22 Mart 2015 04:15

Tarihin yeniden inşası: Çanakkale

1.Paylaşım Savaşı’nın muharebelerinden biri olan Çanakkale Savaşı Osmanlı’nın çöküş dönemine denk gelmiştir. Çarpışan iki emperyalist blok için muharebe alanı olan Çanakkale; ne Osmanlı’nın yedi düvele karşı çıkışıdır ne de yedi düvel sadece Osmanlıyı parçalamak için bu savaşa girmiştir.

Paylaş

Cansu SOLMAZ*

Başbakan Ahmet Davutoğlu Çanakkale savaşının 100. yılı nedeniyle yaptığı konuşmada kendinden geçerek konuşuyor. 100. yılında Türkiye devletinin 2011’de Libya’da, 2012’de Balkanlarda törenler düzenlediğini 2017’de ise Irak Kut’ül el Ammere’de olacağını ifade ediyor. Enver Paşa’nın resmi yazışmalarda 100 yıl önce dile getirdiği “300 milyonluk İslam nüfusunun zafer” hayali -övünülecek bir mirasmış gibi- Davutoğlu’nun konuşmalarında yer alıyor. Davutoğlu ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan her konuştuğunda; eski Osmanlının masal diyarında, üzeri küllenmiş hayaller, yeniden canlandırılıp kulaklarımıza tatlı bir masal gibi fısıldanıyor.

MASALLAR...

Çocuklara bir şey anlatmak, nasihat vermek ya da uyarı yapmak istendiğinde en güzel yöntem masallardır. Direkt söyleyemediğimiz gerçekler masallarla büyülü bir havaya bürünür. Kulağımızı yormadan, güzel imgeler oluşturmamızı sağlar aklımızda. Ulaştırılmak istenen ileti illaki yer eder çocuğun aklında. Hayatının herhangi bir evresinde ya da pek çok evresinde hatırlatır kendisini.
Sağlıklı ve yetişkin bir beyin elbet bilir, üvey anneler cadıya dönüşüp zehirli elma vermez çocuklarına. Fakat yine de bir endişe yerleşir bireyin aklına. Sonuçta bu masalların iz düşümünü, sürekli masal pompalayan egemen medya somut bir şekilde yansıtıyordur. Sürekli ekranda dönen görüntüler, sesler artık ete kemiğe bürünür. Masaldan gerçeğe dönüşen bu hikayeler bireyin aklına kolay nüfuz eder ve çıkmasını sağlayacak mühim bir olay yaşanmadığı sürece şırınga edilmiş bilgi sabit kalır.
İşte, büyüklere anlatılan ‘tarihi masallar’ da aynen çocuklara anlatılanlar gibi kalıcı etki yapar. Kendisine bir tarih oluşturmak isteyen ‘devlet büyükleri’ de bu masallara sık sık başvurarak kulağa hoş gelen bir tarih inşa edebilir. Çanakkale Savaşı da büyüklere anlatılan masallardan birisidir. Dönem dönem vurgusu değişen, farklı formlara bürünen ama masal olma özelliğini yitirmeyen bir güzel hikaye!
Hikaye ve masaldan kasıt, elbette orada canını veren Anadolu çocuklarının hatırasına saygısızlık etmek değil. Aksine, Çanakkale’de gerçekte ne olduğunu görmek ve yiten canların ne uğruna gittiğini sorgulayarak gereken saygıyı göstermek.

GERÇEKLER...

Çanakkale’nin gerçek anlamı nedir? Neden böyle bir savaş yaşandı?
1.Paylaşım Savaşı’nın muharebelerinden biri olan Çanakkale Savaşı Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemine denk gelmiştir. Çarpışan iki emperyalist blok için muharebe alanı olan Çanakkale; ne Osmanlı’nın yedi düvele karşı çıkışıdır ne de yedi düvel sadece Osmanlıyı parçalamak için bu savaşa girmiştir. Emperyal çıkarların çatıştığı ya da belli noktalarda birleşen çıkarların savaşın bir noktasıdır. Bu açıdan bakınca da bugünkü hakim siyasetin yaratmaya çalıştığı ‘mazlum’ algısı gerçeklerle örtüşmüyor. Gerçekte mazlum olan ne Osmanlı ne de savaşlardan yenik çıkan diğer ülkeler. Bizim yaşadığımız  coğrafya özelinde bakarsak mazlum olan yitip giden Anadolu çocuklarıdır.
Kazanan ve kaybeden algısıyla baktığımız savaşın aslında Osmanlı için bir tek anlamı var. O da Osmanlı’nın bu savaştan her halükarda kaybeden devlet olarak çıkacağıdır. İtilaf Devletleri’nin yanında bile olsa kaybeden yine Osmanlı olacaktır.
Osmanlı sıfırı tükettiği bir dönemde, kendini tamir için paylaşım savaşının tarafı oluyor. Balkan Savaşlarından bitik vaziyette çıkan Osmanlı, kaybettiklerini kazanmak adına iki bloktan hangisi daha çok şey vaat ediyorsa onun peşine takılıyor; İngiltere’nin, savaşta tarafsız kalması karşılığında teklif ettiği Berlin-Bağdat Demiryolu ve Hicaz Demiryolu’nun Osmanlı’ya bırakılması vaadini geri çeviriyor. Almanların rüşveti daha cazip geldiği ve yönetici katında hatırı sayılır bir Alman hayranlığı olması sebebiyle, Alman bloğunun yanında savaşa giriyor. Bu savaşta Almanların işine çok yarayacak olan Osmanlı, örneğin İngiltere’nin sömürgesi Hindistan’daki Müslümanları kışkırtmak için en kestirme yol olarak görülüyor. Osmanlı ise Balkanlardaki yenilgi ve Yunanistan isyanı dolayısıyla kaybedilen toprakları geri alma umuduyla savaşın ona derman olabileceğini düşünüyor.

TRİUMVİRA...

Osmanlı İmparatorluğu derken; bu dönemde aslında yönetici kadro olarak daha çok İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden (İTC) bahsediliyor. İTC’nin içinde ise Triumvira adı verilen “Enver-Talat-Cemal üçlüsü” göze çarpıyor. Enver Paşa’nın Alman hayranlığı ve uçuk hayalleri, imparatorluğu savaşa sürüklemiştir. Önceleri savaşın bütün suçu Enver Paşa’nın üstüne yüklenirken, şimdilerde yani 100. yıl törenlerinde, Enver Paşa bu kez AKP’nin söyleminde yüceltilmektedir.
İster ‘yerilsin’ isterse yüceltilsin, her iki durumda da İTC’nin savaşa girme konusundaki sorumluluğu tartışılmaz niteliktedir. Enver Paşa’nın Turancılık hayalleri ile süslediği zafer umudu bu sorumluluğu daha da ağırlaştırmaktadır sadece.
Aslında bu Turancılık hayali, dönemin parçalanan Osmanlısını kurtarma hayali olarak ortaya çıkıyor. O dönemde Almanya’da tohumlarını veren Pangermanizm Osmanlı coğrafyasında Pantürkizm olarak buluyor kendini.
Savaşın ‘meşruluğu’ içinde bu Pantürkizm ideolojisi çok iş görüyor. Yine 100. yılı yaklaşan Ermeni Soykırımı’nın temeli de böylece atılmış oluyor. Türkleştiremediğini de göndermeye yönelik bir politika izlenmeye başlıyor.

ÇARPITMAKLA YÜZLEŞMEK ARASINDA

Güncel siyasetin sık sık birleştirdiği ve bugünün ihtiyaçlarına göre uyarladığı tarihi olaylar ilginç denklemler oluşturarak devam ediyor. Çanakkale ve Ermeni Soykırımı iç içe geçerek büyüklere masallar tadında tekrar tekrar ısıtılıyor ve Erdoğan’ın konuşmasında vuku bulan ‘arşivleri açın’ tehditleriyle önümüze konuluyor. Bu meydan okumaya, “benim arşivim senin arşivini döver” şarkısı ekleniyor.
Masallara inanmayanlar için de perdeleme yöntemi uygulanıyor ve ‘Çanakkale Zaferi’ kullanılarak soykırımın sorumluluğu örtülmeye çalışılıyor.
AKP’nin tarihi yeniden yazma girişimleri, Osmanlı’nın emperyalizme yedeklenen dış politikası nedeniyle can veren on binlerce insanın vebalini unutturmayı amaçlıyor.
Çanakkale savaşı kullanılarak pek çok şeyin üstü örtülmeye, sorumlular saklanmaya veya değişik denklemlerle Osmanlı ile yeniden hayal ortaklığı kurulmaya çalışılıyor.
Arşivlerin açılması meselesine gelince; evet arşivlerin açılması önemlidir fakat bunun bir ‘meydan okumayla’ sonuca gitmeyeceği aşikardır. Çünkü tarihsel yüzleşmeyi ve tutarlı bir özeleştiriyi esas almayan yaklaşımların halklara masallar dışında herhangi bir gerçeklik sunma şansı yoktur.

*ODTÜ Yüksek Lisans Öğrencisi

ÖNCEKİ HABER

Yönetenler giremez!

SONRAKİ HABER

Neo postmodernizmin kalesi Bitlis mahkemesi!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...