7 Ocak 2006 23:00
Taşerondan sağlık
Adana Yüreğir Belediyesi tarafından geçtiğimiz yıl açılan Yüreğir Sağlık Merkezi özelleştirmenin hışmına uğradı.
Yüreğir Belediyesi Başkanı Ömer Topçu tarafından büyük reklamlarla açılan sağlık merkezleri, görevli taşeron şirketlerin paralarını alamaması sebebiyle harabeye çevrildi. Paralarını alamayan taşeron şirketler sağlık merkezlerini aynalara varana kadar boşalttılar.
Sağlık merkezi çevresinde bulunan mahalle halkı tarafından anlam verilemeyen durum, sendikalar ve kitle örgütleri tarafından "özelleştirmelerin akıbeti budur" şeklinde yorumlandı.
Konu ile ilgili gazetemize bilgi veren Adana Tabip Odası (ATO) Başkanı Osman Küçükosmanoğlu, "Bu olay sağlıkta özelleştirmelerin sonuçlarının ne olacağının bir göstergesidir" diye konuştu. Sağlıkta kamunun elini çekip özel şirketlere bırakılırsa bu durumların benzerlerinin yaşanmasının mümkün olacağını kaydeden Küçükosmanoğlu, "Sağlık merkezinde kâr edemeyen taşeron şirket malzemelerini alıp gitmiştir. Orada çalışan sağlık çalışanları ise işsiz kalmıştır" dedi.
'Müdahil olamıyoruz' Bu konu ile ilgili yeterli şekilde müdahil olamadıklarını söyleyen Küçükosmanoğlu, Seyhan Devlet Hastanesi'nde de aynı sorun yaşanabileceğine dikkat çekti. Taşeron şirketlerin buradan kâr edememeleri halinde sağlık merkezlerinin başına gelenlerin devlet hastanesinin başına da gelmesinin muhtemel olduğunu söyledi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Başkanı Mehmet Antmen, Yüreğir'de yaşananların AKP iktidarının sağlıktaki politikalarının bir yansıması olarak değerlendirdi. Yüreğir Belediyesi tarafından yapılan uygulamayı özelleştirmenin bir adımı olarak gösteren Antmen, "Yaşanan olay gösteriyor ki özelleştirmelerde kâr edemeyen şirket tası tarağı toplayıp gidebiliyor" diye konuştu.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Hekimler ciddi önlem istedi İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selim Badur ve İstanbul Veteriner Hekimler Odası Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, dün ortak bir basın toplantısı düzenleyerek kuş gribi ile ilgili yaşanan gelişmeleri değerlendirdiler.
'Tehlike ciddi' Prof. Dr. Gençay Gürsoy, ''Salgın olmasa da ülkemiz ve dünyamız ciddi bir enfeksiyon tehlikesiyle yüz yüze, bunu görmek lazım" dedi. Genel çerçevede bazı gecikme ve ihmallerin söz konusu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gürsoy, "Geçen salgın döneminde 'Madem ki bu göçmen kuşların geçiş yolları üzerinde bir ülkedir burası, kanatlı kümes hayvanlarının açıkta yetiştirilmesine son vermek lazım. Gerekirse bütün serbest yetiştirilen kümes hayvanlarının toplatılması ve yok edilmesi' önlemi önerilmişti ama bu yapılamadı. İkinci önemli ihmal, av yasağı konusundaki sınırlı tedbir. Bu iki önlem alınmadığı takdirde toplu bir karantina önlemi almak mümkün değil" diye konuştu.
Gecikme oldu Virüsün ilk kurbanları olan Koçyiğit ailesine müdahalede geç kalınması ve hastanede ilk günler ilaç olmaması ile ilgili değerlendirmesinde ise Gürsoy, "Bölgede 15 Aralık'ta kitlesel tavuk ölümleri gerçekleşti. 16 Aralık'ta bunların kuş gribi olduğu tespit edildi. 18 Aralık'ta Koçyiğit ailesinin çocukları hastaneye başvurdular. Ancak hastane 'Kuş gribi değil' diyerek çocukları evlerine geri gönderdi. Bu süreçte bölgede kuş gribi tespit edildiği için en azından gözlem altına alınmaları gerekirdi. Tamiflu isimli ilaç ilk 48 saatte etkisi gösteren bir ilaçtır. Bu yüzden ailenin risk altındaki diğer fertlerine bu ilaç verilebilmiş olsaydı belki bir hayat kurtarılabilirdi" dedi. Ya 5 milyon ilaç gerekirse? Prof. Dr. Gürsoy, kuş gribi ile ilgili aşı üretilmesi ile ilgili olarak, geçmişte Türkiye'nin kendi aşısını ürettiğini belirtti ve "Buna geri dönmek gerekiyor. Özelleştirilmiş sağlık sistemi koruyucu önlem alınmasına imkan vermiyor. Bugün ülkede kuş gribi için 5 milyon kişiye ilaç bulunması gerekirse, bunun özel girişim üzerinden sağlanması mümkün değil. Türkiye'nin bütçesi bunu kaldıramaz. İlaç gibi kiritik durumlarda kamu yararının dikkate alınması gerektiğinin ısrarla üzerinde duruyoruz" diye konuştu. Gazetecilerin sorusu üzerine doğudan Kurban bayramı için büyükşehirlere getirilen kurbanlık hayvanların da üzerlerinde kanatlı hayvan salgısı taşımış olabileceğini ifade eden Gürsoy, kesin olmasa da bu hayvanların da potansiyel tehlike olarak kabul edilmesi ve önlem alınması gerektiğini dile getirdi. Gürsoy, "Bakanın otomobilin geçtiği yollar dezenfekte edilebiliyor. O zaman kurbanlık hayvanlar neden dezenfekte edilmesin?" yorumunu yaptı. Toplantıda Prof. Dr. Selim Badur, kitlesel hayvan ölümleri yaşandığı halde Tarım Bakanlığı'nın zamanında uyarıcı olmadığının altını çizdi.
H5N1 OLDUĞU KESİNLEŞTİ AB Komisyonu, Türkiye'de ölümlere neden olan kuş gribi virüsü türünün ''H5N1'' olduğunu bildirdi. Komisyon'dan yapılan açıklamada, İngiltere'nin Weybridge kentinde bulunan AB Referans Laboratuvarı'na ulaşan örneklerin incelenmesinde, virüsün yüksek patojenik H5N1 türü olduğunun doğrulandığı belirtildi. Açıklamada, ''Epidemiyolojik durumu açıklığa kavuşturmak için'' Türkiye'de bulunan Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Salgın Hastalıkları Önleme Merkezi, Avrupa Komisyonu ve Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü uzmanlarının çalışmalarını sürdürdüğü ifade edildi.
Ulusal hazırlık programı lazım Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz : Türkiye'de virüs bugün (dün) itibarıyla 11 yörede saptanmıştı. Virüsün yayılması söz konusu. Çok bulaşıcı ve vahşi bir virüs dolaşıyor. Ancak batıdaki olay ile doğudaki farklı. Doğudaki olay niye ciddi boyutlara doğru gidiyor? Çünkü virüs sıfır derecede 1 ay kalıyor. Virüsün birkaç ay kalma olasılığı var, çünkü sıfır derecenin de altında o bölgeler. Şu anda doğuda virüs yayılıyor. Ulusal hazırlık programları lazım, hem hayvanlardaki hastalığı, hem de insanlardakini kontrol etmek için. Bunun için erken uyarı, erken tanı sistemleri gerekiyor. Temasın engellenmesi gerekiyor. Halkımızı, çocuklarımızı korumamız lazım. Kanatlı hayvanların toplu yok edilmesinin yanında kedi, köpek, sığır, koyun gibi diğer hayvanların da hareketlerinin sınırlandırılması lazım. Tavuk gübrelerinin zirai amaçla kullanılmaması gerekli. İnsanlar hayvansal artıklarla haşır neşir olmasınlar.
'Müdahil olamıyoruz' Bu konu ile ilgili yeterli şekilde müdahil olamadıklarını söyleyen Küçükosmanoğlu, Seyhan Devlet Hastanesi'nde de aynı sorun yaşanabileceğine dikkat çekti. Taşeron şirketlerin buradan kâr edememeleri halinde sağlık merkezlerinin başına gelenlerin devlet hastanesinin başına da gelmesinin muhtemel olduğunu söyledi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Başkanı Mehmet Antmen, Yüreğir'de yaşananların AKP iktidarının sağlıktaki politikalarının bir yansıması olarak değerlendirdi. Yüreğir Belediyesi tarafından yapılan uygulamayı özelleştirmenin bir adımı olarak gösteren Antmen, "Yaşanan olay gösteriyor ki özelleştirmelerde kâr edemeyen şirket tası tarağı toplayıp gidebiliyor" diye konuştu.
src=/resim/b1.gif width=5>



Hekimler ciddi önlem istedi İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selim Badur ve İstanbul Veteriner Hekimler Odası Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, dün ortak bir basın toplantısı düzenleyerek kuş gribi ile ilgili yaşanan gelişmeleri değerlendirdiler.
'Tehlike ciddi' Prof. Dr. Gençay Gürsoy, ''Salgın olmasa da ülkemiz ve dünyamız ciddi bir enfeksiyon tehlikesiyle yüz yüze, bunu görmek lazım" dedi. Genel çerçevede bazı gecikme ve ihmallerin söz konusu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gürsoy, "Geçen salgın döneminde 'Madem ki bu göçmen kuşların geçiş yolları üzerinde bir ülkedir burası, kanatlı kümes hayvanlarının açıkta yetiştirilmesine son vermek lazım. Gerekirse bütün serbest yetiştirilen kümes hayvanlarının toplatılması ve yok edilmesi' önlemi önerilmişti ama bu yapılamadı. İkinci önemli ihmal, av yasağı konusundaki sınırlı tedbir. Bu iki önlem alınmadığı takdirde toplu bir karantina önlemi almak mümkün değil" diye konuştu.
Gecikme oldu Virüsün ilk kurbanları olan Koçyiğit ailesine müdahalede geç kalınması ve hastanede ilk günler ilaç olmaması ile ilgili değerlendirmesinde ise Gürsoy, "Bölgede 15 Aralık'ta kitlesel tavuk ölümleri gerçekleşti. 16 Aralık'ta bunların kuş gribi olduğu tespit edildi. 18 Aralık'ta Koçyiğit ailesinin çocukları hastaneye başvurdular. Ancak hastane 'Kuş gribi değil' diyerek çocukları evlerine geri gönderdi. Bu süreçte bölgede kuş gribi tespit edildiği için en azından gözlem altına alınmaları gerekirdi. Tamiflu isimli ilaç ilk 48 saatte etkisi gösteren bir ilaçtır. Bu yüzden ailenin risk altındaki diğer fertlerine bu ilaç verilebilmiş olsaydı belki bir hayat kurtarılabilirdi" dedi. Ya 5 milyon ilaç gerekirse? Prof. Dr. Gürsoy, kuş gribi ile ilgili aşı üretilmesi ile ilgili olarak, geçmişte Türkiye'nin kendi aşısını ürettiğini belirtti ve "Buna geri dönmek gerekiyor. Özelleştirilmiş sağlık sistemi koruyucu önlem alınmasına imkan vermiyor. Bugün ülkede kuş gribi için 5 milyon kişiye ilaç bulunması gerekirse, bunun özel girişim üzerinden sağlanması mümkün değil. Türkiye'nin bütçesi bunu kaldıramaz. İlaç gibi kiritik durumlarda kamu yararının dikkate alınması gerektiğinin ısrarla üzerinde duruyoruz" diye konuştu. Gazetecilerin sorusu üzerine doğudan Kurban bayramı için büyükşehirlere getirilen kurbanlık hayvanların da üzerlerinde kanatlı hayvan salgısı taşımış olabileceğini ifade eden Gürsoy, kesin olmasa da bu hayvanların da potansiyel tehlike olarak kabul edilmesi ve önlem alınması gerektiğini dile getirdi. Gürsoy, "Bakanın otomobilin geçtiği yollar dezenfekte edilebiliyor. O zaman kurbanlık hayvanlar neden dezenfekte edilmesin?" yorumunu yaptı. Toplantıda Prof. Dr. Selim Badur, kitlesel hayvan ölümleri yaşandığı halde Tarım Bakanlığı'nın zamanında uyarıcı olmadığının altını çizdi.
H5N1 OLDUĞU KESİNLEŞTİ AB Komisyonu, Türkiye'de ölümlere neden olan kuş gribi virüsü türünün ''H5N1'' olduğunu bildirdi. Komisyon'dan yapılan açıklamada, İngiltere'nin Weybridge kentinde bulunan AB Referans Laboratuvarı'na ulaşan örneklerin incelenmesinde, virüsün yüksek patojenik H5N1 türü olduğunun doğrulandığı belirtildi. Açıklamada, ''Epidemiyolojik durumu açıklığa kavuşturmak için'' Türkiye'de bulunan Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Salgın Hastalıkları Önleme Merkezi, Avrupa Komisyonu ve Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü uzmanlarının çalışmalarını sürdürdüğü ifade edildi.
Ulusal hazırlık programı lazım Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz : Türkiye'de virüs bugün (dün) itibarıyla 11 yörede saptanmıştı. Virüsün yayılması söz konusu. Çok bulaşıcı ve vahşi bir virüs dolaşıyor. Ancak batıdaki olay ile doğudaki farklı. Doğudaki olay niye ciddi boyutlara doğru gidiyor? Çünkü virüs sıfır derecede 1 ay kalıyor. Virüsün birkaç ay kalma olasılığı var, çünkü sıfır derecenin de altında o bölgeler. Şu anda doğuda virüs yayılıyor. Ulusal hazırlık programları lazım, hem hayvanlardaki hastalığı, hem de insanlardakini kontrol etmek için. Bunun için erken uyarı, erken tanı sistemleri gerekiyor. Temasın engellenmesi gerekiyor. Halkımızı, çocuklarımızı korumamız lazım. Kanatlı hayvanların toplu yok edilmesinin yanında kedi, köpek, sığır, koyun gibi diğer hayvanların da hareketlerinin sınırlandırılması lazım. Tavuk gübrelerinin zirai amaçla kullanılmaması gerekli. İnsanlar hayvansal artıklarla haşır neşir olmasınlar.
Evrensel'i Takip Et