Ellerin" şiirini Hintçeye çevirip, şarkılaştırmışlar. Grup olağanüstü alkış alıyor.
GELECEĞİ İŞÇİLER KURACAK! Hindistan'a vardığımda yollarda gördüğüm tablodan bu ülkede bir şey değişmeyeceği, ya da değişmesinin çok güç olacağı gibi duygulara kapılmıştım. Bunca yoksulluk nasıl giderilebilirdi? Nasıl baş edilebilirdi? Ancak konferans ilerledikçe zayıf bedenli, yorgun ifadeli Hintli işçileri tanımak mümkün değildi. Zıpkın gibiydiler. Özellikle kadınlar, ortalığı çınlatıyorlardı. İçime bir umut doldu. İşte dedim, yarınlarının gerçek önderi işçi sınıfı... 1 milyar nüfusu olan bir ülkede işçi sınıfının daha doğuştan kast sistemi ile bölünmesi, etnik sorun, kabile yaşamı sorunu, çok dinlilik, çok kültürlülük, çok milliyetli olma sorunu gibi sorunları bir arada yaşıyor olmak hiç bir şey ifade etmiyor. Yeter ki işçi sınıfının değiştirme, dönüştürme gücüne inanalım.
Konferansta ele alınan konular Küresel emek hakları ve Asya emeği (Bir Asya koalisyonuna doğru), cinsiyet eşitsizliği ve emek, ulusal kadın örgütleri ittifakı ile ortak örgütlenme, emeğin örgütlenmesinde toplumsal ittifak, örgütsüzlerin örgütlenmesi ve sosyal güvenlik, Ulusal Emek Merkezi ile ortak örgütlenme, demokrasiye tehditler (bir emek perspektifi).
NTUI NEDİR? Konferans'ta resmen kurulan Yeni Sendikal İnisiyatif'in (NTUI) kökleri, 2001'de 16 bağımsız sendikanın, "kapitalist küreselleşmenin işçi sınıfına karşı saldırılarına karşı daha etkin bir sendika federasyonu kurulması" ihtiyacı ile bir araya gelmesine dayanıyor. NTUI, tarım, ormancılık, madencilik, giyim, hizmetler, dans barları ve seks sektöründeki işçilerin bağımsız sendikalarının katılımıyla büyüyor. NTUI, işyerinde tek sendika, iş koşulunda tek federasyonu savunuyor. Bağımsız sendikaların ulusal bir federasyonu olmayı hedefleyen NTUI, en büyük ve baskın sendikal merkez olmayı değil, önemli konulara diğer sendika merkezleri ile birlikte demokratik bir biçimde müdahil olacak kadar güç biriktirmeyi amaçlıyor. İşçi hareketinin gücüne inancını vurgulayan NTUI, "demokratik ilkeler etrafında sendikaların ortak hareketini ve birliğini sağlamak" hedefini önüne koyuyor.
YARIN: 'Yüzünüzü Asya'ya dönün'
Kim ölü kim sağ Demir kayıtları düzeltmek amacıyla avukatı aracılığıyla girişimlerde bulundu. Demir'in avukatı Süleyman Özbayhan, tapunun alınması ve veraset ilamının yapılabilmesi amacıyla emniyet araştırması yapılarak anne ve babanın öldüğünün ispatlanmasını istedi. Bunun üzerine Demir'in köyüne gidilerek şahitler dinlendi ve anne ile babanın ölü oldukları ispatlandı. Fakat Nüfus Müdürlüğü 29 Ağustos 2005'te düzenlediği yeni kayıtlarda babayı ölü olarak gösterirken, yine anneyi sağ olarak gösterdi. Av. Özbayhan ikinci kez Nüfus Müdürlüğü'ne başvurarak, annenin ölü gösterilmesini istedi. Bunun üzerine Nüfus Müdürlüğü 7 Kasım 2005'te yeni bir nüfus tablosu hazırladı. Fakat bu kez de annesi sağ gösterilen Demir'in kendisi ölü gösterildi. Özbayhan'ın Nüfus Müdürlüğü'ne yaptığı düzeltme başvurularının ardı arkası kesilmedi. Son olarak 13 Şubat 2006 tarihinde olması gerektiği gibi yani 106 yaşında gösterilen anne ile 110 yaşında gösterilen baba ölü, Demir ise sağ gösterildi.
Sağ olduğunu ispatlayamadı Demir ölüleri sağ, sağları da ölü gösterme mücadelesi yürütürken, nüfusta ölü göründüğü için 3 ayda bir Emekli Sandığı'ndan aldığı yaşlılık maaşından da oldu, Demir'in maaşı "ölü" olduğu gerekçesiyle kesildi. 6 Mart 2005'te banka kapısına kadar giden Hüseyin Demir'e öldüğü söylendi ve yaşlılık maaşı verilmedi. Mağdur edildiğini belirten Demir, kendisinin sağ olduğunu ispatlayamadığını, bu nedenle maaşını alamadığını ifade etti. Sorunun giderilmesi için 9 Mart günü Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'ne başvuruda bulunan Demir dilekçesinde, "Hâlâ yaşıyor olmam nedeniyle yaşlılık aylığımın ivedilikle verilmesi, kurumunuzdaki ölüm olayının doğrusuyla düzeltilmesini istiyorum" diye belirtti. Durumun bir an önce düzeltilmesini istediklerini ifade eden Av. Süleyman Özbayhan ise, "Emekli Sandığı'na yapılan başvurunun sonucunun tarafımıza gelmesini bekliyoruz. Müvekkilimden kaynaklanmayan bu durumun düzeltilmemesi halinde Emekli Sandığı hakkında dava açmayı düşünüyoruz"dedi.
src=/resim/b1.gif width=5>



Benerci'nin ülkesinde işçi konferansı - 1 -
30 dolara ömür tüketen işçiler
Sunu Nazım Hikmet'in genç Hintli bir devrimcinin öyküsünü anlattığı "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" adlı eserinde geçen bir söz hafızalarda hâlâ: "Boş gecelerini değil, boydan boya ömrünü ver inkılaba"... Benerci'nin ülkesi Hindistan'da geçen hafta Yeni Sendikal İnisiyatif'in kuruluşunun ilan edildiği Sendikal Konferans'ta, Benerci'nin kardeşleri, "Zindabat, Zindabat, İnkılap, Zindabat" (Yaşasın yaşasın, devrim yaşasın) sloganı ile bir araya geldi. 1999 yılında Ören'de yapılan Uluslararası Sendikal Konferans'tan etkilenen Hintli Sendikacı Ashmin Roy'un önerisiyle başlatılan ve 4 yıl hazırlığı süren konferansta, 800 bin Hintli işçiyi temsilen 560 delege ile değişik ülkelerden gelen uluslararası katılımcılar 4 gün boyunca "İşçi hareketini nasıl birleştirip, güçlendirebiliriz" sorusuna yanıt aradı. Türkiye'den KESK'i temsil eden bir heyetin de katıldığı konferansı, KESK heyetinden eğitimci Hilal Ünlü ve Sendikacı Ashmin Roy, gazetemiz için değerlendirdi.
Yeni Sendikal İnisiyatif'in (NTUI) kuruluşunun ilan edildiği konferansa Türkiye'yi temsilen bir KESK heyeti de katıldı. KESK heyetinde yer alan Eğitim Sen üyesi Eğitimci-Çevirmen Hilal Ünlü, izlenimlerini ve Hintli işçilerle yaptığı söyleşileri gazetemize anlattı. Hindistan'da çoğunu kadınların oluşturduğu işçilerin ayda 30 dolara, en az 10 saatlik çalışma süreleri ile sosyal güvencesiz ömür tükettiğine dikkat çeken Ünlü, dünyaca ünlü Taç Mahal'in Hindistan'ın dört bir yanına sinen yoksulluğun gölgesinde kaldığını belirtti: Hindistan saatiyle 05:30'da Hindistan'a varıyoruz. Sabah olmasına rağmen hava oldukça sıcak. Sıcak ve ağır bir baharat kokusu birbirine karışıyor. Yol boyunca her köşeye sinmiş bir yoksulluğa şahit oluyoruz. Toplantı, 3-4 katlı, soluk duvarlı bir binanın arka bahçesinde yapılıyor. Rosa isimli bir genç bizi karşılıyor. Rosa'nın ismini profesör olan babası Vijay Sing Rosa Luksemburg'dan esinlenerek koymuş. Rosa da diğer Hintli gençler gibi umut dolu. Gençler ve konferans katılımcıları bizi sevgiyle karşılıyor. Toplantıda çok sayıda geleneksel giysileriyle Hintli kadınlar, işçiler, Hintliler, ABD, Kanada, Fransa, Sri Lanka, Bangladeş ve Bangkok'tan gelen sendikacılar ve siyasi parti temsilcileri var. Hintlilerin giysileri ışıl ışıl. Bir grup kadın sahneye çıkıyor, birinin elinde tef var, coşkulu bir şekilde şarkı söylemeye başlıyorlar. Öğreniyoruz ki, bu grup hazır giyim işçilerinden oluşuyormuş, şarkılarında ise ABD'nin yalan söylediğini, küreselleşmenin bir yalan olduğunu anlatıyorlarmış. Toplantı NTUI temsilcilerinin konuşmaları ile başlıyor. Sahneye çıkan herkes işçilerin birliğinin öneminden, yaşanan süreçte neler yapılması gerektiğinden bahsediyor. Konuşmalar sık sık sloganlarla kesiliyor. 50 yaşlarında bir kadın dikkatimizi çekiyor. Dimdik duran Com V. Chandra, yumruğu havada bir şey söyüyor, diğer katılımcılar da onun söylediklerini tamamlıyor. Sloganları bizim çeviriyorlar. Chandra, 'İşçilerin birliği', 'Biz bir bütünüz', 'Devrim, devrim' diyor, diğer katılımcılar da haykırıyor, 'Yaşasın yaşasın!'...
KADIN EMEKÇİLERİN MÜCADELESİ Bir maden işçisi ve işçi önderi olan Chandra, Kömür ve Maden İşçileri Sendikası'nın Örgütlenme Sekteri olarak da görev yapıyor. Chandra kömür ve maden işçilerinin örgütlendiği 6 sendikanın bağlı olduğu federasyonun 1 milyon üyesi olduğunu söylüyor. Chandra, 1993'te "kömür ocaklarında kadınlar çalışamaz" diyen maden şirketlerine ve hükümete karşı başta kadınlar olmak üzere işçileri örgütlendiklerini ve yoğun mücadeleler sonucunda maden şirketine geri adım attırdıklarını ve çalışma yasağının kalkmasını sağladıklarını anlatıyor. Kadınların yer üstündeki hizmetleri yerine getirdiğini kaydeden Chandra, maden ocaklarında çalışma koşullarının çok ağır olduğunu söylüyor. Giyim İşçileri Sendikası Başkan Yardımcısı Kareem Khan ise Hindistan'da ihracata yönelik konfeksiyon üretim merkezinin Banglo olduğunu belirterek, dünyaca ünlü bazı markaların üretiminin Banglo da yapıldığını bildiriyor. Giyim sektöründe yaklaşık 600 bin işçi çalıştığını ancak yalnızca bunların yüzde 10'unun sendikalı olduğunu dile getiren Khan, bu oranı artırmak için çabaladıklarını kaydediyor. "Müslümanım, namaz kılıyor, oruç tutuyorum ama sosyalistim" diyen 31 yaşındaki Khan, Demokratik Gençlik Forumu adı altında da gecekondulardaki gençleri örgütlediğini söylüyor. Khan'ın arkadaşı Safina Taj da sendikalı bir giyim işçisi. Ayda 30 dolar maaş aldığını kaydeden Taj, giyim sektöründeki aylık en yüksek ücretin 40 dolar olduğunu ifade ediyor.
ÇOCUKLAR ÇEYREK DOLARA ÇALIŞIYOR Bir çay-kahve plantasyonunda kasım, aralık ve ocak aylarında çalışan mevsimlik tarım işçisi Mari Joseph de sosyal güvenceleri olmadığını anlatarak başlıyor söze. "Diğer aylarda da başka bölgelere giderek iş bulursak çalışıyoruz" diyen Joseph, kadınların günde 35 rupi (0.8 dolar) erkeklerin ise 45 rupi (1 dolar), 10-16 yaşlarındaki çalıştıkları için okula gidemeyen çocvukların ise günde 10 rupi (0.25) dolar aldıklarını anlatıyor. Kendisinin de üye olduğu Plantasyon İşçileri Federasyonu'nun 668 bin üyeye sahip olduğunu kaydeden Joseph, üyelerin yüzde 90'ını da kadınların oluşturduğunu belirtiyor. M.S Shiromanie ise sendikalı bir inşaat işçisi. Sendikalarının 2 bin 500 üyesi olduğunu bildiren Shiromanie de sosyal güvenceleri olmadığını, çalışma sürelerinin ise belirsiz olduğunu söylüyor. Shiromanie, "Patronun söylediği kadar çalışıyoruz, bu da günde en az 10 saat oluyor. İnşaat sektöründe çalışanların yüzde 70'i kadın. Kadın emeği ucuz olduğu için (günde 0.5 dolar), genelde kadınlar tercih ediliyor, erkeklerin günlük ücreti ise günde yaklaşık 1 dolar. Çalışanların yüzde 25'i de çocuk, yevmiyeleri ise çeyrek dolar. Çocuklar okula gidemiyor" diyor.
YOKSULLUĞUN GÖLGESİNDE TAÇ MAHAL Konferansın ilk gününün sonunda geçtiğimiz bir sokak Hindistan'ın gerçek yüzünü gözler önüne seriyor. Kendimizi zaman makinesinde ortaçağa dönmüş gibi hissediyoruz. Naylonlarla kapatılmış küçük küçük barakalar, tıkış tıkış, teni tozdan grileşmiş insanlar, feri gitmiş bakışlar. Ardından Taç Mahal'e gidiyoruz. Oldukça etkileyici bir yapı. Ancak Taç Mahal'in güzelliği, Hindistan'da insanın yakasına yapışan yoksulluğun gölgesinde kalıyor. Bir Müslüman mahallesini de geziyoruz. Olağanüstü kalabalık bir sokak. Aç insanlar düzenli sıralar halinde, yemeklerin piştiği lokantaları izliyor, yemek artıklarını bekliyorlar. Ölü gibi bakıyorlar... Ertesi gün de konferans aynı coşkuyla devam ediyor. Uluslararası konukların konuşmaları ilgiyle izleniyor. KESK MYK Üyesi Fevzi Ayber de bir konuşma yapıyor. Konferansın son etkinliğinde bir müzik ve tiyatro grubu sahne alıyor, emperyalizmi eleştiren oyunlar sergiliyorlar. Nazım Hikmet'in "Ellerin" şiirini Hintçeye çevirip, şarkılaştırmışlar. Grup olağanüstü alkış alıyor.
GELECEĞİ İŞÇİLER KURACAK! Hindistan'a vardığımda yollarda gördüğüm tablodan bu ülkede bir şey değişmeyeceği, ya da değişmesinin çok güç olacağı gibi duygulara kapılmıştım. Bunca yoksulluk nasıl giderilebilirdi? Nasıl baş edilebilirdi? Ancak konferans ilerledikçe zayıf bedenli, yorgun ifadeli Hintli işçileri tanımak mümkün değildi. Zıpkın gibiydiler. Özellikle kadınlar, ortalığı çınlatıyorlardı. İçime bir umut doldu. İşte dedim, yarınlarının gerçek önderi işçi sınıfı... 1 milyar nüfusu olan bir ülkede işçi sınıfının daha doğuştan kast sistemi ile bölünmesi, etnik sorun, kabile yaşamı sorunu, çok dinlilik, çok kültürlülük, çok milliyetli olma sorunu gibi sorunları bir arada yaşıyor olmak hiç bir şey ifade etmiyor. Yeter ki işçi sınıfının değiştirme, dönüştürme gücüne inanalım.
Konferansta ele alınan konular Küresel emek hakları ve Asya emeği (Bir Asya koalisyonuna doğru), cinsiyet eşitsizliği ve emek, ulusal kadın örgütleri ittifakı ile ortak örgütlenme, emeğin örgütlenmesinde toplumsal ittifak, örgütsüzlerin örgütlenmesi ve sosyal güvenlik, Ulusal Emek Merkezi ile ortak örgütlenme, demokrasiye tehditler (bir emek perspektifi).
NTUI NEDİR? Konferans'ta resmen kurulan Yeni Sendikal İnisiyatif'in (NTUI) kökleri, 2001'de 16 bağımsız sendikanın, "kapitalist küreselleşmenin işçi sınıfına karşı saldırılarına karşı daha etkin bir sendika federasyonu kurulması" ihtiyacı ile bir araya gelmesine dayanıyor. NTUI, tarım, ormancılık, madencilik, giyim, hizmetler, dans barları ve seks sektöründeki işçilerin bağımsız sendikalarının katılımıyla büyüyor. NTUI, işyerinde tek sendika, iş koşulunda tek federasyonu savunuyor. Bağımsız sendikaların ulusal bir federasyonu olmayı hedefleyen NTUI, en büyük ve baskın sendikal merkez olmayı değil, önemli konulara diğer sendika merkezleri ile birlikte demokratik bir biçimde müdahil olacak kadar güç biriktirmeyi amaçlıyor. İşçi hareketinin gücüne inancını vurgulayan NTUI, "demokratik ilkeler etrafında sendikaların ortak hareketini ve birliğini sağlamak" hedefini önüne koyuyor.
YARIN: 'Yüzünüzü Asya'ya dönün'
Evrensel'i Takip Et