17 Nisan 2025

Suriye’de Kürtler federasyon kurabilir mi?

Fotoğraf: SANA

Geçtiğimiz günlerde Reuters Suriyeli Kürt bir siyasetçiye dayandırdığı haberinde Suriye’deki Kürtlerin öncülüğünde kurulan öz yönetimin nisan ayı içinde federasyon ilan edebileceğini öne sürmüştü. Haberde bu iddiayı öne süren Kürt siyasetçinin ismi, federasyon ilan tarihi ya da bahsedilen federasyona ilişkin detaylara yer verilmedi. 

Türkiye Suriye’de Kürtlerin öncülüğünde kurulan öz yönetimi ve ona bağlı silahlı güç olan Suriye Demokratik Güçleri’ni PKK’nın Suriye uzantıları olarak nitelendiriyor ve SDG’den YPG-PKK olarak bahsediyordu. Ancak federasyon ilanına dair tartışmalar devam ederken Savunma Bakanı Yaşar Güler’in kuvvet komutanları ile yaptığı bir toplantıda YPG/PKK yerine SDG ifadesini kullanması elbette oldukça dikkat çekti. Aslında Güler’in toplantının kamuoyu ile paylaşılan kısmında yaptığı konuşma da dikkat çekiciydi. Güler SDG ile Şam’daki geçici yönetim arasında Halep’ten SDG’nin çekilmesini öngören anlaşmaya değiniyor ve altını çizerek ‘Gözümüz üzerinizde’ dese de bu anlaşmanın Türkiye tarafından olumlu karşılandığını belirtiyordu.

Hatırlanacak olursa 6-7 Mart’ta Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye ve Tartus kentlerinde çok sayıda sivil mezheplerinden dolayı katledilmişti. Bu katliamın ardından güvenlik açısından yetersizliği somut olarak ortaya çıkan Şam’daki geçici yönetim sahadaki radikal, yabancı ve kontrol altına hâlâ alamadığı silahlı gruplara karşı cephesini güçlendirmek için SDG Komutanı Mazlum Abdi ile bir anlaşma imzalamıştı. 8 maddelik anlaşma sınır kapılarından petrol sahalarına, SDG’nin durumundan öz yönetimin bekasına birçok konuyu kapsasa da bütün bu alt başlıklara ilişkin süreci kurulacak olan komitelerin belirleyeceği kaydedilmişti. Taraflar arasında alelacele bir anlaşma yapılmasının tek sebebi güvenlik kaygısıydı ancak anlaşmanın başarısı da büyük ölçüde Türkiye’nin tavrına bağlıydı ki hâlâ da öyle. Türkiye, çok rahatsız olsa da Şara ile Abdi’nin aynı masaya oturup imza attığı anlaşmaya engel olmadı. Sonuçta sahildeki katliamlar çok yeniydi ve Türkiye’nin anlaşmayı engellemeye yönelik çabaları tepki çekebilirdi ancak anlaşmadan kısa bir süre Türkiye Fidan, Güler ve Kalın’dan oluşan bir heyetle Şam’a SDG ile yapılan anlaşma konusunda net tavrını göstermiş oldu. Velhasıl o günden bugüne o anlaşmaya ilişkin somut bir gelişme de olmadı, süreci şekillendirecek komiteler bile kurulamadı.

Peki ne oldu da Kürtler ‘federasyon ilanına’ dair tartışma başlatırken Türkiye Savunma Bakanı Güler SDG’ye SDG dedi? Ya da soruyu şöyle soralım; Kürtler Irak’taki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi benzeri bir federatif yapıya doğru mu gidiyor?

Suriye’deki öz yönetime ve SDG’ye ve hatta Şam’daki geçici yönetime dair sürecin durumunu da bekasını da şekillendiren ülke hâlâ Amerika. Trump’ın Suriye politikası hâlâ çok net olmamakla birlikte Suriye sahasındaki Türkiye-İsrail çekişmesi ile birlikte Amerika da sahneye girmek zorunda kaldı. Amerika her ne kadar Suriye’de Türkiye-İsrail geriliminin tırmanmasını istemiyor olsa da İsrail’in elini rahatlatacak adımlar atması hiç şaşırtıcı değil. Ancak bu durum Amerika’nın Türkiye’yi de tamamen gözden çıkardığı anlamına gelmemeli. 

Özetle, Türkiye Suriye sahasındaki Kürtlerin öncülüğünde kurulan siyasi, idari, askeri bütün yapıların ortadan kalkmasını istiyor ancak son gelişmelere bakılırsa bu konularda Amerika’yı hâlâ ikna edememiş gibi görünüyor. İşin içine bir de Türkiye-İsrail gerilimi girince Türkiye’nin tamamen ve sorunsuz kontrol edebileceği bir Suriye’nin oluşması ya da Suriye’nin tamamen Türkiye’nin nüfuzuna girmesi İsrail’in yanı sıra Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri tarafından da arzu edilen bir durum değil. 

Diğer taraftan Türkiye’nin Suriye sahasındaki etkisi, Eş Şara yönetimi üzerindeki gücü, sahada hâlâ desteklediği on binlerce silahlı adamdan oluşan silahlı yapılar gibi faktörlerle birlikte Türkiye’nin Suriye sahasında tamamen yok sayılması da pek olası değil. 

Bu nedenlerle mevcut göstergelere bakılırsa bir orta yol bulunması için çabalar varmış gibi görünüyor. Bu çerçevede Türkiye SDG’den başlamak üzere yakın zamana kadar PKK’nın uzantıları olarak gördüğü yapılara karşı tavrını yavaş yavaş yumuşatacak. Ki aslında SDG Türkiye’nin iddia ettiği gibi tamamı PKK’dan oluşan bir yapı değil. SDG’nin çekirdeğini Suriyeli Kürtlerin kurduğu YPG oluşturmuştu. YPG’nin eğitimini de büyük ölçüde PKK vermişti ancak geçtiğimiz yıllar içinde YPG büyüdü, Arapların katılımı ile SDG halini aldı. Bugün SDG içindeki Arap savaşçı sayısı Kürt savaşçı sayısından fazla. Zaten SDG’nin eğitimine de artık PKK değil Amerikalılar destek oluyor. Elbette bütün bunları Ankara da biliyor. Ankara’nın tedirginliğinin temel sebebi ise Suriye’de hem de tam Türkiye sınırında yaşayan Kürtlerin siyasi kazanımlar elde etmesi, öz yönetim pratiğinin Eş Şara döneminde Şam tarafından kabul edilmesi ve kalıcı hale gelmesi vs. vs...

Peki Güler’in YPG-PKK yerine SDG demesi Türkiye’nin Suriye Kürtlerine bakışını değiştirdiğini hele de federasyon ilanına onay verdiği anlamına gelir mi? Kısaca hayır, en azından mevcut işaretlere bakılırsa Türkiye bu çizgiden hâlâ oldukça uzak. Mesela Türkiye hâlâ öz yönetimin ve SDG’nin Amerika ile ilişkilerinin temel gerekçesi olan IŞİD’e karşı mücadele kartını Kürtlerin elinden almaya çalışıyor. Bu çerçevede Türkiye-Suriye-Irak-Ürdün ve sonradan Lübnan’ın da dahil edildiği bir beşli mekanizma kurulması için aylardır diplomatik trafik var. Türkiye bu mekanizmayı kurarak kısaca Amerika’yı, “IŞİD başta olmak üzere radikal yapılara karşı mücadele için Suriye Kürtleri gibi yerel müttefiklere ihtiyacın yok. Biz bölge ülkeleri olarak bu mücadeleyi kendimiz yürütebiliriz” söylemi ile ikna etmeye çalışıyor. Bu çerçevede son olarak Türkiye ile Irak’ın Suriye’de SDG’nin kontrolündeki bölgelerdeki hapishanelerde tutulan IŞİD militanlarına dair bir anlaşma yaptığı, yine bu militanların ailelerinin tutulduğu kampların durumuna ilişkin de adımlar atılacağı duyuruldu. Aslında burada yeni bir şey yok. Irak zaten SDG bölgesindeki kamplarda yaşayan IŞİD militanlarını ve ailelerini bir süredir geri alıyor, binlerce Iraklı IŞİD’ci de bu şekilde köyüne, evine sorgu-sual olmadan geri döndü. Bu durumda Bağdat’ın atabileceği yeni adım en fazla SDG hapishanelerindeki Iraklı IŞİD militanlarını alabilir ki bu da Bağdat’ın öz yönetimi muhatap alması ve aslında dolaylı tanıma bile sayılabilir konjonktüre göre. Ya da Bağdat da Ankara gibi Eş Şara’ya bu hapishanelerin yönetimini devralması için baskı yapabilir ki bu ihtimal zayıf olmakla birlikte sonuç vermesi ihtimali de çok yüksek değil. Çünkü Eş Şara yönetiminin SDG’ye meydan okuması hele de IŞİD hapishanelerinin kontrolü için cephe alması en azından mevcut güç dengesi açısından olası görünmüyor. 

Ancak şu da bir gerçek ki Türkiye’nin onayı olmadan Suriye’deki Kürtlerin federasyon ilan etmesi mümkün görünmüyor. Sahadaki siyasi, demografik, ekonomik, güvenlik şartları da bir federasyon ilanına uygun değil. Kaldı ki federasyon da saha şartları hazırlanmadan, en azından SDG içindeki Araplar dahil o bölgedeki farklı etnik unsurlar ikna edilmeden, bölgesel ve uluslararası destek sağlanmadan kurulamaz. Basın duyurusu ile federasyon kurulmayacağını en iyi Suriye Kürtleri bilir ki Suriye Kürtlerinin en politize ve en hızlı örgütlenebilen kitle olduğu bir gerçek.

Peki yukarıda bahsedilen orta yol ne olabilir?

Henüz kesin bir şey söylemek mümkün değil çünkü taraflardan gelen sinyallere bakılırsa çok taraflı pazarlıklar hâlâ sürüyor gibi görünüyor. Ancak aynı zamanda coğrafi değil ama idari bir özerklik benzeri yapının şekillendiğine dair işaretler de var. Esad döneminde de gündemde olan genişletilmiş bir mahalli idareler sisteminin tekrar gündeme gelmesi hiç şaşırtıcı olmaz! Ekonomik kaynakların, güvenlikle ilgili karar alma yetkisinin ve daha birçok hakkın Şam’ın elinde kalacağı böylesi bir sistem bütün Suriye’ye uygulanabilir mi bilinmez ancak en azından Kürtlere ve Dürzilere daha geniş alan açılması oldukça mümkün görünüyor. Elbette Türkiye bundan hiç hazzetmiyor, etmeyecek ancak hem işin içinde Amerika gibi başat bir aktör var hem de her geçen gün ülke içindeki kontrolünü ve gücünü kaybetmeye devam eden bir Eş Şara yönetimi yani bizzat saha gerçekleri…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürü tekerine çomak
Büyük araçlara lastik üreten Öz-Ka Lastik işçileri düşük ücrete isyanda

Sömürü tekerine çomak

Öz-Ka Lastik firmasının büyümesi, Türkiye’deki tüm patronların büyüme öyküsünün özeti: Düşük ücret, düşük vergi, yabancı kiralık işçi, kamu ihaleleri, sendikal bürokrasiyle imzalanan satış sözleşmeleri! “Artık yeter, böyle gitmez” diyen Öz-Ka işçileri, kendilerinden habersiz imzalanan sözleşmeye tepki göstererek fiili greve çıktı, “Sözleşme yenilensin” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
30 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et