28 Mayıs 2015 01:00

İşçi kentinin işçi adayı

HDP’nin işçi adayı, Emek Partisi Antep eski il başkanı Mecit Bozkurt, kölece çalışma koşulları ve sefaletle boğuşan Antepli işçi ve emekçileri, insanca bir yaşamı birlikte kurmak için HDP’yi desteklemeye çağırıyor. (FOTOĞRAF: Mecit Bozkurt (solda), 1 Mayıs’ta EMEP kortejinde yürürken)

Paylaş

Yusuf KARATAŞ
Fatma KESKİNTİMUR
Antep

Yıllar içinde gelişen sanayisiyle, bir işçi kenti olarak anılmaya başlanan Antep’te işçiler çalışma şartlarının her gün ağırlaştığı ve işten atmaların yoğunlaştığı koşullarda 7 Haziran’da oy kullanacak. 12 milletvekilinin seçileceği Antep’te partilerin adayları arasında bir işçi aday olarak HDP’nin listesinde Mecit Bozkurt da bulunuyor. Bozkurt, 1996 Ünaldı Direnişi’ne öncülük etmiş eski bir dokuma işçisi ve uzun yıllar Emek Partisi Antep İl Başkanı olarak emek mücadelesinin içinde yer almış bir isim.
HDP’nin Antep Milletvekili Adayı Mecit Bozkurt, Ünaldı dokuma işçileri direnişinden metal işçilerine, Suriyeli göçmenlerden Kürt sorununa kadar sorularımızı yanıtladı.

Öncelikle bu seçimlerde işçi adayların azlığı dikkat çekiyor. İşçiler mi politikaya ilgi duymuyor, yoksa partiler mi işçilerin taleplerine ve mücadelesine uzak duruyor?
İşçilerin politikaya duyarsız olduğu hep iddia ediliyor. “İşçiler politika yapamaz, önüne gelen partiler içerisinden herhangi birini seçer ve oyunu kullanır” gibi söylemlerle sık sık karşılaşıyoruz. Ancak bu yanlış bir yargı. İşçiler politika yapıyorlar, siyasete de duyarlılar. Aslında bir partiye oy verirken de bunu gösteriyorlar. Bugün mevcut partilerin aday listelerine, aday profillerine baktığımızda büyük oranda birbirlerine benziyor. İşçi adayların listelerinde çok fazla yer bulamaması, işçilerin temsilcilerinin Meclise gönderilememesi, aslında mevcut siyasetin de bir yansıması. Bu bakımdan yeterli olmasa da listelerinde en çok işçi adaya yer veren parti HDP.

HDP VADETMİYOR, ‘BİRLİKTE BAŞARALIM’ DİYOR

HDP, seçim programında da işçilerin, emekçilerin talepleri bakımından diğer partilerden farklı bir yerde duruyor. Siz işçi bir aday olarak işçilere seslenirken neden HDP’ye oy vermeleri gerektiğini söylüyorsunuz?
Bütün partiler seçim beyannamelerini yayımladı. AKP, içerisinde emek eksenli bir tek ifade bulunmayan, başkanlık sistemi üzerine kurulmuş 360 sayfalık bir beyanname açıkladı. Diğer partilerde de vaatlerden öteye gitmeyen bir durum söz konusu. Mesela CHP, “Asgari ücret şu kadar olacak, emekliye bunu vereceğim” diyor. Ama HDP işçilere, “Şunu vereceğiz” vaadinde bulunmuyor. Biz vereceğiz demiyoruz, birlikte mücadele edersek bunun değişebileceğini söylüyoruz. Emek eksenli bir dünya kurulması mücadelesi yürütüyoruz. Ayrıca en önemli farklılıklarımızdan biri de şu; HDP ile ittifak halindeki partim Emek Partisi, yıllardır işçilerin mücadelesi içerisinde ve onlarla birlikte mücadele ediyor. Bir kere bunun için de işçiler, emekçiler HDP’ye oy vermeli.

Antep bir işçi kenti olmakla birlikte, özellikle son dönemde yoğun hak gasplarının yaşandığı da bir şehir. Metal işçilerinin Renault ile başlayan direnişi Antep işçileri için ne ifade ediyor?
Aslında bütün direnişler, özellikle de işçi kenti olan Antep gibi yerlerde bir etki yaratır. Mesela Ünaldı direnişi, sadece kendi çalışma koşullarından kaynaklanan sorunlarla ortaya çıkmamıştır. O dönem ‘89 Bahar Eylemleri süreci, büyük madenci yürüyüşü tüm ülkede, bütün emekçiler içinde bir tartışmaya yol açmıştır. Ünaldı da aslında ‘90’lı yıllarda oralardan da beslenerek başlamıştır. Meseleler birebir aynı olmasa da böyle hareketler, sanayi bölgelerinde işçiler arasında bir tartışma konusu oluyor. Örneğin birkaç gün önce Emek Partisi il örgütüyle beraber Antep Başpınar’da fabrika önünde ücret alacakları için direnişte olan CMS işçilerini ziyaret etmiştik, bize metal işçilerinin direnişinden bahsediyorlardı. Metal işçilerinin başlatmış olduğu bir direniş, bir sendikal anlayışı da değiştirmeye başladı. Aslında biz bunun ilk belirtisini Soma’da gördük. Soma’da 301 işçi iş cinayetine kurban gittiğinde, oradaki işçiler ve aileler sadece şirketi sorgulamadılar. Aynı zamanda sendikalarını da sorgulamaya başladılar. Şimdi bunun işçiler içerisinde daha çok tartışılması da biraz örgütlülükle alakalı bir durum. Antep, işçi sınıfı açısından büyük bir kent, ama örgütlülük oranının da çok düşük olduğu bir kent. Sendikal örgütlülük yok denecek kadar az. Böyle olunca, Antep işçi sınıfı kendi sınıf kardeşlerinin verdiği mücadeleyi tartışıyor, ama henüz güçlü bir ses veremiyor.

BARIŞ AKP’YE BIRAKILAMAYACAK KADAR ÖNEMLİ

Antep aynı zamanda Kürt ve Türk emekçilerin bir arada yaşadığı bir kent. Antep, özellikle IŞİD’in Kobanê’yi kuşattığı süreçte buna karşı gelişen 6-8 Ekim eylemlerinde Kürtlere karşı linç girişimlerinin yaşandığı kentlerden birisi oldu. Bu konuda durum nedir?
Kobanê olaylarında, Antep’te bilinçli bir durum gerçekleştirildi. Bütün görüntülerde vardır. Eli silahlı, palalı bir grup 2 kilometre yol yürüyor, polis karakolunun önünden geçiyor, polisin akrep denen zırhlı araçlarının üzerine çıkıyor, ama hiçbir müdahalede bulunulmuyor. DBP ilçe binaları ateşe verilirken de müdahale edilmiyor. Sağa sola rastgele ateş edilmesinin yanında, bizzat ziyaretlerimizde tanık olduğumuz hedefli ateş açılmış evler vardı. Olaylarda 5 kişi hayatını kaybetti. Bir tanesi dokuma işçisiydi. Gece vardiyasında işine gitmek isterken, servis beklerken, hedef gösterilmiş, başına ateş edilerek öldürüldü. Tabii bu çok tehlikeli bir durumdu. Aslında bu dönemde olduğu gibi o dönemde de cumhurbaşkanı ve başbakan toplumu kışkırtan bir dil kullanıyordu. Bu dilin Antep’e yansımasını yaşadık. Şimdi de “Kürt sorunu yoktur” denilen sürece geri döndük, aslında başa döndük. Buradan da bu işin AKP’ye bırakılmayacak kadar önemli bir iş olduğunu anlamak gerekiyor. HDP güçlü bir biçimde Meclise girdiğinde AKP’yi geriletecek tek güçtür.

HDP GÖNÜL RAHATLIĞIYLA OY VERİLECEK TEK PARTİ

Antep’te HDP nasıl bir ilgi görüyor?  
Biz Antep’te son dönemlerin en iyi seçim çalışmasını yürütüyoruz. Halkımızın, emekçilerin ilgisinin en yoğun olduğu bir seçim süreci yaşıyoruz. Antep’te yaptığımız miting son yılların en kitlesel mitingi oldu. Her ne kadar mitingler her şeyin göstergesi olmasa da orada çok kararlı bir kitle vardı. Buradan Antep’te yaşayan bütün işçi ve emekçilere seslenmek istiyorum, AKP, Cumhurbaşkanı, bu ülkeyi diktatörlüğe doğru götürecek, sonu belli olmayan karanlık bir tünele doğru sokmaya çalışıyor. Buradan HDP bir umut olarak çıktı aslında. HDP, hem bileşenleriyle hem ittifak yaptığı güçlerle, işçi ve emekçilerin gönül rahatlığıyla oy verebileceği tek parti aslında, tek alternatif. Özgürlük ve demokrasi alanında bir genişlemenin olması için bir umut olarak HDP’nin Mecliste olması gerektiğini düşünüyorum.


ÜNALDI’DAN BUGÜNE İŞÇİ MÜCADELESİNİN İÇİNDEYİZ

1996’da 20 bin işçinin katıldığı ve işçilerin kazanımıyla sonuçlanan Ünaldı Grevi’nin işçi önderlerindensiniz. O dönemin valisi Muammer Güler’di. Ünaldı grevi zamanında Güler basına verdiği demeçlerde sizin için “Baldırı çıplaklar” diyordu. Siz “Baldırı çıplaklar” olarak emek saflarında siyaset yapıyorsunuz, Muammer Güler de AKP’yi tercih etti. Bunun için neler söylemek istersiniz?
O söz çok akılda kalan bir sözdür. Ancak aynı zamanda Güler bizim için, “Bunlar teröristtir, Antep’i karıştırmak isteyen güçlerdir, biz bunları çok iyi biliyoruz” diyordu. Bir algı yaratmaya çalışıyordu. Bunda başarılı olamadı. Çünkü biz bir hak alma mücadelesi yürütüyorduk o dönem ve 20 bin işçiyle bir dernek çatısı altında toplanmıştık. İşverenin, sermayenin, devletin bütün oyunlarına rağmen biz bu mücadeleyi kararlılıkla yürütüyorduk. İşverenler, baş edemeyeceklerini anladıklarında mülki amirleri devreye sokmaya başladılar. Güler, patronların bile söylemediği şeyleri söylemeye başladı. Her gün gazetelere “Bunlar çapulcudur” diye demeçler veriyordu. Bakın “çapulcular” bu ülkede halen siyaset yapıyorlar. O “çapulcu” dedikleri bizler, işçiler emekçiler içinde halen mücadele yürütüyoruz. Muammer Güler’in de düştüğü durumu görüyoruz. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında oğluyla birlikte isminin geçtiğini görüyoruz. İnsan içine çıkamaz hale geldiler. Ama çapulcu dediği insanlar Türkiye’nin her yerinde organize sanayi bölgelerinde işçi sınıfı mücadelesini yürütüyor, bugün metal işçileriyle kendi ifadesini buluyor.


SURİYELİ İŞÇİLER İÇİN DE MÜCADELE EDİYORUZ

Antep’in önemli gündemlerinden biri de göçmenler sorunu. AKP’nin Suriye’ye müdahale politikasından sonra yüz binlerce Suriyeli, Antep, Urfa gibi sınır kentlerine göç etmek zorunda kaldı. Göçmen işçiler sorununu nasıl ele alıyorsunuz?
400 bin civarında Suriyeli yaşıyor Antep’te. Böyle bir göç dalgasıyla Antep ilk defa karşılaştı. 20 yıl içerinde öngörülen nüfus artışının iki yılda gerçekleşmesiyle bazı dengeler de değişti. İlk başta çok sıkıntılı karşılanmadı bu durum, “Nasılsa gelecekler, hazırlanan kamplarda kalacaklar ve gidecekler” diye bakılıyordu. Ama sayı beklenilenin çok üzerinde olunca özellikle işçiler arasında ciddi huzursuzluk yaratmaya başladı. İşçiler arasında, “Bunlar ucuz çalışacaklar. Biz zaten zor koşullarda çalışıyoruz, ücretlerimizi doğru düzgün alamıyoruz, zam alamıyoruz” gibi tartışmalar yürüdü. İlk kırılmalar da işçileri arasında yaşandı. Oluşmaya başlayan tepki, giderek Suriyelilere karşı bir düşmanlığa dönüşmeye de başladı. Biz Emek Partisi olarak Antep genelinde, o dönem bir çalışma başlattık. Onların bizim düşmanımız olmadığını, keyiflerinden burada olmadıklarını, AKP’nin de kışkırtıcılığını yaptığı savaştan dolayı buraya gelmek zorunda olduklarını anlattık. Bir tepki gösterilecekse AKP’ye, onun dış politikasına gösterilmesi gerektiğini ifade ettik. Linç girişimlerinin, mahallelerde saldırıların artmaya başladığı dönemde, Emek Partisi olarak “Kardeşime Dokunma” diye bir çağrı yaptık. Türkçe ve Arapça bir bildiri kaleme aldık ve aslında riskli olmasına rağmen ilk bu linç girişimlerinin yaşandığı mahallelerde dağıtmaya başladık. Özellikle göçmenler tarafından çok ilgiyle ve olumlu karşılandık. İlk defa birileri kendileri ile ilgili olumlu bir şeyler söylüyordu. Sınırlı sayıda katılım da olsa, Emek Partisi dışında İHD ve HDP’nin de katıldığı “Suriyeli kardeşime dokunma” adlı bir yürüyüş yaptık. Belki sayısal anlamda çok güçlü bir katılım olmadı ama çok ses getirdi, yerel ve ulusal basın da çok ilgi gösterdi. Şüphesiz bu çalışmaların da katkısıyla, çatışmalı durumun önüne geçildi. Bu konuda bizim çalışmalarımız devam ediyor. Örneğin, biz 1 Mayıs’ta da Suriyeli işçilere seslenen bildiriler dağıttık. Onları da 1 Mayıs’a davet ettik. Gelinen noktada Suriyeli işçilerin ucuz iş gücü olarak kullanılmasını önlemek lazım bir kere. HDP de seçim programında, Suriyeli göçmenler, işçiler, bütün diğer halklar nasıl yaşıyorsa, bütün insani koşulların onlara da sağlanması, bir iş kolunda çalışacaksa da o iş kolunda diğer işçiler hangi ücreti alıyorsa Suriyeli işçinin de aynı ücreti alarak çalışması gerektiğini söylüyor.

ÖNCEKİ HABER

Direnişe mektuplar: Metal işçilerine enternasyonal destek

SONRAKİ HABER

Dindar-kindar-itaatkar nesiller yaratma çabası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa