18 Ocak 2015 04:05

Eğlence için sömürülen hayvanlar ve insanlar

Sirklerde hayvanların tâbi tutulduğu sömürü, zulüm ve esaret nedeniyle, etik sebepler bizi bir kampanya başlatmaya itti: Türkiye’de Hayvanlı Sirkler Yasaklansın!

Paylaş

Burak ÖZGÜNER*

Türkiye’nin dört bir yanında hayvan özgürlüğü mücadelesi veren aktivistler olarak hayvanların sömürülmemesi, birer kaynak olarak kullanılmaması gerekliliği üzerinden hareket ederek hayvanların kurtuluşu için çabalıyoruz. Hayvanlar birçok sektörde sömürülüyor, canlıyken de ölüyken de aklımıza dahi gelmeyecek şekillerde bu sömürü devam ediyor. Bu sömürü biçimlerinden bir tanesi de “eğlence” sektörü olarak karşımıza çıkan hayvanlı sirkler. Sirklerde hayvanların tâbi tutulduğu sömürü, zulüm ve esaret nedeniyle, etik sebepler bizi bir kampanya başlatmaya itti: Türkiye’de Hayvanlı Sirkler Yasaklansın!
Dünyada otuz ülke, sirklerde hayvan kullanılmasını yasaklasa da yürüttüğümüz kampanya ve çabalarımızla Türkiye’de de ilk defa geçen sene hayvanlı sirklerin yasaklanması gündeme geldi. Şu anda TBMM Genel Kurulu gündeminde olan ve bizler açısından oldukça sıkıntılı ve yetersiz olan, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun değişikliği kanun tasarısı, hayvanlı sirklerin, kanun yürürlüğe girdikten sonra yenilerinin açılmasının yasaklanmasını öngörüyor. Zaten Türkiye’de hâlihazırda sadece bir hayvanlı sirk var. Belediyelerin seçmenlerini eğlendirmek için davet ettiği sirklerin çoğu yurtdışından geliyor. Türkiye’de sadece bir hayvanlı sirk olmasına rağmen, milletvekilleri sanki bu esareti bitirmemek için ellerinden geleni yapıyor. TBMM Çevre Komisyonu’nda yapılan yasa tasarısı görüşmeleri sürerken, hayvanlı sirklerin neden yasaklanması gerektiğine dair mesnetli argümanlarla sirklere karşı çıktık. Çünkü hayvanlı sirklerde, hayvanlar kesici ve delici aletlerle darp edilerek eğitiliyor, kırbaçlanıyor, yoğun bir şiddete maruz kalıyor ve kendilerine öğretilmek istenen hareketleri yapmaları için, bir parça fıstık ya da balık ile ödül sistemine alıştırılmaları için açlığa maruz bırakılıyor. Binlerce kilometre yol kateden sirklerde oradan buraya sürüklenen hayvanlar, uzun seyahatler nedeni ile saatlerce aç ve susuz kalıyor. Daracık kafeslerde tutsak edildikleri için de birçok olumsuz psikolojik durum ortaya çıkıyor ve hayvanlar ciddi davranış bozuklukları sergilemeye başlıyor.

BİTMEYEN ESARET VE BİR CİNNET: PAK BAHADUR VE TYKE...
Hayvanlı sirkler gibi hayvanların sistematik zulme ve esarete maruz bırakıldığı hiçbir tesisin, sektörün kabul edilmesi bana göre imkânsız. Hayvanat bahçeleri de tıpkı hayvanlı sirkler gibi, hayvanların insan eğlencesi uğruna müebbet hapse mahkûm edildikleri esaret kampları. Hayvanlı sirkler ve hayvanat bahçelerinden söz ederken, aklıma hemen iki hikâye gelir: Bunlardan biri, İzmir Kültürpark’ta bulunan hayvanat bahçesinde 1953 yılından beri küçük bir beton alanda, ayağından kısa bir zincire bağlı olarak tutsak edilen ve seyirlik “mal” muamelesi gören 59 yaşındaki Asya fili Pak Bahadur, 21 Temmuz 2007’de ölmüştü. Pak Bahadur’un kalbi, beton üzerinde, yıllarca çektiği tutsaklık hayatının ürünü olan acılara dayanamadı. Eklemleri ve ayaklarındaki şiddetli enfeksiyon nedeni ile anestezi ile tedaviye alındığı sırada, Pak Bahadur’ın yaşlı bedeni operasyonu kaldıramamış ve hayatını kaybetmişti. 
Diğeri ise, Afrika’da daha bir yavruyken annesinden koparılarak Amerika’daki bir sirke satılan fil Tyke... Tyke, 20 sene boyunca Hawthorn Sirki’nde insanları eğlendirmek için sömürüldü. 1988 yılında toplumun gözü önünde öldüresiye dövüldü ve gördüğü bu işkence ABD Tarım Bakanlığı tarafından belgelense de Tyke, o işkencehanede insanları eğlendirmeye zorlandı. Gördüğü işkence belgelendikten altı sene sonra, Tyke daha fazla zulme dayanamayıp adeta cinnet getirerek önce “işkencecisi” olan eğitimcisini öldürdü, daha sonra sirke eğlenmek için doluşan insanların arasında dalarak özgürlüğüne kavuşmayı denedi ancak başarılı olamadı. Sokakta kıstırılan Tyke, polis tarafından silahlarla vurularak katledildi, vücudundan tam 87 adet mermi çıkartıldı.
21. yüzyılda insanların eğlencesi, hoş vakit geçirmesi için hayvanlara ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. Yıllardır hayvanlı sirklerin önünde yaptığımız protestolarda, insanlara hayvanlı sirklerin perde arkasını teşhir etmeye, hayvanlı sirklerin birer eğlence yeri değil, işkencehane olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Hayvanlara zulüm ve esaret ile kendilerini ayakta tutan bu kanlı işletmeler, sömürdüğü hayvanlara şiddet uygularken hiçbir sakınca görmez iken protestolar sırasında bizlere saldırma konusunda da bir dakika bile düşünmedi. Çünkü, sirkçilerin, yıllar boyu o esir canlılara uyguladıkları şiddet o kadar içlerine işlemiş ki protestocuya şiddet uygulamak da onlar için çok normal. Kampanya sürecinde, kapılarda dayak yerken, dağıttığımız broşürleri okuyup biletlerini yırtanlarla, megafonlardan yükselen sesimize kulak verip sirk kapısından dönenlerle, eğlenmek için ailesi tarafından sirke götürülen çocukların “hayvanları sevmiyorlarmış, işkence ediyorlarmış” diye ağlamaları ile de karşılaştık. 

İNSAN MERKEZCİLİĞİN VE TÜRCÜLÜĞÜN KANIKSANMASI 
Nasıl ki; 19. yüzyılda siyahî insanların köleliği ve hayvanat bahçelerine benzer esarethanelerde hapsedilmeleri yasal ve “normal” görülüp daha sonra bu rezillik yasalar nezdinde yasaklandı ise; hayvanlar için bu zulüm ve esaret merkezi olan işletmelerinde er ya da geç yasaklanacağına inanıyoruz. Bu işkencehaneler, daha çok küçük yaştaki çocuklar üzerinde insan merkezciliği; cinsiyetçilikten, ırkçılıktan hiçbir farkı olmayan türcülüğü normalleştirmiş ve meşrulaştırmış oluyor. İnsan merkezcilik ve diğer ayrımcılık şekilleriyle tıpatıp benzerlik gösteren türcülük nedeni ile dünyanın sonunu getiriyoruz. Bu sonu yavaşlatmak için değil, ahlâken bir gereklilik olduğu için tüm hayvanlara sahip oldukları ve doğuştan gelen haklar derhal teslim edilmeli ve insan menfaati için üretilen, hapsedilen, hakları gasp edilen hayvanlar ömürlerinin sonuna kadar güvenli ve tüm yaşamsal ihtiyaçlarının karşılandığı tesislerde ve doğal ortamlarında özgürce yaşatılarak yaşam hakları güvence altına alınmalı. Hayvanların zaten sahip olduğu ancak insanlık ve devletler tarafından zorbalıkla gasbedilen hakları teslim edilmediği sürece eşit, adil bir dünyada yaşayamayacağız, çünkü her ayrımcılık birbirini besliyor ve yeniden üretiyor. Daha iyi bir dünyada yaşamak istiyorsak, Kosta Rika örneğinde olduğu gibi tüm dünyada hayvanat bahçeleri, hayvanlı sirkler yasaklandığı gibi hayvan deneyleri de yasaklanmalıdır. İnsanlık ve medeniyeti, verdiği hayatta kalma savaşında ve bitmek bilmeyen gelişme arzusu karşısında masum hayvanların yerinin olmadığını artık anlamalı ve kirli, kanlı ellerini hayvanların üzerinden çekmelidir.

* “Türkiye’de Hayvanlı Sirkler Yasaklansın” kampanyası koordinatörü
www.hayvanlisirkleryasaklansin.wordpress.com

ÖNCEKİ HABER

Avukatlar sınır nöbetinde

SONRAKİ HABER

12 Maymun’dan, Maymunlar Gezegeni’ne ve Harlow’un Yalnız Maymunlarına

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...