14 Mart 2005 23:00
Çatısız kadınlar ve oyunculuk
"Çatısız Kadınlar", "Nasıl Evde Kaldım" , "Gece Yürüyüşü" gibi son dönemde rol aldığı dizi ve filmlerde, toplumsal çarpıklıklara karşı bir mesaj vermeye çalışan bir isim Lale Mansur. Faşizme karşı, faşist bir rolde oynayabileceğini söyleyen, balık pazarında balıkçısı olan, Amerika'da hocasından oyunculuk dersi almaya devam eden, bütün projeleri ince eleyip sık dokuyan bir oyuncu...
Sinemadaki en büyük sorunun senaryo olduğunu söyleyen, bu yüzden elinden geldiği kadar iyi projeleri seçmeye özen gösterdiğini belirten Mansur, bir yandan da hâlâ oyunculuk dersleri alıyor.
Sinema, Türkiye'deki kadının rolünü beyaz perdeye ne kadar taşıyabiliyor? Sinemadaki en büyük sorun, senaryo. Diyaloglar ve senaryo çok kötü durumda. Ben sadece gelen projeleri değerlendirebiliyorum. Tiyatroda biraz daha istediğim işleri yapma imkanım var. Prodüktör, yönetmen ya da senaryo yazarı olmadıkça işin bu tarafına katkıda bulunmak çok zor. Özel hayatımdaki duruşumla bunu belli edebilirim. Ben çok şanslı bir yerde ve ailede dünyaya geldim. Cesur olmam, erkek ve kadının eşit olduğu öğretildi. Buradan oturup bilmem ne ilinin, bilmem ne dağında yaşayan kadın için ahkam kesmek çok kolay. Ancak bu ülkede işlerin düzeltilmesi için çaba göstermek gerekiyor. Bir yandan da o kadar çok şey için çaba göstermek gerekiyor ki! Belki de bir şeyi seçmek gerekiyor. Bence en önemli olan şey düşünce özgürlüğü idi. O konuda bir takım etkinliklerin içindeyim.
Sinemada kadın veya diğer toplumsal sorunların işlenişinde, Türkiye'deki sinemayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'de o kadar kaba gerçeklerle karşı karşıyayız ki! Bir ara Tansu Çiller ile ilgili bir film yapılması düşünülmüştü. Şuna karar verdiler, "Olduğu gibi gerçeği yansıtsak inandırıcı olmaz, komediye dönüşür". Kadın konusunda çok az şey yapılıyor. Duyarlılığı olan yönetmen çok az, maalesef. Buna benzer konuların, yeterince üzerinde durulmuyor.
Kadınlar ne kadar bastırılmış olursa olsunlar, koyacak tavırları, söyleyecek sözleri oluyor. Siz, genelde kadınların bu yönlerini ön plana çıkaran rollerde oynadınız. Mesela "Çatısız Kadınlar"... Elime geçtiği kadarıyla... Daha çok yapmak isterdim. Bizde, Hollywood'da olduğu gibi, "şöyle bir filmde oynamak isterim" gibi bir sistem yok. "Nasıl evde kaldım" diye bir dizi vardı. Mahinur Ergun'un yazdığı. O çok özel bir kadın. Çok çok güzel yazıyor. Keşke o, böyle bir film yapsa. Keşke... Bunlara daha fazla ihtiyaç var. Çünkü sözlerini söyleyen, tavırlarını koyan kadın çok az. Maalesef...
Sizin oynadığınız rollerin repliklerini, izleyenler çevrelerine söylüyor... Bu pek doğru değil. Çünkü orada belli bir karakteri canlandırıyorsunuz. Mesela "Gece Yürüyüşü" adlı dizi, aile içi şiddeti işliyordu. Bana kalsa o kadın, o evde bir gün bile durmaz. Ama habire o eve geri dönüp durdu. Dizinin, bir bütün olarak aile içi şiddete karşı bir söylemi vardı. O kadının, orada söylediği bir cümlenin neye hizmet ettiğini düşünmek lazım. Acaba insanlar, "Ne güzel dayak yedi mi" diyor, yoksa onu bu konuda düşünmeye yöneltiyor mu?
Lale Mansur neler yapmak istiyor? Herşeyden önce oyunculuğu çok seviyorum. Nitelikli işlerde yer almaya çalışıyorum, elimden geldiği kadar. Yaptığım özel söyleşilerde ne düşündüğümü açıkça belirtiyorum. Kendimi saklamıyorum. Yön tutmak gerekiyorsa tutuğum taraf da belli, açık ve net. Özgürlükten yanayım her zaman. Önüme gelen herşeye atlamıyorum. Belki biraz fazla reddediyorum, fazla seçiyorum. Ama ben böylesini daha uygun görüyorum. Yaşadığım sürece oyunculuk devam edecek. Onun için utandığım bir şey yapmak istemiyorum. Yapamıyorum zaten. Yer aldığım herşey; altına imza attığım bir şey, her cümlesine virgülüne katıldığım bir şey olmuyor maalesef. Dünya görüşümün çok dışında bir projenin içinde yer alamam, almadım da.
Oyuncu olmasaydınız, neler yapardınız, hiç düşündünüz mü? Tabi düşünüyorum. Tiyatro ile tüm Anadolu'yu dolaşıyorum. Gördüğüm yerlerde, "Burada dünyaya gelseydim acaba ne yapardım" diye düşünüyorum. Ama şunu da biliyorum; çok saygı duyduğum insanlar da çok olmadık yerlerden çıkıp, bir takım işler yapmışlar. İstek ve çalışmak çok önemli. "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" mesela. Birçok okullu sinemacıların yapamadığı bir film yapmış. Çok hoştu. İnsana ümit veriyor. Ben dansçılıktan geliyorum. Oyuncu olmaya karar verdiğimde, "Güzel de, genç de değilsin niye oyuncu olacaksın" dediler. Ben de "Güzellik yarışmasına girmiyorum, oyunculukla ne alakası var" demiştim. En hayran olduğum oyuncuların çoğu güzel müzel değil. İnsanın kendi kararlarına, ne istediğini bilmesine ve kendini eğitmesine bağlı. Hâlâ Amerika'ya gidip, oradaki hocamla çalışıyorum. Bitmiyor yani. Bazen "Keşke şu film, şu an olsa daha güzel oynardım. Veya şu rolü şimdi yapabilsem" diye düşünüyorum. Tiyatroda bu imkan var. Sinemayı da çok seviyorum, ama esas iş tiyatroda.
Oyunculuk dışında neler yapıyorsunuz? Yaşıyorum. Normal insanlar gibi yaşıyorum. Kendimi bir yere çekmek; benim için düşünülebilecek bir şey değil. Bir gün pazara gitmiştim. Bir adam ve küçük çocuğu alışveriş yapıyor. Küçük kız beni tanıdı, babasına söyledi. Babası hiç bakmadı bile "Onlardan burada bulunmaz" dedi kızına. "Nasıl fikirleri var acaba?" dedim. Limuzinlerin içinden çıkmayan insanlar gibi mi görüyorlar? Böyle oyuncu olunmaz ki! Yapamazsınız. İstanbul'da oturuyorum en sevdiğim alışveriş etme mekanı; balık pazarı. Kendi balıkçım var. Yolda yürümeyi çok seviyorum. Sırf, gezip görmek, etrafı gözlemlemek değil, iş. Yaşarken ne yaşadığının farkında olmak. Sonuçta kendimizi ve duygularımızı kullanıyoruz. Bazı şeyleri örtüp, bastırıp, yokmuş gibi yaşamak yerine, farkında olacağız. Üzülüyorsak üzüleceğiz. Hepsi oyuncu olarak kullanacağımız malzeme bizim. Utanacaksak utanacağız. Olmamış gibi farz etmek marifet değil. Cesur bir şekilde yaşamak gerekiyor. Çok kolay bir şey değil. İnsan en kolay kendine yalan söylüyor.
Kadın sorunun veya diğer toplumsal sorunların, hem sinemada hem tiyatroda nasıl yansıtılması gerek? Senaryonun ne demek istediğine bağlı. Nasıl bir dünya sunuyor, neyi anlatmaya çalışıyor, bunlar çok önemli. Yoksa içinde oynadığınız rolün hiçbir önemi yok. Meşhur bir oyuncunun çok güzel bir lafı var; "Faşizme karşı bir filmde, bir faşist rolü oynarım. Ama tersi değil". Yani faşizmi öneren bir fimde, bir melek rolü bile oynamam demeye getiriyor. Onunla aynı fikirdeyim. Çok güzel ifade etmiş.
Beğendiğiniz isimler, yeni projeleriniz neler? Uğur Yücel, Derviş Zaim, Fatih Akın... Çalışmak istediğim, çalışamadığım yönetmenler var. İyi ki! Yeni bir tiyatro oyunun provalarına başlıyorum. Stüdyo Oyuncuları ile oynayacağız. Bunun yanı sıra iki tane filmim var. Birinin sonbahara, birinin yaza bitmesi planlanıyor.
Sinema, Türkiye'deki kadının rolünü beyaz perdeye ne kadar taşıyabiliyor? Sinemadaki en büyük sorun, senaryo. Diyaloglar ve senaryo çok kötü durumda. Ben sadece gelen projeleri değerlendirebiliyorum. Tiyatroda biraz daha istediğim işleri yapma imkanım var. Prodüktör, yönetmen ya da senaryo yazarı olmadıkça işin bu tarafına katkıda bulunmak çok zor. Özel hayatımdaki duruşumla bunu belli edebilirim. Ben çok şanslı bir yerde ve ailede dünyaya geldim. Cesur olmam, erkek ve kadının eşit olduğu öğretildi. Buradan oturup bilmem ne ilinin, bilmem ne dağında yaşayan kadın için ahkam kesmek çok kolay. Ancak bu ülkede işlerin düzeltilmesi için çaba göstermek gerekiyor. Bir yandan da o kadar çok şey için çaba göstermek gerekiyor ki! Belki de bir şeyi seçmek gerekiyor. Bence en önemli olan şey düşünce özgürlüğü idi. O konuda bir takım etkinliklerin içindeyim.
Sinemada kadın veya diğer toplumsal sorunların işlenişinde, Türkiye'deki sinemayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'de o kadar kaba gerçeklerle karşı karşıyayız ki! Bir ara Tansu Çiller ile ilgili bir film yapılması düşünülmüştü. Şuna karar verdiler, "Olduğu gibi gerçeği yansıtsak inandırıcı olmaz, komediye dönüşür". Kadın konusunda çok az şey yapılıyor. Duyarlılığı olan yönetmen çok az, maalesef. Buna benzer konuların, yeterince üzerinde durulmuyor.
Kadınlar ne kadar bastırılmış olursa olsunlar, koyacak tavırları, söyleyecek sözleri oluyor. Siz, genelde kadınların bu yönlerini ön plana çıkaran rollerde oynadınız. Mesela "Çatısız Kadınlar"... Elime geçtiği kadarıyla... Daha çok yapmak isterdim. Bizde, Hollywood'da olduğu gibi, "şöyle bir filmde oynamak isterim" gibi bir sistem yok. "Nasıl evde kaldım" diye bir dizi vardı. Mahinur Ergun'un yazdığı. O çok özel bir kadın. Çok çok güzel yazıyor. Keşke o, böyle bir film yapsa. Keşke... Bunlara daha fazla ihtiyaç var. Çünkü sözlerini söyleyen, tavırlarını koyan kadın çok az. Maalesef...
Sizin oynadığınız rollerin repliklerini, izleyenler çevrelerine söylüyor... Bu pek doğru değil. Çünkü orada belli bir karakteri canlandırıyorsunuz. Mesela "Gece Yürüyüşü" adlı dizi, aile içi şiddeti işliyordu. Bana kalsa o kadın, o evde bir gün bile durmaz. Ama habire o eve geri dönüp durdu. Dizinin, bir bütün olarak aile içi şiddete karşı bir söylemi vardı. O kadının, orada söylediği bir cümlenin neye hizmet ettiğini düşünmek lazım. Acaba insanlar, "Ne güzel dayak yedi mi" diyor, yoksa onu bu konuda düşünmeye yöneltiyor mu?
Lale Mansur neler yapmak istiyor? Herşeyden önce oyunculuğu çok seviyorum. Nitelikli işlerde yer almaya çalışıyorum, elimden geldiği kadar. Yaptığım özel söyleşilerde ne düşündüğümü açıkça belirtiyorum. Kendimi saklamıyorum. Yön tutmak gerekiyorsa tutuğum taraf da belli, açık ve net. Özgürlükten yanayım her zaman. Önüme gelen herşeye atlamıyorum. Belki biraz fazla reddediyorum, fazla seçiyorum. Ama ben böylesini daha uygun görüyorum. Yaşadığım sürece oyunculuk devam edecek. Onun için utandığım bir şey yapmak istemiyorum. Yapamıyorum zaten. Yer aldığım herşey; altına imza attığım bir şey, her cümlesine virgülüne katıldığım bir şey olmuyor maalesef. Dünya görüşümün çok dışında bir projenin içinde yer alamam, almadım da.
Oyuncu olmasaydınız, neler yapardınız, hiç düşündünüz mü? Tabi düşünüyorum. Tiyatro ile tüm Anadolu'yu dolaşıyorum. Gördüğüm yerlerde, "Burada dünyaya gelseydim acaba ne yapardım" diye düşünüyorum. Ama şunu da biliyorum; çok saygı duyduğum insanlar da çok olmadık yerlerden çıkıp, bir takım işler yapmışlar. İstek ve çalışmak çok önemli. "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" mesela. Birçok okullu sinemacıların yapamadığı bir film yapmış. Çok hoştu. İnsana ümit veriyor. Ben dansçılıktan geliyorum. Oyuncu olmaya karar verdiğimde, "Güzel de, genç de değilsin niye oyuncu olacaksın" dediler. Ben de "Güzellik yarışmasına girmiyorum, oyunculukla ne alakası var" demiştim. En hayran olduğum oyuncuların çoğu güzel müzel değil. İnsanın kendi kararlarına, ne istediğini bilmesine ve kendini eğitmesine bağlı. Hâlâ Amerika'ya gidip, oradaki hocamla çalışıyorum. Bitmiyor yani. Bazen "Keşke şu film, şu an olsa daha güzel oynardım. Veya şu rolü şimdi yapabilsem" diye düşünüyorum. Tiyatroda bu imkan var. Sinemayı da çok seviyorum, ama esas iş tiyatroda.
Oyunculuk dışında neler yapıyorsunuz? Yaşıyorum. Normal insanlar gibi yaşıyorum. Kendimi bir yere çekmek; benim için düşünülebilecek bir şey değil. Bir gün pazara gitmiştim. Bir adam ve küçük çocuğu alışveriş yapıyor. Küçük kız beni tanıdı, babasına söyledi. Babası hiç bakmadı bile "Onlardan burada bulunmaz" dedi kızına. "Nasıl fikirleri var acaba?" dedim. Limuzinlerin içinden çıkmayan insanlar gibi mi görüyorlar? Böyle oyuncu olunmaz ki! Yapamazsınız. İstanbul'da oturuyorum en sevdiğim alışveriş etme mekanı; balık pazarı. Kendi balıkçım var. Yolda yürümeyi çok seviyorum. Sırf, gezip görmek, etrafı gözlemlemek değil, iş. Yaşarken ne yaşadığının farkında olmak. Sonuçta kendimizi ve duygularımızı kullanıyoruz. Bazı şeyleri örtüp, bastırıp, yokmuş gibi yaşamak yerine, farkında olacağız. Üzülüyorsak üzüleceğiz. Hepsi oyuncu olarak kullanacağımız malzeme bizim. Utanacaksak utanacağız. Olmamış gibi farz etmek marifet değil. Cesur bir şekilde yaşamak gerekiyor. Çok kolay bir şey değil. İnsan en kolay kendine yalan söylüyor.
Kadın sorunun veya diğer toplumsal sorunların, hem sinemada hem tiyatroda nasıl yansıtılması gerek? Senaryonun ne demek istediğine bağlı. Nasıl bir dünya sunuyor, neyi anlatmaya çalışıyor, bunlar çok önemli. Yoksa içinde oynadığınız rolün hiçbir önemi yok. Meşhur bir oyuncunun çok güzel bir lafı var; "Faşizme karşı bir filmde, bir faşist rolü oynarım. Ama tersi değil". Yani faşizmi öneren bir fimde, bir melek rolü bile oynamam demeye getiriyor. Onunla aynı fikirdeyim. Çok güzel ifade etmiş.
Beğendiğiniz isimler, yeni projeleriniz neler? Uğur Yücel, Derviş Zaim, Fatih Akın... Çalışmak istediğim, çalışamadığım yönetmenler var. İyi ki! Yeni bir tiyatro oyunun provalarına başlıyorum. Stüdyo Oyuncuları ile oynayacağız. Bunun yanı sıra iki tane filmim var. Birinin sonbahara, birinin yaza bitmesi planlanıyor.
Evrensel'i Takip Et