25 Şubat 2013 12:46

Kara para

Kara para

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dünya ekonomisinde önemli bir yeri olan kara para, yasa dışı yöntemlerle elde edilmiş servetler olarak bilinir. Uyuşturucu ve silah satışı, rüşvet, kaçakçılık gibi büyük ölçekteki organizasyonların gelirleri, kara paranın belli başlı kalemleridir.
Kara parayı elinde tutanlar, bu parayı yasal ekonomiye katıp aklamak isterler. Kapitalizmin ekonomisinin ne kadar yasal olduğu tartışılsa da, kağıt üzerinde yasal görünür. Ekonomistler uzun uzun kara para hesabı yaparken; halkımız bu hesabı, dört kelimelik “Bir kilo toz, bir otobos“ özdeyişi ile çözmüştür. Demek ki piyasa kendi koşullarını her sektörde belirliyor..
Kara para aklamanın çeşitli yolları var. Bunların en çok bilineni, bu parayı yasal ekonominin bazı sektörlerine aktarıp zarar etmektir. Kara para turizm sektörüne aktarılır, batık oteller zinciri kurulur, yasal olarak edilen zarar ise kara paranın kâr hanesine yazılır. Kara para inşaat sektörüne aktarılır, yüksek indirim oranları ile devletten ihale alınır ve zarar edilir, paranın bir kısmı da böyle aklanır.  
Turgut Özal zamanında, bu ülkede adı sanı daha önce hiç duyulmayan bazı zenginler türemişti. Bunlar ağırlıklı olarak turizm ve inşaat sektörlerinde boy gösterdiler. Oteller açtılar, dev inşaat şirketleri kurdular, daha sonra bunların çoğu battı ama paraları yasallaştı. Şimdi ise yeni batıkların türediğini görüyoruz.
Kara para aklamanın bilinen bir yolu da madencilik sektörüne girmektir. Gösterişli binalarda madencilik firmaları kurarsınız, devletten de maden arama ruhsatları alırsınız. Milyonlarca dolarlık iş makinelerini şantiyeye yıkıp maden aramaya başlarsınız, doğayı tahrip edip yoksul köylüleri mağdur edersiniz. Bir süre sonra da maden bulunamadığı gerekçesiyle ocağı kapatırsınız; şirketiniz faaliyet zararı gösterir, paranız aklanır.
Ülkemizde sayısı giderek artan maden arama ruhsat başvurusu sayısı dikkat çekicidir. Özellikle altın madenciliği konusundaki gayret, devletin verileri ile karşılaştırıldığında birtakım kuşkuları doğuruyor. MTA’nın verilerine göre ülkemizde 600 ton işlenebilir altın rezervi bulunuyor. Sektör derneklerinin açıklamasına göre ise, 2012 yılı sonuna kadar üretilen toplam altın miktarı 136 ton, geriye fazla bir şey kalmamış gibi görünüyor.
Altın madenciliği için yapılan yatırımın üçte birini maden arama faaliyetleri oluşturuyor. Yani, arama faaliyeti giderleri ciddi bir tutara denk geliyor, yıkama yağlamaya yetiyor. Özetle, yüksek rakamlarla ifade edilen bir sektörde, sanıldığı gibi yüksek olmayan bir rezervin peşinden yüzlerce yerli ve yabancı şirketin koşmasının nedenlerini, oturup düşünmeliyiz.
Bir memurunu işe alırken bile birçok soruşturmadan geçiren devlet, elinde uyduruk dosyasıyla kapısına gelen herkese maden arama ruhsatı vermemelidir. Ülkemizde maden arama faaliyetlerinde bulunan veya bunun için başvuran yerli veya yabancı bütün şirketlerin geçmişi, bugünkü yapısı ve esas iştigal alanları dikkatle soruşturulmalıdır.
Dünyada, kara para aklama cenneti olarak bilinen birçok ülke vardır, birçoğunun adını kimse bilmez. Bunlar genellikle küçük ada ülkeleridir, tabela şirketleri ve bankaları ile doludur. Buralarda para aklanır, ama çevre katliamı yapılmaz; çünkü ortada sadece kağıtlar döner.
Ülkemizde ise çevre katliamları yapılırken para aklanıp aklanmadığı, ciddi bir şüphe konusudur.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...