22 Mart 2015 04:12

‘Bildiklerim ve duyduklarımla benim Gördes’im’

Yazının başlığı babama ait hatta bu yazının hemen hepsi de babamındır.Bir gün beni bilgisayar başına oturtup “Sen hikâye yazmaya meraklısın, biraz da benim laflarımı yaz bakalım,” demişti. Tam on yıl önce (ve bizden ayrılmadan iki yıl önce) aşağıdaki cümleleri noktası, virgülüne not almıştım.

Paylaş

Ahmet BÜKE

Yazının başlığı babama ait hatta bu yazının hemen hepsi de babamındır.
Bir gün beni bilgisayar başına oturtup “Sen hikâye yazmaya meraklısın, biraz da benim laflarımı yaz bakalım,” demişti. Tam on yıl önce (ve bizden ayrılmadan iki yıl önce) aşağıdaki cümleleri noktası, virgülüne not almıştım.
Ölmüş bir babanın yazdırdıkları, yazar bir evladın hem yekûnu hem de zimmetidir.
Hem acısı hem yarını, hem kökü hem memleketi, yazamadığı, yazdığının hamuru, kaybı ve kamburu, özlemi, kavuşamaması, pişmanlıkları ve sevincidir aynı zamanda.
Şimdi söz babamın...
Gördes’te Sıkıyönetim…
Zamanında yaşamış Gördeslilerce ismi çok anılan, çok çalışkan ve o günkü imkanlara göre büyük işler yapmış bir kaymakam vardır: Kaymakam Vakkas Bey.
Vakkas Bey, Cumhuriyetimizin henüz kök salmaya başladığı 1926 yılında Gördes’e gelir ve göreve atanır atanmaz adından söz ettirmeye başlar.
İşte o yıllarda toplumun genelinde yeni yeni yaşanan değişim rüzgarları Gördes’te de esmektedir. Yılda birkaç kere Sait Faik’in hikayelerinde geçen kumpanyalar yani tiyatro grupları bize de gelmeye başlarlar. Bu grupların gösterilerini icra etmeleri için büyük kahvehanelerde sahneler yapılır. Hatta bu kahvelerin birisine ben de yetiştim. Çarşıbaşı’nda Koca Kahve derlerdi. Sanırım bahsedeceğim olayımız da orada geçiyor.
Ancak konuya girmeden önce bu kumpanyalardan biraz daha söz etmek istiyorum. Bana Cumhuriyet öncesi günleri nakleden yaşlı bir amca, bahsi geçen tiyatroların hanlardaki gösterilerini anlatmıştı. O zamanın hanları iki katlı inşa edilir. Alt katlarda hayvanların bağlandığı ahırlar, üst katlarda yolcuların kaldığı odalar mevcuttur. Bir de hanın kapısından girilen büyük avlu vardır ki, işte bu avluya yerleşen kumpanyalar sanatlarını icra ederler. Tabii oyunları izlemek o zamanlar herkese nasip olan bir ayrıcalık değildir. Zamanın ağaları, beyleri bir de itiraz edilemeyecek efeleri baş köşeye kurulurlar. Yine böyle bir fasıl gecesinde kızların söylediği şarkının “Uslan ey deli gönül, uslan…” diye çınlayan nakarat kısmında Gördes’in meşhur ağalarından biri kuşağının arasından çıkardığı binlik rakı şişesini iki eliyle sahneye doğru kaldırır ve “Uslanmacem, uslanmacem…” diye bas bas bağırır.
Şimdi yine hikayemize dönelim.
Kaymakam Vakkas Bey’in görev yaptığı günlerin birinde Gördes’e yine bir kumpanya gelir. Zamanın değişimine uygun olarak o gösteriye bayanlar da izleyici olarak katılırlar. Tabii haremlik selamlık ayrımıyla. Kadınlar önde erkekler arkalarda otururlar. Ancak ilçeye yeni atanmış genç bir memur yanına eşini alarak kadınlar için ayrılan bölüme geçer ve yerini alır. Bu duruma bozulan Gördes’in gençleri kahveci ile genç memura haber göndererek haremlik yerden kalkmasını isterler. Genç adam bu lakırdılara aldırmaz hatta “Onlar da gelsinler eşlerinin yanına otursunlar,” diye söylenir. Gerginlik büyür, ortam iyice elektriklenir. Olay çıkacağından endişelenen birileri soluğu Vakkas Beyin evinde alırlar ve durumu bire bin katarak anlatırlar.
Kaymakam Vakkas Bey sinirle evden çıkar, öyle ki üzerinde gecelik entarileri vardır. Arkasında jandarma mangası, temsilin yapıldığı kahvehaneye girer ve inatçı memurun başına dikilir. “Derhal buradan kalkacaksın…” diye gürler.
Genç adam tavrını değiştirmez: “Ben burada eşimin yanında oturacağım.”
Kaymakam Vakkas Beyin siniri tepesine fırlamıştır. Elindeki bastonu kaldırdığı gibi memurun kafasına indiriverir. Bundan cesaret alan gençler doğruca zavallı adama hücuma geçerler.
Vakkas Bey işin kötüye gittiğini anlar, memur linç edilmek üzeredir. Derhal bir sandalyenin üzerine çıkar ve avazı çıktığı kadar bağırır: “Şu andan itibaren Gördes’te idareyi örfiye ilan ediyorum. Derhal herkes kahveyi terk etsin…”
Jandarmaya döner ve doldur kapa emrini verir. Silahların mekanizma şakırtılarını duyan ahali kapılara doğru panik halde kaçar. Sonuçta kahvede ne cam kalır ne de çerçeve.
Tabii olay bununla kapanmaz. Ertesin gün Gördes’in meşhur şikayetçileri tarafından “Dahiliye Vekaleti Celilisine…” diye başlayan ve Gördes kaymakamının “Heyeti vekalenin salahiyetlerini kullanarak idareyi örfiye ilan ettiği”ne dair telgraflar çekilir.
Bu olaylardan şunu anlıyoruz ki toplumda değişim kolay olmuyor. Vakkas Bey, mektebi mülkiye (şimdinin siyasal bilgileri) mezunudur ve Milli Mücadele sürecinde Ankara’da kurulan Türkiye İştirakiyun Partisi’nin önderlerinden olduğu için İstiklal Mahkemesinde komünistlik suçlamasıyla yargılanmıştır. Ama bunlara rağmen yetişme tarzı ve gelenekler nedeniyle bir genç adamın karısının yanında tiyatro izlemesini içine sindirememiştir.

Ergun BÜKE
Nisan 2005

ÖNCEKİ HABER

Kişi başına düşen mutluluk oranı

SONRAKİ HABER

Ellikten yar ellikten, su gelir mezerlikten

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...